Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kürdistan/Yasak Ülkeye Yolculuk
Kürdistan/Yasak Ülkeye Yolculuk

Kürdistan/Yasak Ülkeye Yolculuk

Manuel Martorell

İspanyol gazeteci ve İspanyolcadaki Kürtlerle ilgili ilk kitabın yazarı Manuel Martorell’in ‘Kürdistan Yasak Ülkeye Yolculuk‘ adlı kitabı Avesta yayınları arasında çıktı. Manuel Martorell kitapta,…

İspanyol gazeteci ve İspanyolcadaki Kürtlerle ilgili ilk kitabın yazarı Manuel Martorell’in ‘Kürdistan Yasak Ülkeye Yolculuk‘ adlı kitabı Avesta yayınları arasında çıktı.

Manuel Martorell kitapta, Ortadoğu’daki başlıca Müslüman toplulukların mevcut dinsel, kültürel ve politik karmaşıklığını anlamak için temel şifreleri vererek genel bir panoramasını sunmaktadır. Bunun için, yirmi yıl boyunca profesyonel gazeteci olarak bölgeye yapmış olduğu gezileri rehber olarak kullanmaktadır. Avrupalılaşmış Türkiye’den başlayan geziler, İran İslam Cumhuriyeti ve Arap milliyetçisi Suriye ile devam etmekte ve krizdeki Irak ile bitmektedir.

Kürt sorunu Ankara, Tahran, Şam ve Bağdat hükümetleri için birinci derecede bir iç sorundur. Bundan dolayı, Kürdistan: Yasak Ülkeye Yolculuk okuyucuya Ortadoğu gerçekliğini en derinden anlamasına imkân verecektir. Sayfalarında dünyanın bu bölümü hakkında Avrupa’da yaygın olan önyargıları kırmak için büyük bir çaba sarf edilmekte, İslam ve politika arasındaki iç ilişki gibi büyük önemi olan sosyal konular hakkında derinleştiğinde ise tarihi bilgiler, destanlar, gelenekler, görenekler, insan tasvirleri, doğa, şehirler ve hepsinden önce “dünyanın en büyük devletsiz halkı” Kürtlerin yerleşik olduğu bölgelerdeki sayısız ve zenginleştirici kişisel hikayeler bir araya getirilmektedir.

Türkçe baskıya Önsöz: Ortadoğu’nun çeşitliliği

Hayatın birçok anında şeyler göründüğü gibi değil. Bugünlük olarak karşılaştığımız durum; bunu her gün insanlarla olan ilişkilerimizde görebiliriz. Fakat bu durum ülkeler, hükümetler, uluslararası örgütler ve büyük politik düşüncelerde de meydana gelir. Bu en sonuncusuyla ilgili en açık örnek İspanya başbakanı Jos Luis Rodriguez Zapatero’nun Medeniyetler ittifakı’nı özendirmek için yaptığı öneridir. Zapatero ve Tayyip Erdoğan tarafından öncülük edilen bu İttifak’ın teorik olarak amacı kültürler ve dinler arasında diyalog ve saygıdır. Bahsedilen çok az kişinin karşı koyabileceği iyi bir amaçtır. Bu nedenden dolayı, Erdoğan ve Zapatero’nun Medeniyetler İttifakının Mart 2009’da İstanbul’da yapılan toplantısı BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un ve Birleşik Devletler’in siyahi başkanı Barak Obama’nın desteğine de sahip oldu.

Bununla birlikte. Tayyip Erdoğan ve onun AKP hükümetlerince yönetilen Türkiye pratikte bu büyük ve iyi fikrin göründüğünün tersine dönüştüğünü göstermektedir. İran, Irak ve Suriye’de olduğu gibi, Türkiye’de de Kürt halkına karşı baskı ve acı bu aldatmayı ortaya çıkarmaktadır. Tayyip Erdoğan İspanyol başbakanının yanında bulun dünyanın gözü önünde kültürel ve dinsel çeşitliliğin en büyük savunucusu olarak boy gösterirken. kendi öz ülkesinde Türk kültüründen farklı kültürler ve Sünni İslam’dan farklı dinler. Erdoğan’ın bunu engellemek için önlem almamasıyla, dizginlenemez bir şekilde devlet tarafından baskıya uğradı.

Erdoğan’la birlikte Kürt halkının sembolleri olan bayrağı. Kürdistan kavramının bizzat kendisi ve hatta son dönemlerde “w” harfinde olduğu gibi alfabesindeki harfler baskıya uğramakta devam ettiler. Onlarca belediye başkanı resmi olmayan dilleri belediyelerde kullandıkları için hukuki takibe uğradılar. En skandal olay Demirbaş’ın durumu oldu Görevden alınmış Diyarbakır Sur Belediye başkanı yaşadığım şehir Pamplona’da ( Kasım 2008 tarihinde verdiği konferansta durumunu açıkladığında konferansa katılanlar duyduklarına inanamıyorlardı. Yalnızca Demirbaş bu nedenlerden dolayı 20 davayla karşı karşıyaydı. Bu yargılamaların biri Nevroz kelimesini kullandığından dolayı açılmış, zira savcıya göre W harfi Türk alfabesinde bulunmamaktaydı.

DTP’nin diğer 50 belediye başkanı da aynı şekilde kendi belediyelerinde Kürt dilini savunduklarından dolayı soruşturmaya uğramışlardı. Demirbaş, Diyarbakır Sur Belediye Başkanlığı görevinden alınmış ve yerine bir vali yardımcısı yöneticisi atanmış, fakat Kürt halkı 29 Mart 2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerde kendisini kitlesel olarak destekleyip görevi kendisine iade etmiştir. Daha önceki seçimde Erdoğan’a oy vermiş olan birçok kişi de tekrardan Demokratik Toplum Partisi’ni destekleyerek, böylece bir Kürt için öncelikli olan şeyin Kürt olmak, kendi halkının kültürünü ve haklanın savunmak olduğunu yeniden göstermiştir.

Erdoğan’ın Hükümeti altında teknik bir yazıda sırf”Kürdistan” kelimesi geçti diye, antik Amed’in tarihi bölgesini rehabilite etmek için Diyarbakır şehri ile Avrupa Birliğinin bir belediyesi arasındaki uluslararası nitelikteki tutkulu bir proje iptal edildi. Aynı şekilde, Kürt çocuklarının kendi dillerini öğrenmesi için Santiago de Compostela (İspanya’daki Galisya Otonom Bölgesi’nin başkenti) Belediyesi tarafından basılan bir yardımcı ders kitabının yerine ulaşması da Erdoğan’ın savcısı ve polisi tarafından engellendi.

Hükümet tarafından İsrail’e Filistin halkını yok etme suçlaması yapılırken. Kürtlere karşı nefret ve ırkçılığı hatırlatan en büyük kampanyalardan biri Türkiye’nin her tarafına yayılıyordu. Erdoğan, Gazze Şeridine karşı yapılan bombalamaları enerjik biçimde protesto etme ve İsrailli yönetici Şimon Perez’in de olduğu bir tanışmayı aniden terketmesiyle 2009 yılı Şubat ayı başlarında Davos zirvesi dönüşü Türkiye’de bir kahraman gibi karşılandı. Hiç kimse o dönemde Erdoğan’ın yıllar boyunca PKK’nin eylemlerini frenlemek amacıyla Irak’ın kuzeyinde oluşturulmuş bulunan “güvenlik kuşağı “nı bombalaması için Türk Hava Kuvvetlerine ve ordusuna izin verdiğini hatırlamadı.

O bombalar birçok sivil Kürdün hayatına, köylerin yıkılmasına ve koyun sürülerinin ölümüne neden oldu. Zamanında çok az uluslararası iletişim aracı Erdoğan’ın artık iktidarda olduğu dönemde bir savaş uçağının Irak ile İran arasındaki sınıra yakın yerde bulunan bir kampı bombalaması nedeniyle onlarca sivilin ölümüne neden olmasını haber yapabildi.

Şimdiye kadar söylenenlere bakılarak Erdoğan’ın ve onun Medeniyetler ittifakı’nın tek probleminin Kurt sorunu olduğu sonucu çıkarılabilirdi, fakat gerçekte Türk Hükümetinin diğer kültürler ve dinlerle de problemi var. Ermeni yazar Dink’le ilgili yapılan soruşturmanın biçimi bunu göstermektedir. Diğer yandan milyonlarca Alevi hâlâ kendilerinin İslam dininin özel yorumunun ve Cemevlerinin tanınmasını ve inanışlarının, ayinlerinin ve bayramlarının normal olarak kutlanmasına izin verilmesini talep etmektedir.

Erdoğan, Hz.Muhammed figürüne karşı hakaretlere izin vermiş olduğu gerekçesiyle Danimarka başbakanının Atlantik İttifakı’nın genel sekreteri olmasına karşı çıkarken, kendi partisi AKP’nin yetkilileri Ortadoğu’nun en eski Hıristiyan manastırlarından biri olan. IV. yüzyılda inşa edilmiş Midyat bölgesindeki Mar Gabriel Hıristiyan manastırını istimlak etmeye yönelik bir süreci devreye sokuyordu. Manastırın bir caminin kalıntıları üzerinde bulunduğuna yönelik kaba gerekçe bizzat Hz.Muhammed’in kendisine karşı bir hakaret sayılabilir, zira Müslüman peygamber İslamın yayılmasından önceki din olan Hıristiyan doktrininin bazı yönlerinin geçerli olduğunu tanıyordu.

Batman’ın doğusunda bulunan Hasankeyf antik şehrini sular altına gömerek  Ilısu barajının inşasına karşı kampanya bütün dünyaya yayılmış bulunmaktadır ….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur