Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yabana Doğru
Yabana Doğru

Yabana Doğru

Jon Krakauer

Yabana Doğru toplum tarafından onaylanmış bir hayat idealini yansıtan tüm ölçütleri bir kenara bırakarak doğada yaşamaya giden genç bir adamın gerçek yaşam öyküsü. Sean…

Yabana Doğru toplum tarafından onaylanmış bir hayat idealini yansıtan tüm ölçütleri bir kenara bırakarak doğada yaşamaya giden genç bir adamın gerçek yaşam öyküsü. Sean Penn tarafından Eddie Vedder’ın unutulmaz müzikleri eşliğinde sinemaya da uyarlanan ve En İyi Film dalında Oskar adayı da olan Yabana Doğru, insanın arayışlarını, toplumun tuzaklarını, bireyin çıkmazlarını ve yaşadığımız hayatları bizlere sorgulatacak, akıllardan kolay kolay silinmeyecek gerçek bir öykü.

Christopher McCandless, banka hesabındaki 25,000 doları bir hayır kurumuna bağışladı, arabasını çölün ortasında bırakıp sahip olduğu şeylerin çoğundan kurtuldu ve cüzdanındaki tüm parayı yakarak yola koyuldu. Alaska’ya gitti ve doğada tek başına olmanın türlü zorlukları karşısında yılmadan, kendinden başka kimseye tabi olmayacağı alternatif bir yaşam arayışına çıktı.

Paradan, kariyerden, ailevi sorumluluklardan, toplumsal yükümlülüklerden uzakta kendi yaşamını kendi kurmayı seçti.

Dört ay sonra, çürümeye yüz tutmuş cansız bedeni bir geyik avcısı tarafından bulunacaktı.

“…Birbirimizi yeniden görene değin aradan çok uzun zaman geçebilir. Ama Alaska’dan tek parça dönebilirsem, benden haber alacağına emin olabilirsin. Sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerde yatar, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz.”

“YAŞADIĞIM BU HAYAT BENİM SEÇİMİM.”

*

ALASKA’NIN İÇLERİ

27 Nisan 1992

Fairbanks’ten selamlar! Bu benden alacağın son haber.

Wayne.

Buraya iki gün önce ulaştım. Yukon bölgesinde otostop çekmek çok zor oldu. Ama nihayet buradayım işte.

Bana gelen tüm mektupları gönderenine ilet lütfen. Tekrar Güney’e dönene değin uzun zaman geçebilir. Eğer bu macera ölümle sonuçlanır ve benden bir daha ses çıkmazsa, harika bir adam olduğunu bilmeni istiyorum.

Artık yabana doğru yürüyorum. Alex

CARTAGE GÜNEY DAKOTA’DAKİ

WAYNE WESTERBERG’E YOLLANMIŞ KARTPOSTAL

Gri Alaska şafağında, yol kenarına yığılmış karların içinde başparmağı havada, titreyerek bekleyen otostopçuyu fark ettiğinde, Jim Gallien, Fairbanks’in altı buçuk kilometre dışındaydı. Otostopçu fazla büyük değildi; on sekiz, bilemedin on dokuz yaşındaydı. Sırt çantasından namlusu görünen tüfeğe rağmen hayli dost canlısı birine benziyordu bu genç adam. Kırk dokuzuncu eyalette’ sırtında bir Remington yarı-otomatikle bekleyen bir otostopçu, sürücülerin tereddüt etmesine neden olacak bir şey sayılmadığından Gallien kamyonetini kenara çekip çocuğa atlamasını söyledi.

Sırt çantasını Ford kamyonetin arka koltuğuna atan otostopçu kendini Alex diye tanıttı. “Alex?” Gallien çocuğun soyadını da öğrenmek istemişti.

Atılan yeme gelmeyen çocuğun cevabı, iğneleyici bir tonda, “Yalnızca Alex,” oldu. 1,75 boylarındaki ince yapılı çocuk, yirmi dört yaşında olduğunu ve Güney Dakota’dan geldiğini söyledi. Ardından, Denali Ulusal Parkı’nın sınırına dek gitmek istediğini, buradan ormanlık alanın içlerine girmeyi ve “birkaç ay için bu topraklarda yaşamayı” düşündüğünü açıkladı.

Sendikalı bir elektrikçi olan Gallien, George Parks Otoyolu üzerinden Denali’nin 380 kilometre ilerisindeki Anchorage’a gidiyordu; bu yüzden çocuğa nerede inmek isterse oraya dek götürebileceğini söyledi. Alex’in ancak 12-13 kilo çekermiş gibi görünen sırt çantası, deneyimli bir avcı ve orman adamı olan Gallien’in dikkatinden kaçmamıştı; çocuğun çantası, bu arazide, özellikle de baharın ilk zamanlarında geçirilecek birkaç ay için fazla hafifti. “Bu türden bir yolculuğa çıkan birinin yanına almasını bekleyeceğiniz yiyecek ve malzeme miktarının yakınından bile geçmiyordu,” diye hatırlıyor Gallien.

Hava aydınlandı. Tanana Nehri’ne bakan ormanlık bayırlardan inerlerken, Alex güneye doğru devam eden, rüzgâra açık bataklık araziye dalıp gitmişti. Gallien, kamyonetine aldığı çocuğun güneydeki eyaletlerden gelen ve Jack London fantezilerini yaşamak uğruna başlarına neler gelebileceğini akıllarından geçirmeyen çatlaklardan biri olup olmadığını düşündü. Alaska, yıllardır hayalperestleri ve uyumsuz tipleri kendine çekmiştir. Son Hudut ‘un muazzam genişlikteki, dokunulmamış topraklarının hayatlarındaki tüm boşlukları kapatacağını düşünen insanlar kendilerini burada bulmuştur. Fakat Alaska toprakları merhametsizdir, ne umutları ne de özlemleri umursar.

Gallien bunlardan bahsederken sözcükleri yayarak, ağır ağır konuşuyor: “Buraya dışarıdan gelen insanlar, Alaska dergisi alıp sayfaları karıştırırken kendi kendilerine, ‘Hey! İşte buraya gideceğim, uçsuz bucaksız doğada yaşayacağım ve iyi zaman geçireceğim,’ diye düşünürler. Ama gelip doğanın içine girdiklerinde, eh, durum şu ki karşılarına çıkan şey hiç de dergilerde okuduklarına benzemez. Nehirler büyük ve süratlidir. Sivrisinekler sizi diri diri yer. Çoğu yerde avlayacak hayvan bulamazsınız. Yani doğada yaşamak pek pikniğe benzemez.”

Fairbanks’ten Denali Parkı’nın sınırına olan mesafe iki saat kadardı. Sohbetleri ilerledikçe Gallien, Alex’in kaçığın teki olmadığını anladı. Cana yakın bir çocuk olmakla beraber, iyi eğitim almışa da benziyordu. Alex yol boyunca Gallien’e, arazide avlayabileceği küçük hayvanlar ya da yiyebileceği meyveler gibi üstüne kafa yorduğu belli olan konularda yığınla soru sordu.

Yine de Gallien endişeliydi. Alex, çantasındaki tek yiyeceğin beş kiloluk bir pirinç paketi olduğunu itiraf etmişti. İç bölgelerin zorlu şartları için yeterli donanıma sahip görünmüyordu; özellikle de her şeyin kar altında olduğu nisan ayı için. Alex’in ucuz deriden botları ne su geçirmezdi ne de düzgün bir şekilde yalıtılmıştı. Tüfeği yalnızca 22 kalibreydi; eğer arazide uzun zaman kalmak istiyorsa önünde sonunda avlamak zorunda kalacağı rengeyiği ya da mus gibi büyükbaş hayvanları vurmak için bu kalibre çok düşüktü. Baltası, böcek ilacı, kar ayakkabıları ya da pusulası yoktu. Yönünü bulmasına yarayabilecek tek şey, bir benzin istasyonundan yürüttüğü yırtık pırtık eyalet yol haritasıydı.

Fairbanks’in yüz elli kilometre kadar dışında otoyol, Alaska Sıradağları’nın eteklerindeki ilk tepelere doğru çıkmaya başlar. Kamyonet Nenana Nehri’nin üzerindeki köprüden yalpalayarak geçerken, Alex hızla akan nehre bakıp sudan korktuğunu söyledi. Ardından, “Bir yıl önce Meksika’da kanoyla okyanustaydım, çıkan fırtınada neredeyse boğuluyordum,” dedi.

Bir süre sonra Alex ilkel haritasını çıkararak, kömür madenciliği yapılan Healy kasabasının yakınlarındaki yolu kesen kırmızı hattı gösterdi. Bu hat Stampede Patikası’ydı. Seyrek kullanılan bir yol olduğundan, Stampede Patikası Alaska karayolu haritalarının çoğunda gösterilmez. Ancak Alex’in haritasındaki bu kesikli kırmızı çizgi, McKinley Dağı’nın kuzeyindeki kuş uçmaz kervan geçmez yabani toprakların içinde kaybolana dek, Parks Otoyolu’ndan batıya doğru kıvrılarak altmış beş kilometre kadar ilerliyordu. Alex, gitmeyi planladığı yerin burası olduğunu söyledi.

Gallien otostopçunun planının çılgınlık olduğunu düşünüp onu vazgeçirmeyi tekrar tekrar denedi. “Gittiği yerde avlanmanın hiç kolay olmadığını, tek bir hayvan bile öldüremeden günler geçirebileceğini söyledim. Bunun işe yaramadığını gördüğümde, vahşi ayılarla ilgili öykülerle onu korkutmaya çalıştım. Elindeki 22’liğin bir ayıyı zıvanadan çıkartmaktan başka işe yaramayacağını anlattım. Alex pek endişelenmiş görünmüyordu. Tek söylediği, gerekirse ağaca tırmanabileceği oldu. Ben de gittiği bölgedeki ağaçların o kadar da büyük olmadığını, bir ayının çok zahmet göstermeden çıktığı ince ladin ağaçlarından birini indirebileceğini söyledim. Beni umursamadı bile. Ona söylediğim her şeye bir cevabı vardı.”

Gallien, Anchorage’a kadar birlikte gidip oradan doğru düzgün malzemeler almayı önerdi. Sonra onu buraya geri getirecekti. Alex’in buna cevabı, “Hayır, gene de teşekkürler,” oldu. “Elimdekilerle idare ederim.”

Gallien, en azından avlanma ruhsatı olup olmadığını sordu. “Elbette ki hayır!” Alex bu soruyu gülünç bulmuştu. “Karnımı nasıl doyurduğum devleti hiç mi hiç ilgilendirmez. Saçma sapan kurallarının canı cehenneme!”

Gallien, çocuğa ebeveynlerinin ya da arkadaşlarından birinin kalkıştığı işten haberdar olup olmadığını sordu. Başı belaya girerse ya da ondan haber alınamazsa yetkililere haber verecek birileri var mıydı? Alex sakin bir şekilde başını iki yana salladı; kimse planlarından haberdar değildi. Neredeyse iki yıldir ailesiyle hiç konuşmadığını ekledi. “Aklım başımda,” diyerek Gallien’i sakinleştirmeye çalıştı. “Kendi başıma beceremeyeceğim hiçbir işe kalkışmayacağım.”

“Onu konuşarak vazgeçirmenin yolu yoktu. Kafasına koymuştu bir kere. Çok hevesliydi. Ona baktığınızda aklınıza gelen sözcük, heyecanlıydı. Oraya varıp bir an önce yola koyulmak için sabırsızlanıyordu.”

Gallien, Fairbanks’in üç saat kadar uzağında otoyoldan çıkarak dört-çeker kamyonetini karla kaplı yan yola soktu. Ladin ve kavak ağaçlarının arasına serpilmiş küçük kulübeleri geçtikleri ilk birkaç kilometre boyunca Stampede Patikası düzgündü. Fakat son kulübelerle birlikte, yol birdenbire bozuluyordu. Patikaya dek uzanmış kızılağaçlarla, Stampede engebeli, zor, bakımsız bir parkura dönüşmüştü.

Yazları bu yol güçlükle de olsa aşılabilirdi; fakat baharın ilk günlerinde yarım metre karla kaplıydı, ilerlemek mümkün değildi. Otoyoldan on beş kilometre kadar uzaklaştıklarında, daha fazla devam ederse bir yerlere saplanıp kalacağından endişelenmeye başlayan Gallien, aracı alçak bir tepenin üzerinde durdurdu. Güneybatıda, Kuzey Amerika’nın en yüksek dağ sırasının buzla kaplı dorukları parlıyordu.

Alex kol saatini, tarağını ve tüm parasını -bozukluklar halinde 85 sentalması için ısrar etse de Gallien karşı çıktı: “Paranı istemiyorum, hem benim saatim var.”

“Sen almazsan atacağım gidecek,” dedi Alex hemen neşeyle. “Saatin kaç olduğunu bilmek istemiyorum. Günlerden ne olduğunu ya da nerede bulunduğumu… Hiç umurumda değil.”

Alex kamyonetten inmeden önce Gallien arka koltuğa uzanip eski bir çift lastik iş çizmesi çıkardı ve onları alması için çocuğu ikna etti. “Çizmeler ona çok büyüktü,” diye hatırlıyor Gallien. “Ama dedim ki, ‘İki çift çorap giyersin olur biter, ayakların biraz olsun sıcak ve kuru kalır.””

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıYabana Doğru
  • Sayfa Sayısı255
  • YazarJon Krakauer
  • ISBN9786055903121
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviSiren Yayınları / 2019

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Meçhul Jane ~ Laurie Faria StolarzMeçhul Jane

    Meçhul Jane

    Laurie Faria Stolarz

    17 yaşındaki “Jane” okuldaki son senesine hazırlanan sıradan bir kızdı. Ailesi biraz fazla üzerine düşse de güzel bir hayatı vardı. İşini seviyor, arkadaşlarıyla iyi...

  2. Ağaç İşçileri ~ Thomas HardyAğaç İşçileri

    Ağaç İşçileri

    Thomas Hardy

    “Aracın, tekerleklerin hareketiyle sallanan kare şeklinde siyah bir tentesi ve şoförün kafasının üzerinde bir noktada arada bir dizginlerin takılmasıyla atın omuzlarından itibaren kavis oluşturan...

  3. Açlık Oyunları ~ Suzanne COLLINSAçlık Oyunları

    Açlık Oyunları

    Suzanne COLLINS

    Sevgili okuyucu, İnsanlar uzunca bir süredir, yeni genç yetişkin üçlememin ilk kitabı olan Açlık Oyunları’m yazmaya nasıl başladığımı merak ediyorlar. Sanırım bunun en önemli...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur