Eşi Sylvie’nin ölümünün ardından mutsuzluğun doruklarında yalnız ve dul kalan Fournier, hayal kırıklığı yaşamamak için ölümsüz bir eş arayışına başlar ve gazeteye bir ilan verir:
Dul, ölümsüz eş arıyor.
Kimler başvurmaz ki bu ilana: Jeanne d’Arc, Maria Callas, Emma Bovary, Carmen, Kleopatra, Ella Fitzgerald, Nefertiti, Yourcenar, Pamuk Prenses ve daha nice ölümsüz isim.
Gelen yanıtlara Sylvie’nin “öteki taraf”tan yaptığı yer yer iğneleyici yorumlarla işler çığırından çıkar.
“ Dul Ölümsüz Eş Arıyor”da Fournier cebindeki çuvaldızla kendi kuyusunu kazmaya devam ediyor…
*
Eşim Sylvie çok iyi yetişmişti, hayatta tek bir kusuru oldu.
Başkalarına yol vermek için hep geride kalan kadın, öne geçti.
Aramızdan ilk o ayrıldı.
Çok yetenekliydi ama bir eksiği vardı: Ölümsüz değildi.
Resmî tatil olan 11 Kasım’dan sonraki gün öldün sen.
O günden beri bana her gün tatil.
Birlikte yaşlanmayacağız.
Al işte, sen on yıldır yaşlanmıyorsun ama ben yaşlanmaya devam ediyorum.
Neyse ki felaketin boyutlarını hiç anlamayacaksın.
Ama ben anlıyorum. Kafamda daha az saç, kitaplarımda daha az sayfa var artık.
Epeydir kendimi kandırıyordum, yaşım halliceydi ama göstermiyordum.
Artık ben de olması gerektiği gibi yaşlı gösteren bir ihtiyarım.
Her zaman ilk ölen kişi olma şansı olmuyor insanın, geride kalan için daha zor zaten.
Tek başına kalmak hiç hoş değil.
Birinin bana eşlik etmesine ihtiyacım var, yanımda olsun.
Birkaç kez yeniden evleneyim dedim ama bir kere daha dul kalmak istemediğim için işimi sağlama almak istedim.
Aklıma bir fikir geldi, gazeteye bir ilan verdim.
“Dul, ölümsüz eş arıyor…”
Bu ilan fikrimi nasıl buldun?
Bana kırılmadın mı? Beni kıskanmadın mı?
Umarım, “Fournier, ben ağzımın payını aldım canım, artık yeni gelen düşünsün…” diyorsundur.
Yeni birini bulabilecek miyim acaba?
Merak etme, kimse senden iyi olamaz, sen en iyiydin.
Sen benim şansımdın.
Sana hiç söylemedim bunu ama hep böyle düşündüm, başkalarına söyledim hatta.
Sen gülümseyerek beni kollarına aldın. Bana inandın, beni yüreklendirdin, eski evlerimizi dekore etmek için bitpazarlarında bulduğumuz antika eşyalar misali parlattın beni.
Birbirimizi tamamladık. Sen iyiydin, ben kötüydüm.*
Sen güvenilirdin.
Pek çokları sana güvenmişti.
Baban annenden ayrıldığında aileni sana emanet etmişti, sen hem anne hem kardeş, herkesin arkadaşı oldun.
Hamile kaldığı için ahlaki konularda takıntılı olan babanın aforoz ettiği kız kardeşini yanına aldın.
Yardım ettiğin, hayatına dokunduğun ne çok insan oldu…
İlk eşimle bile ilgilenecek kadar ileri gittin, ona bir daire, hatta bir eş buldun. Engelli iki çocuğumla inanılmaz bir özenle ilgilendin.
Sevdiklerini savunmak için çok cesur davrandın.
O kadar iyi yetişmiş biri olmana rağmen bana haksızlık eden o gazetecinin suratına tükürdüğün anı hiç unutmayacağım.
Bence sen, hakkında kötü söz edilmeyecek ya da düşünülmeyecek nadir insanlardan birisin.
Sana mükemmel demeye dilim varmıyor, çünkü bu pek hoşlandığım bir sözcük değil.
Mükemmel insanlar çekici değildir…
Biz birbirimiz için yaratılmıştık, birlikte ölmemiz lazımdı.
Sen benim şansımdın…
Artık şansım kalmadı, sadece anılarım kaldı.
Işığım söndü, artık yarı karanlıkta yaşıyorum.
Senin iyi bir ruha sahip olduğunu söylediğimde gülüyordun, seninle dalga geçtiğimi düşünüyordun. Benim ruhum var mı bilmiyorum, özüm fena sayılmaz aslında ama belki bir özüm de
yoktur.
Artık düşünmeyi bıraktığımızda ölüler gerçekten ölmüş gibi davranıyoruz.
Seni temin ederim ki sen ölmedin.
Sabah uyku mahmurluğuyla yanımdaki boşluğu gördüğümde senin erkenden kalktığını zannediyorum.
Sofrayı kurarken de masaya iki tabak koyduğum oluyor.
Seni sofraya davet etmek isterdim, senin için istiridyeler ayıklardım ve bir şişe Sancerre şarabı açardım, seni güldürecek hikâyeler anlatırdım sana…
Seni unutamıyorum, etrafım beraber seçtiğimiz güzel şeylerle çevrili.
Yatak odamızda, pencerelerin önünde muhteşem Hint işi perdeler, koltukların üzerinde antika goblenler, yatağımızın üzerinde çiçek desenli örtüler var, üstelik bana dantelli çok şık nevresimler bıraktın.
III. Napoléon tarzı siyah dolapta çiçek desenli nefis tabaklar ve kristal bardaklar var.
Sabah kahvemi desenli incecik porselen fincanlarda içmek harika.
Benim gibi bir köylüye zarafeti öğrettin sen.
Beni güzel şeyler arasında bıraktın…
Sense benim en sevdiğim sanat eserimdin.
Beni avutan tek şey uzun süren hastalıktan, sahte neşeyle dolu yavaş bir çöküşten ve gerçek üzüntülerden, en kötüsünden sıyrılmış olman.
Yaşlılıktan korktuğun halde yaşlanmadın işte, çirkinleşmedin, ne aklını ne hafızanı kaybettin.
Gökyüzü bir huzurevinden çok daha huzurlu ve güzel; üstelik dekoru her gün değişiyor ve melekler sakinlerini şımartıyor.
Her şey için fikrini duymaya ihtiyacım vardı.
Dekorasyon, renklerin seçimi, mönüler, arkadaş seçimi ve özellikle de yazılarım için.
Seni güldüren yazılarımı tutuyordum.
Zevkliydin, sonuçta beni seçtin…
Son bir kez daha fikrine ihtiyacım olacak.
İlanıma epey yanıt aldım. Bazılarını senin de okumanı istiyorum:
Onları nereye göndereyim?
Père Lachaise Mezarlığı, Denon Yolu, ada 11, parsel no 40’a mı?
Hayır, ben de Noel Baba’ya yazan çocuklar gibi yapacağım. Zarfın üzerine Cennet yazacağım.
Sayın beyefendi,
İlanınıza cevaben yazıyorum size.
Ben ölümsüz sayılmam aslında.
Fakat ebedi görünen bir portrem sayesinde azıcık öyle sayılabileceğimi düşünüyorum.
Mona Lisa
NOT: Size portremin bir reprodüksiyonunu gönderiyorum.
Çok heyecanlanmıştım, senin fikrini beklemeden, hemen ona yanıt verdim.
Yanıtımı sana gönderiyorum. Umarım kıskanmazsın.
Sayın Giocondo,
Mektubunuz beni derinden etkiledi. Bana Fransızca yazmışsınız, nezaketinize minnettarım.
Sizinle tanışmaktan memnuniyet ve onur duyacağım…
Louvre’un yakınında küçük bir dairem var, sizin için de ulaşması rahat olur.
Leonardo da Vinci’yi bir kadeh bir şeyler içmeye davet edebiliriz, onunla da hep tanışmak istemişimdir.
Sylvie’nin görüşü
Mantıklı mı bu sence?
Onun her gün binlerce şortlu hayranı tarafından fotoğraflarının çekildiğini ve bütün bakışların üzerinde olduğunu bilmek senin dayanabileceğin bir şey mi?
İçin gider.
Üstelik, kusura bakma da, neden kıskanacakmışım, bence o kadar da güzel sayılmaz. Biraz sahte bir gülüşü var.
Kendini sakınsan iyi edersin.
Ben Leonardo’nun Azize Hanne’sini tercih ederim, o çok daha kadınsı.
İşte onu kıskanabilirdim.
Sayın beyefendi,
İlanınız çok ilgimi çekti, Dul adlı kitabınızı okudum.
Eşiniz Sylvie için ne kadar takdire şayan bir eser. Okurken onunla
pek çok ortak yönümüz olduğunu fark ettim.
Ben de eski eşyaları, antika sofra takımlarını, çiçekleri çok severim
ve bahçeyle uğraşmak benim için gerçek bir zevktir. Yemek yapmaktan,
arkadaşlarımı ağırlamaktan mutlu olurum ve Ravel’i de çok severim.
Onunla tanıştığınız için çok şanslısınız. Tabii niyetim onun yerini
almak değil. O yeri doldurulamaz biri olmalı.
Belki ben ölümsüz değilim ama dayanıklı olmak için yaratıldığımı
düşünüyorum ve bütün zamanımı size adamaya hazırım.
Sylvie’nin görüşü
Anlamamışsın.
Tanıtımını yapmanı, onunla ilgili bir kitap yazmanı istiyor.
Kitabın başarılıydı, orası doğru, sana söylemeye fırsatım olmadı, samimi ve dokunaklıydı.
Sana değer vermeyen kızlara kapıldığını gördüğümde şüpheleniyordum ama bana ne kadar bağlı olduğunu anladım.
En pişman olduğum şey ise bütün bu güzel sözleri söylemek için gitmemi beklemiş olman.
Bilseydim biraz daha kalırdım.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anı - Anlatı
- Kitap AdıDul Ölümsüz Eş Arıyor
- Sayfa Sayısı208
- YazarJean-Louis Fournier
- ISBN9789750859175
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Sinemada Ağlarken ~ John Manderino
Sinemada Ağlarken
John Manderino
Daha fazla dayanamadım. Ağlamaya başladım. Görmek istemiyordum. Sarah Teyze beni lobiye çıkardı. Dışarısı sakindi. Yerler kıpkırmızı halılarla kaplıydı. Teyzem beni kadife bir sıraya oturttuktan...
- Körebe – Kelebeğim Münevver’in Ardından ~ Süreyya Karabulut
Körebe – Kelebeğim Münevver’in Ardından
Süreyya Karabulut
Kızını kurban veren bir babanın haykırışını elinizde tutuyorsunuz. “Körebe, Kelebeğim Münevver’in Ardından…” aslında kelimelerin yetersiz kaldığı elim bir cinayetin ardında ve öncesinde yaşananları anlatıyor....
- Holosendeki İnsan ~ Max Frisch
Holosendeki İnsan
Max Frisch
Yaşlı bir adam olan Geiser, İsviçre Alpleri’nde izole bir köyde yaşamaktadır. Köy süreğen yağışlar yüzünden toprak kayması tehdidi altındadır. Geiser doğanın kaotik ve amansız...