Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Rüyaların Üçüncü Reich’ı
Rüyaların Üçüncü Reich’ı

Rüyaların Üçüncü Reich’ı

Charlotte Beradt

“Totaliter rejimler takipçileri olmadan ayakta kalamaz. Beradt’ın kitabı, insanların nasıl birer yandaşa dönüştüğünü ortaya koyar. Nasıl eğilip büküldüklerini, içsel dirençlerinin nasıl kırıldığını gözler önüne…

“Totaliter rejimler takipçileri olmadan ayakta kalamaz. Beradt’ın kitabı, insanların nasıl birer yandaşa dönüştüğünü ortaya koyar. Nasıl eğilip büküldüklerini, içsel dirençlerinin nasıl kırıldığını gözler önüne serer. Rüyaların Üçüncü Reich’ı aynı zamanda mutlak tahakkümün teorisidir.”
Barbara Hahn

Charlotte Beradt, bu olağanüstü vurucu kitabında, terzisinden, komşusundan, teyzesinden, sütçüsünden, arkadaşlarından dinlediği, Nazi döneminde gördükleri rüyaları aktarıyor ve içgörüyle yorumluyor. Rüyalardaki keskin imgeler üzerinden, bu baskıcı totaliter rejimin insanları nasıl bir ruhsal yabancılaşmaya, köksüzleşmeye, izolasyona, kimliksizleşmeye ittiğini gösteriyor. Edebi bir tatla, ürpertili hikâyeler gibi de okunabilecek bu metinler, faşizmin bilinçdışındaki aynası gibidir. Alabildiğine politik bir “rüya tabiri” kitabı… Yayımlandığı 1962’den beri faşizm incelemeleri literatüründe saygın bir yer edinen Rüyaların Üçüncü Reich’ı, bugün her zamankinden daha güncel sayılıyor.

BİRİNCİ BÖLÜM
Rüyaların Üçüncü Reich’ı:
Ortaya Çıkış Hikâyesi

Rüyada, geceleyin görümde, insanları derin bir uyku bastırdığında, yataklarında uyuklarlarken, onların kulaklarını açar, korkutur ve tevbih eder.

– Eyüp Kitabı

Almanya’da hâlâ bir özel hayatı olan tek kişi, uykusundaki kişidir.
– Robert Ley, NSDAP Teşkilat Başkanı

Orta ölçekli bir fabrikanın sahibi altmış yaşlarındaki Herr S., Hitler’in iktidara gelmesinden üç gün sonra, fiziksel olarak kimse ona elini bile sürmediği halde paramparça olduğu bir rüya görür. Sonraki yıllarda siyaset bilimciler, sosyologlar ve tıp uzmanlarının totaliter rejimin doğası ve insana etkisine ilişkin ortaya koyacakları çıkarımları, Herr S. gördüğü o kısacık rüyada, uyanıkken yapabileceğinden çok daha net ve ustalıklı bir biçimde betimler. Herr S. rüyasında şunları görmüştür:

Goebbels fabrikama geliyor. Tüm işçileri yüzleri birbirlerine dönük olacak şekilde sağlı sollu iki sıra halinde diziyor. Ben de ortalarında durup Nazi selamı vermek üzere kolumu kaldırmak zorundayım. Kolumu milim milim yukarı kaldırmam tam yarım saatimi alıyor. Goebbels verdiğim mücadeleyi bir tiyatro oyununu izlermiş gibi izliyor; ama yüzünde ne bir onaylama ne de bir tenkit ifadesi var. Kolumu nihayet havaya kaldırmayı başardığımda ise ağzından sadece şu üç kelime dökülüyor: “Sizin selamınızı istemiyorum.” Sonra arkasını dönüp kapıya doğru yürüyor. Orada, kendi fabrikamda, işçilerimin gözü önünde, kolumu yukarı kaldırmış bir halde rezil oluyorum. Goebbels topallayarak dışarı çıkarken, biri diğerinden daha kısa olan ayağına bakıp yere yığılmaktan son anda kurtuluyorum. Uyanıncaya kadar orada o halde bekliyorum.

Herr S., dik başlı, kendine güvenen, belki biraz da müstebit bir adamdı. Yirmi küsur yıldır kendisi gibi Sosyal Demokrat Parti üyesi olan arkadaşlarını istihdam ettiği fabrikası, onun her şeyiydi. Rüyasında yaşadığı deneyim, 1933 yılında bu rüyayı gördükten birkaç hafta sonra bana anlattığında hemencecik tanımlayıverdiğim haliyle, “psikolojik bir işkence” idi. Ne var ki bugün daha geniş bir bakış açısıyla geriye dönüp baktığımızda, bu net ve olağanüstü derecede keskin imgeler üzerinden, totaliter rejimin bireyler üzerinde kurduğu baskının yol açtığı yabancılaşma, köksüzleşme, izolasyon, kimliksizleşme ve hayatın olağan akışında meydana gelen süreksizliği gayet iyi görebiliyoruz (bugün bu saydığımız kavramlar, bir yandan gündelik dilde artık tümüyle sıradanlaşmış, öte yandan ziyadesiyle mitleştirilmiştir).

Herr S. rüyasında, kendini özdeşleştirdiği fabrikasında küçük düşürülüp itibarsızlaştırılır; üstelik bu olay, bir yandan onun ezelden beridir benimsemiş olduğu siyasi inanışları temsil eden, bir yandan da onu babacan bir figür olarak gören işçilerinin gözü önünde yaşanır. Dahası Herr S.’nin hayata karşı duruşunu belirleyen en mühim şey, insanların gözündeki itibarıdır. Yaşadığı olay onu, kendi kurduğu temellerden yoksun bırakır, kimlik duygusunu yok eder ve süreklilik hissini zedeler. Salt hayatın gerçeklerine değil, artık özgünlüğünü yitirmiş olan kendi şahsiyetine de yabancılaşır. Bu adamın rüyasında canlandırdığı psiko-politik olgular, doğrudan hayatın içinden alınmıştır; gerçek bir siyasi gelişme olan Hitler’in iktidara geliş sürecinde yaşadığı birkaç günü tasvir eder. Rüyası o kadar gerçeğe uygundur ki her iki yabancılaşma türünü bünyesinde barındırır: çoğu kez birbiriyle eş tutulan veya karıştırılan, kişinin kendi çevresine ve kendi benliğine yabancılaşması.

Herr S. gördüğü rüyadan net bir sonuç çıkarır: Kendinden bekleneni yapmaya çalışırken yaşadığı aleni aşağılanma, totaliter düzene, siyasi oyuna, devletin tebaasının iradesini kırmak için özel olarak tasarladığı soğuk ve alaycı imtihana bir nevi kabul töreninden ibarettir. Fabrikatörün onursuzca gözden düşüşü aynı anda hem amaçsız hem hepten anlamsız olduğundan, gördüğü bu rüya, totaliter rejimin itaatkâr tebaasını nasıl ürettiğine ilişkin kusursuz bir mesel ortaya koyar. Sonunda kolunu aşağı indiremeyecek kadar güçsüzleştiği ve yalnızca Goebbels’in biri diğerinden daha kısa olan ayağına mesnetsiz bir intikam duygusuyla bakarak ayakta durabildiği o anda egosu, kurulan yeni düzene yol açmak zorunda kalan köhne bir bina gibi, en modern araçlar kullanılarak sistematik bir biçimde yıkılmış olur. Başına gelenler ne denli üzücü de olsa, burada yaşanan şey ne bir trajedidir ne de fars öğelerinden yoksundur. Nitekim bu rüya bireysel yazgıyla ilgili bir meseleden ziyade, Herr S.’nin geçirmek zorunda kaldığı dönüşüm sürecine ilişkin tipik bir olay olarak görülmelidir. Fabrikatör burada bırakın kahramanlığını, insanlığını bile yitirmiştir.

Gördüğü rüya, fabrikatörün yakasını bırakmadı ve her defasında daha başka aşağılayıcı ayrıntılarla kendini yineleyip durdu. “Kolumu kaldırmak için öyle büyük bir çaba sarf ediyordum ki yüzümden gözyaşları gibi ter akıyordu; bu halimle, sanki Goebbels’in karşısında ağlıyormuş gibi görünüyordum.” Başka bir seferinde: “Teselli verirler umuduyla işçilerime bakıyordum, ne var ki yüzlerinde ne kınayıcı ne küçümseyici, salt bomboş bir ifade oluyordu.” Bir seferinde de rüyasındaki görüntü rahatsız edici biçimde net ve enikonu kitabiydi: Yarım saat boyunca kolunu kaldırmaya çalışırken omurgası kırılıyordu. Gördüğü bu rüya neticesinde Herr S.’nin düşkün bir adama dönüştüğü yahut tam tersi, halihazırda öyle bir adam olduğu için bu rüyayı gördüğü gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır. İçinde yaşadığı siyasi koşullar kendisine ıstırap verse de, özgür ve nispeten cesur bir adam olarak kalmış ve uzunca bir süre fabrikasında herhangi bir sorunla karşılaşmadan çalışmıştı. Ne var ki gördüğü rüya fabrikatör üzerinde derin bir etki, kendi tabiriyle, bir “yara izi” bırakmıştı. Sık sık tekrar eden bu rüya, saplantılı ruh halini tanımlayan patolojik dünyaya bir geri çekilmeden ziyade, adamın etrafında gelişen baskı atmosferinin bir göstergesi olarak okunmalıdır. Rüyanın sahibi sadece sezgisel olarak farkında olsa da, bu baskının doğası ve etkileri mantıksal bir biçimde gözler önüne seriliyordu. Siyasetten bahsettiğimiz bir sohbet esnasında bana rüyasını anlatırken gözle görülür şekilde hüzünlenmiş, yüzü kızarmış ve sesi titremeye başlamıştı. 1933 yılında Almanya’yı terk ettikten sonra aylar boyu bu tür rüyalar görmeye devam eden Paul Tillich de bunların insanda bıraktığı etkilerin ayırdındaydı ve şöyle diyordu: “Varoluşumuzun tamamen değiştiği hissiyatıyla uyanıyordum.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Politika
  • Kitap AdıRüyaların Üçüncü Reich'ı
  • Sayfa Sayısı148
  • YazarCharlotte Beradt
  • ISBN9789750536786
  • Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
  • YayıneviSel Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur