Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mitrofan’ın Ay Serüveni
Mitrofan’ın Ay Serüveni

Mitrofan’ın Ay Serüveni

Faddey Venediktoviç Bulgarin

19. yüzyıl Rus edebiyatının hiciv ve taşlama ustalarından Faddey Bulgarin, Mitrofan’ın Ay Serüveni’nde insanlığın ütopyacı umutlarının çarpıcı bir tasvirini sunuyor. Beş öykülük bir derlemeden…

19. yüzyıl Rus edebiyatının hiciv ve taşlama ustalarından Faddey Bulgarin, Mitrofan’ın Ay Serüveni’nde insanlığın ütopyacı umutlarının çarpıcı bir tasvirini sunuyor.
Beş öykülük bir derlemeden oluşan Mitrofan’ın Ay Serüveni, sıradışı bir önseziyle geleceğin birçok önemli buluşuna ışık tutan öncü bir yazarın kaleminden çıkma. Bulgarin, hayal gücünün zenginliğini ortaya koyan öykülerinde zeplin, uçak, ultrason gibi yenilikleri tasvir ederken Doğu’nun kadim öykülerini geniş ve sağlam bir tarih bilgisiyle yeniden yorumluyor. Gerek yazdıkları gerek yaşamıyla 19. yüzyıl Rusyası’nın en renkli figürlerinden olan Faddey Venediktoviç Bulgarin’in öyküleri elinizdeki çeviriyle ilk kez Türkçede. Bulgarin, Rus nesrinin 19. yüzyıl başında içerdiği muazzam çeşitliliğin unutulmaz mimarlarından biri.

“Bulgarin, ana caddede herkesin ortasında rastlaşmaya cesaret edemeyeceğim türden bir yazar.”

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

“Bulgarin, 19. yüzyılın ilk yarısında Rus edebiyatının en popüler yazarlarından biriydi ve tarihî roman, seyahatname, hatırat ve deneme gibi birçok türün gelişiminde doğrudan katkısı oldu.”

Elena Katz

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ / BARIŞ ÖZKUL……………………………………………………………………………………………………..7
Mitrofan’ın Ay Serüveni………………………………………………………………………………… 11
İnanılabilir Kurgular
veya 29. Yüzyıla Yolculuk…………………………………………………………………………….. 83
İnanılmaz Kurgular
veya Arzın Merkezine Seyahat………………………………………………………………117
Yeniçeriler
ya da İç Savaş Kurbanları……………………………………………………………………………145
Ömer ve Öğretisi………………………………………………………………………………………………….153

ÖNSÖZ
BARIŞ ÖZKUL

Faddey Bulgarin, bugün Rus edebiyatı dendiğinde akla gelen ilk isimlerden değil ama 1820’ler ve 1830’larda iyi tanınan ve “çoksatan” bir yazardı. Rus satirik düzyazı geleneğinin kurucu metinleri arasında onun yapıtları da vardır. Satirik roman ve öykü, Rus edebiyatına, öncelikle pikaresk anlatı biçiminde girmiştir. Pikaro figürünün (genç, yalnız, serdengeçti karakter) başından geçenlerin otobiyografik bir anlatımına dayanan pikaresk anlatı, klasik biçimiyle, 16. yüzyılda İspanya’da ortaya çıkmıştır. Rus yazarlar, bu alanda, öncelikle Fransız edebiyatından esinlenmiştir: Alain Lesage’ın Gil Blas’sı (1715-1735) 19. yüzyıl başında Rusya’da –Napolyon Savaşları’nın yarattığı kültürel etkileşim yoluyla– popüler olmuştur. Vasili Narezhnyi’nin Rus Gil Blas’sını (1814), Bulgarin’in İvan Vıjigyin’i (1829) izlemiştir (Türün ilk yetkin örneğini Ölü Canlar [1841] ve Pavel İvanoviç karakteriyle Gogol verecektir). Bulgarin başlarda görece mütevazı bir yazar olarak bilinirken, İvan Vıjigyin’in 1829’da altı bin baskıya ulaşmasıyla tartışmalı bir figür haline gelmiştir. Tartışmaları, biraz da kendisi davet etmiştir. İvan Vıjigyin’in ilk basımına yazdığı önsözde abartılı bir özgünlük iddiasında bulunur: “Elinizdeki kitap, ilk özgün Rus romanıdır, bu anlamda türünün ilk örneğidir. Hiç kimseye öykünmediğimi, hiç kimseden kopya çekmediğimi, sadece kendi zihnimde tasarladığım şeyleri yazdığımı söylemeliyim.” Bu iddia karşısında Bulgarin’in hem Lesage’ın romanına hem de Ignasi Krasicki diye bir din adamının Pan Podstoli (1778) adlı romanına öykündüğü gösterilmiştir (İvan Vıjigyin’in sonraki basımları Bir Rus Gil Blas’sı alt başlığıyla yayımlanır.) Bulgarin’in uzun yazarlık kariyeri kavgalar ve polemiklerle doludur; Lermantov’dan Puşkin’e sürtüşmediği hemen hiç kimse kalmamıştır. 1829’da çıkarttığı Severnaya Pchela (Kuzey Arısı) adlı edebiyat dergisinde Puşkin’i paranoyakça hedef alır: Dimitriy Samozvanets (Sahte Dimitri) başlıklı tarihî romanına Anton Delvig’in yönelttiği eleştiriyi, Delvig’in yakın arkadaşı Puşkin’in yazdığını ileri sürer ve Puşkin’e cuşkin (zırdeli) yakıştırmasında bulunur. Puşkin ise figliarin (palyaço) diye hitap ettiği Bulgarin’in Çar Aleksandr devrinde casusluk yapan bir “hırsız” olduğunu iddia eder. Tartışmanın seviyesi o kadar düşer ki 1830’da Çar I. Nikola’nın emriyle Bulgarin’in edebiyat eleştirisi yazması yasaklanır.

* * *

Bulgarin’in bu kitapta yer alan ve Türkçeye ilk kez çevrilen beş öyküsü ilk gençliğinde aldığı eğitimin onun bir kurmaca yazarı olarak eğilimlerini nasıl belirlediğini göstermesi bakımından ilginçtir. Bulgarin, mektepli bir askerdi. St. Petersburg’da, Büyük (veya Deli) Petro zamanında kurulan bir askerî akademiden mezun olmuştu. Petro’nun Rus modernleşmesindeki kurucu rolü, pozitif bilimlere ve Batı sistematiğine verdiği önem bilinir. Bulgarin, 19. yüzyıl başında akademiye girdiğinde, Petro’nun öncülük ettiği modernleşme hamlesi Rusya’da kurumsal temellerine kavuşmuş; pozitif bilimlere dayalı eğitim sistemi hayatın birçok alanında sonuçlarını vermeye başlamıştı. Bulgarin, eğitimi sırasında, bilim tarihi üzerine epey okumuş olmalıdır. “Mitrofan’ın Ay Serüveni”, “29. Yüzyıla Yolculuk”, “Arzın Merkezine Seyahat” gibi öykülerinde 1820’ler ve 1830’larda ancak hayali kurulabilecek zeplin, uçak, ultrason cihazı gibi bilimsel yenilikler yer alır. Ütopik bilimkurgu türünün erken örneklerini teşkil eden bu öyküler çağdaş bilimkurgunun içedönük-eleştirel boyutundan yoksundur. Karakterlerin Ay’da karşılaştıkları yeni gerçekliğe verdikleri tepkiler bir bilinç veya temsil sorununa yol açmaz. Anlatı, taşlama boyutunda kalır. Başka türlü bir bilimkurgunun yazılabilmesi için psikanalizin olanaklarını seferber edebilen Stanislaw Lem gibi yazarların ortaya çıkması gerekecektir. Bu da 20. yüzyılın olayıdır.

* * *

Bulgarin’in askerlik yaşamı da oldukça hareketliydi: St. Petersburg’daki akademiyi bitirdikten hemen sonra Friedland Muharebesi’ne (1807) katıldı. Muharebe meydanında hırsızlık yaptığı gerekçesiyle tutuklandı; serbest kaldıktan sonra, o sıralar Varşova’da bulunan Napoléon’un ordusuna katıldı (1812) ve Litvanya seferine çıktı; hırsızlık suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı, Prusya’ya gönderildi. 1820’de tekrar St. Petersburg’a ayak bastı. Bulgarin, askerlik yıllarında, Çarlık ordusu dışında diğer ordular hakkında da birtakım hikâyeler işitmiş olmalıdır. Osmanlı’daki güncel gelişmelerden haberdardır. Vaka-i Hayriyye’den bir yıl sonra 1827’de “Yeniçeriler ya da İç Savaş Kurbanları”nı yazıp “yeniçeri Hasan” karakterini yaratır. Halife Ömer ve İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılışı hakkında öğrendiklerini “Ömer ve Öğretisi”nde bir araya getirir. Askerî anekdotlara ve Doğu hikâyelerine oldukça meraklıdır. Ama bu merakını Rus edebiyatında yüzyıl ortasında görülecek türden bir derinliğe taşımaz. Zihnini kurcalayan sorunları ve temaları hiciv-taşlama düzeyinde ele alıp popülerleştirmeyi tercih eder. Kuşkusuz bu da edebiyatiçi bir tercihtir ve Bulgarin’in genel tutumuyla uyumludur. Bulgarin, yaşadığı ve yazdığı sürece “her devrin adamı” olmaya özen göstermiştir. Uzun yıllar Çar I. Aleksandr’ı destekledikten sonra 1825’te bir ara Dekabristlerle beraber boy gösterip, liberal-anayasacı talepleri savunur görünmüştür. Çar I. Nikola’nın kazanacağını anlayınca saf değiştirmiştir. Bu daldan dala atlama durumu yazdıklarına da sirayet etmiştir. Olay örgüsü bir eşiğe dayandığında, bir açmaz çözülecek veya başka bir açmazla yeni bir boyut kazanacak gibi olduğunda Bulgarin’in anlatıcıları uyanıp silkelenirler ve Bulgarin her defasında der ki: “Öyküyü uzatmaktan çekinmeseydim, insan denen mahlûkun sıradışı tuhaflığını, kötü ve yararsız olmakla beraber görmezden gelinen tutkusunu ve basitliğini seve seve sizle paylaşmak isterdim.” Bulgarin, gerek Rus düzyazısının 1820’ler ve 1830’lardaki arayışlarını yansıtması gerekse 19. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının yeni temaları ve sorunlarını oldukça erken tarihlerde geliştirmesi bakımından önemli bir yazar. Tarih merakının Osmanlı’ya uzanmış olması, onu Türkiyeli okur açısından daha da ilginç kılıyor.

Mitrofan’ın Ay Serüveni
Похождения Митрофанушки на Луне

Uyanıkken rüya gören adam
Beğenmediysen –
dinleme, ama yalanıma karışma!

Şanlı Rusya’da, Fonvizin’in Anasının Kuzusu komedisini okumayı bırakın oyununu bile izlememiş okuryazarlar vardır, çünkü Rus kitapları okumak onların günlük uğraşıları içinde değildir. Pazar günleri de Rus oyunları izlemek için tiyatroya gitmezler. Artık Anasının Kuzusu piyesi, Değirmenci operasıyla birlikte pazar günleri halk matinelerinde gösterilmektedir. Akıldan Bela da bunlardan biridir! Tanınmış yazarlar için bunlar küçük düşürülme sayılıyor. Biz ise, ne kendimiz ne de dostlarımız adına hiçbir çıkar duygusu gütmeden, Anasının Kuzusu, Değirmenci ve Akıldan Bela gibi tanınmış eserlerimiz için bu durumu yücelme sayarız. Kitapları, çöplerin süpürülmesi gibi, misafir odalarından kaldırıyorlar; kırmızı renklerle süslenmemiş, ama güzel böreklerin yapıldığı küçük evlerdeyse kitaplar için her zaman uygun yercikler bulunur. Tanınmış yazarların büyük şansı, pazar günleri çıkan Parnas dergisi yazarlarından aldıkları moral ve halkın hafızasındaki küçücük yerleri!

Demek ki Rus okur yazarlarının büyük kısmı, toprak ağası Prostakov’un malikânesinin vesayet altındayken ele geçirildiğini ve bu olayda Skotinina doğumlu olan karısının düşüp bayıldığını hatırlarlar ve iyi bilirler. Emri yerine getirmeye gelen memur Pravdin, genç Mitrofan’a “Seni ne yapacağımı biliyorum dostum,” dedi, “haydi, doğru çalışmaya!”

Mitrofan yiğitçe direnip, elini sallayarak “Beni bir yere götüremezsiniz,” dedi.

Bu söylenti Petersburg’da duyulunca, Prostakov ve Skotininlerin kadınlı erkekli önde gelen akrabalarından pek çoğu, Mitrofan’ın yetiştirilmesini üzerine almak istedi. O, anne ve baba tarafından bin beş yüz kişinin tek varisi, ayrıca da bekâr yaşayan, Yahudi ve Müslümanların hor gördüğü, saygıdeğer Alman sucukçularına ve Fransız şarküterilerine, yani domuzculara, isim yapıp zengin olsunlar diye sağladığı hayvancıklara sevgisiyle tanınmış amcası Taras Skotinin’e ait bir beş yüz kişinin daha mirasçısıydı. Mitrofan, imrenilecek bir güvey olurdu. Bunun için o, gerekli her şeye, yani paraya, yüksek mevkiye, sert adalelere, aydınlık bir yüze, güçlü bir sese ve yiğitliğe sahipti. Ona sadece mevkii ve eğitimi yetersiz geliyordu. Tüm olanaklar ona akrabaları tarafından sağlanmıştı. Başkentte saygın bir mevki sahibi, dördüncü dereceden rütbeli1 memur Prostakof, cahil Mitrofan’ı memuriyette çalışması için kendisine göndermeye annesini ikna etmiş, malikânenin vesayetten kurtarılması için bunun yegâne çare olduğunu söylemişti. Bayan Prostakova sonunda, iki gözü iki çeşme, kabul etmek zorunda kalmıştı. Mitrofan’ı muhafız birliklerine çavuş olarak kaydettiler ve rica minnet, belirsiz süre için ona izin aldılar. O zamanlar eğitimin bitirilebilmesi için âdet öyleydi.

Dayısı Mitrofan’ı kendi evine yerleştirmişti. Schweinfurt’tan soylu Alman filozof Dr. Gotlib Fransoviç Zitatenfresser ile Fransız Mösyö Henrih Eduardoviç Bonvivan’ı mürebbiye tutmuş ve Mitrofan’ın eğitimini, iyi dans etmesini, iyi ata binmesini ve iyi bir hatip olmasını sağlamak için bu kişilerin eline bırakmıştı.

Arkadaşları ve yoldaşları içinde Mitrofan’a Rus asilzadeliğini, daha doğru bir deyişle, Rus tuhaf adamlığını, dayısı veriyordu. O, çocuk yaşlarında öksüz kalmıştı, sonra Moskova Üniversitesi’nde tahsil görmüş, altı yıl da yolculuklar yapmıştı Avrupa ve Amerika’da; o zamanın parasıyla yüz bin rublelik tüm mirasını, kitaplar için, bir yerden bir yere taşınmalar için, bilim adamlarıyla tanışıklıklar için, fizik ve kimya deneyleri için düşüncesizce harcadı. Gece gündüz okuyordu, sanki tahsiline devam ediyordu ancak parasız kaldığında kendine gelebildi.

İvan Petroviç Rezkin, otuzlu yaşlarındaydı, hiçbir zaman yakışıklı bir yüzü ve yapılı bir vücudu olmamıştı; çok çalışmaktan zayıflamış, saçları kırlaşmış, biraz kamburlaşmış ve olsa olsa kırklı yaşların başında olan Mösyö Bonvinan’dan iki kat daha yaşlı görünüyordu, ama Rezkin’in canlılığı, yaşının genç olduğunu kanıtlıyordu.

Mitrofan’ın dayısı, Rezkin’ın babasıyla çok sıkı dosttu, hatta öksüz Rezkin’in vaftiz babası olmuştu. Muhafız birliklerinden –kayıt yapıldığı alayı görmemiş olsa da– çavuş rütbesiyle istifa etmiş olan ve bununla yetinerek memuriyette çalışmayı istemeyen vaftiz oğluna hiçbir yardımda bulunamamıştı. Rezkin’i Mitrofan’la birlikte Prostakov göreve yerleştirmişti. Almanca ve Fransızca öğretmenlik görevlerinde, Rusça derslerinin öğretim sorumluluğunu Rezkin’e vererek Mitrofan’ın okuma hevesini canlandırmak istemişti.

Biz Mitrofan Prostakov’un bu dünyadaki öyküsünü yazmıyoruz, onu Ay yolculuğuna sevk eden olayların kısa özetleriyle yetiniyoruz ve izleyenlerin anlamalarına hizmet etmesi yönünde onun yaşamından sadece ilginç konuları seçmiş bulunuyoruz.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Ölü Canlar ~ Nikolay Vasilyeviç GogolÖlü Canlar

    Ölü Canlar

    Nikolay Vasilyeviç Gogol

    Gogol, Ölü Canlar’ın birinci bölümünü sekiz yılda bitirebilmiştir. Bir işadamı olan, “orta sınıftan sayılabilecek” Çiçikov, ölmüş ama resmi kayıtlaraa geçmemiş “serfler” satın alıp kağıt...

  2. Perşembe Günü Cinayet Kulübü ~ Richard OsmanPerşembe Günü Cinayet Kulübü

    Perşembe Günü Cinayet Kulübü

    Richard Osman

    PERŞEMBE GÜNÜ CİNAYET KULÜBÜ’NE HOŞ GELDİNİZ! DÖRT SIRA DIŞI ARKADAŞ. ŞOK EDİCİ BİR CİNAYET. Huzurlu bir emekli köyünde yaşayan yetmişli yaşlardaki dört arkadaşın haftada...

  3. Siyaha Çalan Bahar ~ Louise PennySiyaha Çalan Bahar

    Siyaha Çalan Bahar

    Louise Penny

    İlkbaharın gelişiyle doğanın canlanmaya başladığı Three Pines’ta hayat normal seyrinde huzurlu bir şekilde devam ederken, bölge halkı tarafından çok sevilen Madeline’in ani ölümü herkesi...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur