“Rojin” bir göç hikâyesi. Etnik kimliklerin, kökenlerin üzerine çıkıp, hepimizin bu göçün kurbanları olduğunu ve birlikte aynı menzile doğru yol aldığımızı gösteriyor.
Akıcı bir roman tadında, yer yer filozofça kendi hikayemizi dinliyoruz. Bu yolculukta “nasıl olup ta bu önemli ayrıntıları kaçırmışız” şaşkınlığıyla…
Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne
Sanat, ideolojik körlüğe kurban edileni açığa çıkarır, eğer bir işlev beklenecekse, onun ödevi budur. Levent Bilgi’nin “ROJİN / Ben ve Öteki”nde yaptığı gibi.
Yazar, acının kutsal bir vahşiye dönüştüğü bu topraklarda, elimizden ancak basiret sahibi ve kalbindeki akılla düşünebilen Füsun’ların, Noyan’ların tutabileceğini söylüyor. Bunu ise, etnik milliyetçiliğin örselediği kişiler üzerinden yapıyor.
Sadık Yalsızuçanlar / Yazar
Yeni bir dile ihtiyacımız var: İktidar diline, muhalefet diline, baskı, zorbalık, hâkimiyet diline değil.
Yeni bir dile ihtiyacımız var: Sevgi, muhabbet, merhamet, kardeşlik, istişare diline. Dostluk diline; birbirimizi anlama, birbirimizi sevme lisanına.
Aşkın ve şefkatin diline ihtiyacımız var.
Bu roman bize, aşkın dilinin tüm sorunlarımızı nasıl da bir güneş gibi aydınlatıp yok ettiğini gösteriyor.
Dr. Senai Demirci / Yazar
Levent Bilgi, bu deneme-romanında, milliyetçiliğin toplumumuzdaki izdüşümlerini son derece uyarıcı ve analitik bir kurguyla tahlil ediyor. Milli kimliğin tabiîliğini sorgularken, bu kimliğin diğer kimlik unsurlarını, mesela Rojin örneğinde cinsel kimliği, bastırma biçimini çarpıcı bir şekilde nazara sunuyor.
Roman, bir başka zor işi daha başarmaya aday görünüyor:
Milliyetçi hamaset ve tahassüsleri öteleyerek “ötekileri” görebilmek.
Doç. Dr. Ahmet Yıldız / Siyaset Bilimci
Gölgesi Olmayan İnsanın Romanı
19. YÜZYIL milliyetçilik yüzyılıydı. Fransız Devrimi ve Sanayi toplumunun homojenleştirici dinamiklerinin tetiklediği milliyetçilik, bir akım ve ideoloji olduğu kadar, belki de daha fazla yeni bir kimlikti Artık “Fransa kralı” değil “Fransız kralı” vardı. Hanedan yönetimlerinin kendilerini muayyen bir milli kimlikle ilişkili görmeleri ya da göstermek zorunda kalmaları, bu milli kimlikleri benimseyenlerin de hanedanların milli bir kimlik kazanmalarını istemeleri, milliyetçiliğin beraberinde getirdiği bir sonuçtur.
Milliyetçi aşılamanın yeni gelişmekte olan matbaa kapitalizmi ve kitle sosyalleştirme araçları yoluyla ulaştığı sonuç, milliyetin “eskiliği ve tabiiliği” fikriydi. Buna göre, başlangıçta millet vardı. İlk insan aynı zamanda ulusal bir kimliğe de sahipti. Tarih milletlerin tarihiydi ve her insan muayyen bir milli kimlikle doğardı. Milli kimlik sonradan edinilen bir kimlik değildi; tabii yani insanın insan oluşundan dolayı taşıdığı bir vasıftı
Bütün milliyetçi yaklaşımların hâkim esası olan milletlerin ezeliebediliği ve tabiiliği, “nasıl gölgesiz insan yoksa, insanın gölgesinin olması ne kadar tabiiyse, muayyen bir milli kimliğe sahip olması da öyledir” anlayışına dayanmaktaydı.
Tarihi ve tabii gerçekliğe aykırı bu mitik milliyetçi yaklaşım, milli kimliğin devletin bir vasfı haline gelmesinden sonra küresel bir ilke halini aldı. İmparatorluklar tarih sahnesinden ayrılıp yerlerini milli devletlere bırakırken, bunun insani maliyeti, insanlık tarihinin en korkunç ve insanlık dışı sayfalarını oluşturan sömürgecilik ve homojen bir millet inşa etme çabalarının zorunlu kıldığı etnik yönetim stratejilerinin yol açtığı milyonlarca insanın ölümü, yerinden edilmesi, kaynaklarının yağmalanması ve bunun kitlesel yansıması olan iki dünya savaşı oldu.
Milli kimlik kabile ve aşiret kimlikleri ile etnik kimliklerin bir üst aidiyete taşınması anlamında kuşatıcı bir niteliğe sahip olmakla birlikte, insani durumun beraberinde getirdiği çok katmanlı kimlikleri, aile, cinsiyet, sınıl, din, meslek gibi eksenlere dayalı kolektif kimlikler ile tüm bireysel kimlikleri domine etme ve bunların tümünü millileştirmeyi talep elli. Propaganda filminde resmedilen durum, aslında küresel bir durumun tasviridir: sınırlar ve pasaportlar bir anda insanları ayırdı. Onlar artık sadakatleri farklı odaklara yönelen, farklı insanlardı: aile, din, cinsiyet, hemşehrilik gibi ayniyetlerinin hiçbir değeri yoktu.
Milliyetçi kimliğin bu dayatmacı ve totaliter karakteri, Türkiye’deki Kürt etnik kimliğinin siyasallaşma biçimi ve bu kimliğe dönük olarak sürdürülen etnik yönetim stratejilerinin en belirgin vasfıdır. Kürt ya da Türk olmayı varoluşsal bir durum haline getirip, diğer tüm kimlikleri bunun içine hapseden, hayata bakışını da buna göre biçimlendiren “ulusal insanlarımız,” aynı gök kubbe altında paylaştıkları diğer kimlik ve hayatiyet unsurlarını görmeyi reddettiler; bir pervane gibi “ışığa” koştular ve kendilerini feda ettiler. Bunu da “dava uğrunda şehadet” olarak yücelttiler. İnsanlık dramlarını, onulmaz ön yargılarla bastırdılar. Onlar sahne alırken, birileri bu kirli oyunu keyifle seyretti. Bu onların oyunu değildi; onlar bu oyunun öznesi değil nesnesiydi çünkü. Yönetmen de, senarist de onlar değildi. Bu deli gömleğini, zorlansalar da, hayıflansalar da, bir defa giyenler, artık dönüşü olmayan bir yola girdiklerini düşündüler ve bir daha dönmediler.
Levent Bilgi, bu denemeromanında, milliyetçiliğin toplumumuzda ki izdüşümlerini son derece uyarıcı ve analitik bir kurguyla tahlil ediyor. Milli kimliğin tabiiliğini sorgularken, bunun diğer kimlik unsurlarını, mesela Rojin örneğinde cinsel kimliği, bastırma biçimini çarpıcı bir şekilde nazara sunuyor.
Son derece provokatif bir yaklaşımla ezberleri bozuyor; bir Kürt kız ile bir Yunan menşeli erkeği Müslümanlık ortak paydasında evlendiriyor. Amerikalı kız Adela’yı, yine Müslüman kimliğinin evrenselliğinde Rojin’le buluşturarak, onun Kürtlüğe ilişkin muhayyel kurgusunu yerle bir ediyor.
İntikamı alınmamış acılar, ilişki ve etkilerimin doğuracağı empatiden kaçınmak için üretilen kurgusal ötekileştirme biçimleri ve bunun beslendiği kolektif suçlama alışkanlığı; “kolektif ben” üzerine inşa edilen milli kimliğin varoluşsal olarak doğurduğu ötekileştirmeyi açık bir biçimde ortaya koyuyor. Noyan’ın, Rojin’i, saplandığı bu “ötekileştirmesi”nin farkına varması için, onu, fi/iki gözleri kapalı ama gönül gözleri açık ve hayatla son derece barışık hüsün Teyzeye götürmesi, o çokça ülfet peyda edip sıradanlaştırdığımız insani duyarlılığı uyaran son derece çarpıcı bir kesit.
Etnik kimlikleri veri olarak alan, dolayısıyla onların tezahürlerini tabii bir durumun ifadesi olarak gören, ancak bunu “tanımlayıcı” yani kuşatıcı ve belirleyici bir kimlik unsuruna dönüştürmeyen Noyan, yazarın ideal tipi. Noyan’ın kişiliğinde, Kürt ve Türk milliyetçiliği ekseninde kanlanan Türkiye aynasının temizlenip şeffaflaştığını, beşeri var oluş sorgulamasının ayakları üzerine oturtularak, basit tarafgirliklerin belirleyiciliğinden kurtarıldığını ve “hayatın asli güzelliklerinin” fark ettirildiğini görüyoruz.
Levent Bilgi, kendisine has deneme roman tarzıyla, Türkiye’deki eğitim sistemini de ciddi bir sorgulamaya tabi tutuyor. Galatasaray Lisesi öğrencisi Ajar ve Liberte Kulübüyle, eleştirel düşünceye önemli bir kapı aralıyor.
Okuyucunun “mutlu son” talebine de gerekli itinayı gösteren Bilgi, aslında Türkiye’deki dindar çevrelerin milli kimlikle ilişkilerinin tahlili açısından gelinen noktayı da somut olarak örnekliyor. Sayfaları arasında ilerledikçe daha keyifle okuduğum bu çalışma, zor bir işi başarmaya aday görünüyor: Milliyetçi hamaset ve tahassüsleri öteleyerek “öteleri” görebilmek.
Doç. Dr. Ahmet YILDIZ
Ankara 2010
Aşkın Dili Gerçek Çözüm
YENİ BİR DİLE ihtiyacımız var:
İktidar diline, muhalefet diline, baskı, zorbalık, hâkimiyet diline değil.
Yeni bir dile ihtiyacımız var:
Sevgi, muhabbet, merhamet, kardeşlik, istişare diline.
Dostluk diline.
Birbirimizi anlama, birbirimizi sevme lisanına.
Aşkın ve şefkatin diline ihtiyacımız var.
Bu roman bize, aşkın dilinin tüm sorunlarımızı nasıl da bir güneş gibi aydınlatıp yok ettiğini gösteriyor.
Dr. Senai DEMİRCİ
İstanbul 2010
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıBen ve Öteki Rojin
- Sayfa Sayısı272
- YazarDr. Levent Bilgi
- ISBN9752697706
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviNesil Yayınları / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Deney ~ Ayça Kumluca
Deney
Ayça Kumluca
SONUN BAŞINDA Neredeyse normale dönmüştüm. Olanların üzerinden altı ayı aşkın bir süre geçmişti. Geceleri gördüğüm kâbuslar azalmıştı, artık her gece çığlık atarak, ter içinde...
- Acemi Eğitimi ~ Can Kozanoğlu
Acemi Eğitimi
Can Kozanoğlu
Adana’da karpuzla başlayan evlilik İstanbul’da kavunla bitti; babamı manavda vurdular. Annem, 11 yaşındaki ekonomi gurusu K.K. yüzünden avukatlığı bıraktı. Hamdi abim, hukuk profesörü olarak...
- Zehra ~ Nabizade Nazım
Zehra
Nabizade Nazım
Nabizade Nâzım (1862-1893). Babası ve annesini küçük yaşta yitirmesinden dolayı çocukluğu pek de mutlu geçmedi. Ninesinin yanındayken Tophane Mahalle Mektebi’ni bitirdi. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’ni...