Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Günün Adamı – Dışardakiler
Günün Adamı – Dışardakiler

Günün Adamı – Dışardakiler

Haldun Taner

Haldun Taner’in ilk oyunu Günün Adamı 1952’de “zararlı” görülerek yasaklanmış, 1962’de Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda sahnelenebilmiştir. Bu durumu kitabın önsözünde Haldun Taner şöyle dile getirir:…

Haldun Taner’in ilk oyunu Günün Adamı 1952’de “zararlı” görülerek yasaklanmış, 1962’de Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda sahnelenebilmiştir. Bu durumu kitabın önsözünde Haldun Taner şöyle dile getirir: “Bu piyesi bir bakıma bir tenis topuna benzetmek kabildir. Bıraksalar öbür toplar kadar, hatta belki onlardan az sıçrayacak bir tenis topu. Ne var ki, bunu hızla yere çarptıklarından fazla ses çıkardı, tavana kadar sıçradı.”

Dışardakiler ise Haldun Taner’in ikinci oyunudur. Altı tablodan oluşan oyun ilk kez 1957’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir. Oyunda 1950’lerde topluma egemen olan “serbest teşebbüs” anlayışının yarattığı kültürel yozlaşma ve değerler çatışması başarıyla yansıtılır.

İçindekiler
Günün Adamı • 7
Önsöz • 9
Günün Adamı İçin Yazılanlar • 71
Dışardakiler • 75
Sözlük • 153

Günün Adamı
(Oyun, 4 Perde)

Önsöz

Bu piyesi dört yıl evvel, bir tatil ayında, sırf el alıştırmak için karaladım, ilk hikâyelerimi herkesten gizlemeyi nasıl bir saygı borcu bildimse, tiyatro alanındaki bu ilk denememi de ele güne çıkaracak değerde bulmuyordum. Nitekim Günün Adamı üç koca yıl çekmecemde uyudu durdu. Sonra dostlar aklımı çeldiler. Piyes, Şehir Tiyatrosu’na sunuldu. Kabul edildi. Roller dağıtıldı. Tam oynanacakken, temsili zararlı görülerek repertuardan indiriliverdi. Yazarı da böylece, herkesin gözünde töhmetli duruma düşürülmek istendi.

Şimdi mesele Şehir Tiyatrosu’nu aşıp İstanbul Valisi’ne, İstanbul Valisi’ni de aşıp Sayın Devlet Reisi’ne, oradan da Başvekâlet’e intikal etmiş bulunuyor.

Şu halde; Günün Adamı’nı bugün kitap halinde bastırışım, onu asla bir matah sanışımdan değil, kendimi müdafaa için, buna adeta zorlanmış oluşumdandır.

Kaderin şu cilvesine bakın ki, onu temsilden men edenlerin bu hareketini bir derece düzeltmek, henüz bazı tiyatrolarımıza tamamen yerleşmedi ise bile, yurdumuzda yine de bir söz hürriyeti bulunduğunu ispat etmek ödevi böylece dönüp dolaşıp yine yazara düşmüş oldu.

Bu piyesi bir bakıma bir tenis topuna benzetmek kabildir. Bıraksalar öbür toplar kadar, hatta belki onlardan az sıçrayacak bir tenis topu. Ne var ki, bunu hızla yere çarptıklarından fazla ses çıkardı, tavana kadar sıçradı.

Bundan ötürü şimdi naçiz eserimin basında ve halk efkârında uyandırdığı ilgi ve sevgiden kendime yersiz bir kuruntu payı çıkarmaya kalkışacak değilim.

Bu çatışma bana şunu öğretti ki, bazen bir yazar topluma, eseriyle olduğundan çok, eserinin temsil ettirilmemesinin ortaya çıkardığı gerçeklerle daha da faydalı olabilirmiş.

Bana bu ikincisi nasip oldu. Ne denebilir…

Cevizlik, 28 Kasım 1953

Haldun Taner

Kişiler
PROFESÖR
DOÇENT
GENEL SEKRETER
KAYINPEDER
PROFESÖRÜN OĞLU
KAYINBİRADER (ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ)
UŞAK (HİZMETÇİ)
BİR ADAM
1. GAZETECİ
2. GAZETECİ
FOTO MUHABİRİ
1. İL İDARE KURULU ÜYESİ
2. İL İDARE KURULU ÜYESİ
1. UMUM MÜDÜR
2. UMUM MÜDÜR
PROFESÖRÜN KARISI
KÂTİBE
Olay dünyanın herhangi bir yerinde geçer

Birinci Perde
(Profesörün çalışma odası. Sağda pencerenin önünde yazı masası.

Masanın arkasına rastlayan duvarda tatlı bakışlı, küçük beyaz sakallı bir zatın yarı profil bir portresi. Tam karşıda girişe açılan kapı. Bu kapının iki yanında iki büyük ve eski kitaplık. Raflarında dizi dizi kitaplar. Perde açıldığında profesörün karısı telefonla konuşmakta, babası ise dikkatle onu dinlemektedir. Elinde bir gazete.)

KADIN: Hayır, dönmedi daha. Ne zorum var size yalan söylemeye kuzum. Profesör beyefendi nem mi olur? Tesadüfen kocam oluyor… Daha önce sordunuz mu ki söyleyeyim… Estağfurullah…
Evet, başkente çağrıldı dün. Önemli bir görüşme için… Görüyorum efendim, çok şükür bizde de bir saat var. Buna rağmen dönmedi işte… Rica ederim. Güle güle. (Telefonu kapatır.) Sabah beri bu dördüncü gazeteci. Üstelik de en densizi.
KAYINPEDER: Desene aslı var… Oysa ben haberi “Hakikat”te okuyunca yalandır diye inanmamıştım.
KADIN: Öyle olduğu halde gene de geldin ama.
KAYINPEDER: Tabii değil mi? Ham demir mubayaası için yola çıkacakken işi yarım bırakıp buraya koştum… Olacak iş değil doğrusu.
KADIN: Oldu işte; ama hâlâ kararını veremiyor.
KAYINPEDER: Deli mi yahu bu adam? Eline böyle bir fırsat geçsin de…
KADIN: Gözüne uyku girdiği yok. Benimle bile konuşmuyor. Hep kendi kendisiyle. Telgraftan sonra o gece yarısı kalktı hocası ile konuştu.
KAYINPEDER: Hocası ile mi? O öleli hanidir!
KADIN: Canlısıyla değil, (Tabloyu gösterir.) ölüsüyle.
KAYINPEDER: Bu kuruntusunu bildiğim için kalktım buraya geldim ya. İtmek gerek onu, uyarmak, gerekirse bağırıp çağırmak.
KADIN: Kendine kalsa kabul edecek ama… İlle o doçenti yok mu, doçenti?
KAYINPEDER: O politikadan ne anlar ki!
KADIN: Anlamadığı için ya müthiş gözünü korkutuyor. “Aman ha hoca deli olma, aman hoca tetik ol, aman hoca ayağını sıkı bas”… İlim sağlam bir işmiş, politika hesaba gelmezmiş!
KAYINPEDER: Lafa bak lafa! Hesaba gelmezmiş! Adaylığı kabul edince ne kadar kazanacağını şimdi beş dakikada hesap edebilirim sana…
KADIN: “Adınızı sömürecekler sizin” diyor.
KAYINPEDER: (Küçümseme ile) Ne de sömürülecek adı var ya! Başkentte bir razı etseler…
KADIN: İnşallah ah inşallah!..
KAYINPEDER: Seçimlere ne kaldı ki şurda. Bir saat işi artık. Nerede oluyor konuşma?
KADIN: Muhalefet partisi merkezinde, idare kurulu üyeleri ile.
Genel sekreter sınıf arkadaşı oluyor. Genel başkan ne demiş biliyor musun, “Adaylığı kabul buyurdukları gün lütfen yeni kabinede hangi nezareti arzu ettiklerini de bildirsinler” demiş.
KAYINPEDER: Ne diyorsun! Nazır oluyor desene. Bu kadarını ummamıştım doğrusu. Yapsınlar elbet, ondan iyisini mi bulacaklar?
Elhak kendi sahasında üstüne adam yoktur.
KADIN: Demin böyle konuşmuyordun ama.
KAYINPEDER: İlmini irfanını her zaman övmüşümdür damadın, iftihar etmişimdir, neme lazım. Onda eksik olan mücadele kabiliyeti. Ticaret bir, siyaset iki… Mücadele kabiliyetin yok mu, dikiş tutturamazsın.
KADIN: Ezeli çekingenliği, sünepeliği… Denize bile itmeden giremez mübarek.
KAYINPEDER: Gerdeğe bile öyle girdiydi. Bilmez miyim? Alışır, aldırma. Biz de destekleriz elimizden geldiği kadar. İşadamı yarı politikacı demektir.
(Yaklaşan ayak sesleri. Gazeteci girer, üstü başı toz içinde, tozlarını silkeler.)
GAZETECİ: Özür dilerim. Günaydın.
KADIN: Siz kimsiniz?
GAZETECİ: Gazeteci.
KAYINPEDER: Nerden girdiniz?
GAZETECİ: Arka kapıdan. Bahçıvan içeri bırakmıyordu da… Bir röportaj rica edeceğim üstat.
KAYINPEDER: Yanılıyorsunuz delikanlı. Ben profesör değilim.
GAZETECİ: Rica ederim. Bizim gazeteyi ve beni tanımadığınız ne kadar da belli. Benim gibi bir muhabir bu kadar kolay atlar mı sandınız?
KAYINPEDER: Sizin ne olduğunuzu bilmem ama ben kayınpederiyim. Bunda şüphem yok.
GAZETECİ: (Şaşırmıştır, kadına bakar.) Öyle ise profesör nerede?
KADIN: Daha gelmedi.
GAZETECİ: (Kayınpedere) Şoför sizin uçak alanından geldiğinizi söylemişti.
KAYINPEDER: Ben güneyden gelen uçaktan indim.
KADIN: Siz kocamı tanımıyor musunuz kuzum?
GAZETECİ: Gazetedeki o habere ve karikatüre kadar kim tanıyordu ki onu?..
KADIN: Ay, karikatürünü de mi yapmışlar! Bakayım şuna. (Gazetecinin uzattığı gazeteye bakar.) Hiç benzememiş.
KAYINPEDER: O terazi ne öyle?
GAZETECİ: Terazinin bir kefesi iktidar, öbürü muhalefet.
KAYINPEDER: Damat ayağını muhalefet kefesine uzatınca orası ağır basıyor. Güzel buluş doğrusu. Yarından tezi yok, abone olalım bu gazeteye.
GAZETECİ: Şimdi gidince adınızı hemen abone servisine yazdırırım. Gelişim bari bu işe yaramış olsun.
KAYINPEDER: Gerçekten iyi gazeteci imişsiniz. Bir dakikada bir abone sağlayıverdiniz. Birazdan gene gelin. Beni dinlerseniz bir de fotoğrafçı getirin. Damat nerede ise burada olacak. Gelmese tel çekerdi.
GAZETECİ: Hani siz de bizden az açıkgöz değilsiniz beyefendi. Yarım saat sonra gene burada olmak üzere gidiyorum.
KADIN: Gene arka kapıdan mı?
GAZETECİ: Hayır. Bu sefer ön kapıdan. (Çıkar.)
KADIN: Bütün bunlar bana bir rüya gibi geliyor baba. Rüyada görsem inanmazdım.
KAYINPEDER: Nazır karısı olunca inanırsın.
KADIN: Acaba hangi nezareti verirler dersin. Ben hariciyeyi iste diyorum. Bir hariciyeyi verseler. Sen de bilirsin genç kızlığım…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Oyun-Tiyatro
  • Kitap AdıGünün Adamı – Dışardakiler
  • Sayfa Sayısı160
  • YazarHaldun Taner
  • ISBN9789750839122
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Devekuşuna Mektuplar – 1 / Önce İnsan ~ Haldun TanerDevekuşuna Mektuplar – 1  / Önce İnsan

    Devekuşuna Mektuplar – 1 / Önce İnsan

    Haldun Taner

    Haldun Taner’in ilk düzyazı kitabı “Önce İnsan”, 1957-1960 yılları arasında Tercüman gazetesinde Devekuşuna Mektuplar başlığı altında yayımlanmış yazılardan oluşuyor. 1960’ta “Devekuşuna Mektuplar” adıyla çıkan...

  2. Keşanlı Ali Destanı ~ Haldun TanerKeşanlı Ali Destanı

    Keşanlı Ali Destanı

    Haldun Taner

    Keşanlı Ali Destanı dilden dile çevrilerek dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenmiş; oyuncusu ve seyircisiyle bütünleşmiş; dahası, Türk tiyatrosuna yıllarca öncülük etmiş bir başyapıt. Haldun...

  3. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım ~ Haldun TanerGözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

    Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

    Haldun Taner

    Haldun Taner, “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım”ın iki kahramanı Vicdani ile Efruz’un şahsında 20. yüzyıl Türkiye’sinin analizini yapıyor. Karagöz’lerle Hacivat’lara uzak yakın aynalar tutarak ‘gözlerimi...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Sersem Kocanın Kurnaz Karısı ~ Haldun TanerSersem Kocanın Kurnaz Karısı

    Sersem Kocanın Kurnaz Karısı

    Haldun Taner

    “Haldun Taner’in en usta yapıtlarından biri olan “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”, Molière’in birçok piyesini Türkçeye adapte etmiş devlet adamı Ahmet Vefik Paşa üzerinedir. Paşa,...

  2. Mahmud İle Yezida ~ Murathan MunganMahmud İle Yezida

    Mahmud İle Yezida

    Murathan Mungan

    Murathan Munganın yazarlığında tiyatro özel bir yere sahip. Mahmud ile Yezida, yazarın hem yayımlanan ilk kitabı, hem de yazdığı ilk oyun. Daha sonra yazdığı...

  3. Hastalık Hastası ~ MolièreHastalık Hastası

    Hastalık Hastası

    Molière

    Molière kahramanlarında onların doğal dengelerini bozan, mantıklı davranmalarını engelleyen, karşı koyamadıkları eğilimlerin akıntısında gülünç duruma düşüren takıntılar, kusurlar bulunur. Hemen hepsi, başlangıçta “doğal”, “mantıklı”...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur