Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Çukur
Çukur

Çukur

Hiroko Oyamada

Çağdaş Japon edebiyatının gelecek vaat eden yazarlarından Hiroko Oyamada’nın kaleminden hem Franz Kafka hem Komşum Totoro esintileri taşıyan Akutagawa ödüllü bir roman: Çukur. Oyamada,…

Çağdaş Japon edebiyatının gelecek vaat eden yazarlarından Hiroko Oyamada’nın kaleminden hem Franz Kafka hem Komşum Totoro esintileri taşıyan Akutagawa ödüllü bir roman: Çukur.

Oyamada, geçici işini bırakarak tayini çıkan eşiyle taşraya taşınan Asa’nın hikâyesini anlatıyor.

İşsizliğin hayatında açtığı boşluğu keşfederken bir tavşan deliğinden aşağıya yuvarlanan Asa, kendi yaşamını, yaşamında oynadığı rolü irdeliyor ve bir seçim yapmak zorunda kalıyor.

Gündelik hayatın kanıksanmış fakat rahatsız edici ayrıntılarıyla ince ince örülü Çukur, çocukluktan yaşlılığa, evden işe uzanan zorunlu rotalarda, özgünlüğe pek değer vermeyen bir dünyada sınırlarda bir kadının portresini çiziyor.

“Sürreel ve büyüleyici. ” – The New York Times

*

Buraya kocamla birlikte taşındık. Tayin emri mayıs ayının sonunda çıktı, çalışacağı vilayet değişmemişti, ancak yeni görev yeri vilayet sınırının hayli yakınındaki bir taşra ofisiydi. Ailesi o bölgede yaşıyordu, kocam da bize uygun bir ev biliyorlar mı acaba diye sormak için kayınvalideme telefon etti. “Bitişiğimize taşınsanız ya?” “Bitişiğinize mi?” “Kiraya verdiğimiz bir evimiz vardı ya hani? Geçenlerde boşaldı.” Kayınvalidemin sesi o kadar netti ki kocamın yanında otururken ona telefonda söylediklerini rahatlıkla anlıyordum. Evlerinin bitişiğinde kiraya verdikleri başka bir evleri mi vardı? Bunu ilk kez duyuyordum.

“Daha yeni, nisan ayında çıktılar. Dört kişilik bir aile, adam zor bela da olsa kendileri için bir ev yaptırınca taşındılar. Sayenizde rahat rahat yaşadık deyip bir de hediye sepeti bıraktılar bize, iyi insanlardı. Onlarla tanışmamış mıy din sen, Muneaki? Kato ailesi. Kıvır kıvır saçlı küçük bir oğulları vardı.” “Hayır, sanmıyorum.”

Masanın üzerindeki not kâğıdına “Müstakil mi?” diye yazıp kocama gösterdim. Kocam başıyla onaylayıp aynı kâğıdın altına, “evet, iki katlı,” yazdı. Kayınvalidem anlatmaya devam ediyordu. “Ev boşalınca emlakçıya ilan vermiştik, henüz ses seda çıkmadı. Eğer siz oturursanız hemen yarin emlakçıyı arayıp ilanı geri çekelim. Oturur musunuz?” Kocam şen şakrak yanıtladı, “Kira ucuz mu peki?” “Taşrada olduğu için elbette ki ucuz, Kato’lar elli iki bin yen veriyordu.

Oturacak mısınız?” Kocam sabit telefonun önünde ayakta durarak kaş göz işaretleriyle ne yapalım diye sordu. Zamanlama adeta ilahi bir tesadüf değil miydi? Çok sevinmiştim. Başımı sallayarak onayladım. Şehir merkezinde şimdiye kadar oturduğumuz o küçücük, iki oda bir salon evin kirasından çok daha ucuza, iki katlı, hem de müstakil bir evde oturabilecektik. “Evet, isteriz. Kira elli bin yen civarı olursa şimdiki evimizden çok daha ucuza gelir zaten…” “Ne kirast canım? Gerek yok kiraya falan.” “Nasıl yani?” “İstemez, istemez. Parayı biriktirip kenara koyun, geleceğiniz için. Ha, elbette vergi işleri için kâğıt üzerinde sözleşme yapmış gibi gösteririz, o ayrı, ama gerçekten kiraya gerek yok. Aile içinde para meselesi konuşulur mu hiç? Kredisi ödendi, hem zaten öyle yeni bir ev de değil.” Kocam yine kaş göz işaretleriyle ne yapıyoruz diye bana baktı. Karşı çıkacağım bir durum yoktu, ancak minnettar olabilirdim. Kocamın ailesinin yanına gittiğimiz nadir zamanlarda gördüğüm bu evin büyüklüğünü, cephesinin rengini ya da bahçesinin durumunu neredeyse hiç hatırlamıyordum. Hatırlamadığıma göre herhalde ne pek büyük bir yerdi ne de dikkatimi çekecek kadar yıkık dökük haldeydi. Doğrusunu söylemek gerekirse evin çevresini bile tam hatırlamıyordum. Çatıdaki güneş panelleri, bahçedeki adını bilmediğim ağaçlar gibi ayrıntılardan başka bir şey gelmiyordu gözümün önüne.

“Garajı da vardı değil mi?” “Evet, bir araçlık, ama ihtiyacınız olacak, buralarda arabanız yoksa eliniz kolunuz bağlanır.” “İşe gidiş arabayla otuz dakika sürmez herhalde… Neyse, bizim için uygun. Gerçekten de kira ödemememizde sıkıntı yok mu?” “Dedim ya, kâğıt üzerinde nasıl yapmak gerekir bilemiyorum, ama istemez. Senden alacağım elli iki bin yen benim ne işime yarayacak? Tamam, emlakçıya ha ber veriyorum ben.” “Harika. Asahi de işini bırakıyor, kira masrafının olmaması bizi rahatlatacak.” “Ne? Asahi işini mi bırakıyor?” dedi kayınvalidem, sesini alçaltarak. Buna rağmen söyledikleri gayet net duyuluyordu. “Taşınmamız durumunda Asahi’nin işe gidip gelmesi mümkün değil.” “Orası öyle elbette. O halde sen tek başına bu tarafa gelsene. İşini bırakması yazık olmaz mı?” Kocam bana baktı, ben de başımı iki yana salladım. Ne diye benimki gibi bir iş için tutup da ayrı yaşayacaktık? Kadrolu çalışan bile değildim, maaşım da öyle ahım şahım değil, aksine hayli düşüktü. Kocam başını sallayarak onayladı. “Onu yapamayız. Ayrı yaşamamız mümkün değil,” diye yanıtladı. “Tabii, daha gençsiniz.” dedi kayınvalidem, hafifçe gülerek. Genç olup olmadığımızı bilemem, yeni evli falan da değiliz ayrıca. Kayınvalidem açısından işin kendisi önemliydi anlaşılan. Kocamın tayini yüzünden işimi bırakmamam gerektiğini, onun tayin yerine tek başına taşınmasının daha doğru olacağını düşünmüş olmalıydı. Ona imreniyordum neredeyse. Kayınvalidem kendini bildi bileli hep aynı işte çalışmıştı ve emekliliğine birkaç yılı kalmıştı. Doğurduğunda dahi aşağı yukarı altı aylık doğum izni dışında izin kullanmamıştı. Geçinemeyecek durumda değillerdi oysa. Ben kendimi böyle adayacağım bir işte çalışmıyordum. Dayanılmayacak ölçüde sıkıntılı olmamakla birlikte tatmin veren bir iş de değildi benimki. Nefret etmiyordum ama mutlu da etmiyordu beni. Çok çalışmaktan sık sık bunalır ve maaşıma oranla yaptığım işi ağır bulurdum, ama yorgunluktan bitkin düşsem bile bunun bana has bir durum olmadığını bilirdim. Benden başka kimsenin yapamayacağı bir iş değildi doğrusu ama ben bu gerçeğin canımı sıkmasına izin verecek denli genç ya da naif değildim.

Kocam telefonu kapatıp gülümseyerek bana baktı. “Konuştuklarımı duydun herhalde? Ne düşünüyorsun? Annemlerin hemen yanı başında olmak canını sıkmaz umarım.”

“Nive sıksın?” “Yani işte, gelin kaynana durumları yüzünden.” Gelin kaynana lafını duyunca gülecek gibi oldum. Ben kayınvalidemi hiç öyle düşünmemiştim. Kayınvalidemin muhteşem bir kadın olduğunu söylemiyorum ama eksikliklerinden ziyade iyi yönlerini saymak daha kolaydır şüphesiz. Neşeli bir karakteri var, yardımseverdir, açık sözlüdür, çalışkandır vs. Aynı evde yaşamak söz konusu olsaydı farklı hissederdim belki ama yan komşuları olmanın ötesine geç meyeceğimizi düşününce reddetmek içimden gelmedi. “Hayır, ancak müteşekkir olabilirim. Orada iş bulmam ne kadar sürecek kimbilir? Bu durumda kira ödemeyeceğimiz için teşekkür etmekten başka bir şey yapamam.” “Orası öyle.” Kocam sırıttı ve cep telefonunu çıkarıp parmaklarını ekranın üzerinde kaydırmaya başladı. “Esas senin canını sıkmaz mı kendi ailene komşu olmak?” Yazları Bon Bayramı zamanı gelince ailesinin yanına gitmekten tedirgin oluyormuş, korkuyormuş gibi bir hali olurdu kocamın. Ayni vilayette yaşadığımız için ister istemez onları daha sık ziyaret etmek durumunda kalıyorduk. Benim ailem uzakta oturduğu için bir bahane uydurup yanlarına gitmemek daha kolaydı. “Hayır, neden sıksın? Nasıl söylesem, belki de yaş gereği artık böylesi güvenli aksine.” “Güvenli?” Kocam cep telefonuna bakarak hafifçe sırıttı. Benden farklı olarak onun çok arkadaşı vardı. Hızla kaydırdığı parmak uçlarıyla şimdiki durumu birilerine bildiriyordu mutlaka. Taşınmamız gerekti, ailemin bitişiğindeki eve yerleşiyoruz, hem de bedava! “Nasıl desem, dedemin yaşı iyice ilerledi. Annemle babam da yaş landı. Ben yakınlarında olursam içleri rahat eder…” “Eh…” Televizyonun kapattığım sesini tekrar açtım. Kalabalık bir grubun kahkahaları bir anda odayı doldurunca aceleyle kıstım. Japonya’da olmadığı anlaşılan bir otlakta kahverengi tenli, yarı çıplak insanlar devasa bir hayvanı kovalıyordu.

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıÇukur
  • Sayfa Sayısı96
  • YazarHiroko Oyamada
  • ISBN9786055903979
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviSiren Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Simyacı ~ Paulo CoelhoSimyacı

    Simyacı

    Paulo Coelho

    Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho‘nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye’de de çok sevildi, çok övüldü, çok yerildi bu kitap....

  2. Alex Cross ~ James PattersonAlex Cross

    Alex Cross

    James Patterson

    ALEX CAROSS’UN KARŞILAŞTIĞI CANİLER ARASINDA ONDAN DAHA PSİKOPATI YOK. O, ALEX’İN KARISININ KATİLİ! Kimliği belirsiz bir katil, karısı Maria’yı gözlerinin önünde vurduğunda Alex Cross,...

  3. Karda Birdoksan ~ Susan KrellerKarda Birdoksan

    Karda Birdoksan

    Susan Kreller

    Adrian yutkundu. “Herkes benim bir şey söylememi istiyor, ama ben bir şey söylersem, Stella’nın gideceğini ve onu bir daha, asla göremeyeceğimi düşündüm.” Biraz sustuktan sonra mırıldanarak...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur