Dersim üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Cemal Taş, “Hey Allah’ın Zalımları”nda hem “içeriden” hem “dışarıdan” tanıklarla yaptığı görüşmeleri bir araya getirerek, 1937 ve 1938’de devletin Dersim’de yürüttüğü harekâtların “yok etme”ye yönelik kapsamına dair zengin bir panorama sunuyor.
Dağların Kayıp Anahtarı’nın devamı niteliğindeki çalışma, Dersim ’38’i tanıklar ve tanıklıklar üzerinden anlamanın ve anlatmanın önemini ortaya koyuyor. Zira en yakınlarını kaybedenlerin, bizzat “süngü yarası” taşıyanların, evlerinden yurtlarından olanların iç yakıcı anlatıları, o dönem Dersim’de görev yapanların tanıklıklarıyla tamamlanıyor kitapta.
Dersim toplumu ve kültürü hakkında birçok detayın da bulunabileceği bu sözlü tarih çalışması, yüzleşme, hesaplaşma ve adalet mücadelesine önemli bir katkı…
“Bu çalışmanın (…) çok önemli bir farkıysa (…) ‘dışarıdan’ seslerdir, yani devlet görevi nedeniyle o dönem Dersim’de bulunmuş olanların tanıklıklarıdır. Böylece ulaşılması neredeyse olanaksız olan bir kaynak seti, bu kitap sayesinde okuyucuyla paylaşılıyor.” BÜLENT BİLMEZ
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ
ADANMIŞ BİR ÖMÜR:
CEMAL TAŞ VE TERTELE • BÜLENT BİLMEZ…………………………………………..9
GİRİŞ ……………………………………………………………………………………………………………………………………. 13
İÇERİDEN TANIKLIKLAR
“Buğday başaklarının, insanların,
hayvanların yanık kokusu birbirine karıştı”
ANLATICI Mustafa Karataş……………………………………………………………………………………………. 20
“Annemin derdine seksen yıldır inler dururum…”
ANLATICI Fadima (Fatma Albayrak)…………………………………………………………………………. 52
“Ne kırmızıda ne sarıda
ne de yeşilde geçiş hakkımız var”
ANLATICI Hayri Koç………………………………………………………………………………………………………….. 84
“Dersim ’38, ikinci Kerbela”
ANLATICI Ane (Perihan Kahraman)………………………………………………………………………….100
“Zini Gediği’nde üşür kemikler”
ANLATICI Haydar Gökdemir………………………………………………………………………………………..140
“Hey Allah’ın zalımları”
ANLATICI Fıq (Ahmet Karaca)……………………………………………………………………………………164
“Ya gardaş, bi gurşun sık da ölim ya”
ANLATICI Gülsüm Binay………………………………………………………………………………………………..188
“Anasız babasız, malsız mülksüz,
üstüne bir de yurtsuz bırakılmışız”
ANLATICI Ali Kargın……………………………………………………………………………………………………….200
“Aşiretler arası ittifak sağlansaydı,
bizim de adımız milletler arasında sayılırdı”
ANLATICI Qemerê Cıvê Kheji (Kamer Çiçek)………………………………………………………..220
“Adımız eşkıyaya çıkmıştı”
ANLATICI Usênê Sılê Phıti (Hüseyin Adikti)…………………………………………………………240
DIŞARIDAN TANIKLIKLAR
“Atatürk ‘Bitirin!’ dedi”
ANLATICI Mehmet Ali Dağdeviren…………………………………………………………………………….270
“Kış, meyve, Mazgirt… Olacak şey değil…”
ANLATICI Selahattin Kıvılcım……………………………………………………………………………………..274
“Buna can dayanır mı?”
ANLATICI Memedali Onbaşı (Memedali Çiftçi)……………………………………………………282
“Analar ağladı, beni de ağlatma…”
ANLATICI Haydar Dede (Haydar Yıldırım)…………………………………………………………….290
SUNUŞ
ADANMIŞ BİR ÖMÜR:
CEMAL TAŞ VE TERTELE
BÜLENT BİLMEZ
Dersim 1937-38 katliamı konusunda 2010’lu yıllarda siyasi tartışmalar patlak verdiğinde ortaya çıkan bir gerçeklik de, akademya başta olmak üzere, Türkiye entelijansiyası ve medyasının buna pek hazırlıklı olmadığıydı.
Henüz üzerinden 70 yıl geçen, yerelde Tertele adıyla anılan bu katliamlar dizisi hakkında konuşmak pek olanaklı olmadığı gibi, halk arasında hâlâ yaygın olarak kullanılan 1935 tarihli Tunceli Kanunu öncesindeki Dersim adı bile neredeyse bir tabuydu.
Her zaman sansür ve gönüllü sansür arasında bir yerde faaliyetini sürdürmekte olan Türkiye medyası, 2000’lerin sonunda iktidar partisinin araçsallaştırma amacıyla el attığı Dersim meselesinin üzerine büyük bir iştahla atladı. Ancak tarihçiler başta olmak üzere akademisyenlerin ve aydınların devletin resmî görüşü dışında medyaya ve genelde kamuoyuna bu konuda sunacak neredeyse hiçbir şeyi yoktu. Televizyon programları ve gazeteler, sınırlı veriye dayalı teyit edilmemiş bilgileri tekrarlayan ve afaki yorumlarla konuyu anlaşılmaz kılan “uzmanlar” ile dolmuştu. 1937 ve 1938 yaz aylarında Dersim’de yaşanan vahşetin yeni bir boyutu hakkında her gün “keşifler” yapılmaktaydı.
O zamana kadar mevcut olan Dersim hakkındaki sınırlı bilgiyiyse Kürt siyasi hareketinin gelişimiyle beraber isyankatliam-asimilasyon çerçevesinde bir anlatıyla yazılanlara ve daha ziyade Dersimli araştırmacı ve yazarların popüler çalışmalarına borçluyduk. Çoğu, siyasi hak ve adalet mücadelesi içinde aktivizm anlayışıyla yayımlanmış bu çalışmaların neredeyse hepsi 2000’li yıllardan önce çıkmıştı. Ancak Dersimliler ve bir avuç duyarlı okuyucu dışında kimsenin ilgisini bile çekmiyordu; büyük oranda obsesif ilgiye dayalı, Dersimlilere içre bir anlatı söz konusuydu.
2000’lerde yükselen bir trendle, “Dersim Meselesi” hakkında (çoğu mevcut olanı özetleyen) popüler yayınların sayısı artmaya başladı. Bu arada dönem basınına ve arşiv belgelerine dayalı akademik çalışmalar da yapılmaya başladı. Dönemin başbakanının “özürümsü” çıkışından sonra medyanın daha büyük ilgi gösterdiği ve siyasetin odağına oturan Dersim Katliamı, konuyla ilgili TBMM’de araştırma komisyonu kurulması nedeniyle, “geriye dönüşü olmayan” bir yüzleşme ve hesaplaşma konusu olacak gibi görünüyordu. Ancak daha 2020’li yıllara varmadan iktidar partisi ve muhalifleri tarafından elbirliğiyle yeniden gündemden düşürülen bu tartışmalar, geriye siyasi anlamda boş vaatler ve Dersim 1937-38 konulu önemli bir literatür bıraktı sadece…
Bence tüm bu çalışmalar arasında en çarpıcı olanlar, bellek çalışmaları bağlamında tanıklıklara veya kuşaklar arası aktırma dayalı olarak Dersimlilerin kendi seslerini yansıtan mülakatlar oldu. Özellikle 2010 yılında başlatılan “Dersim 1937- 38 Sözlü Tarih Projesi” kapsamında gerçekleştirilen mülakatlar geleceğe çok önemli bir kaynak bırakırken, bu arada kişi ve kurumlar tarafından gerçekleştirilen birçok sözlü tarih çalışması da kitaplarda, süreli yayınlarda veya internette yazılı veya görsel-işitsel olarak kamuoyuyla paylaşıldı.
Bu çarpıcı mülakat çalışmalarından biri olan ve 2010 yılında İletişim Yayınları tarafından Dağların Kayıp Anahtarı başlığıyla yayımlanan Cemal Taş’ın ilk mülakat derlemesi, bu alanda en çok başvurulan kaynak olarak literatürdeki müstesna yerini aldı. Taş’ın Dersim 1937-38 konulu çalışmalarının en özgün yanı sosyolojisi, coğrafyası, tarihi ve kültürüyle bölgeyi ve toplumu çok iyi bilen, “içeri”nin bilgisine had safhada haiz bir “yerel araştırmacı” olarak çalışmalarını ve mülakatlarını on yıllardır sebatla yapmaya devam etmesidir. Dersim tarihi, kültürü veya coğrafyası hakkında çalışmak isteyenlerin yerelde temas kurması elzem bir “saha uzmanı” konumunda olan ve konu Dersim olduğunda hiçbir yardımı esirgemeyen Cemal Taş, hayatını büyük oranda Tertele araştırmalarına adamıştır.
***
Bir abi ve dost olarak gördüğüm, uzun yıllardır ilgi ve hayranlıkla sebatkâr çalışmalarını izlediğim Cemal Taş ile 2018- 19 eğitim öğretim yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi çatısı altında gerçekleştirdiğimiz bir proje vesilesiyle bir araya gelmemiz, bizi aynı zamanda meslektaş yaptı; kısa zaman sonra Dersim 1937-38 konulu uzun soluklu bir ortak projeye başlamamızı sağladı. Bu alanda, bugüne kadar olgusal bilgiden ziyade analize dayalı makro tarih çalışmalarının oluşturduğu kısıtlı literatüre, günümüzde artık katliam yerleri odaklı örnek vaka çalışmalarına dayalı detaylı envanter çalışmalarıyla katkı sunmanın gerekli olduğunu düşünerek bu minvaldeki çalışmalara başladık ve dört yıldır devam etmekteyiz. Nihai ürünü (ansiklopedi, kronoloji, mülakatlar, videolar ve haritalandırma çalışmalarını içeren) bir internet sitesi olacak olan bu proje çalışması sırasında yakından gözlemlediğim fedakârlık ve adanmışlık, Cemal Taş’ın çalışmalarına saygımı bir kat daha artırdı.
Cemal Taş’ın 1990’ların başından itibaren aralıksız olarak gerçekleştirdiği mülakatlardan oluşan yüzlerce ses ve video kayıtlarından yola çıkarak hazırladığı kitaplar, unut(tur)ulan Tertele hakkındaki en değerli kaynaklar niteliğindedir. Bu mülakatlardan yeni bir seçkiyi yine İletişim Yayınları aracılığıyla bu kitapta toplayarak 14 yıl sonra kamuoyuyla paylaşan Taş’ın yeni kitabının hazırlık sürecinde yaşadığı zorluklara ve aylarca süren titiz çalışmalarına yakından tanıklık ettim.
Bu çalışmaya alınan her bir mülakat Dersim ’38’e ayna tutacak şekilde detaylı bir incelemeye tâbi tutularak kitaba dahil edildi. Bu çalışmanın önceki kitaptan çok önemli bir farkıysa kitabın ikinci bölümünde yer verilen “dışarıdan” seslerdir, yani devlet görevi nedeniyle o dönem Dersim’de bulunmuş olanların tanıklıklarıdır. Böylece ulaşılması neredeyse olanaksız olan bir kaynak seti, bu kitap sayesinde okuyucuyla paylaşılıyor.
Asla vazgeçilmemesi gereken yüzleşme, hesaplaşma ve iyileştirici adalet mücadelesine önemli bir katkı sunacak olan kitaptaki tanıklıklar, aradan onca zaman geçtikten sonra bile mikro düzeyde çok az bilinen, yakın zamanda gerçekleşmiş bir soykırımdan inanılmaz çarpıcı anlatılar içeriyor.
Dersim toplumu ve kültürü hakkında detayların da bulunabileceği bu anlatıların bize gösterdiği önemli bir gerçeklik de soykırım denilen insanlık suçunun (1938 sonrası sürgünde veya dağlarda yaşanan yılları da kapsayan) uzun bir süreç olduğudur.
Tertele’nin Dersimliler için yarattığı travma bugün hâlâ bütün derinliği ve karmaşıklığıyla devam ederken, bunun aynı zamanda fail konumunda olanların yakınları da dahil olmak üzere, toplumun tamamı üzerinde açık-gizli etkilerinin olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bu etkileri azaltmanın/aşmanın yolu da bu ve benzeri çalışmalarla hakiki bir yüzleşmeye kapı aralamak.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Tarih
- Kitap Adı“Hey Allah'ın Zalımları” Dersim 1938 Anlatıları
- Sayfa Sayısı310
- YazarCemal Taş
- ISBN9789750536861
- Boyutlar, Kapak13 x 19.5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024