Mucizeler Dükkânı, Latin Amerika edebiyatının zirve noktalarından biri olan Jorge Amado’nun modernist romanda kalıcı izler bırakan yapıtı. Brezilya’da gerçekleşen askerî darbeden üç yıl sonra 1968’de geçen Mucizeler Dükkânı, ölümünün yüzüncü yılında yazar ve sosyal bilimci Pedro Arkanjo’nun yaşamını anlatır. Pedro Arkanjo, Brezilya uygarlığının kökenlerini, melez bir ulusal kimliğin imkânlarını, inançlarla gerçeklerin karışımına dayalı bir toplum düşünde bir araya getirir. Halk tarafından çok sevilmesine rağmen yoksulluk içinde ölen Arkanjo’nun hikâyesi modern Brezilya’nın ihtiyaç duyduğu toplumsal barış ve yenilenme umudunu simgeler. Karakterleri ve olayları Brezilya’nın zengin yöresel kültürlerinin perspektifi içinden sunan Amado, Mucizeler Dükkânı ile deneysel ve yenilikçi bir anlatıma ulaşıyor.
“Başka hiçbir yazar, Latin Amerika edebiyatında Jorge Amado kadar yaratıcı bir etki bırakmamıştır.”
Irwıng Stern
“Modern Brezilya romanının evriminde Amado’nun sözlü gelenekle yazılı geleneği birleştiren anlatım tekniği son derece önemlidir.”
Keıth Brower
*
Zelia için,
gül ve büyücülük.
Bu kitabı yazarken, bilge babalao ve dostum,
Merhum Profesör Martiniano Eliseu
do Bonfim Ajimuda’yı sık sık düşündüm;
Buraya Dulce’nin, Miecio Tati’nin, Nair ve
Genaro de Carvalho’nun, Waldeloir Rego’nun
ve aşe Emanoel Araujo’nun adlarının yanı sıra
onun adını da yazmak istedim.
“Nicesin sen Bahia’m benim,
Nicedir toprağında olanlar.”
– GREGORIO DE MATOS
“Brezilya’nın iki büyük gücü vardır: toprağının bereketi ve melezlerinin yeteneği.”
– MANUEL QUERINO (Zenci yerleşimcilerin Brezilya uygarlığına katkısı)
“Bu koşullar altında, onlara çok tutulan bir yol kalıyor: onu bir başka resimden kopya etmek (…). Kocaman, uysal ve kurumlaştırılmış bir robot yapacaklar. Gücü tükenen ya da gelecek olan düzenin yetersiz yanlarını tamamlayacak, çağa uygun bir makine. Hiç kuşkusuz, Gregorio de Matos’a benzeyen, ama ondan daha yakışıklı ve terbiyeli. Onu ilk, orta ve yüksekokullara, kitabevlerine, gazetelere dağıtacaklar. Hükümet ajanslarının ve okulların propaganda makinelerinin gücüyle, bu sahte imgeyi çocuklardan yaşlılara dek tüm kuşaklara yayacaklar; herhangi bir malı satmak için kullanılan yarı-doğruları piyasaya sürerkenki verimlilikleriyle.
(…)
Bu sivri zekâlılar ozanın ne haktan ne de haksızlıktan yana, ne önemli ne de adsız biri olmayı yeğlediğine, ne keşiş kulübesine çekildiğine ne de kendine bir zamanlar sıla özlemi duyulan kırlara sığınma iznini verdiğine dikkat etmelidirler. Gregorio de Matos eylemden çekinmez; bir vaatte bulunmaktansa tefekküre dalmayı yeğlemez. O, kendi şiirinin ona öğrettiği yaşamı yaşadı; sıradan ölçütlerin çok ötesinde bir insan sevgisi ve özgürlük.
(…)
Burada sunulan tüm saflığıyla bu imgedir – ya da okur öyle isterse, tüm murdarlığıyla.”
– JAMES AMADO
“Mulato, züğürt, Bahia yerlisi – sözümona her şeyi bilen,
bilge kişi.”
– 1926 yılında Pedro Arkanjo’yla ilgili
polis kaydından alınma
“Iaba kuyruksuz bir şeytandır.”
– CARYBE
(Iaba, bir film senaryosudur)
Engin ve çok seçenekli bir hayat üniversitesi olan Pelourinyo’da erkekler ve kadınlar yaşamı öğrenir ve öğretirlerdi. Bu geniş üniversite Tabuao Yokuşu’ndan Karmo Mahallesi’nin kapılarına, Santo-Antonio ve Alem-do-Karmo’ya, Bayşa dos Sapateiros’dan pazaryerlerine, Masiel’e, Lapinya’ya, Largo da Se Meydanı’ndan Tororo’ya, Barrokinya Mahallesi’ne, Sete Portas’a, ta Rio Vermelyo’ya yayılır, dallanır budaklanırdı. Farklı ırklardan gelen bu insanlar metal ve ahşabı işlemesini, şifalı bitkileri, otları ve kökleri kullanmasını çok iyi bilirlerdi. Soyların, dans adımlarının ve ritimlerin karışmasından yeni bir renk, yeni bir müzik, yepyeni ve özgün bir ırk oluşmuştu.
Oralarda deri davullar, berimbau’lar,1 ganza’lar, atabak’lar, adufe’ler, kaşişi’ler, agogo’lar, çıngıraklar, çanlar, metal ziller ve asmakabakları gibi yapımı kolay ve ucuz çalgı aletlerinden çıktığına inanılmayacak güzellikte müzikler ve danslar doğmuştu:
Camaradinho e
Camaradinho, camara
Budiao Usta, Rosario dos Pretos Kilisesi’nin yanında Largo du Pelourinyo’ya açılan beş pencereli birinci katta Angola kapuera okulunu kurmuştu; akşamüstleri kapuera öğrencileri iş dönüşünün yorgunluğuna karşın çalışma isteğiyle, coşkulu adımlarla gelirlerdi.
Berimbau’lar birçok değişik savunma biçemlerini sıralardı: yarımay, çelme, kafa, kedibalığı kuyruğu, yengeç ağzı, ölüm atlayışı, omuzları iki yana sallayarak atlama, kırbaç, muz ağacı, dörtnala, çekiç, göğüs göğüse, mum, yağlı ilmek, yengeç ağzı, budama bıçağı vuruşu, öne, arkaya vuruşlar. Delikanlılar berimbau’nun sesiyle, çılgın ritimlere uyarak kapuera yaparlardı: Büyük Sao Bento, Küçük Sao Bento, Santa Maria, Cavalaria, Amazonas, Angola, Çift Angola, Küçük Angola, Portakalı Yerden Topla, Iuna, Samongo ve Cinco Salomao ve akla hayale gelebilecek daha ne varsa – kim bilir kaç tane? Orada Angola kapuera’sı zenginleşmiş, dönüşüme uğramış, özgünlüğünü de kaybetmeden, bir dans görünümü kazanmıştı.
Usta Budiao’nun çevikliği inanılır gibi değildi; kedi bile onun kadar çevik, hafif ve olağanüstü olamazdı. Budiao yana, arkaya bir anda sıçrar, hiçbir rakibi ona dokunmayı asla başaramazdı. Tanrı Sevgilisi, Gemici, Büyük Zakarias, Yedi Ölüm, İpek Bıyık, Gür Saçlı, On İki Adam, No da Empresa, Rio Vermelyolu Pasifico, Baralı Şiko, Şiko Bana Ver, Antonio Mare, Piroka Peişoto, Visente Pastinya, Jaguaribeli Tibursinyo ve Barrokuinya gibi büyük ustalar okula gelince hünerlerini, yeteneklerini tüm bildiklerini gösterirlerdi:
Çocuğum, senin ustan kimdi?
Benim ustam Barrokuinya’ydı
Sakalı mı, hayır yoktu
Polise bıçak çekerdi
Dostlarına iyi davranırdı.
Bir gün koreograflar kapuera yerine dans adımlarıyla karşılaşınca bunu duyan besteciler, saygınlar, avareler dört bir yandan koşup geldiler. Pelourinyo’da, özgür üniversitede, bu yetenekli halkın en önemli ürünü sanattı. Öğrenciler geceleri şarkı söylerdi:
Ai, ai, Aide
Ne güzel oyun, öğrenmek istiyorum.
Ai, ai, Aide
Her evi, her atölyesi, her dükkânı ayrı bir okul olan Pelourinyo’da karnavalların ve Noel yortularının büyük üstadı Valdeloir’ın “Afoşe de Fihos de Bahia” grubu Budiao’nun okuluyla aynı yapıda, iç avlulardan birinde gösteriler için prova yapar, hazırlanırdı. Grubun “Terno do Sereia” adlı merkezi de aynı yerde bulunuyordu. Valdeloir’ın kapuera üstüne bilmediği yoktu, üstelik Tororo’da kendi okulunu açtığı zaman yeni savunma biçemleri ve ritimler de eklemişti. Cumartesi ve pazar günleri aynı avluda samba da roda da yapılıyordu. Afoşe’nin büyük lideri, elçisi olarak tanınmış Lidio Corro’nun rakibi, en büyük ritimci ve en iyi koreograf zenci Ajayi de orada samba da roda’ya katılırdı.
Çok sayıda gravür ressamı da vardı; mucize resimlerini sulandırılmış çini mürekkebiyle, yağlıboyayla, kuru boya kalemiyle boyarlardı… Senyor do Bonfin Kilisesi’ne, Nosso Senyora da Kandeias azizesine ya da başka azizlere adakta bulunan birinin adağı kabul edilince, gönül borcunu ödemek için, kiliseye sunacağı tabelayı ısmarlamak amacıyla, mucize ressamlarından birinin atölyesine giderdi. Mesleği kendi kendilerine öğrenen bu ressamların arasında; Joao Duarte da Silva, Lisidio Lopes Usta, Queiroz Usta, Agripiniano Barros, Raimundo Fraga’yı sayabiliriz. Lisidio Usta tahta oymacılığı ve elkitapları için kapaklar da yapardı.
Halk ozanları, şarkıcılar, doğaçlamacılar, Lidio Corro Usta’nın basımevinde, ya da öteki ilkel, küçük dükkânlarda düzenlenen ve basılan küçük derlemelerin yazarları, elli reis ya da çok az bir para karşılığında bu özgür toprakta destanlar ve şiirler satarlardı.
Onlar ozandı, broşür yazarıydı, tarihçiydi, gazeteciydi, ahlâkçıydı. Kentin yaşamını anlatır ve yorumlarlardı; “Madara olan moruğun kendini beğenmiş karısı” ya da “Prenses Maricruz ve hava süvarisi” gibi uyduruk, bir o denli de şaşırtıcı olan öykülere uyaklar düzerlerdi. Karşı çıkarlar, eleştirirler, öğretirler ve eğlendirirler, bir de bakarsınız olağanüstü bir şiir yaratırlardı.
O zamanlar adı bile yoktu Chagas hastalığının, tek bilinen şey insanı yavaş ve emin adımlarla ölüme götürdüğüydü. Agnaldo sadece soylu ağaçlarla çalışırdı: jakaranda, pau-brasil, vinyatiko, peroba, putumuju, masaranduba gibi. Hünerli elleri çeşitli boylarda heykeller yaratırdı: denizlerin orişası Yemanja, nehirlerin, ırmakların orişası Oşun, şimşeklerin ve adaletin orişası Şango’nun simgesi iki taraflı balta ya da çeşitli kaboklo heykelleri: Rompe-Mundo, Tres Estrelas, Sete Espadas. Agnaldo o dermansız hastalığa yakalanmış olmasına karşın kolları ve elleri gücünü yitirmiyordu, herkes o yaptığı gizem dolu orişa ve kaboklo heykellerinin ona anlaşılmaz bir güç verdiğine inanır olmuştu. Yapıtlarının görünümü ürkütücüydü, hem efsane kahramanlarını, hem de tanınmış insanları çağrıştırıyorlardı.
Bir gün, Maragojipili bir babalorişa büyük bir tomruk getirmiş ve kocaman bir Oşossi heykeli ısmarlamıştı; ağacı taşımak için altı adam gerekmişti. Artık hastalığa yenilmeye başlamış, nefes darlığı çeken Agnaldo, ağacı görünce gülümsemiş, “Böyle bir tomruk… Bulunması zor bir parça…” demiş, onu işlemekten alacağı hazzı hayal etmeye başlamıştı. Kocaman bir heykel çıkmıştı ortaya, evet eski Dahome Krallığı’ndaki Ketuluların Kralı Oşossi’nin heykeliydi bu ama elinde her zamanki simgesi ok ve yay yerine bir tüfek vardı Oşossi’den çok sertao eşkıyası, efsanelerin kahramanı Lukas da Feira’yı ya da Besouro Cordao de Ouro’yu andırıyordu.
Besouro ölümünden önce
Ağzını açtı ve dedi ki:
“Oğlum yenilme
Baban hiç yenilmedi.”
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Roman (Yabancı)
- Kitap AdıMucizeler Dükkânı
- Sayfa Sayısı380
- YazarJorge Amado
- ISBN9789750521591
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2017
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok ~ Halid Halife
Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok
Halid Halife
“Şehirler de ölür, tıpkı insanlar gibi.” Arapça edebiyatın güçlü temsilcilerinden Halid Halife, Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok kitabıyla politik, dinî ve cinsel zorbalığın gölgesi altında yaşayan...
- Uyumsuz ~ Veronica Roth
Uyumsuz
Veronica Roth
Beatrice Prior’ın Chicago’sunda toplum, her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluğa bölünmüş durumda. Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik. Her yıl, belli...
- Kaç Benimle ~ Kristen Proby
Kaç Benimle
Kristen Proby
Fotoğraf çekerek geçireceği huzurlu bir sabah, sahilde seksi bir yabancıyla uğraşmak, Natalie Conner’ın planları arasında yoktu. Onun fotoğraflarını çektiğini nereden çıkarmıştı ki hem? Kimdi...