Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kelleci Memet
Kelleci Memet

Kelleci Memet

Kemal Tahir

“Çünkü eskimek, benzeri var olanlar için söz konusudur.” Her kuşağın yeniden ve kendinden öncekilerden farklı bir biçimde keşfettiği Kemal Tahir, benzersiz üslubu ile her…

“Çünkü eskimek, benzeri var olanlar için söz konusudur.”

Her kuşağın yeniden ve kendinden öncekilerden farklı bir biçimde keşfettiği Kemal Tahir, benzersiz üslubu ile her daim yeni kalmayı başardı. Onun roman evreninin, dil zenginliğinin en kıymetli parçalarından biri olan Kelleci Memet ise farklı okumalara ve yorumlara açık olmasıyla bugün de ilk yayımlandığı günlerde gördüğü ilgiyi koruyor.

Kelleci Memet, 40’lı yılların Türkiye dinamiklerinden taşranın koyu yalnızlığına, mahpushanelerin dram yüklü avlularından cepheden kederle dönmenin hatıralarına uzanan çok katmanlı bir anlatı ormanında gezdirir okuyucusunu. Kemal Tahir’in, tanımak ve anlamak için ömrünü adadığı Anadolu insanının, zor zamanlardan geçerken edindiği toplumsal deneyimin yakın tarihli bir kesiti olan bu roman, büyük insanlık hikayesine dair de çok şey söyler.

Mağdurken mağrur, kurnazken mağlup, yaşarken ölü olmanın bu çok sesli korosu, edebiyatımızın köşe taşlarından biri olmaya devam edecektir.

KEMAL TAHİR KÜLLİYATININ NEŞRİNE DAİR BİRKAÇ NOT

Kemal Tahir külliyatında yazarın öyküleri ve romanları, mektupları, “Notlar” başlığı altında toplanabilecek çalışmaları ve tarih notları yer almaktadır. Kurgu metinleri; Kemal Tahir’in, sağlığında bizzat neşrettiği bir öykü kitabı ve on dört romanı ile vefatından sonra yayımlanan; aile hikayesinin işlendiği, erken çocukluk döneminin tanıklıklarıyla yüklü Bir Mülkiyet Kalesi romanıyla birlikte toplam on altı kitaptan oluşmaktadır. Kemal Tahir, eserlerinde büyük oranda Türk modernleşme sürecinin gelişim dinamiklerine, kırılmalarına ve farklı sorunların süreçlerine odaklanmış; 1890-1945 Türkiyesi’ni imparatorluğun kaybı, Milli Mücadele, Cumhuriyet’in kuruluşu, aydınlar, siyasetin biçimlenme şekilleri ve devlet toplum ilişkileriyle bireysel ve toplumsal dramlar etrafında gerçekçi bir yaklaşımla ve eleştirel bir dille irdelemiştir.

Bu neşirde yazarın, eserlerinde Türk modernleşmesinin farklı evrelerine ve dinamiklerine odaklanması göz önünde bulundurularak kurgu eserlerde kronolojik bir okumaya da izin veren ikili bir dizi geliştirildi: “1890-1945 Türkiye” ve “1890-1945 Türkiye/Taşra” “1890-1945 Türkiye” dizisinde yer alan eserler; siyaset, aydınlar, uluslararası ilişkiler ve devlet-toplum ilişkileri gibi başlıkları konu edinen, daha ziyade kent ve siyaset odaklı çözümlemeleri içeren kurgu metinlerdir. Okur, “1890-1945 Türkiye” dizisinde yer alan eserlerde II. Abdülhamid döneminin ortalarından başlayarak İkinci Dünya Savaşı sonlarına uzanan tarihsel değişim süreci ile bu sürecin siyasi ve toplumsal boyutlarını bir nehir roman bütünlüğü içinde görme imkanı bulacaktır. Aynı şekilde okur, “1890-1945 Türkiye/Taşra” dizisinde modernleşme sürecinin ve güç ilişkilerinin taşradaki görünümlerini kronolojik bir süreklilik içinde izleyebilecektir. Yedi eserden oluşan “1890-1945 Türkiye” dizisinde sırasıyla Bir Mülkiyet Kalesi, Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Kurt Kanunu. Yol Ayrımı ve Bozkırdaki Çekirdek kitapları yer almaktadır. “1890-1945 Türkiye/Taşra” dizisi de yedi eserden oluşmaktadır. Bu eserler sırasıyla Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Büyük Mal, Rahmet Yolları Kesti, Sağırdere, Körduman ve Kelleci Memet romanlarıdır. Türk modernleşmesi odaklı bu okuma önerisinin iki istisnası ise Göl İnsanları ve Devlet Anadır. Göl İnsanları, öykü kitabı olması; Devlet Ana ise çok farklı bir tarihsel döneme odaklanması dolayısıyla “Türkiye 1890-1945” dizisinin dışında değerlendirilmiştir. Daha çok uzun hikaye niteliğindeki öykülerin yer aldığı Göl İnsanları, külliyatın on beşinci; Devlet Ana ise okurun, Kemal Tahir’in ana izleği etrafında gerçekletireceği yolculuğun nihayetinde buluşacağı bir başyapıt olarak külliyatın on altıncı kitabı olarak düşünülmüştür.

Kemal Tahir’in dostlarıyla yazışmaları; onun yazarlık serüvenine, edebi kimliğinin oluşumuna ve üretkenliğine ilişkin en önemli tanıklıklardır. Bu bakımdan mektuplar, Kemal Tahir külliyatının önemli bir başlığını oluşturmaktadır. “Mektuplar” dizisinde yazarın daha önce yayımlanmış ve yayımlanmamış mektupları neşredilecektir.

Kemal Tahir’in; edebi kimliği kadar konuşmaları, düşünceleri ve Türkiye’nin yakın dönemde yaşadığı değişim sürecine ilişkin çözümlemeleriyle de Türk düşüncesinde önemli bir yeri vardır. “Notlar”, bu anlamda Kemal Tahir’in düşünsel serüvenine ilişkin birincil kayıtları oluşturmaktadır. “Kemal Tahir Külliyatı/Notlar” dizisinde yazarın çalışma notları ile, farklı konularda gerçekleştirdiği konuşmalara hazırlık, okuma ve tarih notları yer alacaktır.

Külliyatın neşrinde Kemal Tahir konusunda çalışmalara kaynaklık ve kılavuzluk etmek üzere “Kitaplık” başlığı altında ayrı bir dizi de tasarlanmıştır. Bu dizide Kemal Tahir ve eserlerine ilişkin eski ve yeni çalışmalar, tematik incelemeler, Kemal Tahir çalışmaları için kılavuz ve sözlük gibi temel başvuru metinleri yer alacaktır. Ayrıca Kemal Tahir’e ilişkin tanıklıklar ve hatıratlar da “Kitaplık” dizisinde neşredilecektir.

Bu külliyatın neşir sürecinde, yazarın sağlığında yayımlanmış son baskılar temel alındı, diğer baskılar karşılaştırma için kullanıldı. Göl İnsanları’nın son baskısında yapılan sadeleştirme geri alınıp eser özgün haline kavuşturuldu. On altı kitapta da açıklama gerektirdiği düşünülen kelimeler, ibareler ve isimler (olgörüp, Prens Dögal, sadakor, sevkülceyş, ten fanilesi, velime gibi) için dipnotlar eklendi. Konuşma çizgileri kaldırılıp karşılıklı konuşmalar çift tırnak işareti içine alındı, karşılıklı konuşmalar içindeki konuşmalar ise tek tırnak ile gösterildi. Önceki baskılardaki bazı kısımlarda kelimeler -Şaziye (Şadiye), şerian (serian), Derviş Vahdettin (Derviş Vahdeti), Çerkeş Reşat (Çerkes Reşit), Reşet Bey (Refet Bey), beni çalkaya ettiler (beni çalyaka ettiler), A/A (Ağa), II. Fırka (11. Firka), İnzibat Mülazımısani Selami Efendi (İhtiyat Mülazım-1 Sanisi Selami Efendi), iptidai mektup muallimi (iptidai mektep muallimi), Köroğlu (köpoğlu), fetvasınca (fehvasınca) gibi- satırlar, sayfalar hatta bir kitapta bir bölüm atlanmıştı. Bu baskılardaki dizgi ve sayfa düzeni hataları giderildi. Bozkırdaki Çekirdek romanında aynı köy için yazar tarafından kullanılan “Taşoluk” ve “Çakıl” isimlerinden “Taşoluk” tercih edildi. Yazarın yer yer kullandığı deneysel kelimeler güncel kullanımlarıyla değiştirildi: “bütün denetlerini kaybetmiş” (“bütün

denetimini kaybetmiş”) gibi. Çeşitli kitaplardaki dizgi farklılıkları giderildi: hemşeri hemşehri; sigara-cigara-cigara (yazar cümlelerinde sigara, konuşma cümlelerinde cigara tercih edildi): Çerkes-Çerkez Çerkeş gibi. Uzatma imi (şapka), genel olarak sadece sestes kelimelerde kullanıldı: hala-hálá; Türk askeri askeri nizamı gibi. Özellikle taşra anlatılarında lakap ve ünvanlar çok yerde isim yerine kullanıldığı için özel isim gibi büyük harfle dizildi: Kulaksızın Mustafa gibi. On altı kitabın tamamında sadece birkaç kısımdaki düşük cümleler, minimal değişikliklerle düzeltildi.

Külliyatın büyük bir özveriyle hazırlanan bu yeni neşrinin. Kemal Tahir okuruna etkili bir okuma önerisi sunarak edebiyatımızın bu değerli ismine layık olmasını umuyoruz. okumalar

İsmail Coşkun

 

BİRİNCİ BÖLÜM

“Canın sıkkın senin bugün Kelleci…”

“Sıkkın Hatip emmi, sıkkın biraz…”

“Sevin köpoğlusu! Mahpus damında canın sıkkını gevşeğinden iyidir, hoplayıp çıkmaz!”

 

I

Kelleci Memet, iri elleriyle pencere demirlerini tutmuş, kırmızı dilini ağzının sağ yanından dışarı çıkarmıştı. Bu duruşuyla kendini asmış bir adama benziyor; hafif kısık gözleri, biraz bükük boynu, bu benzerliği büsbütün artırıyordu.

Çingene milletinden Şeker Emin, gazeteci Murat’ın kolunu dürtüp fısıl fısıl konuştu:

“Bak bakalım beyim, bu oğlanın gözü kaçmakta değil mi? Dinime imanıma kaçmakta… Köylü kısmı, dağa bayıra alışık olduğundan mahpus damında bunalır, yazının yabanın yeşertisini davar gibi özler…” Dalgın dalgın dudaklarını yalayan Kelleci’ye gerçekten kızdı. “Yalanmayı gördün mü, yalanmayı? Nah şuraya yazdım! Bu oğlan yakında savuşmaya kalkacak da sırtına kurşunları güzelce yiyecek… Geberdiğinde değilim! Dirliğimiz bozulur ki, gör nasıl bozulur!”

Biraz bekledi, Murat Bey lafa koşulmayınca dargın dargın içini çekerek sessiz adımlarla merdivene doğru yürüdü. Birini suçüstü yakalamaya gidiyor gibiydi.

İstanbullu gazeteci Murat, Şeker Emin’in, “Davar gibi yeşilliği özler,” sözüne daldı.

Nisan’ın 15’i olduğu halde Çankırı Cezaevi revir sofrasının penceresindeki geniş manzaradan ilkbahar geçip gitmiş, görünürde el kadar yeşillik kalmamıştı. Karşı yamaçtaki ağaçsız Kavra köyü, sarı bir denizin ölü dalgaları üzerinde yüzen dağılmış bir gemi leşini andırıyordu.

Kelleci Memet, tepenin arkasını görmek istiyormuş gibi ayaklarının ucunda yükseldi, dişlerinin arasından homurdandı. Tüysüz çocuk suratına apansız çetin bir erkeğin öfkeli can sikıntısı gelmişti.

“Şu karşıki yol mu sizin köyün yolu, Kelleci?”

Kelleci Memet, ellerini demirlerden çekip göbeğine bağladı: “Bizim köyün mü beyim?” Gözlerini kuşku ile kırpıştırıyordu. “İyi bildin, karşı yol… Yol dedimse, bildiğin susa’ değil… Teker izi… Yılanlı Kuyu’ya kadar sürer bu böylece… Yılanlı Kuyu bizim yarı yolumuz…”

“Neden “Yılanlı Kuyu’ demişler? İçinde yılan mı var?”

“Var, derler. Ben görmedim. Aslına bakarsan, kimse görebilemez! Çünkü Yılanlı Kuyu derindir domuzuna… Attığın taş gider bir zaman uğuldayarak… Suyu bulduğu, top gibi gümlemesinden bilinir. Yılanlı Kuyu, Ceneviz’den kalma…” “Nereden belli?”

“Bozkıra öyle kuyu salıp şu kadar urgan boyu yerden su çıkarmayi Ceneviz’den başkası hak edemez. Bozkır vaktin birinde otlakmış, öyle mi beyim?”

“Bilmem!”

“Otlakmış… Otunu değme atlı sökemezmiş… Günlerden bir gün sürü sahiplerine öfkelenmiş nedense, iyice domuzlanmış da sularını yerin dibine çekmiş… İmansızlığına bakmalı ki, davar sahiplerini bunaltmak için kendi gövdesinin yeşertisinden vazgeçiyor…” Düşündü bir zaman. “Yılanlı Kuyu’dan gündoğuya yöneldin mi, gökle yerin kavuştuğu çizginin üstünde bizim Eğriboğaz’ın dağları mor bulut gibi seçilir. Bizim Eğriboğaz olmasa, Deli Çay Kızılırmak’a kavuşamaz… Trenin toneli

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıKelleci Memet
  • Sayfa Sayısı328
  • YazarKemal Tahir
  • ISBN9786256999176
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviKetebe Yayınevi / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Rahmet Yolları Kesti ~ Kemal TahirRahmet Yolları Kesti

    Rahmet Yolları Kesti

    Kemal Tahir

    “İnsanın dramı kişiseldir ama, kişiliğinden değil, toplumsallığından gelir.” Gerçeğin peşinden Türkçenin bütün imkanlarıyla doludizgin giden Kemal Tahir, bu kez “romantik bir başkaldırının soylu şövalyeleri”...

  2. Yol Ayrımı ~ Kemal TahirYol Ayrımı

    Yol Ayrımı

    Kemal Tahir

    “Bizden bir evveli nesil mağlubiyet ve inkırazı tanımıştı. Bizden sonrakiler de yeni devrin zorluklarıyla karşılaştılar. Arada bir avuç iyimser kaldı ve kazandı.” İnsanın fıtratı...

  3. Yediçınar Yaylası ~ Kemal TahirYediçınar Yaylası

    Yediçınar Yaylası

    Kemal Tahir

    Ben romanlarımda çok sert realitelere dokundum.” Bir imparatorluk, yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmeye başladı mı sadece siyasi haritalar değişmez. Bozulan devlet yapısı, toplumsal dinamikleri...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kuru Kız ~ Ayfer TunçKuru Kız

    Kuru Kız

    Ayfer Tunç

    “Ushuaia, Arjantin’in Tierra Del Fiego – Ateş Toprakları eyaletinin başkentidir. Dünyanın sonundaki şehirdir. Ushuaia’nın güneyinde sadece askerî üslerde insan varlığı bulunur. Antarktika’ya yakınlığı nedeniyle...

  2. Kapiland’ın Külleri ~ Miyase SertbarutKapiland’ın Külleri

    Kapiland’ın Külleri

    Miyase Sertbarut

    Kapiland küllerinden doğuyor… Miyase Sertbarut’un yüzbinleri etkisi altına alan “Kapiland” serisinin dördüncü halkası Kapiland’ın Külleri, insan eliyle mahvedilen bir dünyada, küllerinden doğup filizlenmeye çalışan yeni bir...

  3. Babam, Ev ve Yumurta Kabukları ~ Fatma Nur KaptanoğluBabam, Ev ve Yumurta Kabukları

    Babam, Ev ve Yumurta Kabukları

    Fatma Nur Kaptanoğlu

    Geldim. Yine. Eve dönmek çocukluğunu geçirdiğin dört duvara dönmek değil sadece, çocukluğunu oluşturan her detayı hatırlamak, o detaylar yerine konulanları hazmetmek, asla değişmeyenler için...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur