Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Icebreaker
Icebreaker

Icebreaker

Hannah Grace

Hayatını bütünüyle planlamıştı, ta ki o gelene kadar… Anastasia Allen’ın küçüklüğünden beri tek hayali, Amerika Birleşik Devletleri olimpiyat takımına girmekti. Kaliforniya Üniversitesi, Maple Hills’ten…

Hayatını bütünüyle planlamıştı, ta ki o gelene kadar…

Anastasia Allen’ın küçüklüğünden beri tek hayali, Amerika Birleşik Devletleri olimpiyat takımına girmekti.

Kaliforniya Üniversitesi, Maple Hills’ten tam burs aldığında ve rekabetçi artistik patinaj takımına çiftler kategorisinde seçildiğinde her şey planlarına uygun gidiyordu.

Önüne hiçbir engel çıkamazdı; ajandasındaki bütün planlarını altüst eden hokey takımı ve Kaptan Nate Hawkins bile.

Nate, okuldaki son senesinde kaptan olarak görevini yerine getirip takımının buzda başarılı olmasına odaklanmak istiyordu. Ama üniversitenin iki buz pistinden birinde hokey takımı yüzünden ufak bir aksilik yaşanmıştı. Bu yüzden ona katlanamadığı açıkça belli olan Anastasia da dâhil olmak üzere artistik patinaj takımıyla aynı pisti paylaşmak zorunda kaldığında, görevine odaklanmak çok da kolay olmayacaktı.

Diğer yandan, Anastasia’nın partnerinin başına gelen talihsiz bir olay sonucu turnuvaya hazırlanmak için tek şansı kalmıştı: Hiç hoşlanmadığı ve köşe bucak kaçtığı Nate Hawkins.

Buz pistinde kıvılcımlar havada uçuşurken Anastasia’nın hedeflerini başarmak dışında hiçbir endişesi yoktu. Çünkü bir ilişki istemediği gibi bir hokey oyuncusuna da asla âşık olamazdı. Öyle değil mi?

BİRİNCİ BÖLÜM

Anastasia

“Yeniden, Anastasia!”

Yeniden ve Anastasia kelimelerini bir kez daha aynı cümlede duyarsam gerçekten sabrım taşacaktı. Zaten sabah, cehennemin en derinlerinden gelmiş gibi hissettiğim akşamdan kalma bir hâlde uyandığımdan cinlerim tepemdeydi, bu yüzden ihtiyacım olan son şey Koç Aubrey Brady’nin bana daha çok acı çektirmesiydi.

Sınırlarımı zorlamayı kendine görev edindiği her antrenmanda yaptığım gibi yine sinirimi bastırmaya çalıştım. Onu bu kadar başarılı bir koç yapan şeyin bu işe olan bağlılığı olduğunu düşünerek buz patenlerimi ona fırlatmanın sadece hayallerimde kalması gereken bir şey olduğuna karar verdim.

Yanından rüzgâr gibi geçtiğim sırada, “Baştan savma yapıyorsun, Stas!” diye bağırdı. “Baştan savma yapılan işler sana madalya kazandırmaz!”

Patenlerimi ona fırlatmakla ilgili ne demiştim ben?

Aaron pis pis sırtarak, “Hadi ama. Anastasia. Bir kez olsun çabala.” diye bağırdı. Ben ona buz gibi bir bakış atınca da dilini çıkardı.

Aaron Carlisle, Kaliforniya Üniversitesi, Maple Hills’in erkeklerde en iyi artistik patinajcısıydı. Bana UCMH’de’ pozisyon teklif edilirken partnerim aynı teklifi almayınca Aaron’la partner olmuştuk. Üç yıldır birlikte kayıyorduk ve üç yıldır resmen kıçımız tekmeleniyordu.

Aubrey’nin Sovyet casusu olduğuna dair bir teorim vardı. Kanıtım yoktu, teorim de öyle üzerine uzun uzadıya düşündüğüm bir şey değildi. Aslında hiç düşünmemiştim. Ama omurgamı dikleştirmem ya da çenemi kaldırmam için bağırdığı bazı zamanlarda hafif de olsa Rus aksanı duyduğuma yemin edebilirdim. Bu da Philipsburg, Montana’dan gelen bir kadın için tuhaf bir durumdu tabii.

Yoldaş Brady. kariyerinin zirvesinde olduğu dönemde gerçek bir artistik patinaj yıldızıydı. Şimdi bile hareketleri öylesine narin ve kontrollüydü ki böylesine güçlü bir şekilde bağırabileceğine insanın inanası gelmiyordu.

Hafiften aklaşmaya başlayan saçlarını her zaman sıkı bir topuz yaparak çıkık elmacık kemiklerini daha çok ortaya çı karırdı ve üzerine de Aaron’in tüm sırlarını sakladığı şeklinde şakalar yaptığı meşhur siyah suni kürk paltosunu giyerdi.

Dedikodulara göre partneri Wyatt’la Olimpiyatlar’a gitmesi gerekiyordu. Ancak kaldırma hareketlerini öyle sıklıkla tekrar etmişlerdi ki en sonunda Aubrey altın madalya yerine kucağına bir bebek almıştı.

Bu yüzden yirmi beş yıl önce koçluk yapmaya başladığından beri aksiliği üstündeydi.

Arka planda Clair de Lune sona ererken Aaron’la dansımızı burun buruna, nefes almaya çalışırken göğüslerimiz birbirine çarpar bir hâlde tamamladık. Sonunda tek bir alkış sesi duyduğumuzda ayrılıp şüphesiz bir sonraki baş ağrımın kaynağı olacak şeye doğru kayarak ilerledik.

Yeşil gözlerini kısıp bakışlarını bana diktiğinde daha durmamıştım bile. “Lutz atlayışlarını ne zaman yapacaksin? Yapmayacaksan uzun programından çıkarmamız gerek.”

Brady’nin yanı sıra başımda bir de dörtlü Lutz atlayışı yapmak ve kıçımın üstüne oturmamaya çalışmak gibi bir bela vardı. Tanrı biliyor ya, uzun zamandır bunu yapmaya çalışıyor ama hiçbir zaman tam olarak kıvıramıyordum. Aaron mükemmel bir şekilde yapıyordu ve zaten en başta bunu koreografimize koymak istememin sebebi de buydu.

Gurur aptalca bir şeydi. Bir hata yaptığında yüzünü taş gibi buza çarpma riski taşıdığından artistik patinajda gurur daha da apralca bir şey hâline geliyordu. Ne zaman hareketi çıkarmamız önerilse Aaron’un yüzünde beliren can sıkıcı, sahte hayal kırıklığını görmektense yüzüstü düşmeyi yeğlerdim doğrusu.

“Yakında, Koç,” dedim, mümkün olduğunca inandırıcı sahte bir heyecanla. “Belli bir ilerleme kaydettim; henüz mükemmelleştiremedim ama üzerinde çalışmaya devam ediyorum.”

Bu minik, zararsız bir yalandı. Belli bir ilerleme kaydetmiştim. Ama söylemeyi tercih etmediğim şey o ilerlemeyi bana yardımcı olacak ekipmanlarla sağladığımdı.

“Epey ilerleme kaydetti,” diye yalan söyledi Aaron da, bir kolunu omzuma atarak. “Az bir zaman kaldı, AB.”

Aaron’in bu konuda yanımda olması ve KGB Aubrey’ye karşı birleşik bir cephe oluşturmamız çok hoştu. Ama birebirde bana asıl söylediği şey o atlayışları ancak doping alırsam ve ergenlikten önceki vücudumu geri kazanmak için bir zaman makinesi icat edebilirsem başarabileceğimdi.

Aubrey tam olarak duyamadığımız bir şeyler mırıldandıktan sonra ikimizi de kaba bir el hareketiyle uzaklaştırdı.

“Sizinle yarın yeniden görüşeceğiz ve ikiniz birden akşamdan kalma olmazsanız çok sevinirim. Ayrıca antrenmanlardan önce saçma sapan fast food yemenin sizi Olimpik takıma sokmayacağından da eminim. Anlaşıldı mı?”

Lanet olsun. “Evet, Koç,” dedik ikimiz de uyum içinde. Kadınlar soyunma odasından nihayet çıkabildiğimde Aaron lobide durmuş telefonuyla oynayarak beni bekliyordu. “Anlayacağını söylemiştim sana,” diye inledim ve yanına varır varmaz çantamı midesine doğru savurdum. “Ben bir şey yemedim bile!”

Darbenin etkisiyle homurdandı ve çantayı ellerimin arasından çekip kendi omzuna asti. “Kadında tazı burnu var sanki.”

Hayattaki birçok şey gibi buz pateni de erkekler için çok daha kolaydı çünkü erkek olunca günde iki posta havada döndürülüp buz pistinin diğer köşesine fırlatılmıyordunuz.

Birinci sınıf öğrencilerinin çoğu gibi ben de ilk yılımda farkına varmadan kilo almıştım. Gerçi iki üç kiloydu ama yine de Aaron kaldıramayacağı kadar ağırlaştığımı söyleyince hızlıca kilo vermem gerekmişti.

Beslenme düzenime saplantı derecesinde sadık kalıyor. arada bir de motivasyon sağlayacak küçük kaçamaklar yapıyordum. En yakın arkadaşımın bir önceki gece yapılan yirmi birinci doğum günü partisi, kendime biraz izin vermek için mükemmel fırsattı; bu Brady’ye akşamdan kalma hâlimle meydan okumam anlamına gelse bile.

Aaron’ın, zampara ama aynı zamanda çok zengin babasının aldığı son suçluluk hediyesi Mercedes G-Wagonina atladık ve eve gitmek için yola koyulduk. Birinci sınıfın sonunda Aaron’la yanımıza en yakın arkadaşım Lola’yı da alarak birlikte yaşamanın iyi bir fikir olacağına karar vermiştik. Benzer ders programlarımız oluyordu ve hayatlarımız tamamen buz pateni etrafında döndüğünden böylesi daha mantıklıydı.

Aaron, Maple Caddesi’ne döndü ve çantamın içinde en değerli varlığımı ararken bana bir bakış attı.

“Ajandanda bu akşamki planının için ne yazıyor?”

Gözlerimi devirirken alaycı ses tonunu duymazdan geldim. “Sevişecekmişim.”

“Iyh.” deyip yüzünü ekşitirken burnunun ucu da kırışmişti. “Zaten ne zaman uyuyup ne zaman yemek yiyeceğini planlaman yeterince berbat, bir de seks yapmayı planlaman gerekiyor mu gerçekten?”

Ne zaman uyuyup ne zaman yemek yiyeceğimi planlamam hakkında yalan söylemiyordu. Güvenilir ajandamın da yardımıyla hayatımın her bir dakikasını titizlikle planlıyordum ve bu durum arkadaşlarıma hem komik hem de saçma geliyordu. Tam olarak kontrol manyağı olduğum söylenemezdi belki ama kontrolü elinde tutmak isteyen bir kadın olduğum kesindi. Arada kesinlikle fark vardı.

Omuzlarımı silkerken en azından onun aksine birileriyle sevişebildiğimi söyleme dürtüsünü bastırdım. “Ryan da benim gibi meşgul biri, basketbol sezonu başlamadan önce onu mümkün olduğunca çok görmek istiyorum.”

Ryan Rothwell, bir doksan sekiz boyunda tam bir atletik mucizeydi. UCMH’nin oyun kurucusu ve takım kaptanı olan Ryan da spordaki başarısı konusunda en az benim kadar ciddiydi ki bu da bizi bağlanma söz konusu olmadan takılabilecek mükemmel bir çift hâline getiriyordu. Bunun yanında Ry dünyanın en tatlı adamlarından biriydi, bu yüzden ortak fayda sağladığımız anlaşmamız sayesinde yakın arkadaş da olmuştuk.

“Hâlâ onunla düşüp kalktığına inanamıyorum. Adam senin iki katın neredeyse, nasıl oluyor da altında ezilmi…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Meleklerin Kanı ~ Nalini SinghMeleklerin Kanı

    Meleklerin Kanı

    Nalini Singh

    New York Times çoksatarı yazar Nalini Singh, meleklerin vampirlere hükmettiği, kana susamış yaratıklarla dolu ama bir o kadar da baş döndürücü bir dünyanın kapılarını...

  2. Şimdi ve Daima ~ Ray BradburyŞimdi ve Daima

    Şimdi ve Daima

    Ray Bradbury

    “…Zamana dair bildiğimiz her şeyi, hatta zamanın kendisini ardımızda bıraktık.” Ray Bradbury sadece bilimkurgunun değil fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından biri....

  3. Sevilen ~ Toni MorrisonSevilen

    Sevilen

    Toni Morrison

    Kölelik cehennemine içeriden bir gözle bakan Sevilen, çocuklarıyla birlikte kölelikten kaçan bir kadının özgürlük savaşını anlatıyor. Geçmişin ağırlığını omuzlarından yıllar sonra dahi indiremeyen, onun...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur