Drive, sizi düşünmeye ve harekete geçmeye teşvik eden nadir kitaplardan. Yazar, ortaya koyduğu güçlü ve bilimsel savlarla motivasyon olgusunu yeniden düşünmemizi sağlarken, bize hayatımızı değiştirmek için ihtiyaç duyacağımız araçları da sağlıyor.” Dr. Mehmet Öz
Johnny Bunko’nun Maceraları ve Aklın Yeni Sınırları kitaplarının yazarı Daniel H. Pink, bizi gerçekte nelerin motive ettiğine dair, bildik tüm klişeleri kıran bir kitapla karşımızda. Pink, klişeleri kırmakla kalmıyor, bu yeni bilgilerle daha verimli çalışmanın, daha iyi yaşamanın yollarını da gösteriyor.
Birçoğumuz, kendimizi ve başkalarını motive etmenin en iyi yolunun para gibi harici ödüller olduğunu düşünür, ödül-ceza sisteminin etkinliğine inanırız. Daniel H. Pink, kışkırtıcı ve ikna edici yeni kitabında bunun bir yanılgı olduğunu söylüyor.
Pink, insan motivasyonu konusunda yapılmış kırk yıllık bilimsel araştırma birikimine dayanarak yazdığı bu kitabında, bilimin bildiği ile iş dünyasının yaptığı arasındaki uçuruma dikkat çekiyor ve bunun hayatımızın her boyutunu nasıl etkilediğini irdeliyor.
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ: Harry Harlow ile Edward Deci’nin Şaşırtıcı Bulmacaları • 11
“Bilimsel bir dille ifade etmek gerekirse bu aynı çelik bir topu, hızını ölçmek amacıyla eğimli bir düzlemden aşağı yuvarlamaya benziyordu. Ama top. yuvarlanmak yerine havalanıp uçuyordu. Bu da yerçekimsel kuvvetlerin davranışlarımız üzerindeki etkilerine dair anlayışımızın yetersiz kaldığını, değişmez olarak kabul ettiğimiz yasaların birçok açığı olduğunu gösteriyordu.”
1
YENİ BİR İŞLETİM SİSTEMİ
BİRİNCİ BÖLÜM. Motivasyon 2.0’ın Yükseliş ve Çöküşü • 25 “Ancak bu yüzyılın ilk on yılı içinde teknoloji, iş ve toplumsal ilerleme anlamında son derece başarısız geçen bir dönemdir bu gördük ki bu eski, köhne işletim sistemi hiç iyi işlemiyormuş meğer. Hiç beklenmedik bir şekilde ve sık sık çöküyor bu sistem. Hatalarını bypass etmek isteyen insanları çareler üretmeye zorluyor. En kötüsü de çağdaş iş dünyasının birçok boyutu ile uyumsuz olması.”
İKİNCİ BÖLÜM. Ödül ve Ceza Sisteminin (Genelde) İşe Yaramamasının Yedi Nedeni • 45
“Bir başka ifadeyle ödüller, çok garip bir davranışsal sihir yaratabilirler: İlginç bir işi ağır, sıkıcı bir işe dönüştürebilirler. Oyunu iş haline getirebilirler.”
İKİNCİ BÖLÜM (A)….Ve İşe Yaradığı Özel Durumlar • 73
“Ödül ve ceza kavramlarına dayalı işletim sistemi ömrünü dolduralı çok oldu. İyileştirilmesi gerekiyor. Ama bu gerekçeler, sistemi bütünüyle çöpe atmamızı gerektirmiyor.”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM. Tip I ve Tip X • 85
“Bir resim, bin kelimeye değer. Ama bazen hiçbiri iki harf kadar kudretli değildir.”
2
ÜÇ FAKTÖR
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM. Özerklik • 101
“Artık belki de “yönetim” sözcüğünü lisan çöplüğüne, “buz kutusu” ve “atsız araba”nın yanına yollama zamanı geldi. Bu çağın artık daha iyi bir yönetime değil, bir özerklik devrimine ihtiyacı vardır.”
BEŞİNCİ BÖLÜM. Ustalık • 129
“Ofislerimizde ve dersliklerimizde çok fazla uyum ve çok az gayret var. Bunlardan birincisi sizi akşama çıkarır ama sizi sabaha çıkaracak olan, ikincisidir.”
ALTINCI BÖLÜM. Amaç • 153
“Bir amaç aramak, doğamızda vardır. Ne var ki bu doğa artık demografik açıdan daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte ve çok yakın bir tarihe kadar hayal edilmesi neredeyse imkansız olan bir ölçekte deşifre olmakta. Sonuçlar, işimize gücümüze bir hareketlilik getirebilir ve dünyamızı yeniden yaralabilir.”
3
TİP I TAKIM ÇANTASI
Bireyler için Tip I: Motivasyonunuzu Uyandıracak Dokuz Strateji 177 Kurumlar için Tip 1: Şirketinizi. Ofisinizi veya Grubunuzu
Geliştirmenin Dokuz Yolu • 187
Ücret Bilimi: Insanlara Tip I Tarzında Ücret Ödemek. 195 Ebeveynler ve Eğitimciler İçin Tip I: Çocuklarımıza Yardım Etmenin Dokuz Yöntemi • 199
Tip I Okuma Listesi: On Beş Temel Kitap 211
Gurulara Kulak Verin: Konuyu Özümsemiş Altı İş Dünyası Filozofu 221 Tip I Egzersiz Planı: Egzersiz Yapmak Konusunda Motive Olmak ve Motive Kalmak İçin Dört İpucu • 227
Drive: Özet • 229
Drive: Sözlük • 235
Drive Tartışma Rehberi: Düşünmenizi ve Konuşmanızı Sağlayacak Yirmi Sohbet Konusu • 239
Teşekkürler. 245
Notlar • 247
GİRİŞ
Harry Harlow ile Edward Deci’nin Şaşırtıcı Bulmacaları
Geçen asrın ortalarında, iki genç bilim adamı, dünyayı değiştirmesi gereken bir deney yaptı. Ama değişen hiçbir şey olmadı.
Harry F. Harlow, Wisconsin Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapıyordu. 1940’larda primat davranışlarını inceleyen ilk laboratuvarlardan birini kurmuştu. 1949 yılında bir gün Harlow ve iki meslektaşı, sekiz rhesus cinsi maymunu, öğrenme konulu iki haftalık bir deney için bir araya getirdi. Araştırmacılar, resimdekine benzer basit bir mekanik bulmaca hazırladı. Bulmacayı çözmek için üç şartı yerine getirmek gerekiyordu. Öncelikle dikey olarak gömülü iğneyi dışarı çekmek, kancayı açmak ve son olarak menteşeli kapağı kaldırmak gerekiyordu. Sizin için, benim için çok kolay olan bu işlem, altı-yedi kiloluk bir laboratuvar maymunu için ise çok zordu.
Araştırmacılar, maymunların nasıl tepkiler vereceklerini gözlemlemek ve onları iki haftanın sonunda girecekleri sorun çözme testlerine hazırlamak için bu mekanizmaları kafeslere koydular. Fakat neredeyse koyar koymaz çok tuhaf bir şey oldu. Harici bir zorlama ve araştırmacılardan herhangi bir komut gelmemiş olmasına rağmen maymunlar büyük bir dikkat, konsantrasyon ve keyifle bulmacalarla oynamaya koyuldular. Çok geçmeden, mekanizmanın nasıl çalıştığını keşfetmeye başladılar. Deneyin on üçüncü ve on dördüncü günlerinde Harlow, maymunları teste tabi tutuncaya kadar geçen sürede maymunlar ciddi bir ilerleme kaydetmişlerdi. Bulmaca mekanizmalarını sık sık çözüyor, üstelik bunu gayet de hızlı bir şekilde yapıyorlardı. Çözme girişimlerinin üçte ikisinde altmış saniyeden kısa sürede çözüme ulaşıyorlardı.
Bu durum biraz garipti açıkçası. Kimse maymunlara iğneyi çıkarmayı, kancayı ve kapağı açmayı öğretmemişti. Başardıklarında kimse onlara ödül olarak yiyecek vermemiş, başlarını okşamamış, hatta alkışlamamıştı. Ve bu durum, primatlara -ve ayrıca daha az tüylü, daha büyük beyinli, “insan” olarak adlan-dırılan primatlaradair genel kabul görmüş davranış kalıplarına ters düşüyordu.
Bilim adamları o sıralarda davranışlarda iki ana güdünün belirleyici olduğunu biliyordu. Insanlar ve hayvanlar açlıklarını gidermek için yemek yiyor, susuzluklarını gidermek için su içiyor, şehvani güdülerini tatmin etmek için ürüyorlardı. Fakat laboratuvarda yaşanan durum böyle bir şey değildi. Harlow, “çözüm, onlara ne yiyecek, ne içecek ne de cinsel tatmin sağlıyordu” diye yazacaktı.’
Ama geri kalan diğer güdü de maymunların bu garip davranışını izah edemiyordu. Biyolojik motivasyonlar içeriden gelirken, diğer güdü dışarıdan geliyordu. Belli şekillerde davranıldığında ortamdan gelen ödül ve cezalardı söz konusu güdü. O tür harici güçlere kayıtsız kalmayan biz insanlar için gayet geçerli bir husustu bu. Maaşımızı artıracağınızı vaat ederseniz daha gayretli çalışırız. Bir sınavdan yüz puan almamız gerekirse dersimize daha çok çalışırız. Geç kalmamız veya bir formu eksik ya da hatalı doldurmamız durumunda ücretimizi kesmekle bizi tehdit ederseniz zamanında gelir ve her kutucuğu işaretleriz. Gelgelelim maymunların durumunda bu önermeler geçerli değildi. Harlow’un da yazdığı ve muhtemelen kafasını düşünceli bir şekilde kaşıyarak yüksek sesle dillendirmiş olabileceği gibi “Herhangi özel veya harici bir dürtü olmadan edinilen bilgi ve gösterilen ehil performans dolayısıyla bu araştırmada gözlemlenen davranış şekli, motivasyon kuramına ilişkin olarak bazı ilginç soruların ortaya çıkmasına neden olmuştur.”
Peki bunun açıklaması neydi?
Harlow, bu soruyu cevaplamak için yeni bir kuram önerdi. Kuram, üçüncü bir güdü ortaya koyuyordu. Harlow, “Görevin icrası içsel bir ödül sağladı” diyordu. Maymunlar, sırf bulmaca
çözmekten haz aldıkları için çözmüşlerdi. Sevmişlerdi bulmaca çözmeyi. Görevin verdiği keyif, kendi ödülünü de yaratmış oluyordu böylece.
Bu kavram radikal olarak değerlendirilebilir. Ama daha sonra olanlar, kafa karışıklığını ve tartışmaları daha da derinleştirecekti. Harlow’un koyduğu adla “içsel motivasyon” belki de gerçekti. Ama diğer iki güdünün altında yer alıyordu. Maymunlara ödül, mesela pirinç verilseydi, bulmacaları çözmede daha yüksek bir performans göstereceklerine şüphe yoktu. Ancak Harlow bu yaklaşımı sınadığında maymunların daha fazla hata yaptıklarını, bulmacaları çözme girişimlerinin sayısal anlamda azaldığını saptadı. Harlow, “Mevcut deneye yiyecek unsurunun sokulması, performans düşüklüğüne yol açmıştır ki bu duruma literatürde rastlanmamaktadır” diye yazacaktı.
Çok garip bir durum vardı ortada. Bilimsel bir dille ifade etmek gerekirse bu aynı, çelik bir topu, hızını ölçmek amacıyla eğimli bir düzlemden aşağı yuvarlamaya benziyordu. Ama top, yuvarlanmak yerine havalanıp uçuyordu. Bu da yerçekimsel kuvvetlerin davranışlarımız üzerindeki etkilerine dair anlayışımızın yetersiz kaldığını, değişmez olarak kabul ettiğimiz yasaların birçok açığı olduğunu gösteriyordu. Harlow, maymunların bulmacaları tamamlama konusunda sergiledikleri “güç ve sebat”a özellikle dikkat çektikten sonra şöyle devam etti:
Görünen o ki… bu güdü diğer güdüler kadar temel ve güçlü olabilir. Dahası, öğrenme sürecini pekiştirmekte en az aynı oranda etkili olduğuna da inanmak için sebebimiz bulunmakta.2
Ancak o sıralarda bilim çevreleri, hakim olan ilk iki güdüden başkasını görecek durumda değildi. Dolayısıyla Harlow, alarm zilini çalmıştı elde ettiği araştırma sonucuyla. Bilim adamlarına “kuramsal çöplüğümüzün büyük kısmının kapısına zincir vurmak” gerektiğini anlatıyor, insan davranışının daha taze, daha doğru izahlarını bulmanın şart olduğunu savunuyordu.’ Neyi neden yaptığımıza dair açıklamaların yetersiz ve eksik olduğu konusunda da uyarıda bulunuyordu. İnsan davranışlarını gerçek anlamda kavramak için bu üçüncü güdüyü de hesaba katmak gerektiğine inanıyordu.
Sonra bu fikri neredeyse bütünüyle rafa kaldırdı.
Yerleşik düşünceyle savaşmak ve motivasyona dair daha kapsayıcı bir görüş ileri sürmektense Harlow bu tartışma yaratan araştırmalarına son vermeyi tercih ederek sevginin bilimsel boyutlarına yoğunlaşmayı yeğledi ve bu araştırmalarıyla tanındı.” Üçüncü güdüyle ilgili ortaya attığı görüş, psikoloji literatürünün duvarlarına çarpıp geri dönmekle birlikte davranış biliminin ve özümüze yönelik kavrayışımızın sınırları içinde kalmaya devam etti. Harlow’un Wisconsin’deki bir laboratuvarın masasına kışkırtıcı bir şekilde bırakıp gittiği konuyu bir başka bilim adamının ele alması için yirmi yıl geçmesi gerekecekti.
1969 yılının yazında Edward Deci, Carnegie Mellon Üniversitesi’nin psikoloji bölümünün son sınıfında okuyordu. Bir bitirme tezi konusu bulması gerekiyordu. Daha öncesinde Wharton’dan MBA bursu kazanmıştı. Motivasyon konusu ilgisini çekiyordu çekmesine ama akademisyenlerin ve işadamlanının konuyu yanlış anlamasından çekiniyordu. Fakat sonunda Harlow’un izinden gitmeye karar vererek bir bulmaca yardımıyla konuyu araştırmaya koyuldu.
Deci, Soma bulmaca küpü olarak bilinen, o sıralarda Parker Brothers firmasınca satılan ve YouTube sayesinde bugün bile bir kült olma özelliğini korumayı başarmış bir tür oyuncağı seçti.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Kişisel Gelişim
- Kitap AdıDrive - Nasıl Motive Oluruz? Nasıl Motive Ederiz?
- Sayfa Sayısı256
- YazarDaniel H. Pink
- ISBN9786055755614
- Boyutlar, Kapak14,5x21,5, Karton Kapak
- YayıneviMediaCat / 2024