Günümüz siyasi polisiye edebiyatının cesur ve gerçekçi yazarı Wolfgang Schorlau’dan yine sarsıcı bir “derin devlet” romanı.
Hikâye tamamen gerçek bir olaya dayanıyor: 1980’de, Münih’te, geleneksel Ekim Festivali’nde, kalabalığın ortasında bir bomba patlamış, 13 kişi ölmüş, iki yüzden fazlası yaralanmıştı. Saldırıyı düzenleyen bir neonazi idi. Resmî soruşturma, bunun “münferit” bir
terör eylemi olduğu hükmüne vardı. Acaba öyle miydi?
Schorlau’nun emekli polis özel dedektifi Dengler, yıllar sonra, bu vakanın peşine düşüyor. Her zamanki ahbaplarının (bir yıldız falı yazarı meselâ), eski meslektaşlarından bazı namuslu polislerin ve namuslu bir iki politikacının yardımıyla…
Soğuk Savaş politikasının dehlizlerindeki entrikalar, derin devlet, neonaziler…
“Schorlau, sadece kahramanı Georg Dengler’i değil, okurunu da korku ve dehşete düşüren varsayımlar ve yapılarla uğraşıyor.”
Stuttgarter Nachrıchten
*
Biliyorum.
Hükümet darbesi olarak adlandırılan
(ve aslında, iktidarın koruma mekanizmaları olarak
harekete geçirilmiş bir dizi darbe olan) durumun
sorumlularının kimler olduğunu biliyorum.
12.12.1969 Milano katliamının sorumlularının
isimlerini biliyorum.
1974’ün ilk aylarında Brescia ve Bologna’da
gerçekleştirilen katliamların sorumlularının
isimlerini biliyorum.
İki ayin arasında ihtiyar generallere emirleri verenlerin
ve bunlara her türlü siyasi korumayı garanti edenlerin
isimlerini biliyorum.
Bütün bu isimleri biliyorum ve
sorumluluğunu taşıdıkları bütün bu hadiseleri
(kurumlara yapılan saldırıları ve katliamları).
Biliyorum.
Ama kanıtlarım yok; hatta ipuçları bile
yok elimde.
Biliyorum, çünkü bir entelektüelim, çünkü olan biteni
takip etme gayretinde olan bir yazarım.
Pier Paolo Pasolini
14 Ekim 1974 tarihli Corriere della Sera gazetesinden,
bugüne kadar aydınlatılamamış bir şekilde öldürülmesinden
birkaç ay evvel yayımlanmıştır.
İçindekiler
Giriş: Münih, Theresienwiese…………………………………………………………..11
Birinci Bölüm…………………………………………………………………………………………………………….17
İkinci Bölüm……………………………………………………………………………………………………………….89
Üçüncü Bölüm……………………………………………………………………………………………………..273
Sonsöz…………………………………………………………………………………………………………………………………273
EK: SAHRA TALİMNAMESİ 30-31,
18 MART 1976 TARİHLİ EK B……………………………………………………………………………275
BULMAK VE YARATMAK – BİR SONSÖZ………………………………………………289
Giriş: Münih, Theresienwiese
Georg Dengler Bavariaring’in bir tarafından diğerine geçti. Öğleden önce güneşi yüzünü ısıtıyordu. Sakindi ortalık, pek az insan vardı sokaklarda, trafik de yok gibiydi. Sadece motoru düşük devirde çalışan, gümüşi bir Audi geniş caddeden yavaş yavaş yukarı tırmanıyordu. 1860 München futbol kulübünün tişörtlerini giymiş bir grup genç adam, çayırın kenarındaki ağaçların gölgesinde bisiklete biniyorlardı. Bisiklete binen gençlerden birkaçı, önündeki çocuk arabasını iterek karşılarından gelen genç bir kadına el salladı. Kadın onları hiç fark etmemiş gibi davrandı, ancak bisikletçiler yanından geçip gittikten sonra hafifçe gülümsedi. Dengler’in yüzünde de müstehzi bir gülümseme belirdi gayriihtiyari. Kendisini dinlenmiş ve rahat hissediyordu. Ne kadar güzel bir gün, diye düşündü.
Bir iki adım daha attıktan sonra durdu. Hedefine ulaşmıştı. Corten çeliğinden dev bir levhanın, yarım daire şeklinde çevresini çizdiği alanın ortasında yer alan gri anıt-taşın üzerinde “26.9.1980 Bomba Saldırısının Kurbanlarının Anısına” yazıyordu. Her yerde –zeminde ve çelik levhanın üzerinde– şarapnelleri temsilen küçük metal parçacıklar yerleştirildiğini gördü. Bu parçacıkların saldırıda kullanılan bombadan arta kalanlar olabileceğini düşünmek içini ürpertti. Korkunç bir patlamanın ölümcül silahları. Anıt, çevresinde birkaç çiçek olmasa Dengler’e iyiden iyiye can sıkıcı gelecekti.
Nordic-Walking-Look içerisinde, kadınlı erkekli bir grup karşı yönden ona doğru geldi. Asfaltla kaplı zeminde ritmik olmayan sesler çıkarıyordu kullandıkları sopalar. Yüksek sesle konuşuyor, gülüyor, şakalaşıyorlardı, kısa bir süre sonra Ring’in diğer tarafında gözden kayboldular. El ele tutuşmuş iki sevgili meydanda ağır adımlarla dolaşıyordu.
Güneş gözünü aldı Dengler’in.
Bir anda kocaman bir alev sütunu gördüm, yirmi metre kadar yükseldi.
Dengler derin bir nefes aldı burnundan. Havada papatya ve ismini bilemediği başka birtakım otların kokusu vardı. Bu çorak arazi hâlâ, bir zamanlar olduğu çayırlığı hatırlatıyordu insana, hem de artık her köşesinde uçak pisti genişliğinde asfaltlanmış yollar olmasına rağmen. Aşağı yukarı yüz metre ileride, çakılla kaplanacak yeni alanlar yaratmak için toprağı kaldıran küçük, kırmızı kepçeyi fark etti. Ama her şeye rağmen hâlâ bir çayır, diye düşündü Dengler.
Paten kayan bir çift geçti yanından. Parlak siyah bir kumaştan dar birer şort giymişti ikisi de, el ele tutuşmuşlardı, Dengler genç adamın âşık gözlerini gördü ve güzel kadının parlak gülümseyişini. Sokağa geldiklerinde önce şık bir hareketle durdular, ellerini bırakmadan kaymaya devam ettiler sonra ve yolun diğer tarafına geçtiler.
Bütün çayırlığı sarsan korkunç bir patlama geldi arkasından. Ilık bir yaz sonu akşamıydı muhtemelen. O akşam. Hafif bir yağmur yağmıştı. Keyifli, hoş bir yağmur; Oktoberfest’in tadını kaçırmamıştı, hatta herhalde insanlar daha ziyade müteşekkir olmuşlardı yağmura, getirdiği serinlik için.
Bir ölüm sessizliği kapladı ortalığı önce, ardından çığlıklar duyuldu.
Gözlerini kapadı, neredeyse otuz sene önce, o akşam, yaşananları tahayyül etmeye çalıştı. Neşeli kadınlar, çakırkeyif erkekler –bazıları herhalde çakırkeyiften daha çok sarhoş– ve çocuklar. Hepsi ya diz dize, omuz omuza, balık istifi oturuyorlar ya da iğne atsan yere düşmez bir kalabalıkta, sıkışık nizam hareket halindeler. Neredeyse çeyrek milyon insan var çayırda. Geç olmuş, saat onu biraz geçiyor. Dönmedolap hâlâ dönüyor, korku tünelinden kulak tırmalayan çığlıklar yükseliyor. İnsanlar kalabalık gruplar halinde çıkışa yönelmeye başlamışlar bile. Fest, bir saat içerisinde bugünlük sona erecek.
Güzel bir gün.
Dengler gözlerini kırpıştırdı, güneş yüzünü, göğsünü ve bacaklarını ısıtmıştı. Üzerinde bir jean ve beyaz bir keten gömlek vardı. Dün akşam kendisine verilen dosyayı koltuğunun altına sıkıştırmıştı. Raporları okumuştu, gazete haberlerini ve sorgu tutanaklarını da.
Az önce önümde duran adam bir anda on metre arkama uçmuş, yerde yatıyordu, iki bacağı da kopmuştu.
Dengler meydanda göz gezdirdi. “Özel amaçlı açık alan”. Çayırın resmi merciler indindeki isminin şu anda tekrar aklına gelmesi ne tuhaftı. Dün akşam yaptığı görüşmeyle mi ilgiliydi bu acaba?
Sadece bağırdım avazım çıktığı kadar, kafam koptu zannettim. Her yerde insanlar yatıyordu, paramparça insanlar; kolları, bacakları, kafaları kopmuştu.
Asfaltlanmış yolda yürümeye başladı. Bütün çayırın etrafını bir kere dolaşmak istiyordu. Bir patenci geçti yanından telaşsız bacak hareketleriyle, sanki zeminden güç alarak kendisini ileriye atmak ister gibiydi. Biraz ötede bir model uçak birbiri ardına daireler çiziyordu.
Tam önümde bir çocuk yatıyordu. Vücudu lime lime olmuş, karnı açılmıştı.
Gecenin geç saatlerine kadar okumuştu dosyayı Dengler, uykuya dalana kadar yakasını bırakmamıştı buna benzer sahneler ve şimdi tekrar ele geçiriyorlardı zihnini. Resimler, sesler, çığlıklar ve kan kokusu.
Bombanın, çiviler, vidalar, somunlar ve başka köşeli metal parçalardan oluşan ölümcül muhtevası kırk metreden uzaklara kadar uçmuştu.
Dengler bir karar vermek zorundaydı. Bu cürümle uğraşmak istiyor muydu? 13 insanın öldüğü, 68’i ciddi biçimde ağır olmak üzere toplam 200 insanın yaralandığı, Federal Almanya tarihinin bu en büyük terör hadisesiyle?
Ana giriş kapısının hemen yakınlarında duruyorduk – bir anda bir ışık mantarı göründü ve inanılmaz bir rüzgâr oluştu. Kalabalıkta o kadar sıkışmıştık ki yere düşmemiz mümkün değildi. Zemine baktım – kan, kan, her yer kanla kaplıydı.
Mavi dosyada resmi evrakın sadece küçük bir kısmı ve özellikle de basında çıkan haberler yer alıyordu, böyle söylemişlerdi Dengler’e, sonra da devam etmişlerdi: Bizimle çalışmayı kabul ederseniz davayla ilgili bütün evrakı göndereceğiz size, 80’den fazla dosya.
Basınç dalgası bir satıcının elinden piyango biletlerini uçurmuştu. İnsanlar kan revan içerisinde çığlıklar atarken adam, delirmiş gibi, uçup giden biletlerinin peşinden koşuyordu.
Çayırı bölen asfalt yoldan aşağıya doğru yürüdü. Meydana kaykaycılar için bir dizi, halfpipe denilen rampa yerleştirilmişti. İki delikanlı hareket halindeki kaykaylarından havaya sıçradı, kendi eksenleri etrafında dönüp tekrar kaykaylarının üzerine indi ve kaymaya devam etti. Rampanın sonuna geldiklerinde döndüler ve ardından aynı aksiyonu tekrarladılar.
Çok cömert davranmışlardı ona. Bayerischer Hof’da bir süit ayırmışlardı, dün akşam yemeğini otelin çatı katındaki Dachgarten’da yemişlerdi, yani ihtimam göstermişlerdi Dengler’e. Sonra başkan şunları söylemişti: Yardımınıza ihtiyacımız var. Arzumuz sizinle çalışmak. Münih Oktoberfest saldırısını bizim için bir kere daha araştırmanızı istiyoruz.
Uzuvlarını kaybetmiş insanlar çığlıklar atarak kendi kanları içerisinde yuvarlanıyordu her köşede. Önce on iki yaşında bir çocukla ilgilendim. Karnına parmak kalınlığında bir metal parçası saplanmıştı.
Uzun süre polis olarak çalışmıştı Dengler. Sayısız ölü görmüştü. İnsanları vurup öldürmüştü. Ama o akşam yaralıların çığlıkları kulaklarında çınladı ve bir kan gölünde yürüdü bata çıka.
Teresa çayırını Matthias-Pschorr Strasse yönünde terk ederken bir kere daha durdu, dönüp baktı. St.Paul kilisesi, sanki vaktiyle özellikle fotoğrafçılar için cazip bir obje oluştursun diye inşa edilmiş gibi, tepeden bakıyordu etraftaki bütün çatılara.
Ona verdikleri numarayı aradı.
“Düşünmek için zamana ihtiyacım var,” dedi. “İki gün.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Polisiye Roman (Yabancı)
- Kitap AdıMünih Komplosu
- Sayfa Sayısı292
- YazarWolfgang Schorlau
- ISBN9789750520373
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dans Öğretmeninin Dönüşü ~ Henning Mankell
Dans Öğretmeninin Dönüşü
Henning Mankell
Emekli polis memuru Herbert Molin, İsveç’in kuzeyindeki uçsuz bucaksız ormanda tek başına yaşıyordu. Molin’in ne bir yakın arkadaşı, ne de yakın bir komşusu vardı....
- Büyük Hizmetkâr ~ Dimitris Sotakis
Büyük Hizmetkâr
Dimitris Sotakis
“Kesinlikle bir şeye ihtiyacım vardı, belki de yeni bir hayata…” Çağdaş Yunanca edebiyatın önemli temsilcilerinden Dimitris Sotakis’in kaleminden çıkan Büyük Hizmetkâr, kaderin oyunuyla birbirine bağlanan iki...
- Aşk Engel Tanımaz ~ Candace Camp
Aşk Engel Tanımaz
Candace Camp
TUTKULU BİR AŞKIN ÖNÜNDE HANGİ ENGEL DURABİLİR Kİ! Artık pek de genç sayılmayan ve evlenmeye dair bütün ümitlerini yitirmiş Constance Woodley, Londra sosyetesinin parlayan...