Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Temsilî Yönetim Üzerine Düşünceler
Temsilî Yönetim Üzerine Düşünceler

Temsilî Yönetim Üzerine Düşünceler

John Stuart Mill

John Stuart Mill (1806-1873): İngiliz düşünür, iktisatçı ve siyasetçi. Babası James Mill tarafından evde eğitildi. Hukuk bilimci John Austin’den dersler aldı. Bir süre Montpellier’de…

John Stuart Mill (1806-1873): İngiliz düşünür, iktisatçı ve siyasetçi. Babası James Mill tarafından evde eğitildi. Hukuk bilimci John Austin’den dersler aldı. Bir süre Montpellier’de Faculté des Sciences’ta kış kurslarına katıldı, Oxford ve Cambridge’e girmek için şart koşulan dinsel yemine babası da kendisi de itiraz ettiği için üniversiteye gitmedi. 1831’de Çağın Ruhu adlı ilk eseri yayımlandı. 1865’te liberal üye olarak parlamentoya girdi. İşçi sınıfının haklarını destekledi ve kadınların oy hakkı için mücadele etti. Temsilî Yönetim Üzerine Düşünceler eserinde demokratik bir siyasal rejim için gereken siyasal, iktisadi ve toplumsal koşullar üzerine derinlemesine fikir yürütür. Makul bir siyasal rejim hangi demokratik kıstasları esas almalıdır? Özgürlüğün tali kılındığı bir düzlemde eşitliğin ne türden bir kıymeti vardır? İfade özgürlüğünün sınırları nerelerde başlar nerelerde son bulur gibi sorulara cevaplar öne süren, tartışmaya açık yorumlar üreten Mill, eserinde bugün de varlığını sürdüren temel bir siyasal krize odaklanır: Siyasal temsil mümkün müdür?

*

Sunuş

John Stuart Mill’in Eğitimi

İngiliz filozof John Stuart Mill 1806’da Londra’da doğmuş ve 1873’te Güney Fransa’nın Avignon şehrinde vefat etmiştir. Otobiyografi’sinde (1873) hayatını “olaysız” diye nitelendiren Mill altmış yedi yıllık hayatına entelektüel açıdan hayli şey sığdırmıştır. Bir Mill biyografisi şu tespitle başlar: “John Stuart Mill’in hayatına dair en önemli gerçeklerden ikisi şudur: James Mill’in oğlu ve Harriet Hardy Taylor’a âşık olması.”1 Buradaki amacımız Mill’in hayatını anlatmaktan çok mevcut esere ışık tutabilecek ilk hususa işaret etmekten ibaret: Mill’in hayatında ve felsefesinde eğitimin önemi.2

Okula hiç gitmemiş olan Mill, küçük yaştan itibaren, dönemin önemli bir aydını olan babası James Mill’in (1773-1836) yönlendirmesiyle sıra dışı ve nadir denebilecek bir eğitim almıştır. Mill, Otobiyografi’sinde, hayatının bahsedilmeye değer olmasını kısmen aldığı bu eğitim üzerinden meşrulaştırır:

Eğitim ve eğitimin geliştirilmesi meselelerinin, İngiliz tarihinde hiç olmadığı kadar çok (daha derin olmasa da) ilgi gördüğü çağımızda, sıra dışı ve dikkate değer bir eğitimi kayda geçirmenin faydalı olabileceğini düşündüm. Adına öğretim denen alışılmış yöntemlerle neredeyse heba edilen o erken yıllarda, genelde sanılandan daha fazla şeyin çok daha iyi öğretilebileceğinin bir kanıtıdır bu eğitim.3

Otobiyografi’sinde ayrıntılı olarak bahsedilen bu eğitimin detaylarına girmeden önce, Mill’in sadece üç yaşında eski Yunanca ve sekiz yaşında Latince öğrenmeye başladığını, on iki yaşına gelene kadar her iki dilde yazılmış birçok klasik eseri aslindan okumuş olduğunu belirtmek yeterli olacaktır.

Mill’in aldığı eğitimi anlamak açısından, Mill gibi okula hiç gitmemiş ve kendi kendini yetiştirmiş olan Jean-Jacques Rousseau ile makul bir karşılaştırma yapılabilir. Rousseau da çok küçük yaştan itibaren Yunan ve Latin klasiklerini okuyarak ve bunlardan etkilenerek büyümüştür. Mill’i Rousseau’ya bağlayan önemli bir nokta, Rousseau’nun eğitim felsefesine dair kurmaca eseri olan Emile’in (1762) James Mill’in oğluna verdiği eğitimde oynadığı muhtemel roldür. James Mill’in Emile’i okumuş olduğu bellidir zira Emile’deki eğitim programıyla çocuğuna verdiği eğitim arasındaki benzerlikler çarpıcıdır. Örneğin Emile’de tavsiye edilen Robinson Crusoe romanı küçük Mill’in okuyup hayran kaldığı bir kitaptır. Ayrıca, tıpkı Emile’de tasvir edilen hocanın yaptığı gibi, James Mill oğlunu çevrenin yozlaştırıcı etkilerinden mümkün olduğunca uzak tutarak eğitmeye gayret etmiştir.

Robinson Crusoe’yu küçük Mill’e Jeremy Bentham (17481832) hediye etmiştir. Bentham dönemin önde gelen bir filozofu, hukukçu ve reformcusu ve ayrıca James Mill’in hocası ve aile dostudur. Bu dostluk sayesinde, J. S. Mill’in eğitiminde Bentham’ın önemli bir payı olmuştur. Bentham, J. S. Mill ve babasının mensup olduğu Faydacılık (Utilitarianism) ekolünün de kurucusudur. Ancak J. S. Mill genç yaşta sadık bir takipçisi olduğu Bentham ve babasının faydacılık ekolüne dair görüşlerinde ileriki yıllarda önemli değişiklikler yapacaktır. Bu onun kendi düşüncesi dâhil hiçbir düşünceyi sorgulamadan bırakmadığının bir göstergesidir. Sokrates’in Savunması’nda Sokrates’in dediği gibi, “sınanmamış hayat yaşamaya değer değildir.” Bu sözün Mill’in şiarı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Nitekim eğitimin Mill’in şahsiyetinin ve felsefesinin şekillenmesinde oynadığı rol açısından dikkat edilmesi gereken en önemli kaynak, Platon ve onun diyaloglarında hayat bulan Sokrates’tir. Sokrates, Mill’in kahramanıdır. Mill’e “İngiliz Sokrates” denmesi de boşuna değildir. Mill, Platon’un eserleriyle ilk tanıştığında yedi yaşındadır: “1813’te Platon’un (yaygın sıralamada olduğu gibi) Euthyphron’dan Theaitetos’a ilk altı diyaloğunu da okudum.”8 Sonuncu diyaloğun (Theaitetos) o yaşta kendisine ağır geldiğini belirtse de on iki yaşındaki ikinci karşılaşması daha verimli geçecektir:

Platon’un en önemli diyaloglarından bazılarını ve özellikle Gorgias, Protagoras ve Devlet’i bu dönemde okudum. Babamın düşünsel kültürünü Platon’dan daha fazla borçlu olduğunu düşündüğü veya genç öğrencilere daha fazla tavsiye ettiği başka bir yazar yoktur. Aynı şeyi kendim için de söyleyebilirim.”

Platon ve Sokrates’in en iyi örneğini verdikleri eğitim anlayışının Mill için önemi iki boyutludur. İlki zihinseldir: “Platoncu diyalogların en iyi örneğini oluşturan Sokratesçi yöntem aklın tek başına kalmasından doğabilecek hataları ve karışıklıkları düzeltme talimi olarak eşsizdir.”10 İkinci boyutsa ahlakidir. Bu minvalde, “babamın ahlaki öğretileri,” der Mill, 

her zaman büyük ölçüde Sokrates’in takipçilerinin öğretileri olmuştur: Adalet, itidal, doğruluk, azim, acı ve özellikle zahmet gerektiren emek karşısında hazır oluş, kamusal menfaate saygı, herkese liyakatine göre ve cansız şeylere kendilerine özgü faydalarına göre değer verme, tembelce sefa sürmek yerine çalışmaya adanmış bir yaşam.11

Bu iki boyut insanı sadece “insan” yapmakla kalmaz, onu hemcinslerinden de ayırt eder. Mill’e göre, kendisini bu şekilde ayırt eden mümtaz şahsiyetler toplumun gelişimine büyük fayda sağlar. Nitekim en meşhur eseri olan Özgürlük Üzerine, Sokrates gibi aykırı karakterlerin toplumsal faydası üzerine bir çalışmadır diye özetlenebilir. Toplum doğru bir şekilde örgütlendiğinde, değerli kişiler kendilerine özgü özelliklerini toplumsal gelişime katkı sağlamak için kullanabilir. Mill’in savunduğu “bireysellik” (individuality) ilkesi esas itibarıyla her bireyin başkalarından farklı şekillendirdiği yetilerinden orijinal bir ürün veya etkinlik ortaya koyabilmesine imkân sağlamayı amaçlar. Mill değer (veya fayda) yaratan şahsiyetlerin ve genel olarak da eğitimli kesimin topluma verebilecekleri katkının önünü açacak önerilerde bulunur. Bu itibarla, mevcut eserin 8. Bölümünde öne sürdüğü “çoğul oy” (plural voting) önerisi tartışılabilir; ama önerinin ardında yatan eğitim faktörünün insanlaşma veya uygarlaşma sürecindeki önemi yadsınamaz.

Mill’in Genel Siyasal Düşüncesi

Mill’in ahlak ve siyaset felsefesinin merkezinde birbiriyle ilintili iki kavram yer alır: “Özgürlük” (liberty) ve “ilerleme” (progress) veya aynı çağda kullanılan Türkçe terimlerle ifade edecek olursak “hürriyet” ve “terakki.” Mill “ilerleme” ko-nusunu tartışırken improvement (iyileşme, gelişme) kavramını daha sık kullanır. Progress ve improvement arasında, Mill’in bakış açısından pek bir fark olmasa da ilki 19. yüzyılda daha yaygın kullanımda olan ve içerik itibarıyla daha soyut bir kavramdır. Diğer yandan, improvement kavramı 18. yüzyılda (örneğin Rousseau’da) karşımıza çıkan perfectibility (mükemmelleştirilebilirlik) kavramıyla hemen hemen aynıdır ve insanı daha yakından ilgilendiren bir çağrışımı vardır.12

Mill hem kişisel hem toplumsal hem de tüm insanlık düzeyinde -ki bunlar bir ölçüde birbiriyle bağlantılıdırgelişimin iyi ve mümkün olduğunu düşünür; gelişimin insan iradesiyle ileriye götürülebileceği gibi duraklatılabileceğine veya geriletebileceğine de inanır. 13 Gelişimin ilerlemesinin en önemli şartı yüksek kapasiteli kişilerin önünü açacak toplumsal ve siyasal örgütlenme şekillerini bulmak, tesis etmek ve korumaktır. İyi bir yönetim ölçütünün tartışıldığı 2. Bölümde Mill insanın sahip olduğu yetenekleri “ahlaki, zihinsel ve etkin” diye üç kategoriye ayırır. Bu kategorilerden ilk ikisinin anlamı üçüncüsüne göre daha açıktır. Mill ve Sokrates ilişkisi çerçevesinde, bunlara kısaca değinmiştik. Üçüncüsü, yani etkin olan, yurttaşlık faaliyetlerini veya yurttaşların “etkin katılımını” simgeler. Mill bununla toplumsal ve siyasal hayata katılan ve gerektiğinde sorumluluk almaktan kaçınmayan insan modelini kastetmektedir. Yurttaşlık görevi aynı anda hem özgürlüğü hem de sorumluluk hissine sahip olmayı gerektirir. İyi bir yönetim için tek başına yönetilenlerin yöneticilerine rıza göstermesi (veya boyun eğmesi) yeterli değildir.

İyi bir yönetim şekli, halkta “ahlaki, zihinsel ve etkin” yetilerin gelişimini teşvik eder ve elindeki mevcut yetenek sermayesini etkili ve verimli kullanır.

Yine 2. Bölümde sıkça geçen state of society (toplum durumu) kavramı da ilerleme kavramı açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu kavram, Mill’in yakından tanıdığı Auguste Comte’un ilerlemeci sosyolojisinde (état) önemli bir yer tutar. Mill bir başka eserinde bu kavramı şu şekilde açıklar:

Toplum durumu denen şey, tüm büyük toplumsal gerçek ve olguların eş zamanlı durumudur: Toplumda ve toplumun her sınıfında bulunan bilgi, zihinsel ve ahlaki kültür derecesi; sanayinin, servetin ve servet dağılımının durumu; toplumdaki alışılagelmiş meslekler; toplumun sınıflara bölünmesi ve bu sınıflar arasındaki ilişkiler; insanlığı ilgilendiren çok önemli konuların tümüne dair sahip oldukları ortak kanaatler ve bu kanaatlere olan inancın derecesi; zevkleri, estetik gelişimlerinin karakteri ve derecesi; yönetim şekilleri ve en önemli yasaları ve âdetleri. Tüm bunların ve kolaylıkla akla gelebilecek başka nice şeyin ahvali herhangi bir verili anda toplum durumunu oluşturur.14

Toplum durumu kavramı Mill’e göre, sosyal bilimlerin amacını da belirler:

Her toplum durumunun en yakın sebebi hemen kendinden önce gelen toplum durumudur. Öyleyse sosyal bilimin temel sorunu, bir toplum durumunun, kendinden sonra gelip onun yerini alan toplum durumunu hangi yasalara göre ürettiğini bulmaktır.15

Bu kavram Alexis de Tocqueville’in (1805-59) kullandığı état social ile yakından ilişkilidir. Tocqueville bu kavramla bir toplumun sahip olduğu baskın veya yaygın maddi ve mane-

vi koşulların tümünü kasteder. “Manevi” den kasıt düşünsel, zihinsel, ahlaki, dinsel veya ruhsal alışkanlıkların yanı sıra âdetler, gelenekler, hisler, fikirler veya kanaatlerdir. Hem Mill hem Tocqueville bir ülkedeki toplumsal durumun o ülkenin siyasal durumunu (état politique), yani yasalar ve kurumlarını, tamamen belirlemese de büyük ölçüde şekillendirdiği görüşünü paylaşır. Ayrıca, her iki düşünür bireysel irade ve özgürlüğe mümkün olduğunca geniş bir önem atfederken sosyolojik, tarihsel ve yapısal faktörlerin öneminin de farkındadırlar. Disiplinlerarası bir sosyal bilim olmadan tek başına siyaset biliminin olguları açıklamada yetersiz kalacağı kanısındadırlar. Mill bunu şöyle ifade eder:

Ayrı bir Yönetim Bilimi olamaz: Yönetim, diğer her şeyden çok, belli bir halkın veya belli bir çağın nitelikleriyle hem neden hem sonuç olarak en fazla iç içe olan bir olgudur. Yönetim şekillerinin eğilimlerine dair tüm sorular genel toplum biliminin herhangi ayrı bir dalının değil, bizzat onun bir parçası olmalıdır. 

Temsilî Yönetim Üzerine Düşünceler

Türkçeye “temsilî yönetim” (veya “temsilî hükümet”) diye çevrilen representative government ifadesi günümüz siyaset biliminde yaygın bir kavram olmasa da bu eserde ortaya konan argümanların ciddi bir kısmının bugün hâlâ geçerliliğini koruduğu söylenebilir. Mill’in önerdiği demokrasi modeli sadece yöneticilerin seçimle iş başına geldikleri bir süreçten ibaret değildir. Kadınlar da dâhil olmak üzere tüm yetişkin yurttaşların seçme hakkının teminat altına alınmasıyla kalınmayıp bunların özgürce ve etkin bir şekilde kullanıldığı yönetimsel bir yapıyı ve kültürü savunur Mill. Bu eserdeki tartışma, kabaca söylemek gerekirse temsilin ve temsile dayanan bir demokrasinin nasıl daha demokratik olabileceği üzerinedir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur