Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Karanlık Orman
Karanlık Orman

Karanlık Orman

Cixin Liu

Üç Cisim Problemi’nin devam kitabı Karanlık Orman ile Dünya’yı bekleyen tehlike giderek yaklaşıyor. Dört asır sonra Dünya’yı işgal edecek olan Üç Cisimliler’e karşı hazırlıklar…

Üç Cisim Problemi’nin devam kitabı Karanlık Orman ile Dünya’yı bekleyen tehlike giderek yaklaşıyor.

Dört asır sonra Dünya’yı işgal edecek olan Üç Cisimliler’e karşı hazırlıklar tüm hızıyla sürmektedir. Gezegene yolladıkları sophonlarla teknolojinin ilerlemesini engellemeye çalışan bu gelişmiş uygarlığa ve Dünya’da onlarla iletişim halinde olan Üç Cisim Örgütü’ne karşı insanlar son umut olarak Wallfacer Projesi’ni başlatırlar.

İnsanlar, uzak bir galaksiden giderek yaklaşan kıyametlerinden kurtulabilecekler midir?

“Karanlık Orman’da yepyeni ve akıl almaz fikirlerle karşılaşacaksınız.” –David Brin

GİRİŞ

Kahverengi karınca evini çoktan unutmuştu. Alacakaranlığa gömülmüş Dünya ve parlamaya başlayan yıldızlar için geçen süre dikkate değer sayılmazdı ama karınca için sonsuzluk demekti. Artık akıllardan yitmiş günlerde, dünyası tepetaklak olmuştu. Toprak ardında derin ve geniş yarıklar bırakarak havalanmış ve daha sonra geri yağarak o yarıkları tekrar doldurmuştu. Ters dönmüş toprağın ucunda siyah bir oluşum dikiliyordu. Aslında bu diyarlarda bu tür şeyler çok sık meydana gelirdi. Toprak havalanıp yere yağar, yarıklar açılıp kapanır ve felaketlerin çetelesini tutmak istercesine kaya oluşumları ortaya çıkardı. Batan güneşin altında, kahverengi karınca ve yüzlerce kardeşi, hayatta kalan kraliçelerini yeni bir imparatorluk kurmak için taşımışlardı. Eski evlerine dönmesi ise sadece yiyecek ararken tesadüfen olmuştu.

Karınca kaya oluşumunun dibine geldi, yenilmez varlığını antenleriyle hissetti. Yüzey sert ve kaygan olmasına rağmen tırmanabileceği bir zemindi, basit sinir sistemindeki rasgele çalkantıyla amaçsızca urmandı. Çalkantı her yerdeydi; topraktaki her ağaçta, yapraktaki her çiy tanesinde, gökyüzündeki her bulutta ve yıldızların ötesinde… Bu çalkantı amaçsızdı ama bu kadar çok miktarda amaçsız çalkantının içinden, bir amaç doğuyordu.

Kahverengi karınca zeminin titrediğini hissetti ve titreşimlerin yogunlaşmasının, başka bir dev varlığın yaklaşmasından dolayı olduğunu anladı. Ama bunu umursamadan oluşuma tırmanmaya devam etti. Zirvenin zeminle buluştuğu yerde, dik açıda bir örümcek ağı vardı. Karınca bunun varlığından haberdardı. Yapışkan ağın etrafından dolaşarak, ağlardaki titreşimi hissetmek için ince bacaklarını yaymış örümceğin yanından geçti. İkisi de birbirinin varlığının farkındaydı -ebediyetten beri, bu böyle süregelmişti ama aralarında bir iletişim yoktu.

Titreşimin şiddeti zirveye çıktı ve sonra durdu; dev varlık oluşuma ulaşmıştı. Bu dev varlık karıncadan çok daha uzundu ve gökyüzünün büyük kısmını kapatıyordu. Böyle bir varlık garip gelmiyordu karıncaya. Bu varlıkların canlı oldugunu, sıklıkla bu civarlarda göründüğünü ve sürekli açılan yanıklar ile çoğalmaya devam eden oluşumlarla yakın bir ilişkileri oldugunu biliyordu.

Karınca, bazı istisnalar dışında, bu dev varlığın kendisine bir tehlike arz etmediğini bildiğinden tırmanışına devam etti. Aşağıda, örümcek bu istisnalardan biriyle karşılaştı; yaratık belli ki örümceğin zeminle oluşum arasında uzanan ağını fark etmişti, bir uzvunda tuttuğu çiçek demetinin saplarıyla orumcegi ve agi silkeleyip bir ot yığınının üstüne duşmelerine neden oldu. Sonra da çiçek demetini usulca oluşumun onune yerleştirdi.

Zayıf ama giderek güçlenen başka bir titreşim daha hissedildi. Bu da karıncaya, aynı turden başka bir devin oluşuma dogru geldigini söylüyordu. Aynı anda, karınca oluşumun yüzeyinde uzunca bir hendekle karşılaştı, yüzeyi daha pürüzlüydü ve rengi farklıydı: kırık beyaz. Oluk boyunca tırmanmaya devam etti, pürüzlü yüzeylerden tırmanmak daha kolaydı. Oluğun her iki ucunda da kısa ve daha dar oluklar bulunuyordu, ana oluğun alt ucunda da dikey dar oluklar vardı. Oluğun üst ucu ve ana oluk bir açı ile birbirine bağlıydı. Karınca siyah kaygan zemine tekrar çıktığında, oluğun şekli hakkında genel bir izlenim edinmişti: 

Sonra oluşumun önündeki dev varlığın boyu yarıya bolündü, şimdi oluşumla hemen hemen eşit boydaydılar. Belli ki varlık diz üstüne çökmüştü, böylelikle soluk mavi gökyüzü biraz olsun ortaya çıkmıştı ve yıldızlar görünmeye başlamıştı. Dev varlığın bakışları oluşumun tepesinde gezindi ve karınca, varlığın görüş alanına girip girmemek konusunda tereddüt etti. Bunun yerine, yönünü değiştirdi ve zemine paralel ilerlemeye başladı. Kısa sürede başka bir oluğa vardı ve yürüyüşün zevkini çıkarmak için oluğun içinde bir süre bekledi. Rengi, kraliçe karıncayı çevreleyen yumurtaları andırıyordu. Hiç tereddüt etmeden, karınca oluğu aşağı takip etti, bir süre sonra oluğun şekli aşağı bükülüp tam bir çember oluşturarak iyice karmaşık bir hal aldı. Karıncaya koku izi sürme sürecinde, kendini yuvasına geri dönmüş bulduğu zamanları hatırlattı. Sinir ağında bir desen oluştu: “9.”

Oluşumun önünde diz çökmüş varlık bir ses çıkardı ancak konuşulanları anlamak karıncanın kapasitesini aşıyordu: “Hayatta olmak bir mucize. Bunu anlayamazsan, daha derin şeylerin peşine nasıl düşeceksin ki?”

Varlıktan, çimler üzerine esen rüzgâr gibi bir ses, bir iç geçirme, çıktı, sonra ayağa kalktı.

Karınca yere paralel olarak ilerlemeye devam etti ve üçüncü oluğa girdi. Oluk, keskin dönüş yapana kadar dümdüz ilerledi: “7.” Bu şekli sevmemişti. Ani ve keskin bir dönüş genellikle tehlike ya da savaş anlamına geliyordu.

Birinci varlığın sesi titreşimlerin üzerini örtmüştü, o yüzden karınca ancak o zaman ikinci varlığın oluşuma vardıgını fark etti. Birinci varlık onu karşılamak için ayağa kalktı. İkinci varlığın gökyüzünün koyu mavi arka planına karşı göze çarpan beyaz saçları vardı. Esen rüzgârda saçlanının dalgalanmasıyla gökyüzündeki yıldızlarla arasında bir bag varmış gibiydi.

“Dr. Ye, yanılıyor muyum?”

“Siz… Xiao Luo’sunuz, değil mi?”*

“Evet. Ben Luo Ji. Yang Dong’un liseden sınıf arkadaşıyım. Siz… neden buradasınız?”

“Burayı çok iyi bilirim. Güzel bir yer, otobüsle gelmesi de kolay. Son zamanlarda yürüyüş yapmak için sık sık buraya geliyorum.”

“Dr. Ye, başınız sağ olsun.”

“Bunlar mazide kaldı…”

Oluşumun aşağısında, karınca tekrar gökyüzüne doğru donmek istedi ama sonra “7”ye tırmanmadan önce, şekli “9”un aynısı olan başka bir oluk olduğunu gördü. “9” boyunca tekrar urmandı. Nedenini bilmese de “1” ve “7”den daha iyi olduğunu düşündü. Estetik zekası ilkel ve tek hücreliydi. “9” boyunca sürünürken duyduğu belli belirsiz zevk giderek yogunlaştı. Ilkel, tek hücreli bir zevk. Bu iki duyu hücresi, estetik ve zeka hiçbir zaman evrimleşmemişti. Bir milyar yıl öncesinde de aynıydı, bir milyar yıl sonra da aynı kalacaktı.

“Xiao Luo, Dong Dong senden çok bahsetmişti. Söyledigine gore astronomiyle ilgiliymişsin. Doğru mu?”

“Onceden. Şimdi universitede sosyoloji öğretiyorum. Hatta sizin okulunuzdayım ama ben orada çalışmaya başladigimda siz çoktan emekli olmuştunuz.”

“Sosyoloji mi? Bu büyük bir değişim olmuş.”

“Evet, Yang Dong hep bir şeye kafamı veremediğimi söylerdi.”

“Senin zeki biri olduğunu söylediğinde şaka yapusiyormuş.”

“Biraz akıllıyım o kadar. Kızınız gibi değil. Astronomi bana delinmez bir demir levha gibi geldi. Sosyoloji ise ahşap bir tahta; bir yumruk attığınızda delebileceğiniz ince bir yer vardır elbet. Boyle yaşamak daha kolay.”

Karınca, başka bir “9”a ulaşma umuduyla olukta ilerlemeye devam etti. Ancak sonra oluğun biraz yanında çukur gibi bir şey gördü. Ama “1”den daha uzundu ve uçlarında küçük oluklar yoktu. “-” şeklindeydi.

“Öyle deme. Normal insanlar böyle yaşıyor, herkes Dong Dong gibi olacak diye bir şey yok.”

“Benim öyle bir hırsım yok, gerçekten. Amaçsızca yaşıyorum.”

“Bir önerim var. Neden kozmik sosyoloji üzerine çalışmiyorsun?”

“Kozmik sosyoloji mi?”

“Rasgele seçilmiş bir isim. Evrende gözlemlenebilir yıldızlar kadar medeniyet olduğunu varsayalım. Bir sürü var hem de. Bu medeniyetler genel kozmik toplumu oluştururlar. Bu super toplumun doğası üzerine çalışan alana da kozmik sosyoloji denir.”

Karınca oluşumda pek de uzağa ilerleyememişti. O kasvetli “-“den sonra keyifli bir “9” bulmayı umut etti. Ama bunun yerine rahat bir başlangıcı olan ama sonunda “7” kadar korkunç bir keskin dönüşü bulunan “2” ile karşılaştı. Belirsiz bir geleceğin öngörüsü. Karınca bir sonraki oluğa doğru devam etti; bu da kapalı olan “O”dı. Yol “9”un bir parçası gibi görünüyordu ama bu bir tuzaktı. Hayaun düz ve kusursuz olmaya ama aynı zamanda yöne de ihtiyacı vardır. Her zaman başlanılan noktaya dönülmez. Bunu anlıyordu karınca. lleride yine iki oluk olmasına rağmen, o bütün ilgisini kaybetmişti. Tekrar yukarıya doğru döndü.

“Ama… bizim medeniyetimiz şu an için bilinen tek medeniyet.”

“İşte bu yüzden kimse bu alanda çalışmadı. Bu fırsat senin.”

“Büyüleyici, Doktor Ye, lütfen devam edin.”

“Ben, senin bu iki uzmanlığının birleştirilebileceğini düşünüyorum. Kozmik sosyolojinin matematiksel yapısı insan sosyolojisinden çok daha nettir.”

“Neden böyle diyorsunuz?”

Ye Wenjie gökyüzünü işaret etti, alacakaranlık batıyı hala aydınlanıyordu ve beliren yıldızlar çok rahat sayılabiliyor, semanın birkaç saniye önce nasıl gözüktüğünü hatırlamayı kolaylaştırıyordu: muazzam bir genişlik ve mavi bir boşluk ya da upkı bir mermer heykel gibi gözbebekleri olmayan bir yüz. Şimdi ise yıldızlar sayıca az olsa da büyük gözlerin göz bebekleri vardı. Boşluk dolmuştu. Evren artık görebiliyordu. Yıldızlar küçücüktü, yaratıcısından kaynaklanan bazı tedirginliklerini zayıf gümüş renkli pariluyla gösterebiliyordu. Kozmik heykeltraş evren üzerindeki nokta şeklindeki göz bebeklerine karşı zorunluluk hissediyordu ama henüz görüş alanında çok büyük bir bağışlama korkusu vardı. Korku ve arzunun bu dengesi, uzayın uçsuz bucaksızlığının karşısındaki yıldızların küçüklüğünde neticeleniyordu, her şeyin üstünde bir ihtiyat beyanı.

“Bak, tüm yıldızlar birer noktadır. Evrendeki her uygar kompleks toplumda kaos ve başıboşluk etmenleri belli bir mesafeye göre süzülür, böylece bu medeniyetler matematiksel işlemlerdeki referans noktaları gibi hareket edebilirler.”

“Ama Dr. Ye, sizin bahsettiğiniz kozmik sosyolojide çalısılacak somut bir şey yok. Ayrıca inceleme ve deneyler yapmak da gerçekten mümkün değil.”

“Yani bu, senin nihai sonucunun Öklid geometrisi gibi tamamen kuramsal olacak demek. Ilk başlarda birkaç basit…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Üç Cisim Problemi ~ Cixin LiuÜç Cisim Problemi

    Üç Cisim Problemi

    Cixin Liu

    Yılın bilimkurgu romanı Üç Cisim Problemi, Çince aslından çevirisiyle Türkçede! Gizli bir askeri proje, uzaylılarla iletişime geçmek için uzaya sinyal gönderir. Bu sinyali yakalayan,...

  2. Ölümün Sonu ~ Cixin LiuÖlümün Sonu

    Ölümün Sonu

    Cixin Liu

    On yılların en önemli bilimkurgu serilerinden Üç Cisim Problemi, Ölümün Sonu ile sona eriyor. Kıyamet Savaşı’ndan yarım asır sonra, Karanlık Orman Caydırması’nın sağladığı gergin...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Son İntikam ~ Penelope DouglasSon İntikam

    Son İntikam

    Penelope Douglas

    WINTER Onu hapse göndermek yapabileceğim en kötü şeydi. Suçu işlemesini ya da ölmesini dilemiş olmam önemli değildi. Belki de o dışarı çıkmadan önce, ortadan...

  2. Sabahın Üçü ~ Gianrico CarofiglioSabahın Üçü

    Sabahın Üçü

    Gianrico Carofiglio

    Anne ve babası o henüz çocukken ayrılan genç Antonio, bir gün sebebi belirsiz krizler yaşamaya başlar; konan teşhise göre epilepsi hastasıdır. Marsilya’da alanında uzman...

  3. 80 Gün – Arzunun Rengi ~ Vina Jackson80 Gün – Arzunun Rengi

    80 Gün – Arzunun Rengi

    Vina Jackson

    “Tutku dolu anlatımıyla Arzunun Rengi, erotizmin yeni tonu olmaya aday.” -New- İlişkisinde sorunlar olan keman virtüözü Summer Zahova huzuru müzikte arar. Ancak bir gün,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur