“Evlenmemişler, çünkü bir yılları eksikmiş. Tam olarak bu kelimeyi kullandı. Eksik. Tıpkı börek için yirmi sekiz stotinka veya ev için iki milyon eksiğinizin olması gibi. Tıpkı aniden aklınıza tatlı yapmak estiğinde, bazen un veya başka bir malzemenin eksik olması gibi. Ama bu aniden akla gelen bir şey değilmiş. Bu düğünü planlanmışlar. Bir yıl sonrası için. Sonra o yıla bir şey olmuş. Onu bir şey içine çekmiş. Kışla mı, hapishane mi, ya da başka şehre tayin. Eksik yıl, peşinden tuhaf bir zamanı sürüklemiş. Böylece bugün hem geliyormuş, hem gelmiyormuş. Ve tüm günler böyleymiş. Eksi bir gün, eksi bir yıl, eksi sonraki yıl, eksi bir hayat.”
Kelime ve kavramlarla oyun hamuru gibi oynamayı seven Bulgar şair ve yazar Yordanka Beleva’nın yirmi kısa öyküsünden oluşan bu kitap, inceliğinden beklenmeyecek bir zenginlik barındırıyor. Bu zenginlik yazarın sıradışı bakışından olduğu kadar, tekrar tekrar okunmayı, üzerinde düşünülmeyi talep eden, düşünüldükçe katman kazanan cümlelerinden de kaynaklanıyor. Hüzün notalarıyla bezeli, ince bir mizahın satır aralarından göz kırptığı bu yaratıcı öyküleri okurlarımızla paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
İÇİNDEKİLER
Kara Toprağın Aile Portresi
Soy Kilidinin Açılması, 1953
Ev Yapımı Elma Sirkesi
Kısa Farlar
Yılbaşı Programı
İlk Sayfa
Takas
Sara
Madam Güneş
Yamyam Kadının Torunu
İpek Yolu Üzerinde Bir Kasaba
Aşağı
Resim Üzerine Kısa Bir İnceleme
Melek Ayakları
Anneannem Hakkında Noel Hikâyesi
Keder
Amin
Ahiretin Dikey Çizgileri
Toçka Nine’nin Şansı
Bir Bulgar Gülü
Notlar
Kara Toprağın Aile Portresi, s. 11-13
Cerrahlar anneannemin memesini aldıklarında, ellerini boş yerin üzerinde tutmaya başladı. Rahatsızlık veren bir şeyi gizler gibi. Hem bir şefkat kovuğu hem de parmaklarımızın arasından akıp giden zamandan geriye kalanı ölçme birimi olarak hatırladığım avucu, artık bir de kilise kubbesiydi. Yıkılmış bir kilisenin kubbesi. Harabenin önünde duruyor ve fresk parçalarına bakıyorduk, üzerinde doktorların geç teşhisleri ve insanların gecikmiş duaları seçiliyordu.
Köyün kadınları, kendini nasıl hissettiğini görmeye gelirdi. Garip bir turistik cazibe merkezidir acı. Dünyanın bir yerlerinde büyük trajediler için giriş ücreti alınır. Birine yıllarca işkence yapılan evler, birilerinin topluca kurşuna dizildiği okullar, tren enkazları. Anneannemin yarasına bedava giriliyordu. Bazen ziyarete gelen kadınlara sadece kesilen memenin ağrıdığını söylüyordu, ama onlar bedenden uzun zaman önce ayrılmış bir et parçasının nasıl ağrıyabileceğini anlamıyordu.
Dedemi birkaç kez hastaneye gönderdi – gidip ona memesini getirsin ki bahçeye gömsünler. O bahçeden yıllardır iyi mahsul almıştı. Ama meme dikilecek bir organ değildi, ondan sadece laboratuvar kültürü alınabilirdi.
Dedem doktora gitmiş ayağına yatıyordu. Özel bir belge gerektiğine dair yalanlar uyduruyor, bazen de sürenin dolduğunu söylüyordu, ama bu oyalama taktiklerini uzun müddet sürdüremedi. Bu yüzden bir seferinde eve kasaptan alışveriş yaparak döndü. Değerli gıdayı dövmeye başladı, her vuruşla daha acımasız oluyordu, eti derman bulmak için dövüyordu ama tedavi yöntemi işe yaramadı. Dışarıdan kışlık, örneğin isli sucuk hazırlayan gayretli bir evsahibine benziyordu. İsli sucuğun da en güzeli, harı geçmiş ateşin dumanında yapılır. Eti kedilerden ve anneannemden uzak tuttu, ta ki yeterince kuruyup cansız memeye benzeyene kadar.
Köpek Karaman’ın mezarına yakın bir yere küçük bir çukur kazdılar. Kuru eti içine yatırdılar. Tören havası yoktu. Anneannem için önemli olan, tüm parçalarıyla bir arada olmaktı; bedeninden bir şey eksik olursa bu dünyadan ayrılamayacağına inanıyordu. Dedem için önemli olansa onun son arzusunu –bütün olmak– yerine getirmekti.
Memesinden sekiz yıl daha uzun yaşadı anneannem.
Bu süreçte çok sohbet ettik. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorduk. Durumu sohbetle maskelemeye çalışıyorduk. Yine de maske her seferinde yırtılıyordu: Partizan Vela Peeva’nın kesilen başı hakkındaki şarkıyı hatırlayıp hatırlamadığımı soruyordu aniden; dedem yabancı birinin memesini getirmiş, başka bir kadın da şimdi onu arıyor olabilir mi diye kurguluyordu; ona bir kez daha dikkatlice bakmamı, sol tarafında bir kız bedenine sahipken sağ tarafında nasıl da çökmüş bir ihtiyar gibi olduğunu görmemi istiyordu. Konuşmalarımız da öyle olmaya başladı – sol tarafta yankı vardı, sağda ise ona eşlik eden sessizlik.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıKeder
- Sayfa Sayısı96
- YazarYordanka Beleva
- ISBN9786053163206
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviMetis Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Sırça Köşk ~ Sabahattin Ali
Sırça Köşk
Sabahattin Ali
Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini...
- Korkuyu Beklerken ~ Oğuz Atay
Korkuyu Beklerken
Oğuz Atay
Oğuz Atay’ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmaz. Kitaba adını veren hikayenin korkuyu beklerken...
- Affettuoso ~ İlker Balkan
Affettuoso
İlker Balkan
Affettuoso: Bir müzik parçasının, bir parça yumuşak ve duygulu bir biçimde çalınarak icra edilmesini temsil eden müzik terimi. Yeni nesil Türk Edebiyatı’nın güçlü soluklarından...