Kronikle şiiri, masalla manifestoyu birleştiren bu kısa ve son derece çarpıcı öyküler, muktedirlerin sıklıkla ve uzun süre susturduklarının sesini çoğaltmak için bir araya geliyor.
Eğer kulak verirseniz evrensel kakofoninin içinde birbirine cevap veren yankıları sezebilirsiniz: ilk ve son soluk, yaprakların hışırtısı, aşk sözcükleri, öfke haykırışları, örümceklerin serenatları, zorla sökülüp alınan itiraflar, fısıldanan sırlar ve çocukların ağzından çıkan hakikatler.
Zamanın Ağızları etten kemikten ve sesinden yoksun bırakılmış bir dünyanın sessizliklerini parçalıyor…
Muhammed Eşref okula gitmiyor.
O, güneşin doğuşundan ay görününceye kadar çalışıyor;
Pakistan’ın Umar Kot köyünden dünya stadyumlarına doğru yuvarlanan futbol toplarını kesiyor, kırpıyor, deliyor, biçip dikiyor. Muhammed on bir yaşında, beş yıldır bu işi yapıyor. Eğer okumayı bilseydi, İngilizce okuyabilseydi, elinden çıkan her işe kendisinin yapıştırdığı şu uyarıyı okuyabilecekti:
“Bu top çocuklar tarafından üretilmemiştir.”
*
Burada bir araya getirilen anlatıların bir kısmı, henüz tek başlarına birer ilmik ve ortak bir dokunun parçası değilken bazı gazete ve dergilerde yayımlandılar. Bu dokuya katılınca, o ilk versiyonlar biçimlerini ve renklerini değiştirdiler.
* * *
Bu kitap yaşadığım ve dinlediğim hikâyeleri anlatıyor. Kimi örneklerde, dinlediğim hikâyelerin kaynakları bellidir. Bahsi geçmeyen diğer pek çok emektara da teşekkürlerimi sunmak isterim.
* * *
Metinlere Peru’nun Cajamarca bölgesi sanatından çizimler eşlik ediyor. Kimliği meçhul eller tarafından boyanmış, çizilmiş ya da işlenmiş bu sanat eserleri, uzun bir arama kurtarma çalışmasıyla Alfredo Mires Ortiz tarafından bir araya getirildi. Bazıları binlerce yıllık ama sanki geçen hafta yapılmış gibi.
* * *
Âdet olduğu üzere –açıklanamaz bir âdet– Helena Villagra bu kitaba adım adım eşlik etti. Burada anlatılan hikâyeleri paylaştı, her bir sayfayı tekrar tekrar okudu, burada okuyacağınız sözcükleri güzelleştirmeme, fazla gelenleri atmama yardım etti. Âdet olduğu üzere –açıklanabilir bir âdet– bu kitap ona adandı.
Eduardo Galeano Montevideo, 2003 sonu
Söyleyen Zaman
Zamandanız hepimiz.
Biz onun ayakları ve ağızlarıyız.
Zamanın ayakları ayaklarımızda yürüyor.
Zamanın rüzgârlarının ayak izlerini kısa ya da uzun vadede
sileceğini biliyoruz artık.
Hiçin güzergâhı mı, hiç kimsenin adımları mı? Zamanın
ağızları anlatıyor yolculuğu.
Yolculuk
Barselona’da bir hastanede yeni doğanların bakımıyla ilgilenen Oriol Vall, insanın ilk hareketinin kucaklaşma olduğunu söylüyor. Dünyaya geldikten sonra, ömürlerinin başlangıcında, bebeler birisini arar gibi ellerini uzatıyorlar.
Artık epey yaşamış olanlarla ilgilenen başka doktorlar, ihtiyarların da ömürlerinin sonunda kollarını kaldırmaya çalışarak öldüğünü söylüyorlar.
İşte böyle, konu hakkında ne kadar çok kafa yorarsak yoralım, ne kadar söz sarf edersek edelim, durum bu. Böyle, bu kadar basit, her şeyi özetliyor. Fazla söze gerek yok; iki kanat çırpışı arasında gerçekleşiyor yolculuk.
Tanıklar
Öğretmen ve gazeteci bahçede dolaşıyor.
Öğretmen Jean-Marie Pelt duraksıyor, parmağıyla işaret edip şöyle diyor:
“Sizi büyükannelerimizle tanıştırayım.”
Gazeteci Jacques Girardon diz çöküyor ve çimenlerin arasında görünen küçük bir köpük balonunu fark ediyor.
Bu mikroskobik bir mavi su yosunu topluluğu. Mavi su yosunları çok nemli günlerde görünürler. Böyle bir arada, tükürüğe benziyorlar. Gazeteci burun kıvırıyor: Yaşamın kökeninin hiç de öyle göz alıcı bir görünümü yok, ama hepimiz, biz, bacakları, patileri, kökleri, kanatçıkları ya da kanatları olanlar bu salyadan, bu berbat şeyden geliyoruz.
Öncenin öncesinde, dünyanın çocukluk çağlarında, daha ne renkler ne de sesler varken, onlar, mavi su yosunları vardı. Oksijen boşaltarak denize ve göğe renk verdiler. Sonra günlerden bir gün, milyonlarca yıl süren bir gün, pek çok mavi su yosununun aklına yeşil su yosununa dönüşmek geldi. Yeşil su yosunları da yavaş yavaş likenleri, mantarları, karayosunlarını, denizanalarını yarattılar, sonra bütün renkleri ve sesleri yarattılar; o renklerin ve seslerin arasında da denizi ve toprağı kışkırtmak üzere biz geldik.
Ama diğer mavi su yosunları nasıllarsa öyle kalmayı tercih ettiler.
Öyle devam ediyorlar.
Onlar, bir zamanların uzak dünyasından şimdiki dünyaya bakıyorlar.
Ne düşündükleri bilinmiyor.
Yeşillenenler
Denizin deniz olduğu zamanlarda toprak, çıplak bir kayadan başka bir şey değildi.
Likenler denizden gelip çayırları yarattılar. Onlar, taşın krallığını istila ettiler, işgal ettiler ve yeşillendirdiler.
Bu, dünlerin dününde oldu ve hâlâ da olmaya devam ediyor.
Hiçbir şeyin yaşamadığı yerde, buz tutmuş steplerde, kavrulmuş çöllerde, en yalçın dağların en yücelerinde likenler yaşıyor.
Likenler yaşarken bir yandan da oğulları mantarlar su yosunlarıyla düğün yapıyor. Eğer düğün bozulursa likenler de bozuluyor.
Bazen su yosunlarıyla mantarlar şiddetli geçimsizlikten boşanıyorlar. Yosunlara göre mantarlar onları içeri kapatıyor, gün yüzü göstermiyorlar. Mantarlara göre ise yosunlar onları bıktırıyor; gece gündüz sürekli şeker veriyorlar.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıZamanın Ağızları
- Sayfa Sayısı363
- YazarEduardo Galeano
- ISBN9789755709093
- Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2018
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Annelik Oyunu Bitti ~ Cezmi Ersöz
Annelik Oyunu Bitti
Cezmi Ersöz
Sanki bütün bunları kendine söylüyor, kendinle konuşuyor gibiydi. Doğruldu, semenderini su bardağının içinden usulca alıp göğsüne yerleştirdi. Semenderin kulağına yavaşça, “Sakin ol bebeğim, sakin...
- Kullan-At: Gezegenimiz, Yegâne Evimiz ~ Eduardo Galeano
Kullan-At: Gezegenimiz, Yegâne Evimiz
Eduardo Galeano
Ekolojik yıkımın sorumluluğunu “muslukları fazla açık tutan”ların omuzlarına yükleyerek bireyleri daimi bir vicdan muhasebesine sürükleyen küresel kapitalizmin lokomotif şirketleri vergi indirimi ve çeşitli fonlardan...
- Kendinden Öte Bir Yol ~ Salih Özaytürk
Kendinden Öte Bir Yol
Salih Özaytürk
Varoluşun hakikatini arayan, görünenin ardında gizlenen gerçeğe temas eden denemeler bunlar. Bir tür, olayların kendi varlıklarında ve ‘an’da saklı olan anlamları birlikte görebilme çabası....