Renda ikizleri alıştığınız bütün karekterleri kafanızdan silecek ve sizlere hiç bilmediğiniz bir evrenin kapısını aralayacak, İkizler akıllarınıza kazınmakla kalmayacak sizi kendine hayran bırakacak.
Başarı, hırs, dostluk, aşk, savaş, kıyasıya mücadele ve birbirini tetikleyen iki kehanet.
Bu kitapta beklediğiniz şeyler oluyor sanırken aslında en beklenmeyenin içine düşeceksiniz.
Size hayal dünyamızın kapılarının anahtarını veriyorum.
Yapmanız gereken şey basit, anahtarı kullanın!
Haydi! Orada öylece durmayın. Kapıyı sonuna kadar açın ve içeri girin.
Pişman olmayacaksınız, ve hatta geri dönmek bile istemeyebilirsiniz…
*
BİRİNCİ BÖLÜM
IRK HARİTASI
Tiyan, dört farklı insan ırkının bir arada barış içinde yaşadığı bir evrendir. Binlerce yıl önce her ırk kendi şehrinde yaşıyor, diğer ırklardan soyutlanmış bir yaşam sürüyordu. Ta ki Analous Şeytanı’nın saldırısına kadar.
Günümüzden üç bin yıl kadar önce yaşanan korkunç bir saldırı sonucu, bütün ırklar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. O korkunç savaş, Sura ırkının yaşadığı şehri yok ederek yurtlarını terk etmek zorunda kalmalarına sebep oldu. Şimdilerde antik bir şehir olarak anılan Sroben, Analous tarafından tarihin tozlu sayfalarına gömüldü.
Sroben yok edildiğinde, var olma mücadelesindeki irklar bir karar vermek zorunda kaldılar. Düşman çok güçlü, şeytanın iblisleri ve vahşi yaratıkları çok acımasızdı. Ona tek başına direnmeye çalışmak sonlarının Sroben gibi olması demekti, acilen bir çözüm bulunmalıydı.
Sonunda dört ırkın ileri gelenleri bir araya gelerek Büyük Yıkım Savaşı’nda, Analous Şeytanı’na karşı birlik olma kararı verdiler. Bu, insanlık için bir dönüm noktasıydı. Tabular yıkıldı, o zamana kadar birbirleriyle iletişimde olmayan irklar tek çatı altında toplandı. Birleşen ırklar büyülü totem-lerini yardıma çağırdılar. Şamanlar, ejderhalarla; Suralar, kurtlarla: Abarlar, aslanlarla ve Sasinler, panterlerle ruhsal bağ kurabiliyordu. Birlikten doğan güçle kendi varlıklarını tehdit eden Analous’u yenmeyi başardılar.
Çok çetin geçen savaşta yurtları yok olduğu için diğer üç şehre sığınmak zorunda kalan Suralar, birlik kararına uyarak Analous la savaşmaya devam ederken aynı zamanda da varlıklarını sürdürme mücadelesi vermişlerdi. O zamana kadar diğer ırkların lanetlenmiş iblis soyu diye andığı Suralar, Büyük Yıkım Savaşı’nda en büyük kaybı yaşarken bilinenin tersine şeytani değil insancıl olduklarını da kanıtlamışlardı.
Bu savaş insanlık için bir dönüm noktasıydı. Irkların ileri gelenleri, savaş döneminde aldıkları birlik kararına uyarak ortak bir yaşam sürdürmeye devam ettiler. Suralar diğer ırklara ait üç büyük şehre yayılıp ırklar arası evlilik yasağı da ortadan kalkınca sosyal yaşam günümüzdeki halini almış oldu.
Takvim, savaşı unutmamak için sıfırlanmıştı. Üç bin yıl öncesi takvimin başlangıç sayıldı. Y.Ö. (Yıkımdan Önce) ve Y.S. (Yıkımdan Sonra ) olarak anılmaya başlandı.
Halk, Y.S.’den beri tek çatı altında, koydukları ortak kurallarla birlik ve uyum içinde yaşıyor, sevgiye sınır tanınmadığı için de ırk ayrımı gözetmeksizin evlenebiliyordu.
Irksal evliliklerde doğan çocuklar anne veya babanın irk özelliğini alır. Anne ve baba aynı ırka mensup olsa bile irk içi yetenekleri farklıysa çocuk, yetenek geni baskın olan ebeveynin yeteneğini alır. Hatta çiftlerin birden fazla çocuğu olduğu durumlarda, çocuk sadece eşlerden birinin ırkına veya irksal yeteneğine mensup olabilir ve kardeşler arası yetenekler değişkenlik gösterebilir. Doğumla birlikte çocuğun hangi irka mensup olduğu belliyken yetenek özellikleri beş yaşından sonra kendini göstermeye başlar.
Her ırkın vücudundan yayılan bir keyası vardır. Birinin hangi irktan olduğunu anlamanın en kolay yolu yaydığı keyanın rengidir. Çünkü dört farklı ırkın kendine has keya rengi vardır. Keya, vücudun sahip olduğu ırk enerjisini yansıtan renkli ve ışıklı hafif bir sis tabakasıdır. Bu sisli ışık, gece bile vücudun etrafında hafifçe parlamaya devam eder. Keya ışığını kapatmanın tek çaresi muhafaza büyüsü içeren kıyafetler giymektir.
Irkların fiziksel, büyüsel özellikleri ve kullandıkları geleneksel silahlar da farklılık gösterir. Modern bir dönemde bile kadim silahlarla dövüşmeyi bilmek ırklar için bir ayrıcalıktır.
Gelin ırkların özelliklerinden kısaca bahsedelim.
ABAR (Savaşkan): Abar ırkı yeteneğine göre, öfkeli ve ruhçu Abarlar diye ayrılır. Öfkeliler, fiziksel güçlerini savaş sırasında daha belirgin olarak kullanan, çabuk öfkelenen ve öfkesi sayesinde gücü artan yetenek grubudur. Savaşırken kılıçlarına enerji aktarıp daha ölümcül olmasını sağlayabilir, yaydığı enerji ile kılıcın vuruş alanını büyülü bir şekilde genişletebilirler. Normal hayatta da daha agresif oldukları gözlenmiştir.
Ruhçular ise savaşırken zihinsel konsantrasyona daha çok önem verirler ve fiziksel güçlerini artırmak için zihinsel yetilerini kullanırlar. Öfkelilere göre daha sakin bir yapıya sahiptirler ama onlar da oldukça tehlikeli ve ölümcül vuruşlar yapabilirler. Üstelik kendini yeterince geliştiren ruhçular rakibin düşüncelerine bile sızabilir. Vuruşlarına ruhsal enerji ekleyebilen ruhçular savaşta bir süreliğine rakibi büyüyle sersemletecek güce sahiptir ve bu durum gerekli durumlarda saldırı üstünlüğü sağlayabilir.
Oldukça iri, düzgün bir kas ve kemik yapısına sahip bu irka Abar yani yürekli, iri cüsseli ve dirençli denmesinin sebebi budur. Kadınlar da çoğu zaman erkekler kadar güçlü ve sağlamdır. Erkeklerden daha kısa olmakla beraber Abar kadınlar da gelişmeye müsait kas ve kemik yapısıyla geleneksel silahları olan, büyük ve ağır kılıçları taşıyabilir, ustalıkla kullanabilirler.
Abarlanın göğüs kafesi ve omuzları oldukça gelişmiştir. Bacak baldırları kalın ve darbelere dayanıklı bir yapıya sahiptir. Irklar arasında en iri kas yapısına sahip olanlar kuşkusuz Abarlardır. İlk görüşte fark edilen keyaları normal şartlarda açık mavi, mücadele anında siyaha yakın koyu mavidir. Büyük Yıkım Savaşı’ndan önce Abarlar kadim adı Mavi Krallık olan Millark’da yaşıyorlardı.
SASİN: Sasin ırkı, bıçakçı ve okçu olarak sınıflandırılır. Bıçakçılar yakın dövüş ve suikast konusunda ustadırlar, gerektiğinde görünmez olabilme yeteneğine sahiptiler. Kısa kılıçlar, ölümcül bıçaklar gibi yakın dövüş silahları kullanırlar. Rakibe hiç fark ettirmeden beklenmedik hızla yaklaşmakta zorlanmazlar. Görünmez olma, zehir üfleme ve çok hızlı hareket etme yetisine sahiptirler.
Okçular ise uzak mesafe dövüşçüleridir. Tırmanma ve uzaktan hedef alma konusunda avantajları vardır. Kıvrak ve seri hareketleriyle rakibe yakalanmadan uzaktan savaşabilir, yüksek noktalardan isabetli atışlar yapabilir, ateşli ve zehirli ok büyüsü kullanabilir hatta okları bittiğinde büyülü ok atabilirler.
Sasinler keskin duyuları sayesinde sesleri ve hareketleri daha iyi fark etme yetisine sahiptir. Fiziksel olarak ince kaslı olmakla beraber kasları kuvvetli ve dirençleri iyidir. Sıçrama, takla atma ve tırmanma yetenekleri göz alıcıdır. Boyları Abarlar kadar uzun olmasa da bacakları uzun, belleri ince
ve vücutları oldukça esnektir. Keyaları normal şartlarda yeşil, mücadele durumunda siyaha yakın koyu yeşildir. Büyük Yıkım Savaşı’ndan önce kadim adıyla Yeşil Krallık olarak da bilinen Shinlo’da yaşıyorlardı.
ŞAMAN: Şamanlar da kendi aralarında ejder ateşi ve gök ruhu olarak ikiye ayrılır. Ejder ateşi Şamanları, ateş elementine ve ejderha ruhuna hükmedebilen bir büyü kullanırlar. Savaşabilme yeteneklerinin yanı sıra kendilerine ve partnerlerine fiziksel koruma, vuruş gücünü artırabilme ve gelen darbeleri yansıtabilme desteği de sağlayabildikleri için kutsayan diye de anılırlar.
Şifacı olarak da bilinen gök ruhuna mensup Şamanlarsa kendilerinin ve partnerlerinin aldıkları fiziksel hasarları onarabilme ve fiziksel hızlarını artırabilme yeteneğine sahiptirler. Aynı şekilde şimşek gücünü kullanarak uzak mesafeden saldırabilme, rakibi şoka sokabilme ve uzun süre dayanabilme yeteneğine de sahiptir.
Şamanların ince ve narin bir yapısı vardır. Erkek şamanların vücutları çok kaslı değildir. Sasinlerle birbirine benzer fiziksel özellikleri olmakla beraber daha zarif görünürler. Çünkü Şamanlar fiziksel darbelerle değil, büyü yoluyla savaşır. Yelpaze ve asa gibi küçük ve hafif silahlar sayesinde büyüyü yönlendirme ve güçlendirebilme konusunda ustadırlar. Keyaları normalde lila-eflatun olmakla beraber, mücadele anında siyaha yakın mor bir renk alır. Büyük Yıkım Savaşı’ndan önce kadim adıyla Mor Krallık olarak da bilinen Gnoya’da yaşıyorlardı.
SURA: Belki de ırklar arasında en gizemli olanları Suralardır, çünkü onların iblis soyundan gelen şeytani ve lanetlenmiş varlıklar olduğuna inanılır. Kara ateş olarak bilinen yeteneğe sahip Suralar ateş elementine ve karanlık büyüye hükmederler. Rakibe oldukça etkili ateş saldırıları yapmakta ustadırlar. Kendilerini karanlık büyü ile koruyabilir, rakibi de bu kalkanla kendilerinden uzak tutabilirler.
Diğer yeteneğe sahip Suralar dehşet saçan olarak bilinir. Vücutlarından yaydıkları kara duman ve dehşetli bir görüntüye dönüşen kuru kafaların koruması ile saldırı ve savunma konusunda baskındırlar. Silahlarına ilettikleri elektromanyetik akımla rakip üzerinde korkunç bir etki bırakırlar. Bu özellik insan dışı varlıklar üzerinde daha etkilidirler.
Oldukça uzun boylu olan Suralar öfkelendiklerinde ve keyalanı koyulaşmaya başladığında sol elleri kara büyüyü
İKİNCİ BÖLÜM
ARENA & DUELLO
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Bilimkurgu-Fantazya Roman (Yerli)
- Kitap AdıRenda İkizleri 1 / Üç Krallık Akademisi
- Sayfa Sayısı524
- YazarSiyah Lotus
- ISBN9786056662027
- Boyutlar, Kapak14.5 x 22.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviParga Yayıncılık / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Vurdu ve Aşk! ~ Beyza Kırıkçı
Vurdu ve Aşk!
Beyza Kırıkçı
İnsanın içini eriten ses tonu ve kusursuz diksiyonu ile Sinan Tümer, ülkemizi yurt dışında onurlandıran başarılı bir spor spikeridir. İngiltere’de çalıştığı kanalda, tuttuğu takım...
- Cin Aynası ~ Ercan Kesal
Cin Aynası
Ercan Kesal
“‘Kimsenin birbirine acımadığı, herkesin kolayca birbirinden nefret ettiği, birinin ötekine yardım etmeyi aklından dahi geçirmediği soğuk ve umutsuz bir dünya’da yaşıyoruz. Yalnızlıktan korktuğumuz ama...
- HınçAhınç ~ Figen Şakacı
HınçAhınç
Figen Şakacı
“Herkes kursağında kalanları kustuğunda, eteğimizdeki o taşları, evet küçük ve yeşil olanları da döktüğümüzde Yeni Mahalle’nin tarihi bizi de yazar mı acaba? Hıncın harcı...