İnsanlık kendini yeniden yaratabilir mi?
Çok katmanlı gelecek kurgularıyla sevilen İtalyan yazar, psikanalist Luigi Ballerini okurunu, insan türünün yok olduğu “ikinci insanlık” adlı zamana, anıların, duyguların ve bedenin yeniden keşfine davet ediyor. İnsan olmanın anlamını irdeleyen roman, okuru yeni bir gelecek yolculuğuna çıkarıyor. Yapay zekânın hâkim olduğu düzende, mükemmellik perdesinin ardındaki ürpertici gerçeği sorgulayan üç cesur gencin mücadelesi, insanlığın yeniden yaratılmasına gerçekten öncülük edebilecek mi?..
*
KAMPÜS’TE
“Saat nerdeyse altı olmuş,” diyerek uykulu bir sesle homurdandı yataktaki Delta22.
Halının üstüne uzanmış, uykusuzluktan ve vücutlarındaki onca bümbuçadan aynı derecede sersemlemiş üç arkadaş, gözlerini ona dikti. O kadar bitkinlerdi ki, konuşacak halleri bile yoktu. Ancak, kendilerini birlik içinde ve gururlu hissediyorlardı: Gelenek bir kez daha onurlandırılmıştı.
Yol Sonu Toplantısı’ndan önceki gece Büyükler, tam bir gizlilik içinde Ev’in bir odasında buluşup sabaha kadar kutlama yaparlardı. Uyanık kalmak zorunluydu, bir an bile uyuklamak utanç verici sayılırdı, ama asıl, yakalananın başı derde girerdi. En karanlık saatlerde, fısıltılar arasında birkaç kahkaha kaçıverirdi hep. Neyse ki, Büyük Biraderler’in uykusu ağırdı ve Kampüs’te, bu gece ihlallerinden dolayı herhangi birinin yakalanıp cezalandırıldığı hiç duyulmamıştı.
“Bümbuçadan kaldı mı?” diye sordu Beta22.
Epsilon22 elini, komodinin yanında, yerde duran son şişeye uzatıp baş aşağı çevirdi: “Bir damla bile kalmamış!”
Bümbuça, ritüelin ayrılmaz bir parçasıydı. Genç çocukların, “büyülü çocuk” diye adlandırdıkları, suda çözünen şekeri, karbondioksit ve alkole dönüştürme sihrini gösteren jelatinimsi maya ve mantar diskleri sayesinde özenle hazırlanıyordu. Köpüklü, biraz da asidik olan bu içecek, Büyük-ler’in özel günleri için saklanıyordu: Kişinin keyfini yerine getirecek kadar alkollüydü ama sınır koymayı gerektirecek kadar da değildi. Kontrolü yitirmeden bütün gece çok miktarda içilebilirdi. Bümbuçayı kimin icat ettiğini artık kimse hatırlamıyordu, muhtemelen Kampüs’te ilk yaşayan çocuklardı. Adının bile nereden geldiği, tarihin derinliklerinde kaybolmuştu: Kimileri bümbuçanın, iki şişeyi devirdikten sonra şakaklarda duyulan bum bum sesine gönderme olduğunu, kimileri de orijinal adının, içeceği üreten “büyülü çocuk” onuruna büyübuça olduğunu ama ağızdan ağıza aktarılırken bümbuça’ya dönüştüğünü iddia ediyordu.
Büyülü çocuk, her zaman Büyükler Evi’nde muhafaza edilir, Kampüs’ten ayrılmadan önce değerli bir miras olarak gizlice Ortancalar’a devredilirdi. Büyükler kendi temizliklerini ve bakımlarını yapmakla yükümlü olduklarından, Büyük Biraderler odalarına neredeyse hiç girmezlerdi ve içeceği de bulamazlardı. Ayrıca, boyutu küçük olduğundan “büyülü çocuk”un yerini değiştirmek ve küçük bir kavanozda, banyo dolabına saklamak kolaydı. Banyodaki sıcaklığın ve nemin, içeceğin mayalanıp çoğalmasına iyi geldiği söyleniyordu ama bu iddiayı destekleyecek bir kanıt yoktu.
“Büyülü çocuk” adı bile bir muammaydı; her bir damlasının, kim bilir nerede saklı tutulan, devasa bir orijinal düzeneğin ürünü, daha doğrusu çocuğu olduğuna kesin gözüyle bakılıyordu. Büyülü olmasına gelince, eh, herhangi bir açıklamaya gerek yoktu. Kendinde yatağından kalkacak gücü bulamayan Delta22, “En iyisi siz şimdi gidin, son anda yakalanmayalım,” dedi.
Epsilon22 yavaşça döndü ve koluna dayanarak yerden kalktı, kapıya doğru birkaç adım attı, sonra döndü. Oda arkadaşı Gama22 hâlâ halının üstünde yatıyordu.
“Kalkıyor musun, Gama?” diye fısıldadı.
Gama22 aniden gözlerini açtı. Bedeni bir ürpertiyle sarsıldı. Yüksek sesle, “Uyuyakalmışım! Ama yalnızca bir an!” diyerek kendini savundu.
Beta22, yerden kalkıp Delta22’nin karşısındaki yatağına girmeden önce, “Şişşt! Şaşırdın mı sen?” diye azarladı Gama22’yi.
“Özür dilerim,” diye mırıldanan Gama22, mahmurluk içinde ayağa fırladı.
Epsilon22, bir tehlike olup olmadığını kontrol etmek için yavaşça kapıyı açmadan önce Gama22’ye, “Hadi gidelim ama sessiz ol artık!” diye buyurdu. Şafağın ilk ışıklarıyla turuncuya boyanan koridorun sessizliği, bina saçaklarına yuva yapmış ve daha o saatte telaş içinde güne başlamış serçelerin cıvıltılarıyla bölünüyordu.
İki genç çocuk, kendilerini, hemen yan taraftaki odalarına girip kapatmak üzere hızla dışarı çıktılar.
“Alarmı kur, kalkmadan önce biraz daha zamanımız var hâlâ,” dedi Delta22, duvara doğru dönerek. “Kurdum bile!” diye yanıtladı arkadaşı ve hemen arkasından horlamaya başladı.
Delta22, sıvanın üstündeki ufak bir lekeye gözlerini dikti, bir önceki akşam ezdiği sineğin iziydi bu. Kahrolası sinekler çoktan gelmişti, nasıl da nefret ediyordu onlardan. Oflayıp puflayarak çarşafı tekmeledi.
Yorgunluktan pelte gibi olmasına karşın uykuya dalamıyordu. Ona işkence eden kuşkular yüzündendi hep.
Bu kuşkular, birkaç hafta önce hiç yoktan ortaya çıkmış, onu, her minik ayrıntıya odaklanmaya, Ev’de ya da Kampüs’te hiç kimsenin aldırıyormuş görünmediği bazı küçük tutarsızlıkları…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap Adıİkinci İnsanlık
- Sayfa Sayısı192
- YazarLuigi Ballerini
- ISBN9786057394781
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviOn8 Kitap / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Guguk Kuşu ~ Robert Galbraith
Guguk Kuşu
Robert Galbraith
Karla kaplı bir gecede, ışıltılı hayatıyla magazin haberlerinin gündeminden düşmeyen güzeller güzeli manken Lula Landry evinin balkonundan düşüp hayatını kaybeder. Tüm deliller intiharı işaret...
- Polonya’da Bir Kuş Var ~ Romain Gary, Emile Ajar
Polonya’da Bir Kuş Var
Romain Gary, Emile Ajar
Önceleri ince ince atıştıran, derken yeri göğü beyaza boyayan bir tipidir vuruyor ormanı, sığınaktaki cılız ateş çalı çırpıyla harlanıyor. Amansız Polonya kışı hem partizanların...
- Ömründe Bir Kere ~ Cathy Kelly
Ömründe Bir Kere
Cathy Kelly
Uluslararası çok satan kitaplar yazarı Cathy Kelly, sevgi, arkadaşlık ve bir sır ağı hakkında büyüleyici bir hikâye anlatıyor. Kenny’s sadece alışveriş yapılacak bir yer...