Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Franco / General – Diktatör – Efsane
Franco / General – Diktatör – Efsane

Franco / General – Diktatör – Efsane

Carlos Collado Seidel

“Franco, faşist damgasını taşıyan diktatörler arasında [faşizmlerin] çöküşünden yara almadan kurtulan ve pek çok kişi tarafından ‘Batı‘nın muhafızı‘ olarak hatırlanan tek kişiydi.“ CARLOS COLLADO…

“Franco, faşist damgasını taşıyan diktatörler arasında [faşizmlerin] çöküşünden yara almadan kurtulan ve pek çok kişi tarafından ‘Batı‘nın muhafızı‘ olarak hatırlanan tek kişiydi.“
CARLOS COLLADO SEIDEL

“Flütü andıran tiz sesi” ile hiç de karizmatik görünmeyen, taşralı, kompleksli bir subay, nasıl oldu da İspanya’yı 36 yıl boyunca diktatör olarak yönetebildi? Hatta, bir rejime ve ideolojik “sisteme”, Frankizme adını verebildi?

Carlos Collado Seidel, ayrıntılı çalışmasında, Francisco Franco Bahamonde’nin, yani General Franco’nun hayatını, askerî ve siyasi eylemlerini, fikriyatını, zihniyet dünyasını ve özel hayatını anlatıyor.

Franco biyografisi, modern İspanya’nın tarihidir ve İspanya İç Savaşı’nın da tarihidir. Franco’nun biçimlenmesinde büyük etkisi olan Fas’taki sömürgeci gayri nizami “kirli” savaşın, İspanya İç Savaşı’nı nasıl doğrudan doğruya etkilediğini görürüz. Frankizm, “klasik” faşizmlerden daha uzun ömürlü olmuş bir tür faşizmdi. Franco’nun faşizmi, korporatist Falanjist ideoloji ile dinî (Katolik) unsurları eklektik biçimde bir araya getirmişti. Franco’nun Soğuk Savaş döneminde İspanya’ya dünya siyasetinin kuytusunda nasıl bir yer açtığını, “Mason-Yahudi komplosu” takıntısıyla nasıl kapitalizmi “kontrol altında” tutmaya çalıştığının yanı sıra, İspanya’nın Frankizmden çıkış hikâyesini ve bu ağır geçmişle hesaplaşma deneyimini de görüyoruz.

İÇİNDEKİLER
Giriş…………………………………………………………………………………………………………………………………………………7
Deniz Subayı Ailesinde Geçen Çocukluk………………………………….19
Sömürge Savaşı’nda Bir Subay………………………………………………………………35
General ve Demokrasi………………………………………………………………………………………..61
Generalissimo…………………………………………………………………………………………………………………81
Savaş Yönetimi ve İstibdat………………………………………………………………………..95
Yeni İspanya………………………………………………………………………………………………………………….115
Tanrı’nın İnayetiyle İktidar…………………………………………………………………..141
Fırtınalı Zamanlarda Diplomasi…………………………………………………………..157
Divide et Impera (Böl ve Yönet)……………………………………………………….183
Diktatörün Sonbaharı…………………………………………………………………………………….203
Karizma ve İktidarın Temsili……………………………………………………………………225
Diktatörün ve Efsanelerinin Gölgesi…………………………………………245
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………………………………………263

Giriş

Mayıs 2011 sonunda, İspanya’da bir gazete haberi büyük ses getirmişti. Manşet: “Tarihçiler, Franco Hagiografisi1 Üzerine Alarma Geçti.”2 İnfial, o sıralar daha yeni baskıya teslim edilmiş bir Franco biyografisi taslağına yönelikti; ki bu metin, diktatör hakkındaki esasen hayli nostaljik gözlemler serisine ekleneceğinden, muhtemelen fazla dikkat çekmeyecekti. Ancak biyografi, bu tür neşriyatla ticaret yapan yayınevlerinden birinde değil, prestij sahibi Kraliyet Tarih Akademisi’nce basılan 50 ciltlik abidevi İspanya tarihi biyografi ansiklopedisi dizisi içinde yayımlanmıştı.3 Haliyle, beş sayfalık portresiyle Franco’nun İspanya ulusal tarihinin resmî kanonunun bir parçası olduğu izlenimi uyanıyordu.

Günümüzün saygın tarihçileri arasından, bilhassa Julián Casanova, Angel Viñas ve Paul Preston gibi, sosyal medyada ve televizyonda isimlerinden sıkça bahsettiren akademisyen-araştırmacılar, Franco’dan bir hayli ılımlı bahseden bu metni topa tuttu. Sahiden, metinde diktatör veya diktatörlük kelimelerinin geçmemesini bir kenara bırakalım, İç Savaş esnasında ve savaş sonrası ilk yıllarda cephe hattının gerisindeki muazzam baskı dalgasıyla 150 binden fazla insanın kurban edildiği hakkında tek bir söz dahi sarf edilmemişti. Bunun yerine, Franco “katolik, zeki ve ılımlı bir yönetici” olarak nitelendiriliyordu. Bu nedenden ötürü yakın dönem tarihçisi Katalan Andreu Mayayo, Franco biyografisini “utanç ve hakaret” dolu bulmuş, “yazılan ve atlanan her şeyi devasa bir küstahlık” olarak değerlendirmişti.

Eleştirilerin yazar seçimiyle harlandığını söylemek mümkün, zira metni kaleme alan Ortaçağ uzmanı Luis Suárez Fernández, 1980’lerin ortalarında yayımladığı 8 ciltlik Franco biyografisiyle heyecan yaratmıştı.5 Luis Suárez, o dönemde Franco’nun ölümü sonrası özel bir itinayla korunan yazışmalarına erişim sağlayabilmiş ilk araştırmacıydı. Üstelik bulguları, Franco’nun kızı tarafından yönetilen ve diktatörün mirasına siyahbeyaz radikalliğiyle bağlılık duyan Fundación Nacional Francisco Franco (Milli Francisco Franco Vakfı) tarafından yayımlanmıştı. Luis Suárez o zaman dahi yayınlarında Franco’ya bağlılığını defalarca ilan etmişti. Bu bakımdan Luis Suárez Fernández’in, yakın tarihe kadar Franco’nun mezarının bulunduğu, İç Savaş’ta milliyetçiler safında ölenlerin onuruna inşa edilmiş bir anıtmezar olarak anlaşılması gereken Valle de los Caídos (Şehitler Vadisi) ziyaretgâhının başkanı olması şaşırtıcı değildir. Üstüne bir de, Franco diktatörlüğüyle yakından bağlantılı bir örgüt olarak anılan Opus Dei üyesi olması vasfını eklediğimizde, nihayetinde karşımızda neo-Frankist çevrenin sert çekirdeğine atfedilen tüm özellikleri taşıyan birisini buluruz. Bu arkaplana bakarak, Franco’nun kişiliğinin böyle ılımlı değerlendirilmesi anlaşılabilir hale gelebilirdi; ancak eleştirmenler, apaçık Frankist propagandanın gölgesi altında yazılmış bu anlatımın basılmasını hiçbir surette mazur göremezdi. Julián Casanova’nın vardığı yıkıcı sonuç da aynı yöndeydi:

Alman tarihçilerin bir Hitler savunusunu kabullenmesini veyahut İngiliz Akademisi’nin holokostu incelemek üzere bir inkârcıyı görevlendirmesini tasavvur bile edemeyiz.

Bu biyografik metnin yarattığı dalgalanmalar çabuk durulmadı. Ertesi yılın nisan ayında, yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermeyecek kadar sarih bir başlığa sahip En el combate por la historia (Tarih Muharebesinde) toplam bin sayfalık bir “karşı-anlatı” yayımlandı.7 Bu kitapta 34 ünlü tarihçi, diktatörün ve onun diktatörlüğünün ideolojik saikle, kasıtlı olarak tahrif edilmiş imajına karşı çıkıyordu. Bir “karşı-ansiklopedi” niteliğini taşıyan bu eserin basındaki tanıtımına “Franco Nihayetinde Bir Diktatördü”,8 “Tarihçiler Revizyonistlere Karşı” gibi manşetler eşlik etmişti.

Kitaptaki tartışma ince ayrıntılara değil, ilke olarak Franco ve diktatörlüğünün ilkesel değerlendirmesine eğilir. İspanyol tarihçilerin büyük çoğunluğu, Suárez’in çizdiği Franco imajını reddedip diktatörlüğün baskıcı ve insanlık dışı karakterine dikkat çekse de; onu örneğin 1960’lardaki “İspanyol ekonomik mucizesinin babası” sayarak diktatörün sözde başarılarını vurgulamaktan yana olanlar, hiç de marjinal görüşlere sahip revizyonistlerden oluşan önemsiz bir grup değildi. Nihayetinde César Vidal ve Pío Moa gibi yazarların popüler-bilimsel nostaljik bir tınıyla yazdığı biyografiler ve diktatörlüğe övgü yazıları büyük bir tiraj başarısı elde etti. Franco, İç Savaş ve diktatörlük konulu duygu yüklü tarihyazımı tartışmaları yalnızca büyük günlük gazetelerin baş sayfalarında değil, aynı zamanda televizyonun en çok izlendiği saatlerdeki programlarda da boy gösterir. Fakat İspanya’da özellikle kitapçıların rafları, yukarıdaki “karşı-sözlük” örneğinde olduğu gibi, daha önce yazılmış kitaplara karşı düzeltmelerle, hatta açıkça şahsi saldırı amacı taşıyan yayınlarla doluyor.9 Anlaşılan o ki, Franco’ya olan ilgi, diktatörün ölümünden 40 yıl sonra dahi hâlâ çok büyük.

1990’ların sonlarından beri İspanya toplumu diktatör ve İç Savaş’ın yorumlanması etrafında son derece duygu yüklü bir tartışma yaşıyor. Bu tartışmalar 2006 yılında İç Savaş’ın başlangıcının yetmişinci yıldönümü vesilesiyle ilk zirve noktasına ulaşmıştı. Ayrıntıdaki tüm konumlanma farklılıkları bir yana, birbirleriyle kıyasıya mücadele eden iki kamp arasında bir kutuplaşma ortaya çıktı. Bir taraf tarihsel bir neo-Frankizmin (yeni-Franco’culuk) iş başında olduğunu düşünürken, diğer taraf sol gözün anaakım körleşmesini kınıyordu. Tarih bilimi de bu çatışma ortamında tarafsız kalamadı. Stanley Payne, Paul Preston gibi uluslararası üne sahip tarihçiler, medyada bu bağlamda sıkça geçen bir terimi kullanmak gerekirse, “kazılan siperlere” girdiler.

Kimileri için Franco “olağanüstü bir kişiliğe”10 sahip ve iktidar dönemi bir başarı öyküsü11 olarak görülürken, kimileri içinse bu iktidar sıradan, sıkıcı ve dardır. Franco’nun yönetimi eleştiricilerce her şeyden önce acımasız ve o kadar zalim olarak algılanır ki, onu tarif etmek için “İspanyol soykırımı” ifadesi dahi kullanılmıştır.12 Tarihçi Alberto Reig Tapia, diktatörü ironik bir abartıyla “Sezarların en üstünü” olarak nitelendirir. Tapia’ya göre Franco daima aşırıydı: “Sıradanlığında, hıncında, kurnazlığında, güce susamışlığında, kibrinde, suistimallerinde, hatta ölümünde…”13 Franco kimilerince hayatı boyunca uğursuz gizli örgütler tarafından tehdit edildiğini hisseden katı bir dogmatik, kimilerinceyse değişen toplumsal koşullara ustalıkla uyum sağlayabilen, ideolojik manada esnek bir egemendir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur