Elma Yayınevi 2022’nin ilk kitabı ile buluşuyor okurlarıyla “Karşı Mahalle”. Yazar ve iş insanı Ali Rıza Koç’un değişimini, Türkiye günceline paralel hikâyesini, iş hayatını yazdığı kitabıyla bize karşı mahalleleri anlatıyor.
Bilmek övülür. Bilginin ruh zenginliği olduğuna inanılır. Bilenin bilmeyene üstünlüğü kabul edilir. İlmin insanlığı yükselttiği görülür” diyor düşünür. Doğru bilgi, bakış açımızı genişletir ve zenginleştirir. Dar kalıplara sıkıştırılmış ve tek pencereden gösteren fikirlerde ısrarcı olmak gelişmenin ve değişimin önündeki en büyük engeldir. Bugün böyle düşünüyorsam bunda en büyük pay, katı kalıpların arasından sızan ışığın yardımıyla dünyaya bakmanın insana bir şey kazandırmadığını bana bir kez daha net olarak gösteren gençlere aittir.
Ötekileştirmenin ve düşmanlaştırmanın hiçbir tarafa fayda getirmediği herkesin kabul ettiği bir realitedir. Bunun için “karşı mahalle”yi iyi anlayıp karşılıklı empati oluşturarak hayatımızı kolaylaştırabiliriz.
Keyifli okumalar…
Bir Dönüşümün Etkileyici Hikâyesi
Ali Rıza Koç, uzun zamandır bir biyografi kitabı yazdığını anlatıyordu, biz de merakla bekliyorduk. Nihayet, “Karşı Mahalle”nin taslağını gönderdi ve üç saatlik bir uçak yolculuğunda okudum. Aklıma ilk gelen ne oldu biliyor musunuz? Çok sevdiğim Rus klasikleri, özellikle de Dostoyevski’nin “Çocukluğum” adlı eseri. Onları okurken kendimi hep o kitapların sayfalarını süsleyen tasvirlerin bir parçası olarak görürdüm. Kimi zaman görkemli taş binalarla çevrili bir sokakta dolaşır, donmuş nehrin üzerinde kızak kayar, bir huş ağacının beyaz yüzeyine aşkımı yazar, uçsuz bucaksız yeşil bir vadide sırt üstü uzanıp üzerimizden geçen bulutları ve kuş sürülerini izlerdim. O kitapların etki alanına bu denli fazla girmiş olmamı hep yaşadığımız çocukluğa bağlarım. Zor kışlarla geçen, baharı renk cümbüşleriyle gelen, bereketli topraklarda geçen çocukluğuma… Karşı Mahalle’yi okuduğumda da aynı duyguyu yaşadım. Anadolu’nun o uçsuz bucaksız topraklarında benimle benzer bir çocukluğu yaşayan biriydi Ali Rıza Koç. Dostoyevski, eserinin bir yerinde der ki “Biz her şeyimizi sağlam bir sepete doldurduğumuzu sanıyorduk, meğer feleğin elimize tutuşturduğu şey delikli bir kalburmuş”
. Ali Rıza Koç da doğduğu topraklarda doyamamış, benim ve Anadolu’nun bağrından kopup büyük kentlerde yaşam mücadelesi vermiş milyonlarca insan gibi o delikli kalburu, sağlam bir sepete dönüştürmeyi başarmış insanlardan. Bu kitapta onun Erzurum’un İspir ilçesinin Pazaryolu beldesinin Hantıs köyünde (Köşeyolu) başlayıp Ankara’da devam eden yaşamındaki büyük dönüşüm hikâyesini okuyacaksınız. Şükrü Dedesinin Katein’i mesela:
Öyle bir hikâyesi var ki alın bir Hollywood senaristine verin, muhteşem bir aşk filmi çıkarır. Bir tarafta esir bir Osmanlı askerine yardım eden ve Sibirya’dan kaçmasını sağlayan (adı Ali Rıza Koç’un kız kardeşinde yaşatılan) bir genç kadın. Diğer tarafta sınırlı bir para ve azıkla Sibirya’dan kaçışın öyküsü. “Katein olmasaydı Ali Rıza Koç da olmazdı” desem yeridir. Bir de İspir’de bir medrese kalıntısında, penceresinden girip çıktığı, bir divan, çaynik (çaydanlık) bir küçük tüp ve birkaç kap kacaktan ibaret bir odada başlayan, Boğaziçi Üniversitesinin boğaz manzaralı yurtlarında tamamlanan bir eğitim hayatı var. Eskişehir’de başka birinden alınmış, üzerinde cüppe gibi duran ceketiyle başladığı imam hatip macerası da okumaya değer. Oradan geçtiği Balıkesir İmam Hatipteki parasız yatılı yılları, biz bütün “yatılıların” yaşanmışlıklarının neredeyse karbon kopyası gibi: Sümerbank’tan alınan kıyafetler, yatakhane firarları, Hababam Sınıfı’nı andıran ekipleşmeler, anekdotlar…
Rusya’nın Ali Rıza Koç’un yaşamındaki yeri, Şükrü Dedesini kurtaran Katein’le sınırlı değil. İspir’de ekmek dağıtarak ilk parasını kazanır. Üniversite sınavına hazırlanırken İstanbul’da inşaatlarda çalışır. Ancak asıl işi Boğaziçi bittikten sonra turizm olur ve ARK’ı yaratır. İşte, Rusya bir de orada devreye girer. ARK, Rusların Türkiye’yi keşfetmesinde büyük rol oynar. Ünlü Bolşoy Balesi, Türkiye’ye ilk ARK sayesinde gelir. İmam hatip yıllarında sol ve komünizm düşmanı olarak doktrine edilen bir gencin, yaşamındaki iki kritik eğişin de eski Sovyet coğrafyası olması ne ironik bir durumdur değil mi? Karşı Mahalle’nin bence en önemli bölümü, Ali Rıza Koç’un son 10 yılına bizzat şahit olduğum siyasi dönüşümünü yansıtan son kısım. Gönül verdiği, umutlandığı, özlediği ülkeye kavuşacağını umduğu ama bir o kadar da hayal kırıklıkları yaşadığı AK Parti macerası mesela: Bugün geldiğimiz noktanın özeti gibi. Türkiye’de Cumhuriyet fikriyle barışamayanların, genç nesilleri ilk düşman etmeye çalıştıkları Atatürk’e bakışı mesela:
Atatürk karşıtı imam hatip ruhundan, artık yazlık bahçesinden dahi resmini eksik etmediği büyük Atatürk’e ve eseri olan Cumhuriyet’e dört elle sarılmış bir işinsanı. Bazı fikirleri “aforizmalar” başlığı altında internette viral olacak cümlelerle ifade edilmiş. “Vatan insandır, insan vatandır” demiş mesela. Ben bu sözü çok sevdim. Dedelerimizin yurt tuttuğu bu toprakların, dedelerimiz olmadan yurt olmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu yurt olmadan da dedelerimizin olmayacağı aşikâr. Ben gazeteci olacağımı söylediğimde babam “11 sene bunun için mi okuttum ben seni” diye sitem etmişti. Ali Rıza Koç da imam hatibi bitirip Boğaziçi Üniversitesini kazandığını, İstanbul’da üniversite okuyacağını söylediğinde, Babası Bayram Çavuş “Bayındır’a (Hantıs’ın komşu köyü) imam olmadın ya…” diye sitem etmiş.
Devlette öğretmen olmayı, imam olmayı, memur olmayı en büyük başarı gören bir kuşağın, devletin parasız yatılı okullarında okumuş evlatları olarak devleti hep kutsarız, saygı duyarız. Ali Rıza Koç da çok saygı duyduğu devlette işlerin ehline verilmesini hayal eden ve lise diploması nedeniyle dışlanan bir birey. Ancak bakın kuruluşunda destek verdiği partinin yarattığı yeni devlet düzeni için bugün ne diyor: “O dönem, biz dil bilen iyi eğitimlileri, sadece muhafazakâr ve imam hatipli diye, devlet almak istemiyordu. Bugün ise dil bilmeyen, hariciye teamüllerinden bihaber, Türk tarihi ve kültürünü dışarıda temsil etmekten uzak birçok diplomat, hariciye kadrolarına katıldı. O yüzdendir ki basit dış politika konularında bile gerekli sonuçları elde edemiyoruz.” İmam hatipte, üniversitede, iş hayatında, yıllarca “Asım’ın nesli” olarak doktrine edilen Ali Rıza Koç, bugün kendi mahallesine bakıp son derece içten eleştiriler yöneltiyor. Örneğin “İsraftan sınıfta kaldı Asım’ın nesli” diyor. Anlatacak çok detay var ama siz aklını, fikrini, iradesini belli gruplara, tarikatlara, kişilere teslim etmemiş bir siyasal İslamcının son 20 yıllık dönüşümünü, en iyisi elinizde tuttuğunuz kitaptan okuyunuz. Garanti veriyorum, çok etkileneceksiniz!
Deniz Zeyrek
Gazeteci
İçindekiler
Sözbaşı …………………………………………………………………………… 13
I. Bölüm Biyografi …………………………………………………………… 17
Köklerim………………………………………………………………………… 19
Babam ve Anam…………………………………………………………. 22
Dedem Şükrü Çavuş ve Sibirya Esareti ……………………… 30
İçgüveylik Ona Göre Değil…………………………………………. 34
Vatan İnsan, İnsan Vatandır ………………………………………. 35
Gurbet İle Gelen Göreceli Refah…………………………………. 37
Ve Ayrılık Vakti Benim İçin de Gelmişti…………………….. 38
Doğmadan Nüfusa Kaydolmuşum…………………………….. 40
İlkokul ve Halil Hocam………………………………………………. 43
İspir Maceram ……………………………………………………………. 45
Terk Edilmiş Medresede Bir Pir-i Fani……………………….. 46
Eskişehir Güzel Şehir…………………………………………………. 48
İlkokuldan Başka Okul mu Var?………………………………… 49
İmam Hatibe İlk Adım ………………………………………………….. 50
Eskişehir ve Siyasi Atmosfer………………………………………. 51
Sıcak Su Eline Değince………………………………………………. 53
Balıkesir Yılları-Gençlik ve Heyecan ………………………….. 54
İlk Tatil Kaçan Tatil ……………………………………………………. 60
Hastanede Birkaç Gün ……………………………………………….. 63
Namazın Kazası Var Kahvaltının Yok! ………………………. 65
Babamla Birlikte Gurbet …………………………………………….. 69
Boğaziçili İmam! ……………………………………………………………. 74
Üniversiteyi Kazandığımı Tesadüfen Öğrendim………… 75
Sanki Bayındır’a İmam Oldun!…………………………………… 78
Yeni Hayata Kaydolmak…………………………………………….. 79
İlk Doğum Günü, İlk Sosyalleşme ……………………………… 80
Hem Okul Hem Pazarcılık…………………………………………. 82
Meşhur 312 Numaralı Oda…………………………………………. 84
Boğaziçi ve Demokratik Ortam………………………………….. 84
İzmirli Tayfun Bora ile Kültür Farkı…………………………… 86
Tutumlu Lokman ile Ayakkabı Polemiği …………………… 87
Önyargılardan Kurtulmak………………………………………….. 87
İlk Arabam…………………………………………………………………. 89
Boğaziçi’nde Kulüpçülük Çok Şey Kattı…………………….. 90
Bizim Oğlan Komünist Olmuş …………………………………… 93
İlk Uluslararası Misafir: Senatör Robert Byrd…………….. 94
Karikatürist Cem Yılmaz’ın Kırmızı Salon Önü
Muhabbetleri ……………………………………………………………… 97
Boğaziçili Güreşçiler…………………………………………………… 98
Birinci Geleneksel Boğaziçi Kıtlama Çay Partisi…………. 100
Kısa Ömürlü “Manzara Dergisi”………………………………… 100
Emlak Bankasında Gece Memuriyeti …………………………. 102
Ölüme Yaklaştığım An ………………………………………………. 102
Bir İlanla Değişen Hayat…………………………………………….. 105
Diplomat Olma Hayali……………………………………………….. 108
Ankara: Gönül Şehrim ……………………………………………….. 109
Yuva Kurma Zamanı ……………………………………………………… 112
İş Hayatım: Karanlıkta Kara Kedi Yakalamak ……………… 116
14 Kilometrelik Azim Yolu…………………………………………. 119
Askerlik ……………………………………………………………………… 121
ARK Turizm Doğuyor: İlk Hedef Eski SSCB……………….. 125
Kardeşlerimle Birlikte ………………………………………………… 128
Doğduğum Bölgeye Geri Dönüş ………………………………… 130
İş Hayatında İkinci Bir Adım………………………………………… 133
Ekonomi Siyasete Yön Verir! ……………………………………… 134
Yeniden İş Hayatına Dönüş…………………………………………… 139
Uzakdoğu ve EXPO’lar………………………………………………. 141
II. Bölüm Tecrübe ……………………………………………………………. 149
İş Hayatımdaki Tecrübeler……………………………………………. 151
Girişimci Keşfeder……………………………………………………… 151
Sabırla Yükselmek ……………………………………………………… 169
Öğrenmek Bisiklet Sürmek Gibidir…………………………….. 170
III. Bölüm Paylaşım…………………………………………………………. 173
Hayata Dair Düşünceler………………………………………………… 175
Toplumsal Gelişmişlik Kriterleri………………………………… 177
Siyaset………………………………………………………………………… 179
Siyaset Tarihi ve Siyasi Liderler…………………………………. 181
Devlet…………………………………………………………………………. 184
Demokrasi: Daha İyisi Bulunana Kadar En İyisi………… 186
Biz Zoru Seçtik …………………………………………………………… 187
Din……………………………………………………………………………… 188
Anadilde Dua …………………………………………………………….. 196
Geleneksel Dini Eğitim ………………………………………………. 197
Mezhepler-Cemaatler…………………………………………………. 201
İtaat Etmeyin, İtiraz Edin …………………………………………… 202
İslam Tarihini Yeniden Okumak………………………………… 204
İslam’da Ruhban Sınıfı ………………………………………………. 207
Kültüre ve Milliliğe Bakış…………………………………………… 209
Yerli ama Evrensel……………………………………………………… 212
Canlılara Kıymak Hobi Olamaz …………………………………. 214
Dünyayı Bekleyen Tehlike …………………………………………. 215
Doğayla Gereksiz Savaş……………………………………………… 215
Medeniyetler ve Batı Medeniyeti ……………………………….. 217
Ekonomi …………………………………………………………………….. 223
Gelir Adaletsizliği………………………………………………………. 224
Dış Politika…………………………………………………………………. 225
Paris Anlaşması ve Yeşil Mutabakat-Küresel Felaketi
Yavaşlatma Çabaları…………………………………………………… 229
Sanat…………………………………………………………………………… 234
Sözsonu………………………………………………………………………….. 237
Sözbaşı
Düşünürlere göre mağara gibi karanlıkta yaşayan insanlar. Ve garip bir şekilde bundan rahatsız olmayan insanlar. Uyurgezerler, hayaletler ve çocuk ruhlular. Meraktan yoksun, açık fikirli olmayan insanlar…
Wolfram Eilenberger, “Küçük İnsanlar, Büyük Sorular” kitabından.
Bizim gördüğümüz bir kova su, karıncanın gözünde engin bir okyanus, fil için sadece bir içecek, balığın ise yuvası. İşte bizi biz yapan yegâne şey; bakış açımız… “Bilmek övülür. Bilginin ruh zenginliği olduğuna inanılır. Bilenin bilmeyene üstünlüğü kabul edilir. İlmin insanlığı yükselttiği görülür” diyor düşünür. Doğru bilgi, bakış açımızı genişletir ve zenginleştirir. Dar kalıplara sıkıştırılmış ve tek pencereden gösteren fikirlerde ısrarcı olmak gelişmenin ve değişimin önündeki en büyük engeldir. Bugün böyle düşünüyorsam bunda en büyük pay, katı kalıpların arasından sızan ışığın yardımıyla dünyaya bakmanın insana bir şey kazandırmadığını bana bir kez daha net olarak gösteren gençlere aittir.
Türkiye’nin farklı şehirlerindeki 30’a yakın üniversitede gençlere; “başarı”, “girişimcilik ve etik”, “değişim”, “profesyonel bakış ve kariyer planlaması” başlıklı konferanslar verdim. Genç beyinlerin karşısına çıkmadan önce konuşmalarımı zenginleştirmek adına araştırmalar yaparken, tarihimiz, dünya kültürleri, evrenin yaradılışı, siyaset, dış politika ve dinimiz üzerine de pek çok kitabı ve makaleyi okuma imkânım oldu. Bu okumalarım esnasında ve de elbette “yenidünya” olarak adlandırılan ve dünyanın en ücra köşesinde dahi olsa yaşanan her türlü siyasi ve ekonomik değişimi bize anında izleme imkânı veren günümüz iletişim kanallarının da beni desteklemesiyle fikirsel anlamda değişimimin çok hızlı olduğu bir süreci bizzat yaşadım.
İlk olarak gördüğüm şey ise fikirsel gelişim ve değişimin ekonomik gelişimle kıyaslanamayacak kadar önemli ve zor olduğu gerçeğidir. Geleneksel kültür kodlarına sahip, ilk gençlik yıllarını imam hatip lisesinde dini eğitim alarak geçirmiş, hoşgörü seviyesi düşük, önyargıları olan ve ısrarcı bir yapıya sahip şahsımın geçirdiği değişimi belgelemek amacı ile kaleme aldığım ilk biyografi kitabım “Tarladan Şanghay’a”dır. Toplumların hafızası, girişimciliğin hafızası, tecrübe ve birikimlerin bir sonraki nesillere aktarılması çok büyük ehemmiyet arz eder. Gençlerin Amerika’yı yeniden keşfetmesine gerek yoktur. Geçmişten günümüze görmekteyiz ki farklı fikirler, girişimciler ve de elbette tecrübe bütün zamanlarda değerini korumuştur. Ve yine bilmekteyiz ki biyografilerin çok okunduğu toplumlar pek çok başarıya imza atmıştır. Biyografi ve beraberinde fikirsel gelişimimin de hikâyesini kaleme almaya çalıştığım bu ikinci kitaptaki tecrübelerimi tartışmak, konuşmak isterim. Dolayısıyla bu kitabı, mümkün olduğu kadar çok kişinin okumasını arzu ederim.
Elinizdeki çalışma, aynı zamanda bir sorgulama ve araştırma kuluçkasının da sonucu, olup-biteni sorguladığım ve cevaplarını aradığım bir dönem ürünüdür. Neleri mi sorguladım? Kitabın üçüncü kısmında
• Güzel ahlak ve adalet temelinde yükselen dinimizin, özellikle dini eğitim veren kurumlarda nasıl kısır bir eğitim müfredatına dönüştürüldüğünü, • Din merkezli ayrıştırmalarla dünyayı ateş topuna çeviren zihniyetin, esasında siyasi ve sosyolojik temellerinin ne olduğunu,
• Eşitlik ve adalet kavramlarının aslını, üretim ve tüketimi, eğitim ve insanlığı, en nihayetinde de insanlığın nereye gittiğini sorguladım. Cevaplar aradım. Bütün bunların cevaplarına da ancak “aklımızı kullanarak” ulaşabileceğimizi gördüm. Sorgulamama vesile olan ve de sorularıyla beni yönlendiren çok değerli genç kardeşlerime müteşekkirim. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki kendim, ailem ve çevremdeki insanlar için mutluluk verici, daha demokratik ve daha insani ve çevreci bir bakış açısı kazandım. Kendi değişimini gerçekleştirme cesaretini göstermeye hazırlananlara biraz da olsa ilham verebilmesi temennisiyle kaleme aldığım “Karşı Mahalle”, aslında karşı mahalleyi görmeyi başaran benim hikâyemdir. 3 bölümden oluşan “Karşı Mahalle”nin ilk bölümü hayatımı, ikinci bölümü iş tecrübelerimi, üçüncü bölümü ise hayata dair düşüncelerimi ve konuşmacı olarak katıldığım programlarda genç kardeşlerimin sorularına verdiğim yanıtları içermektedir.
Yazmak zordur ve cesaret ister…
Hele kendini yazmak daha da zordur. Bir kere hayatınızı öyle ya da böyle tartışmaya açıp ifşa etmektir biyografi. İkincisi içinden geldiğiniz mahalle savaş açar ki bunu çokça yaşadım. “Bizim oğlan yoldan çıkmış”tan tutun da “Komünist olmuş”a kadar her türlü yaftalamayı göze alabilmektir kendini yazmak. İlaveten, fikirler değişir zamanla ki değişecektir. Aksi halde gelişme olmaz, bunu da göze alacaksınız. Hülasa; mensubu bulunduğum Erzurum eşrafı ve “Bizim Mahalle”de oldukça fazla zorlandığım, söylediğim her yeni şeyle zaman zaman ağır denilebilecek ifadelerle suçlandığım, kategorize edilip tepkisel davranışlara muhatap olduğum, bütün bunlar karşısında önyargıları kırma konusunda çok büyük çaba sarf etmek zorunda kaldığım yaşamımdan ve fikirsel dönüşümümden kesitleri bulacaksınız bu kitapta. Ee ne demişler, düşmekten korkuyorsanız yürümeyin, oysaki daha yürünecek çok yol var hepimiz için…
Ocak 2022/ANKARA
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İş Dünyası Kişisel Gelişim
- Kitap AdıKarşı Mahalle
- Sayfa Sayısı240
- Yazar Ali Rıza Koç
- ISBN9786257112567
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviElma Yayınevi / 2022