Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Büyük Ana – Dişilin İmge ve Simgeleri
Büyük Ana – Dişilin İmge ve Simgeleri

Büyük Ana – Dişilin İmge ve Simgeleri

Erich Neumann

Jung psikolojisinin temel kavramlarından olan arketip her bireyin bilinçdışında var olan evrensel, kolektif imge ve örüntülerdir. Jung’un en ünlü öğrencilerinden Erich Neumann bu kitabında…

Jung psikolojisinin temel kavramlarından olan arketip her bireyin bilinçdışında var olan evrensel, kolektif imge ve örüntülerdir. Jung’un en ünlü öğrencilerinden Erich Neumann bu kitabında “Büyük Ana” arketipinin yapısını çok sayıda görsel temsilden yola çıkarak tarif etmeye çalışırken dinler tarihi, arkeoloji, etnoloji gibi alanlardan müthiş zengin bir malzemeyi yorumluyor.

Büyük Ana arketipi zaman ve mekânda var olan somut bir imge değil insan ruhsallığında faaliyet gösteren içsel bir imgedir. Hem bireyde ve grupta hem de kadında ve erkekte yaşar. Bu sebeple de Neumann’ın bu eserini bir arkeoloji, sanat tarihi veya mitoloji kitabı olarak düşünmemek gerekir. Yazarın amacı ruhsallıkta temel bir yeri olan Dişil arketipinin insanlığın eserlerinde ve mitlerdeki simgesel dışavurumunu anlaşılır kılmak ve modern insan için de geçerli olan bilinçdışı sembolizminin bir tahlilini yapmaktır.

 

Önsöz

Bu kitap, zamanında Prof. C. G. Jung’un ve Bayan Fröbe-Kapteyn’in Ascona’daki Eranos Simge Araştırmaları Arşivi’nin [Eranos-Archiv für Symbolforschung] yayımlayacağı ve içinde arşivin “Büyük Ana” konusundaki resimlerinin de yer alacağı ilk yayına bir giriş metni yazmamı teklif etmeleri sayesinde kaleme alındı.

Ascona’daki Eranos Arşivi’ni kuran ve geliştiren Bayan Fröbe-Kapteyn, insanlığın yarattığı eserlerde ifade bulan arketipik materyalin izini sürerek ve bunları toplayıp düzenleyerek daha önce kimsenin yapamadığı çok önemli bir işi başardı.

Bana böyle bir teklifte bulunulmasına müteşekkirim, ayrıca Bayan Fröbe’nin esasen kendisine ait olan bu girişimin tarafımca geliştirilmesini kabul etme cömertliğini göstermesinden dolayı da minnettarım. Zira metin, “Büyük Dişil”in ana hatlarıyla tasviri, çok geçmeden başlı başına bir kitap haline geldi. Eranos Arşivi’nin resimleri -elinizdeki kitaptaki resimlerin aşağı yukarı yarısı Eranos Arşivi’ndendir– bu bağlamda metnin illüstrasyonları olarak kitapta yerini aldı.

Fakat bu metnin kaleme alınmasına ilham veren ilk “kıvılcım” Eranos Arşivi’ndeki resimlerin büyüleyici etkisi değildi sadece, kitap üzerinde çalıştığım süre boyunca zihnimi ve ilgimi sürekli bir biçimde canlı tutan imgelerdi. Bu anlamda kitap özü itibarıyla ve elbette şimdiki haliyle de Eranos Arşivi’nin bir yayını olarak görülebilir.

En başta, bu kitabın kaleme alınmasını mümkün kılan Bollingen Foundation’a teşekkür ederim.

Metnin yazılmasına ve tashihine katkıda bulunan, ancak burada isimlerinin anılmasını istemeyen pek çok kişiye de bu vesileyle teşekkürü borç bilirim.

Erich Neumann

Birinci Kisma Önsöz

Tek bir arketipin yapısını incelemek; özünü, dinamiklerini, simgelerini, insanlığın resimlerinde ve mitlerindeki tezahürlerini tasvir etme girişimi, analitik psikolojinin temel görevleri arasında yer alır. Derinlik psikolojisinin arketipten ne anladığını teoride ve pratikte kavramak, kendi analizinde arketipin gerçekliğini deneyimlememiş her insan için olağanüstü zordur.

Kitabımızda görsel ve mitolojik materyalden bol miktarda yararlanıldıysa da, insanlığın eserlerinin sonsuz hazinesinin ancak bir kısmıyla yetinmek zorunda kalındı. Her resmin yerini bir başka resmin, her mitin yerini benzer bir mitin alabilecek olması anlamında bu seçki keyfi görünebilir. Ama bu görsel materyalin İkinci Kısımdaki sıralanışı, düzeni ve metnin içindeki sınıflandırılışı -bizcekeyfi değildir, zira kitabın Birinci Kısmında ele aldığımız arketipin psikolojik ve yapısal analizine dayanmaktadır.

Arketipin özü itibarıyla zor anlaşılan, kısmen de teorik olan analizine ilgi duymayan okur, kitaba gönül rahatlığıyla İkinci Kısımdan başlayabilir, zengin tasvir ve resimler eşliğinde arketipin doğasıyla tanışabilir. Fakat deneyimini derinleştirmek ve kolektif bilinçdışının yoğun materyali içinde yönünü bulmak isteyen okur, mümkünse İkinci Kısımdan sonra başlanması gereken Birinci Kismı okumadan geçemeyecektir.

Fakat bu söylediklerimizden, Birinci Kısmın sadece dar bir psikolog çevresi için yazıldığı anlamı çıkarılmamalıdır. Aksine amacımız arketiplerin dünyasını ona ilgi duyan herkese açmak, bu dünyaya girişi olabildiğince kolaylaştırmaktır. Bu nedenle Birinci Kısma bir dizi şema ekledik, zira tecrübeyle sabit ki, şemalar pek çok insanın konuları çok daha rahat anlamasını sağlayabilmektedir. İncelememizde herhangi bir arketip değil, çok özel bir arketip, Büyük Dişil ya da daha dar anlamda “Büyük Ana” arketipi ele alınmaktadır.

Aynı konuyu işleyen makalelerin bulunduğu küçük bir ciltten ve yine aynı bağlamda Apuleius’un “Amor ve Psike” masalının bir yorumundan sonra kaleme alınan bu kitap, yazarın büyük bir gayretle üzerinde çalıştığı “Dişilin Derinlik Psikolojisi”nin ilk bölümüdür. Dişil psikenin kendine özgü yapısının araştırılması, bireyin yaratıcı bir biçimde sağalıp gelişmesini hedefleyen derinlik psikoloğunun en elzem, en önemli görevidir.

Dişil sorunsalı aynı zamanda, bugün insanlığın maruz kaldığı tehlikelerin bir kısmının psikenin “anaerkil” dünyasıyla artık dengelenemeyen erkek zihninin tekyönlü ve ataerkil bilinç gelişiminden kaynaklandığını idrak etmiş kültür psikologları için de önemlidir. Büyük Dişil’in arketipik-psişik dünyasının tasviri bu anlamda bir kültür terapisinin temelinin atılmasına da katkıda bulunacaktır.

Batı toplumu, -yalıtılmış haliyle, aynı şekilde tekyönlü olandişil dünyayı da kapsayan bir senteze varmaya mecburdur. Bireyin psişik bütünlüğünü geliştirmesi ancak o zaman mümkün olacaktır ve Batı insanının varoluşunu içeriden ve dışarıdan tehdit eden tehlikelerin üstesinden gelmek için bu bütünlük ivedi bir gereksinimdir.

Her bireyde bilinç ile bilinçdışı içeriklerin yaratıcı bir biçimde birleşmesiyle psişik bütünlüğe ulaşılması, derinlik psikolojisi için geleceğin pedagojik idealidir. Verimli ve canlı bir toplum bireyin bu tamlığıyla mümkün olabilir ancak. Nasıl ki sağlıklı beden sağlıklı zihnin ve ruhsallığın temelidir, sağlıklı birey de sağlıklı toplumun temelidir. Bir arada yaşamanın çoğu zaman göz ardı edilen bu temel gerçeği, bireyi konu alan psikolojik çalışmalara kültür terapisi ve toplum açısından da önem katar. Günümüz dünyasından ve insanın gündelik yaşamından uzakmış gibi görünen arketiplerin arkaik dünyasıyla meşgul olmak her türlü psikoterapiye temel sunmakla kalmaz, insana bir dünya görüşü de sunar. Nitekim bu sayede insan kendini geliştirip dönüştürmenin yanı sıra, yaşama ve insanlığa da yepyeni bir idrakle yaklaşır. İnsanlığın arketipik dünyasının kavranması içsel bir hümanizmin gelişmesine yol açar ve bu hümanistlik bilincin bilgisi değil, bütüncül insanın deneyimi olduğundan, şimdiye kadar bildiğimiz, derinlik psikolojisine dayanmayan hümanizm tarzından belki de çok daha sağlam olacaktır. Kanaatimce bu hümanizmin gelişmesinin en önemli göstergelerinden biri, bireyde ve toplumda bir psikolojik vicdanın gelişmesidir, ki tehdit altındaki insanlığın böyle bir vicdan olmadan gelişmesi düşünülemez.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur