Yaşamla aramızdaki perdeyi aralayan ve onun manasına ulaşmamızı sağlayan şey ölümdür. Çünkü bizden hayatı, “kendini sürekli yenileyen bir buluş halinde” yaşamamızı ister. Ölüm yaşamın ilahi mührüdür; onun varlığı, dünya üzerinde geçirdiğimiz süreyi daha kıymetli kılar. Hayatı yaşama halimize, keşfe dayalı bir lezzet katar. Dikkatimizi yaşama yönlendiren bir dosttur ölüm. Yaşamla ilgili ilham veren mutlak ve kuşatıcı bir bilinç halidir.
“Ölüm eşlikçiliği” hakkında ne biliyorsunuz?
Hayatının son günlerini yaşayanların yanında olan, gönüllü insanlar…
Peki hayat hakkında ne biliyorsunuz?
Berna Köker Poljak tarafından kaleme alınan bu kitapta; iç içe geçmiş olan yaşam ve ölüm kavramlarını yeniden keşfedecek, gerçek yaşam öykülerini okuyacak ve belki de hayatın hakkını vererek nasıl yaşanacağını, ilk defa bu kadar derinden hissedeceksiniz.
İÇİNDEKİLER
Teşekkür……………………………………………………………………………………. 9
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………….. 11
Geride Kalana …………………………………………………………………………… 13
BAŞLANGIÇ…………………………………………………………………………….. 15
1. Bölüm
Kendi Hikâyem………………………………………………………………………… 17
Bana Rehberlik Eden Varsayımlarım…………………………………………. 24
Önerilerim………………………………………………………………………………… 29
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 32
2. Bölüm
Ölüm Kelimesi ………………………………………………………………………… 33
ÖLDÜ DİYEMEMEK……………………………………………………………….. 44
ÖLÜM BENİ DANSA KALDIRDI ……………………………………………. 46
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 54
İyi Ölüm …………………………………………………………………………………… 56
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 61
Ölüme Bakışımızı Hangi Kültürel
Dinamikler Şekillendiriyor?………………………………………………………. 62
Bu Çağda Ölmek Bizden Neler Bekliyor? ………………………………….. 75
ALTINI ÇİZDİKLERİM……………………………………………………………. 85
K. TEYZE………………………………………………………………………………….. 87
3. Bölüm
Ölümü Konuşmak Neden Zor ve Önemli?………………………………. 89
Y. BEY ……………………………………………………………………………………… 104
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 106
ALTINI ÇİZDİKLERİM……………………………………………………………. 107
4. Bölüm
Ölüme Yaklaşırken…………………………………………………………………… 109
Son Zamanların Yol Haritası……………………………………………………… 123
Ölüme Yakın Hastalarla İletişim ……………………………………………….. 135
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 148
Bir Alet Çantanız Olsa ………………………………………………………………. 149
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 153
Bir Armağan: Biyografi Yazımı………………………………………………….. 154
5. Bölüm
Son Anlar…………………………………………………………………………………. 161
VEDA……………………………………………………………………………………….. 166
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 171
Bir Şefkat Eylemi Olarak Kendi
Ölümümüz Öncesi Hazırlıklar………………………………………………….. 172
6. Bölüm
Yasın Doğası…………………………………………………………………………….. 179
Yas Hakkında Keşke Daha Önceden
Bilseydim Dediklerim……………………………………………………………….. 186
ÖLÜMÜN ARDINDA……………………………………………………………… 206
SEVGİ BOHÇAM TANGO ………………………………………………………. 215
Halka Teorisi …………………………………………………………………………….. 218
Yasın İfadesi………………………………………………………………………………. 222
YASLIYKEN BEDENİMİZE NELER OLUYOR?……………………….. 233
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 239
DOĞDUĞUM ÖLÜMLER……………………………………………………….. 249
7. Bölüm
Peki Ya Bakım Verenin İhtiyaçları?…………………………………………. 253
PALYATİF ………………………………………………………………………………… 261
Önerilen Pratikler……………………………………………………………………… 267
BİTİŞ ………………………………………………………………………………………… 268
Teşekkür
Bu kitap öncelikle bu satırları yazmama imkân veren yaşama, beni yapan sevgili anne ve babama, şefkatli ellerde büyümeme sonsuz katkıları olan ablalarıma, ailem ve arkadaşlarım arasından ölmüş olanlara, atalarıma ve ölümüne ya da yas yolculuklarına şahitlik ettiğim tüm insan kardeşlerime sonsuz şükranımı sunmak istediğim bir teşekkür yazısı.
Bu kitabın oluşmasında pek çok kişi katkıda bulundu. O yüzden kimden başlayacağımı seçmek çok zor. Yuvamdan başlayacak olursam; yaşadığım evi yuva yapan, ilişkimizin ilk günlerinden itibaren sevgisini, şefkatini ve özenini ilişkimizden esirgemeyen çok sevgili hayat yoldaşım, sevgilim John. Sen olmasaydın bu kitap var olamazdı.
Sevgili çocuklarım Bora, Batu ve Aren: Bu satırları yazmamı mümkün kılacak desteği hissettiğim bir yuva yaratmaya dair katkılarınız olmadan bu kitabı yazamazdım.
Gamze Gülistan Çaparlar: Sen bir insanın sahip olmayı isteyeceği en iyi yol arkadaşlarından birisin. Kitabın ilk kelimelerinden itibaren benimle bu yolu aylarca yürüdün. Her hafta benimle buluşarak derin içgörülerini paylaştın ve özenini sayfalara akıttın. Kitaba ve bana inanarak yolda kalmama destek oldun. Esin kaynağımsın. Yoldaşlığının değeri tarifsiz.
Filiz Telek: Düzenlediğin kadın çemberlerinden birine oturduğum o ilk günden beri, dost ellerini sırtımda hissediyorum. Onun da ötesinde, senin bilgeliğin ve o bilgelikten kaynaklanan ilham lar, bir peri tozu gibi üzerime yağmaya devam ediyor. Sevgili Filiz, beni her daim yüreklendirdiğin ve yüreğimin yanına kendi yüreğini koyduğun her adım için minnet doluyum. Bu kitapta isminin ve senden dökülen kelimelerin geçiyor olması ne büyük bir onur.
Sabriye Köroğlu: Seninle yollarımızın kesişmesi benim için büyük bir ayrıcalık. Bu kitabın yazılmaya başlandığı haberiyle birlikte hayatımda aldığım en cömert tekliflerden biriyle geldin bana. Tüm adanmışlığınla kalbini ve dikkatini sunduğun, özenle ellerini değdirdiğin bu satırların sana kocaman bir teşekkürü var. Benim de. Başak Kutluay ve Nazlı Akın: Size karşı derin bir sevgi ve şükran hisleri içindeyim. Kitaba olan inancınız, kitap yavaş yavaş ortaya çıkarken oluşmasından duyduğunuz keyif ve yaptığınız geliştirici yorumlar benim için gerçek bir motivasyon kaynağı oldu. Sizleri tanımak bir ayrıcalık.
Yalnız değilim. Bu yolculukta yalnız olmadığımı hatırlamama vesile olan, kitaba kendi kişisel hikayelerini hediye etmeleri yönündeki gönülden arzumu kabul ederek, o incelikli kelimeleriyle işledikleri satırları (ve çizimi) kitapla paylaşan Sevgili A. Semih İşevi, Burcu Bağıran, Gamze Gülistan Çaparlar, Kaan Bingöl, Nazlı Akın, Selin Yurdakul ve Sezin Sağlam Karaçal… Cömertliğiniz ve içtenliğiniz için asla yeterince teşekkür edemem. İsmimin, sizlerle birlikte anılıyor olmasına fırsat verdiğiniz için teşekkür ederim.
Kitapta ismi geçen üstatlar ve kitaplarından alıntı yaptığım tüm yazarlar, özellikle Stephen Jenkinson ve Francis Weller… Ölüm ve yas gibi, hayatın bu iki büyük hocasının çıraklığını yaptığım bu yolculukta, üzerimdeki emeğiniz büyük. Şükran ve ilham kaynaklarımsınız.
Son olarak Sevgili Arife Bıyık, canım dostum, seni ve bu dünya üzerinde birlikte geçirdiğimiz her anı sevgiyle hatırlıyorum. Seni seviyorum. Her zaman kalbimdesin.
ÖNSÖZ
“İnsanların çoğu yaşanmamış bir hayattan ölüyor.”
Rainer Maria Rilke
Ancak şiirle beslenen, şiirle demlenen, şiirle dile gelen bir ruh dokunabilir yaşamın ve ölümün gizemli ve karanlık sularına. Rilke’yi bu sebeple yakın tutuyorum kalbime; yaşamın ve pek tabii ki ölümün kol kola silüetini çizebildiği için hayal gücümüze. Ancak şiirin ve müziğin, bir de tabii ritüellerin gücü yetiyor yaşamın, bir küçücük insanın aklını başından alabilecek dehşetini ve güzelliğini tasvir edebilmeye.
O zaman hayatın kaçınılmaz gerçeğinin karşısında sokulalım biraz daha birbirimize; sokulalım, soluklanalım ve sesin, sözün, duanın gücüne sığınalım; sığınalım ve ısınalım bu hakikat ateşinin sıcak sarı ışığında; derman bulalım yalnızlığımıza, sevgisizliğimize, unutkanlığımıza. Evet, en zorumuza gidenin, bizi en derinden korkutanın, en bilinmeyenin gözlerinin içine bakmak derman olacak görmezden gelmenin ağırlığına, sıkışmışlığına.
Doğumla ölümün haysiyetini ve kutsiyetini medeniyetin amansız pençelerinden özgürleştirebilirsek yaşamın vahşi kanının damarlarımızda dolaşmasına yeniden izin verip canlanabileceğiz. Tanrılarla amansız savaşımıza bir son vereceğiz o zaman; bembeyaz örtüler serip çiçekler koyacağız soframıza teslimiyetin tatlı sarhoşluğuyla.
Teknolojinin körelttiği algılarımızın ve uyuşturduğu zihnimizin fabrika ayarlarına dönebilmesi için ne lazım? Ölümü inkar ederken fetiş haline getiren bir kültürün altında kalmamak için ne yapabiliriz? Hayatın döngülerinin bilgeliğini ve yasa çıraklık etmeyi nasıl hatırlayabiliriz ve hatırlatabiliriz birbirimize? Ölümü tefekkür ederken yaşamı nasıl kucaklayalım hakkıyla?
Bu soruların rehberliğinde elimizden tutuyor “Ölüm, Yaşamın Mührü”.
Bu kitabı yazmak “Kral çıplak!” demek aslında. Ölümden bahsetmek cesaret istiyor günümüzde. Berna bunu cesaretle olduğu kadar zarafetle de yapıyor ki cesaret ve zarafetin yan yana gelişi bilgeliği müjdeler.
Yaşanmamış hayatlardan ölmemek için gelin Berna’nın şefkatli çağrısına kulak verelim; onun verdiği daveti yakın tutalım kalbimize. Bu kitapta yazılanları okumaya, duymaya, hatırlamaya ve sindirmeye çok ihtiyacımız var. Büyük gizemlere dokunmak kolay değil ama bunu beraberce, el ele, can cana muhabbetle yapabileceğimize inanıyorum.
Filiz Telek
Geride Kalana
Geriye çekilip durma zamanı
Sessizleşme
İki dünya birbirine değsin usulca.
Kış zamanı burada
Ağaçlar hüzünlü
Güneş, soluduğum havayı okşuyor.
Kalbimin idrak ettiği bir şey
“Her zaman dua et’’ diyor bana
“Ki gerçekliği affetmen mümkün olsun.’’
Gerçeklik dokundu bana.
Öylesine özlem doluyum,
Benden önce gidenlere.
Kırmızı gül var ve yavru köpekler
Mademki yağmur yağıyor
Yaşam boşuna değil.
Hecelerin sessiz sesi gözüme kaçıyor,
Yaşlar akıyor gözlerimden,
Babam öte taraftan gülümsüyor.
Ölüme bakıyorum
Geride yaşamdan başkası kalmıyor…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İnceleme Kadın-Erkek Kişisel Gelişim Psikoloji
- Kitap AdıÖlüm Yaşamın Mührü
- Sayfa Sayısı272
- YazarBerna Köker Poljak
- ISBN9786258360349
- Boyutlar, Kapak13,5 × 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviKara Karga Yayınları / 2023