Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kötülüğün Dokunuşu
Kötülüğün Dokunuşu

Kötülüğün Dokunuşu

Scarlett St. Clair

“BEN YAŞAMIN TANRIÇASIYIM,” DEDİ PERSEPHONE. “ÖLÜMÜN KRALİÇESİYİM.” Persephone ve Hades nişanlandı. Buna karşılık Demeter, New Greece’i felç eden bir kar fırtınası yarattı ve onlar…

“BEN YAŞAMIN TANRIÇASIYIM,” DEDİ PERSEPHONE. “ÖLÜMÜN KRALİÇESİYİM.”
Persephone ve Hades nişanlandı. Buna karşılık Demeter, New Greece’i felç eden bir kar fırtınası yarattı ve onlar nişanını bozana kadar da buna son vermeyi reddetti.
Olympos’lular araya girdiklerinde, Persephone geleceğinin bu kadim tanrıların elinde olduğunu öğrendi. Fakat tanrılar ikiye bölünmüşlerdi. Persephone’nin Hades ile evlenmesine izin verip Demeter’le savaşa mı gireceklerdi, yoksa Ölüler Tanrısı’na karşı güçlerini mi birleştireceklerdi?
Artık savaşın vaadinden başka hiçbir şey kesin değildi.

İÇERİK UYARISI

Bu kitapta intihar göndermesi ve cinsel şiddet barındıran sahneler bulunmaktadır.

Eğer siz ya da tanıdığınız biri intihar konusunda düşünüyorsa, lütfen bir uzmanla görüşün. Yaşadıklarına rağmen hayatta kalmış biri misiniz? Danışmanlık veya desteğe mi ihtiyacınız var?

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği https://cinselsiddetlemucadele.org info@cinselsiddetlemucadele.org

Lütfen sessiz kalıp acı çekmeyin. İnsanlar size önem veriyor. Arkadaşlarınız ve aileniz size önem veriyor. Ben size önem veriyorum.

BÖLÜM I

İşkencenin Dokunuşu

Sert eller kızın bacaklarını araladı ve baldırlarından yukarı doğru çıktı, dudaklar peşinden geliyordu ve hafif bir baskı teninden geçip gidiyordu. Yarı uyanık haldeki Persephone dokunuşa doğru gerindi, el ve ayak bileklerindeki bağlar tenine batıyordu. Kafası karışan Persephone, ellerini ve ayaklarını serbest bırakmak için çekiştirdi ama bağların açılmadığını fark etti. Hareket edememekte, direnmekte, mücadele etmekte kalp atışını hızlandıran ve nabzını boğazı ile başında attıran bir şeyler vardı.

“Çok güzel.” Sözler, tenine doğru söylenmiş bir fısıltıdan ibaretti. Persephone donakaldı.

O ses.

O sesi tanıyordu.

Bir zamanlar bir dosta ait olduğunu düşünmüştü. şimdiyse o kişi düşmandı.

“Pirithous.”

Adamın adını dişlerinin arasından söyledi; sesi hiddet, korku ve tiksintiyle bezeliydi. Persephone’yi takip eden ve Acropolis’ten kaçıran yarı tanrıydı.

“Şişşt.” diye fısıldadı adam. Islak ve soğuk dili, tenine değerek süründü.

Persephone’nin boğazından bir çığlık koptu. Baldırlarını birbirine bastırdı, teninde dolaşan yabancı dokunuşa karşı kıvranıyordu.

“O. hoşuna giden neleri yapıyor söyle,” diye fısıldadı. Yapışkan nefesi tanrıçanın kulağına doluyordu, eli bacaklarının arasına gittikçe yaklaşıyordu. “Ben daha iyisini yapabilirim.”

Gözleri hızla açılan Persephone, kalkıp oturdu, sert nefesler alıp veriyordu. Sanki az önce peşinde bir hayaletle Yeraltı Dünyası’nda koşturmuş gibi göğsü sızlıyordu ve nefes alıp verişi hırıltılıydı. Gözlerinin ortama uyum sağlaması, Hades’in yatağında olduğunu, ipek örtülerin terleyen tenine yapıştığını, karşılarındaki şöminede harlanan turuncu ateşi ve tam yanındaki Ölüler Tanrısının ta kendisini fark etmesi biraz zamanını aldı. Tanrının karanlık, ürkütücü enerjisi havayı doldurarak ağır ve somut hale getiriyordu.

“İyi misin?” diye sordu Hades.

Sesi net, kısıktı; Persephone’nin tüketmek istediği yatıştırıcı bir merhem gibiydi. Tanrıya baktı. Yan yatıyordu, çıplak teni ateş ışığıyla parlıyordu. Gözleri siyahı siyah ışıldıyor, kara saçları yıldızsız denizdeki dalgalar gibi çarşafın üstüne dökülüyordu. Saatler önce, adamın üstünde uzun, yavaş ve soluksuz bir yolculuğa çıktığında parmaklarını o saçların arasından geçirmişti.

Persephone yutkundu; dili şişmiş gibi hissetti.

Ne bu kabusu ilk görüşüydü ne de uyandığında Hades’i onu izlerken ilk buluşuydu.

“Uyumamışsın,” dedi Persephone.

Hades, “Hayır,” diye cevap verip yanında doğruldu, elini kaldırıp yanağını okşadı. Adamın dokunuşu Persephone’nin omurgasından aşağı doğru, tam ruhuna bir ürperti gönderdi. “Anlat bana.”

Hades konuştuğunda, sesi adeta büyüden ibaret gibiydi. Persephone’nin boğazını tıkayan kelimeleri bile bir şekilde ağzından çıkması için tatlı dille ikna eden bir büyüydü. “Yine rüyamda Pirithous’u gördüm.”

Hades’in eli, yanağından düştü ve Persephone onun yüzündeki ifadeyi tanıdı, o dipsiz gözlerinde şiddet vardı. Persephone suçluluk hissetti, tanrının kontrol etmek için çok çabaladığı bir parçasını gün yüzüne çıkarıyordu.

Pirithous, Persephone’ye olduğu kadar, Hades’e de dadanıyordu.

“Sana zarar veriyor, uykunda bile.” Hades kaşlarını çattı. “O gün seni yüzüstü bıraktım.”

“Ben kaçıracağımı nasıl bilebilirdin?”

“Bilmeliydim.”

Mümkün değildi elbette, Hades, Zofie’yi Persephone’nin koruması olarak atamasının sebebinin tam olarak bu oldugunu söylese de kaçırılmanın olduğu sırada aegis Acropolis’in dışında devriye geziyordu. Ayrıca Zofie anormal bir şey fark etmemişti çünkü Pirithous yeraltı tünelinden çıkış yapmıştı.

Persephone, Acropolis’ten kaçmak için yanı tanrının yardımını nasıl düşüncesizce kabul ettiğini düşünüp titredi, halbuki yarı tanrı başından beri onu kaçırmayı planlıyordu.

Bir daha asla önüne gelene güvenmeyecekti.

“Her şeyi gören değilsin, Hades.” Persephone onu yatıştırmayı denedi.

Persephone’nin Pirithous’un evinden kurtarılmasından sonra ki günlerde, Hades karanlık bir ruh haline bürünmüştü ve bu ruh hali de Zofie’yi aegis ‘lik görevlerinden azat ederek cezalandırma teşebbüsüyle sonuçlanmıştı. Persephone’nin durdurduğu bir hareketti.

Amazon, Persephone Hades’in hükmünü reddettikten sonra bile onunla tartışmıştı.

“Bu benim taşıyacağım bir utanç.”

Aegis’in sözleri Persephone’yi kızdırmıştı.

“Utanç falan yok. Sen işini yapıyordun. Benim aegis ‘im olmanın tartışmaya açık bir konu olduğunu düşünüyor gibisin. Öyle değil.”

Gözleri genişleyen Zofie kararsız bir şekilde Persephone’den Hades’e bakmış, sonrasında da kabullenmeyle eğilerek selam vermişti.

“Nasıl isterseniz, leydim.”

Sonrasında Persephone, Hades’e dönmüştü. “Benim emrim altındakileri kovma girişiminden önce bilgilendirilmeyi beklerim.”

Hades’in kaşları havaya kalkmış, dudakları seğirmişti ve karşı hamlede bulunmuştu. “Onu ben işe aldım.”

“Bu konuyu açtığına memnun oldum.” demişti Persephone. “Bir daha birine ihtiyacım olduğuna karar verdiğinde, karar aşamasında konuya dahil edilmeyi bekliyorum.”

“Elbette, sevgilim. Nasıl özür dilemeliyim?”

Akşamın kalanını yatakta geçirmişlerdi ama Hades’in onunla sevişirken bile zorlandığını biliyordu, tıpkı şu anda da zorlandığını bildiği gibi.

“Haklısın.” diye cevap verdi Hades. “Belki de o zaman Helios u cezalandırmalıyım.”

Persephone ona aksi bir bakış attı. Hades daha önce de Güneş Tanrısı ile ilgili yorumlarda bulunmuştu. İkisinin de birbirini umursamadığı belliydi.

“Bu kendini daha iyi hissetmeni sağlar mıydı?”

Hades, “Hayir ama eğlenceli olurdu,” diye cevap verdi. Sesi, sözleriyle çelişiyordu, heyecanlıdan ziyade meşum bir sesti.

Persephone, Hades’in şiddete eğilimi olduğunun fazlasıyla farkındaydı ve cezalandırmakla ilgili yaptığı yorum, Persephone’ye kurtarıldıktan sonra Hades’ten kaptığı vaadi hatırlattı: Pirithous’a işkence yaptığında ben de katılacağım. Hades’in o gece yarı tanrıya işkence etmek için Tartarus’a gittiğini, o zamandan beri sürekli orada bulunduğunu biliyordu; fakat hiç ona eşlik etme talebinde bulunmamıştı.

Ancak şimdi, Pirithous’un rüyalarına dadanmasının sebebinin bu olup olmadığını merak ediyordu. Belki de onu Tartarus’ta -kan içinde, kırılmış, işkence görmüş halde görmek bu kâbuslara bir son verirdi.

Tekrar Hades’e baktı ve emrini verdi. “Onu görmek istiyorum.” Hades’in yüzündeki ifade değişmese de o anda adamın duygularını hissedebildiğini düşündü -kızgınlık, suçluluk ve kaygı -ama Persephone’nin, saldırganıyla yüz yüze gelmesine izin verdiği için kaygı hissetmiyordu. Onu Tartarus’a sokacağı için hissettiği kaygıydı bu. Hades’in bir parçasının, ona bu yönünü göstermekten, ardından da ne düşüneceğinden korktuğunu biliyordu. Buna rağmen onu geri çevirmedi.

“Sen nasıl istersen, sevgilim.”

Persephone ve Hades Tartarus’ta, penceresiz, beyaz bir odada belirdiler, oda öyle parlaktı ki can acıtıyordu. Persephone’nin gözleri, parlaklığa alışınca büyüdü ve odanın tam…

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Kötü Bir Yılın Güncesi ~ J.M. CoetzeeKötü Bir Yılın Güncesi

    Kötü Bir Yılın Güncesi

    J.M. Coetzee

    Kitabın kahramanı olan yetmiş iki yaşındaki Avustralyalı ünlü bir yazardan, “Çarpıcı Fikirler” adlı bir kitaba katkıda bulunması rica edilir. O da bunu fırsat bilir;...

  2. Kağıttan Gemi ~ Scott SpencerKağıttan Gemi

    Kağıttan Gemi

    Scott Spencer

    Yaşayan hiç bir romancı insan kalbini Scott Spencer’dan daha iyi tanımıyor. Kimse tutkuya onun kadar ciddi, kavrayışlı ya da duyarlı yaklaşmıyor. Tutkunun sanatçısı Kâğıttan...

  3. Umuda Doğru – Angela’nın Külleri II ~ Frank MccourtUmuda Doğru – Angela’nın Külleri II

    Umuda Doğru – Angela’nın Külleri II

    Frank Mccourt

    Frank McCourt’un çocukluğunu anlatan Angela’nın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourt’un...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur