Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ortaya Karışık / Hayat Dediğin 4
Ortaya Karışık / Hayat Dediğin 4

Ortaya Karışık / Hayat Dediğin 4

Saniye Bencik Kangal

Normal, sıradan bir çocuk olmak isterken kendini sürekli farklı bir maceranın içinde bulan Nefes’in başı yine dertte! Nefes’in en sevdiği şey, günlük tutmak. En…

Normal, sıradan bir çocuk olmak isterken kendini sürekli farklı bir maceranın içinde bulan Nefes’in başı yine dertte!

Nefes’in en sevdiği şey, günlük tutmak. En büyük kâbusuysa, günlüğünü başkalarının okuması! Nefes, çok sevdiği günlüğü Minti’yi annesinin meraklı bakışlarından korumak isterken bir şeyi hesaba katmıyor: Ya günlüğünü tek okumak isteyen annesi değilse? Sınıf arkadaşlarının, Minti’yi ele geçirmesi üzerine talihsizlikler yaşayan Nefes, yaşadığı utançla baş etmeye çalışırken hayata ve insanlara farklı açılardan bakmanın yollarını da öğreniyor. Bu sırada çok önemli bir şeyi daha fark ediyor: Sevginin olduğu yerde açılmayacak kapı, çözülmeyecek sorun yok!

Sosyal medyada “Akademisyen Anne” hesabı ile yüzbinlerce anne babaya gelişim destek önerileri veren, çocuk gelişimi alanında ülkemizin en üretken ve değerli isimlerinden Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal’dan yepyeni bir seri:
Hayat Dediğin…
Ne de olsa hayat dediğimiz, ortaya karışık!

Bu seriyle hayatın inişli çıkışlı yollarında birlikte ilerleyecek, nesiller arası iletişimden arkadaşlığa, okul hayatından maceraya, iyisiyle kötüsüyle her türlü duyguya ve duruma şahitlik edeceğiz. Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal’ın eğlenceli ve içten kalemi bu kez okul çocuğu Nefes karakteriyle vücut buluyor; bir çocuğun gözünden hayatın karşımıza neler çıkarabileceğini her kitapta farklı bir temayla irdeliyor.

Hikayenin
Başı

Normal ne demekti acaba? Benim yaşımdaki bir çocuk için olsa olsa her gün okula gitmekti herhalde. Okulun uzunluğundan, teneffüslerinse kısalığından şikâyet etmek olabilirdi. Ya da ödev yapmaktan sıkılmak, beş dakika daha telefonla zaman öldürmek için yalvarmak belki. Hatta tüm bunlar olurken anne ve babamın, “Yavrum hadi ama!” serzenişlerini duymak, hatta duymazdan gelmek demekti. Uykuya direnirken “akşam yatmayı, saba kalmayı bilmez” laflarına da kulak asmamaktı. Çikolata, dondurma, cips gibi annelerin zararlarını dilinden düşürmediği yiyeceklere bayılırken brokoliyle, kerevizle araya mesafe koymak da sayılabilir.

Yetişkinlerin popüler cümleleri 1:

Hâl böyleyken normal bir çocuğun hayatt a yaşadığı en büyük utanç sizce ne olabilirdi?

Herkesin serbest giyindiği gün formayla okula gitmek mi?

Okula gitmemek için hasta numarası yapıp anne ya da babaya gizlice dans ederken yakalanmak mı?

Tam ders esnasında sınıfta çıt çıkmazken gaz çıkarmak mı?

Sözlü sırasında tahtadaki problemi çözememek mi?

Oysa benim yaşadığım utanç bunlardan biraz daha iddialıydı. Sonuçları da ona göre olmuştu tabii. En iyisi ben hikâyenin başına döneyim de taşlar yerine otursun…

HİİİİİÇ

Günlük tutmayı hep çok sevmişimdir ama günlüğümün okunması kırmızı çizgimdir. Haritalardaki kırmızı çizgilere hiç dikkat ettin mi? Ülke sınırlarını belli eder. İşte benim ülkemin sınırları da günlüğümden geçiyor. Kimseye geçit yok! Çanakkale nasıl geçilmiyorsa benim günlüğüm de geçilmez.

Bak aklıma ne geldi. Sosyal bilgiler sınavında, “‘Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.’ cümlesi hangi savaşta söylenmiştir?” diye bir soru vardı. Cümleden hiçbir şey anlamadık ki hangi savaşta söylendiğini bilelim!

Tüm sınıf o sorudan kocaman bir sıfır aldık. Sınıfça sıfır aldıysak bence ortada başarısızlık yok. Sıfır alana değil, sınav kâğıdına sıfır verene bakmak gerek, değil mi? Kısacası, öğretmenimiz de sıfır veren kişi olarak kendine dönüp bakmış olmalı ki bize o cümleyi uzun uzun açıklamıştı. Meğer “hat” dediği “sınır”mış, “satıh” da “görülen alan” anlamına geliyormuş. Yani bu cümle sadece gördüğümüz bölgeyi ve sınırı değil, bütün vatanı savunacağımız anlamına geliyormuş. Sınavdan önce böyle anlatılsaydı hepimiz o sıfırın önüne 10 koyup 100 alabilirdik elbette.

Neyse, nereden geldim buraya… Heh, günlüğümün okunması kırmızı çizgim diyordum! Çünkü o günlük benim kişisel hattımın bütün sathıdır. O satıh bütün ruh hâlimdir. “Hat” ve “satıh” kelimelerini cümle içinde de kullandığıma göre günlüğümü okumaya kalkan kendisini Sakarya Meydan Muharebesi’nin ortasında bulabilir.

Hatta bazen kendim bile yazdıklarımı okurken, Bunları yazmasa mıydım acaba, diye düşünürüm. Bazen insanın kendisinden bile saklamak istediği şeyler oluyor. İnsan kendisine dürüst olmalı, tamam, kabul; ama kimi zaman bu kadar şeffaflık tehlikeli olabiliyor çünkü günlük birinin eline geçerse vay hâlime! O nedenle herkesten saklarım günlüğümü. Sonuçta bana özel olan satırlar benim kalmalı, değil mi? Aksi takdirde kişisel Kurtuluş Savaşı’mı başlatmam gerekir ki o savaşı tek başıma nasıl kazanacağımı hiç bilmiyorum.

Bir de şöyle bir durum var: Bir şeyi ne kadar gizlersen o kadar merak konusu oluyor. Bakınız annem! Kişisel sınırların korunması konusunda çok hassas olan annem, günlüğümü okumaya öyle bir merak sardı ki anlatamam. Geçen gün odamda tam da günlüğüme bir şeyler yazarken, “Nefes, ne yazıyorsun kızım?” sorusuyla irkilip aniden, “Hiiiiiç!” diye cevap veriverdim. Tabii annem durur mu! “Ne demek hiç kızım, yazıyorsun ya bir şeyler? Söylesene, ne yazıyorsun?” diye üstüme geldi. İçimden bir ses, “‘Ödev yapıyorum’ de kurtul,” derken bir başka ses, “Doğruyu söyle, ‘Günlük yazıyorum,’ de,” diye fısıldıyordu. İçim çok sesli bir koro gibi. Hangisini dinleyeceğimi çoğu zaman şaşırıyorum.

“‘Ödev yapıyorum,’ de.”

“‘Günlük yazıyorum’ de.”

“Sakın, ‘Günlük yazıyorum,’ deme!

Bak okumaya kalkar!”

“Dürüstçe, ‘Günlük yazıyorum,’ de. ‘Hangi ödevini yapıyorsun,’ derse bir yalan daha söylemek zorunda kalacaksın.”

“‘Türkçe ödevi,’ deyiverirsin. Boş ver, ‘Ödev yapıyorum,’ de geç.”

“Sakın ha yalan söyleme! Gelip bakarsa yalanın ortaya çıkar. ‘Günlük yazıyorum,’ de.”

“Deme.”

“De.”

“Deme.”

“De.”

“Eeh, yeter! Demeyeceğim!”

“Neyi demeyeceksin kızım?”

Annemin sesiyle birden kendime geldim.

Bu arada annem çalışma masamın başına gelmişti bile. Birden, “Günlüğümü yazıyorum,” dedim veee… PAAAT! Ânında defterimin kapağını kapadım. İşte ilk merak kıvılcımları o zaman yükseldi.

Annem, “Aşk olsun Nefes! Annenden gizlin saklın mı var? Bana her şeyi anlatabilirsin.

Anneden hiçbir şey saklanmaz!” demez mi?

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Gizli Bir Hazine / Hayat Dediğin 3 ~ Saniye Bencik KangalGizli Bir Hazine / Hayat Dediğin 3

    Gizli Bir Hazine / Hayat Dediğin 3

    Saniye Bencik Kangal

    Nefes’in maceraları hız kesmeden devam ediyor! Bu kez esas zenginliğin peşine düşmüşken kendini bir anda kickboks salonunda buluyor. Bir yandan hakkında hiçbir şey bilmediği bir spor...

  2. Korkma! İyi Bir Annesin ~ Saniye Bencik KangalKorkma! İyi Bir Annesin

    Korkma! İyi Bir Annesin

    Saniye Bencik Kangal

    Kim şu en iyi anne dediğimiz kişi? Bebeğini hiç ağlatmayan mı? Çocuğu yemek seçmeyen anne mi en mükemmel, sabaha kadar deliksiz uyuyan mı? Buldum!...

  3. Yelekler Arası / Hayat Dediğin 1 ~ Saniye Bencik KangalYelekler Arası / Hayat Dediğin 1

    Yelekler Arası / Hayat Dediğin 1

    Saniye Bencik Kangal

    Afacan bir çocuk, onun kendini tüm katkı maddeleriyle mücadeleye adamış annesi ve evinin her köşesinden lavanta ve kurabiye çıkan anneannesi. Yaz tatilinin ardından yeniden...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur