Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kara Kitap
Kara Kitap

Kara Kitap

Orhan Pamuk

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın…

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl’in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir. Okuyucu, bir yanda her bacası, her sokağı, her insanı başka bir esrarlı âlemin işaretine dönüşen İstanbul’da Galip’in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle tamamlayan Celâl’in köşe yazılarıyla karşılaşır. Eski cellatların hikâyelerinden Boğaz’ın sularının çekileceği felaket günlerine, kılık değiştiren paşalardan kültür tarihimizde kalmış esrarlı cinayetlere, karlı gecenin aşk hikâyelerinden yüzlerimizin üzerindeki anlamın sırlarına, İstanbul’un ücra ve karanlık köşelerinden gülünç ve tuhaf kişilerine, yakın tarihimizden günlük hayatımızın unutulmuş ve şaşırtıcı ayrıntılarına kadar uzanan bu araştırma Galip’i hem kayıp karısına, hem de hayatımızın içine gömüldüğü kayıp esrar doğru çekecektir.

“Zengin, yaratıcı, modern bir ulusal destan.” – The Sunday Times, İngiltere

“Pamuk “Kara Kitap”la, romanın bir edebi tür olarak hâlâ hayatta olduğunu, hâlâ bir potansiyeli ve geleceği olduğunu kanıtladı. Bunları yapan biri ne zamandır çıkmıyordu.” –Nobel Komitesi Başkanı Horace Engdahl
France Culture Ödülü (1994)

*

Galip Rüya’yı İlk Gördüğünde

“Epigraf kullanmayın, çünkü yazının içindeki esrarı öldürür!”
Adli

“Böyle ölecekse, öldür o zaman sen de esrarı, esrar satan yalancı peygamberi öldür!”
Bahti

Yatağın başından ucuna kadar uzanan mavi damalı yorganın engebeleri, gölgeli vadileri ve mavi yumuşak tepeleriyle örtülü tatlı ve ılık karanlıkta Rüya yüzükoyun uzanmış uyuyordu. Dışarıdan kış sabahının ilk sesleri geliyordu: Tek tük geçen arabalar ve eski otobüsler, poğaçacıyla işbirliği eden salepçinin kaldırıma konup kalkan güğümleri ve dolmuş durağının değnekçisinin düdüğü. Odada, lacivert perdelerin soldurduğu kurşuni bir kış ışığı vardı. Uyku mahmurluğuyla Galip, karısının mavi yorgandan dışarı uzanan başına baktı: Rüya’nın çenesi yastığın kuştüyüne gömülmüştü. Alnının eğiminde, o sırada aklının içinde olup biten harika şeyleri insana korkuyla merak ettiren gerçekdışı bir yan vardı. “Hafıza,” diye yazmıştı bir köşe yazısında Celâl, “bir bahçedir.” “Rüya’nın bahçeleri, Rüya’nın bahçeleri…” diye düşünmüştü o zamanlar Galip, “düşünme, düşünme, kıskanırsın!” Ama Galip karısının alnına bakarak düşündü.

Uykunun huzuruna gömülmüş Rüya’nın kapıları kapalı bahçesinin söğütleri, akasyaları, asmalı gülleri ve güneşi altında gezinmek isterdi şimdi. Orada karşılaşacağı suratlardan utançla korkarak: Sen de mi buradaydın, merhaba! Bilip beklediği tatsız anılar kadar, beklemediği erkek gölgelerini de merak ve acıyla görerek: Affedersiniz kardeşim, siz karımla nerede rastlaşmış ya da tanışmıştınız? Üç yıl önce sizin evinizde, Alâaddin’in dükkânından aldığı yabancı bir moda dergisinin içinde, birlikte gittiğiniz ortaokul binasında, el ele tutuştuğunuz sinemanın girişinde… Hayır, belki de Rüya’nın hafızası bu kadar kalabalık ve acımasız değildi; belki de hafızanın karanlık bahçesinin, güneş düşen tek köşesinde, şimdi Rüya’yla Galip bir sandal gezintisine çıkmışlardı. Rüya’lar İstanbul’a taşındıktan altı ay sonra, Galip’le Rüya kabakulak olmuşlardı. O zamanlar, bazan Galip’in annesi bazan Rüya’nın güzel annesi Suzan yenge, bazan ikisi birden Galip’le Rüya’yı ellerinden tutup, parke yollarda titreyen otobüslerle Bebek’e ya da Tarabya’ya sandal gezintisine çıkarırlardı. O yıllarda mikroplar ünlüydü, ilaçlar değil: Boğaz’ın temiz havasının çocukların kabakulağına iyi geleceğine inanılırdı. Sabahları deniz durgun olurdu, sandal beyaz, aynı kayıkçı hep dostane. Anneler ve yengeler sandalın kıçına otururlardı, sırtı inip kalkan sandalcının arkasına gizlenen Rüya’yla Galip sandalın burnuna, yan yana. Sandaldan denize uzanan ve birbirine benzeyen ayaklarının ve ince bileklerinin altından ağır ağır deniz akardı; yosunlar, yedi renkli mazot lekeleri, küçük ve yarı saydam çakıltaşları ve üstünde Celâl’in yazısı var mı diye baktıkları okunaklı gazete parçaları.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıKara Kitap
  • Sayfa Sayısı460
  • YazarOrhan Pamuk
  • ISBN9789750826139
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Gizli Yüz ~ Orhan PamukGizli Yüz

    Gizli Yüz

    Orhan Pamuk

    Orhan Pamuk’un yazdığı, Ömer Kavur’un yönettiği “Gizli Yüz”, Türk sinemasının sıra dışı, unutulmaz filmleri arasındadır. Pamuk’un “Kara Kitap”tan alıp geliştirdiği bir hikâyeye dayanan bu...

  2. Kafamda Bir Tuhaflık ~ Orhan PamukKafamda Bir Tuhaflık

    Kafamda Bir Tuhaflık

    Orhan Pamuk

    “Kafamda Bir Tuhaflık” hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl...

  3. Kar ~ Orhan PamukKar

    Kar

    Orhan Pamuk

    On iki yıldır Almanya’da sürgün olan şair Ka Türkiye’ye dönüşünden dört gün sonra, bir röportaj için Kars şehrinde bulur kendini. Ağır ağır ve hiç...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Seviye Talip ~ Halide Edib AdıvarSeviye Talip

    Seviye Talip

    Halide Edib Adıvar

    “Demek ki biz, zavallı insanlar, kalplerimizin elinde birer baziçeden başka bir şey değiliz. İyi geçen bütün bir hayat, uzun manevi perhizler, senelerce yerleşen esaslar...

  2. Ağrıdağı Efsanesi ~ Yaşar KemalAğrıdağı Efsanesi

    Ağrıdağı Efsanesi

    Yaşar Kemal

    Bir aşk destanı olan Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han’a karşı savunan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk söylencelelerine yürekten...

  3. Hep O Şarkı ~ Yakup Kadri KaraosmanoğluHep O Şarkı

    Hep O Şarkı

    Yakup Kadri Karaosmanoğlu

    “Yüksek zümrelerin son zenginlik günleri”… Yazar toplumu ve toplumsal sorunları gözlüyor; önemsediği “Konak”ın son direnişine tanıklık ediyor. Kent yaşamının konutu, konak. Yazlık köşk, yalı...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur