Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aylak Köpek
Aylak Köpek

Aylak Köpek

Sadık Hidayet

Aylak Köpek, Hidâyet’in yaşam ve toplum görüşünün İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımla olumsuz bir havaya büründüğü dönemde yazılmış, dünyada mutluluğu bulmanın imkânsızlığının ele alındığı…

Aylak Köpek, Hidâyet’in yaşam ve toplum görüşünün İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımla olumsuz bir havaya büründüğü dönemde yazılmış, dünyada mutluluğu bulmanın imkânsızlığının ele alındığı yedi öyküden oluşuyor. Hidâyet, içine atıldığı duyarsız toplumdan kaçış yolları arayan bireyi, bir sokak köpeğinin, geçmişte kalmış aşklarına sığınan yalnızların, kendine mahrem bir mekân yaratma düşü kuran münzevilerin öyküleri aracılığıyla irdeliyor. Bütün yazdıklarında yaptığı gibi, bir bakıma kendini anlatıyor.

İnsanın yalnızlık ve umutsuzluğuna fablın, alegorinin, tarihin, doğaüstünün ve aşk hikâyelerinin imkânlarıyla yaklaşan öykülerin yer aldığı Aylak Köpek, Sâdık Hidâyet’in gizemli dünyasına bir halka daha ekliyor.

“Atalarımın yorgunluğu bana geçmişti ve geçmişin nostaljisini içimde hissediyordum ben. Kışın uyuyan canlılar gibi inime çekilmek, kendi karanlığıma dalmak ve kendi içimde olgunlaşmak istiyordum. Karanlık odada resmin belirmesi gibi insanın içinde gizli olan şeyler de hayat koşturmacası ve kavgası içinde, o aydınlıkta boğulup ölüyor. Sadece karanlıkta ve sessizlikte görünüyor insana. Bu karanlık benim içimdeydi, onu yok etmek için boşuna uğraştım. (…) Şimdi olduğum gibi kendi içimde uyanık kalmak istiyorum. Düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum. Hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmak yaratıkların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.”
(“Karanlık Oda” adlı öyküden)

*

Zerrinkülah Gulbebû’nun karısı olma umudunu besleyebilir miydi acaba?

Oysa henüz kocaya varmamış iki ablası vardı.

Üstelik annelerinin gözünde öbür ikisinden de bahtıkara değil miydi? Çünkü o dünyaya gelmeden babası ölmüştü. Annesi “Sen yedin babanın başını!” diye başına kakar durur, kademsizlikle suçlardı onu. Fakat aslında, annesi Zerrinkülah’ı doğurduktan sonra sıtmaya yakalanmış ve iki ay boyunca yatmıştı. Bu yüzden hoşlanmazdı annesi ondan.

O gün gurub vakti bütün işçiler paydos edip engebeli arazi üstünde kahverengi sicimlerle örülmüş gibi duran asmalıkların arasından çıktılar; Siyahâb ırmağına doğru yönelip üzümleri her günkü gibi köyün aksaçlısı Mandegar Ali’ye teslim ettiler. Zerrinkülah, annesi ve Mihribanu yolda karşılaştıkları Gûgul ile beraber yüksek burçlu kerpiç kalelerine doğru yürümeye başladılar.

Zerrinkülah yolda Gulbebû’ya olan aşkından söz etti Mihribanu’ya. Mihribanu da onu teselli etti ve elinden gelen yardımı esirgemeyeceğine söz verdi. Zerrinkülah için ne çetin bir gece geçmişti! Gece mehtaplıydı. Uykusu tutmuyordu; su içmeye kalktı. Sonra sundurmaya çıktı. Hayır, hiç uyumak gelmiyordu içinden. Hafiften bir esinti vardı.

Göğsü açık olsa da soğuğu hissetmiyordu. Odada bir ejderha gibi uyuyan annesinin horultusunu işitiyordu. Her an uyanıp ona seslenebilirdi; ama ne önemi vardı? Çünkü tüm vücudunun coşup kaynadığını hissediyordu. Ayaklarının ucuna basa basa havuz başına gitti, nar ağacının altında durdu. Bu saatte ağaç, yer, gök, yıldızlar, mehtap, hepsi özel bir lisanla konuşuyorlardı sanki onunla. Şimdiye kadar hissetmediği hüzün ve zevk verici bir haldi bu.

Ağaçların, suların, meltemin, hatta evin yüksek duvarlarının ve içine hapsolduğu kalenin, havuz yalağındaki yoğurt çömleğinin dilini pekala anlıyor ve yüreğinde hissediyordu. Yıldızlar havaya saçılmış çiy taneleri gibi titrek aydınlıklarıyla zayıf ve korkak korkak ışıldıyordu. Bütün bunlar ve sıradan, önemsiz her şey tuhaf, olağandışı ve gizemli gelmeye başladı ona. Uzak ve bilinmez anlamları vardı ve kavrayamıyordu.

Gayri ihtiyari elini göğsünde, memelerinde ve kollarında gezdirdi. Gece meltemi saçlarını dağıtmıştı. Nihayet havuz başına oturdu. Boğazı düğümlenmişti. Başladı ağlamaya. Ilık gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Bu yumuşak ten, bu ince bel Gulbebû’nun sarması için yaratılmıştı. Küçük memeleri, kolları, tüm vücudu toprağın altına girse ne iyi olurdu! Annesinin evinde küfürle, talihsizlikle kırış kırış olup, memelerinin sarkmasından, yaşamının boşu boşuna, amaçsız ve aşksız yitip gitmesindense toprağın altında çürümesi daha iyiydi. Bu öfkenin, boğazında düğümlenen şu bedbahtlığın şerrinden kurtulmak için toprakta sürünmek, üstünü başını paralamak istiyordu.

Hıçkıra hıçkıra ağladı. Yaşamı boyunca karşılaştığı tüm acı olaylar gözünde canlandı. İşittiği küfürler, yediği dayaklar. Henüz küçük bir çocukken annesi kafasına bir yumruk indirir, eline bir parça ekmek verir, kapının önüne oturturdu.

O da kel, gözü illetli çocuklarla oynardı.

Bir güleryüz, en küçük bir şefkat dahi görmemişti annesinden.

Bütün bu talihsizlikler on kat daha büyümüş, korkunçlaşmıştı gözünde. Yine de Mihribanu ile annesi onu teselli ediyor ve ne zaman annesinden dayak yese, onların evine sığınıyordu. Zerrinkülah gözyaşlarını giysisinin yeniyle sildi ve birazcık yatıştığını hissetti. Izdırabı ve içindeki isyan ateşi sönünce rahatladı. Bilinmez bir sakinlik kapladı ansızın tüm vücudunu.

Gözlerini kapayıp ılık havayı kokladı. Ama Gulbebû’nun yüzü gitmiyordu gözünün önünden. On on iki batmanlık denkleri saman çöpü gibi kaldırıp eşeğin sırtına koyan güçlü kolları, kumral dik saçları, kızıl kalın ensesi, bitişik gür kaşları, gür ve dolaşık sakalı. Artık anlamıştı tasarladığı sınırlı dünyanın ötesinde bir başka dünya olduğunu.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıAylak Köpek
  • Sayfa Sayısı80
  • YazarSadık Hidayet
  • ISBN9789753632878
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Diri Gömülen ~ Sadık HidayetDiri Gömülen

    Diri Gömülen

    Sadık Hidayet

    Sadık Hidayet’in (1903-1951) öyküleri, hem onun kendi yapıtına hem de modern İran edebiyatına giriş için mükemmel birer anahtar niteliği taşır. Özellikle ilk öykü kitabı...

  2. Vejetaryenliğin Yararları ~ Sadık HidayetVejetaryenliğin Yararları

    Vejetaryenliğin Yararları

    Sadık Hidayet

    Modern İran edebiyatının büyük ustası Sadık Hidayet’in Vejetaryenliğin Yararları, vejetaryenliği kişisel bir seçim olmaktan öte, bir dünya görüşü olarak ele alıyor. “İnsan kan döküyor,...

  3. Kör Baykuş ~ Sadık HidayetKör Baykuş

    Kör Baykuş

    Sadık Hidayet

    Bir kalemdan ressamının mektubudur bu satırlar;  gölgesiyle dertleşmeye çabalar… Yalnızdır, yorgundur, herkesten ve her şeyden uzaktadır.  Sevdalıdır ama karısına mı kalemdanlar üzerine çizdiği latife mi? Yoksa ikisi de...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Bir Ses Böler Geceyi ~ Ahmet ÜmitBir Ses Böler Geceyi

    Bir Ses Böler Geceyi

    Ahmet Ümit

    “İçeriği günümüzün felsefi sorunsallarıyla yüklü, akıcı bir dille yazılmış, soluk soluğa bir gerilim kitabı okumak isteyenlere..” Levend Yılmaz “Turna donuna girmek’, ‘güvercin donuna girmek’...

  2. Eşikte ~ Metin ÖzdemirEşikte

    Eşikte

    Metin Özdemir

    Metin Özdemir, hikâyelerindeki yalın üslûbu, eleştirel tavrı ve ironik diliyle hikâyelerini bir arada topladığı Eşikte kitabıyla okuyucusunu selâmlıyor. Dergâh, Heceöykü, Sarnıç ve Türk Edebiyatı...

  3. Son Kamelya ~ Sarah JioSon Kamelya

    Son Kamelya

    Sarah Jio

    Önce küçük bir tohum düşer kalbin odasına, sonra aşkla yeşerir. Kulak verin, umudun sesini duyabiliyor musunuz? 1940’lı yılların Amerikası’nda bir fırıncının kızı olan Flora...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur