“İnsanlık tarihi boyunca kadınların çocuk doğurup onlara bakması öyle doğal ve sıradan görülmüş ki, bugün anne olmamayı tercih eden kadınlar bir tür tehdit unsuru gibi algılanıyor. Bu kişiler biteviye toplumun ‘Bir gün pişman olacaksın’ silahıyla tehdit ediliyorlar. Tersi ihtimal akıllara dahi getirilmiyor. Sahi, pişmanlık anne olmayanların değil de olanların payına düşerse, o zaman ne olur?”
Anneliğe atfedilen kutsallık ilgili tartışmaları tabu haline getirse de, konuyu irdeleyip yeni tanımlar geliştirmeye yönelik ihtiyaç büyük. Örneğin her kadının zamanı gelince anne olması gerektiği varsayımının kökeni nedir? Kadınların iddia edildiği gibi çocuk bakma konusunda doğal bir yeteneği var mıdır? Kişinin tüm hayat serüvenini belirleyen annelik, insan ilişkilerinin en önemlisi ve en yücesi midir? Toplumun beklentisine göre anneler nasıl
görünmeli, ne yapmalı ve nasıl hissetmelidir? Anneliği sevmezken çocuğunu sevmek mümkün müdür? Pişmanlık yaşayan anneler, bu gayrimeşru duyguyla nasıl başa çıkarlar? Anneliğin avantajları ve dezavantajları nelerdir? Anneliği bir rol değil de, bir ilişki türü olarak görmek neyi değiştirir? Babaların varlığı ya da yokluğu, annelik deneyimini nasıl etkiler?
Sosyolog Orna Donath alanında bir ilk olan Annelikten Pişman Olmak’ta derinlemesine görüşmeler yaptığı kadınların deneyimleri aracılığıyla, okurları toplumdaki anne olma dayatmasını gözden geçirmeye davet ediyor. Farklı hayat tercihlerine sahip çıkarak, yasaklı kabul edilen yolları açmak isteyen kadınlara ilham ve cesaret veren bir çalışma.
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR…………………………………………………………………………………………………………………………………9
GİRİŞ ………………………………………………………………………………………………………………………………………11
BİRİNCİ BÖLÜM
ANNELİĞE GİDEN YOLLAR:
KADINLARIN DENEYİMLERİNE KARŞILIK
TOPLUM NE DİKTE EDİYOR? ……………………………………………………………………………….29
İKİNCİ BÖLÜM
ANNELİĞİ TALEP ETMEK:
ANNELER NASIL GÖRÜNMELİ,
NE YAPMALI VE NE HİSSETMELİ?…………………………………………………………………..55
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ANNELİKTEN PİŞMAN OLMAK:
KEŞKE HİÇ KİMSENİN ANNESİ OLMAYABİLSEYDİM……………………….75
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ANNELİK TECRÜBELERİ VE UYGULAMADA PİŞMANLIK:
GAYRİMEŞRU BİR DUYGUYLA YAŞAMAK……………………………………………….127
BEŞİNCİ BÖLÜM
ANNE, SEN KİMSİN? SÖZLE SUSKUNLUK ARASINDA
ANNELİKTEN PİŞMAN OLMAK………………………………………………………………………..185
ALTINCI BÖLÜM
ANNELER VE ÖZNELER: PİŞMANLIK ÜZERİNDEN
ANNELERİN DURUMUNU SORUŞTURMAK ……………………………………………215
SONSÖZ …………………………………………………………………………………………………………………………….247
GİRİŞ
Pişman olacaksın!
Çocuk
Doğurmadığın
İçin pişman olacaksın!
2007’de İsrailli ve Yahudi kadın ve erkeklerin ebeveyn olmayı arzu etmemeleri hakkında yaptığım araştırmayı bitirdiğimde, yukarıdaki sözler yüreğime kazınmıştı. Genel olarak ebeveyn, özellikle de anne olmak istemeyen hemen herkesi sürekli tehdit eden bu sözlerin içindeki felaket tellalı, kafamda yankılanıp duruyordu: Bundan kesin pişman olacaklar. Anne olmayan kadınlar bundan pişman olacak. Nokta.
Bu kesin hüküm, başıma bela olmuştu. Aklım dörtnala koşuyordu. Çocuk doğurduktan sonra pişman olmayı, kimsenin annesi olmadığı o eski haline dönmeyi düşünme ihtimalini hesaba katmayan ve kadınları çocuk doğurmamaktan pişman olacakları yönünde, pişmanlık gibi bir silahla tehdit ederek kesin olarak açmaza sokan, kişiye başka seçenek bırakmayan bu saptamayı kabul etmek benim için zordu. 2008’de sorgulamaya başladım. Sorgulamaya İsrail’de başladım. İsrail, ortalama olarak her kadının üç çocuk doğurduğu,1 doğurganlık oranının Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü üyesi ülkelerin ortalamasından daha yüksek olduğu bir ülke. İsrail’de doğurganlık oranı 1,74 – gerçi oranı 1,9 olan ABD gibi çeşitli Batılı ülkelerle Avusturya, İsveç, Estonya ve doğurganlık oranı 1,4’le2 çok düşük olan Almanya gibi Avrupa ülkelerinde de bunun geçerli olduğu ortaya çıktı. Almanya’daki kadınlar anne olma eğilimlerine karşı tedbir almakta daha serbest gibi görünse de, toplumun “doğru” kararı alıp anne olmak konusunda kadınlara yaptığı baskıya boyun eğmek zorunda kalıyorlar.
Hangi ülkeyi araştırırsam araştırayım, kadınlar çocuk doğuruyor, onları yetiştiriyor, anneliğin zorluklarına katlanıyorlar, fakat buna dair pişmanlık neredeyse hiç dillendirilmiyor. Bu olguya, herhangi bir konu gerçekten var olsa bile henüz konuşulmadığı için onu görmemize veya duymamıza müsaade etmediğinden, toplumsal görüş açımızın sınırlı olduğu varsayımım uyarınca yaklaşmakta ısrarlıydım: Anneliğin, kadınlara memnuniyet, sevinç, sevgi, kıvanç, gurur ve tatmin duygularını aşıladığı ilk ve en önemli ilişki olabileceğini zaten biliyorduk. Anneliğin aynı zamanda savunmasızlık, hüsran, suçluluk, utanç, öfke, husumet ve düş kırıklığı yaratabilecek, gerilim ve duygu karmaşasından beslenen bir alan olduğunu da biliyorduk. Kadının hareket özgürlüğünü ve bağımsızlık derecesini kısıtladığından anneliğin kendi içinde baskıcı olduğunu da biliyorduk. Annelerin kasten veya bilinçsizce zarar veren, istismar eden ve bazen de öldüren insani yaratıklar olduğunun bilincine varmaya başlamıştık. Buna rağmen insan doğasının bu deneyimlerinin, annelikle ilgili efsanevi imgemizi paramparça etmeyeceğini arzuluyoruz ve böylelikle anneliğin pişmanlık da getirebileceğini kabullenmeye yanaşmıyoruz annelik de, içinde acı çekip önemsediğimiz hayatımızın diğer alanları gibidir, dolayısıyla geriye dönüp tam tersini yapmayı dileriz. Anneler zorluklarla karşılaştığında, anne olmanın talihsiz bir durum olduğunu düşünmeleri kendilerinden beklenmez, böyle düşünmelerine izin verilmez.3 Bu konu açıkça konuşulmadığından ve anneliği, insanlığın pişman olma deneyiminin ötesine yerleştiren bu direncin ışığında, anne olduktan sonra pişman olmak toplumsal tartışmalarda4 da annelikle ilgili disiplinlerarası kuramsal ve feminist yazılı eserlerde de neredeyse hiç yer almaz: Annelerin ağzından yapılan aktarımların çoğu annelerin ve bebeklerin duyguları ve tecrübeleri hakkındadır. Daha büyük çocukların annelerine ait tecrübelere yapılan atıfların azlığı, annelerin yıllar içerisinde geçmişe yönelik izahatlarına çok az yer verildiğini ortaya koyar.
Ayrıca kadınların anneliğe dönüşürkenki davranışlarıyla ilgili yazıların çoğu, anne olmaya razı olmayan kadınları anlatan edebi eserlerde yer alır. Dolayısıyla annelerin geçmişe yönelik açıklamaları eksiktir ve bu soru genellikle, annelerin hayatıyla hiçbir alakası olmayan “başka kadınlara” sorulur.Bu yol haritasının ışığında, konuyla ilgili feminist kuramlar “bile” konuyu tekrardan değerlendirmediği için annelerin tek başlarına pişman olmalarına izin verilmediği görülür. Yakın geçmişte pişman olmuş anneler konusu internette5 ele alındığında, olaya şüpheyle bakıldı, yani varlığına inanılmadı veya hiddet ve çarpıtma olarak görüldü; yani pişmanlık duyan anneler bencil, deli, hasarlı kadınlar ve “sızlanan bir kültürün” içinde yaşadığımızı ispatlayan edepsiz kişiler olarak damgalandılar.
Pek çok Batılı ülkede coşkuyla yapılan çekişmeli müzakerelerde ve özellikle de akademik bir dergi olan Signs’da6 konuyla ilgili yazdığım makaleden ve Alman basınına7 verdiğim röportajdan sonra, 2015’in Nisan ayında Almanya’da açılan #anneliktenpişmanolmak etiketinin altında yer alan yazılarda, bu iki tür tepki açıkça görülebilir. Bu yayınların peşinden gelen gergin tartışmaların üzerine, pişman olan annelere yönelik kınamaların yanı sıra bizzat pişmanlık yaşamış anneler tarafından yazılmış teselli edici yığınla açıklama geldi. Ayrıca çok sayıda anne ve kadın, bir bebeğin annesi olmaya veya çocuklarını tek başlarına beslemeye mecbur bırakıldıkları için çektikleri ıstırabı pişman olduklarını söyleyerek açığa vurmanın önemini ortaya koydular. Ebeveyn ve anne bloglarında ve sosyal medyada yayınlanmış yüzlerce metin, toplumun haşin hükmünü ve eleştirisini engellemek için kapalı kapıların arkasında tutulan, dile gelmeyen duyguları (nihayet veya bir kez daha) ortaya çıkarmak için bu andan faydalandılar.
Almanya’da, aslında “mükemmel anneye” karşı “ilgisiz anne” kavramlarıyla ilişkilenen pişmanlık konusunda yapılan etkili tartışmalar, üstesinden gelinmesi elzem olan çok çeşitli duygularla karşı karşıya olduğumuzu gösterdi; ki bu duygulardan biri de pişmanlıktır. Söz konusu tartışmalar bir şeyin hâlâ kayıp olduğunun, söylenmesi gereken bir şeyin dilimizin ucunda beklediğinin, annelikten pişman olmanın köklü bir tabu olduğuyla ilgili bütün şüpheleri ortadan kaldırırken o dilimizin ucundaki sözleri içtenlikle duymamız gerektiğinin altını çizdi. 2008-2013 arasında yaptığım araştırma ile, anne olmaktan pişman olan, hatta içlerinden birkaçı büyükanne olmuş, farklı sosyal gruplardan kadınları dinleyerek, söylenmeyenlerin ilk defa söylenmesi için bir imkân oluşturmaya çalıştım.
Bu kitapta kadınların anneliğe giden farklı yollarının izini takip ederek meselenin kaynağına indim, çocuklarını doğurduktan sonra bu kadınların entelektüel-duygusal dünyalarını inceledim ve kimsenin annesi olmak istemedikleri halde çocuklarının annesi olmaları nedeniyle ortaya çıkan çelişki yüzünden, bu kadınların hayatındaki duyguları ve acı verici çatışmaları kavramsallaştırdım. Ayrıca farklı kadınların bu çatışmaları nasıl fark ettiğini ve bunlarla nasıl mücadele ettiklerini araştırdım.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Psikoloji
- Kitap AdıAnnelikten Pişman Olmak
- Sayfa Sayısı254
- YazarOrna Donath
- ISBN9789750532726
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2022