Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Hayal Kurma Dersleri
Hayal Kurma Dersleri

Hayal Kurma Dersleri

Pelin Güneş

Hayal kurmayı unutan çocuklar, ödev olarak hayal kurmaları istenince çok şaşırdılar. Acaba nasıl bir gelecek kurdular hayallerinde? Çocuklar, çocuklarımız… Düşünen, sorgulayan, eğlenen, şaşıran, şaşırtan,…

Hayal kurmayı unutan çocuklar, ödev olarak hayal kurmaları istenince çok şaşırdılar. Acaba nasıl bir gelecek kurdular hayallerinde?

Çocuklar, çocuklarımız… Düşünen, sorgulayan, eğlenen, şaşıran, şaşırtan, hayatı öğrenirken bize de öğreten çocuklar…

Haydi! Onların dünyalarında eğlenceli bir yolculuğa çıkalım.

Anneler, babalar, öğretmenler, dedeler, büyükanneler, sizler de bir bilet alın lütfen.

Doyumsuz Çocuklar

Babam televizyon başında saatlerini geçirmekten keyif mi alıyor, yoksa acı mı çekiyor anlayabilmiş değilim. Ne zaman bir şey seyredecek olsa mutlaka yüzünü buruşturur, kızar, söylenir. En sevdiği futbol programlarında bile hop oturur hop kalkar. Hele sabah programlarını sunan kadınlar delirtir babamı. Bu sabah yine aynı şeyler oldu: “Şu şu saçlara bak saçlara! Yahu bu kadın evden çıkarken aynaya bakmıyor mu? Kadının yüzü tepsi gibi, o ısrarla saçlarını kısa kestiriyor. Şebek gibi olmamış mı?” Annem babama ters ters bakıp kanalı değiştirdi. Bu kez bir ekonomist, günün haberlerini veriyordu; “Son altı aylık veriler gösteriyor ki, faizdeki keskin düşüş iki ay daha aynı trendde devam edecek. Bono faizleri artarken reel faizler borsadan etkilenip düşecek…” Babam koltukta doğrulup elindeki çay bardağını hışımla sehpaya bıraktı. Elini televizyona uzatmış, adamı dövecek gibi bağırıyordu: “Yahu kardeşim, kandırmayın milleti! Daha geçen ay faiz çıkacak dediniz, şimdi düşüyor; borsa parlak diyorsunuz, bütün kâğıtlar değer kaybetti. Oraya çıkıp çan çan çan konuşuyorsunuz, yaptığınız bir şey yok.”

Babamın bu söylevlerine alışmıştık artık. Her program, her spiker, her dizi film için söylenecek olumsuz bir sözü vardı. Bir tek belgesellere ses çıkarmazdı. Ama bazen maymunlar daldan dala çok sıçradılar diye kızdığı olurdu. Annem dayanamayıp yine değiştirdi kanalı. Bu kez bir psikolog, çocuk gelişimi ile ilgili bilgiler veriyordu: “Altı yaşından itibaren çocuk artık sosyal hayatın bir parçası olmaya başlamıştır, aile toplantılarına katılır, söz alır, söylediklerinin dinlenmesini ister. Bunlar, toplumda bir yer edinme çabasının göstergeleridir.

Küçük fıkralar, yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylar anlatıp dikkat çekmeye çalışır…” “Sonra da tepemize biner, vıdı vıdı hiç susmaz!” dedi babam. “Tabi konuşmak kolay. Kendisi kaç tane büyüttü acaba?” diye devam etti. Annem bu arada kanalı çoktan değiştirmişti. Bir kadın avaz avaz türkü söylüyordu bu kez: “Ham meyvayı koparmışlar dalındaaann” Babam durur mu? “Yav geç şunu Allah aşkına, şişirmişler kadını balon gibi baksanıza. Bu kameramanları keseceksin. Çekim nedir, görüntü nasıl alınır bilmiyorlar,” diye bu kez de kameramanları haşladı. Annem ‘artık yeter’ der gibi baktı babama. “Ben gidiyorum,” dedi. Babam duymadı, çünkü halen söyleniyordu: “Bu ses bu vücuttan nasıl çıkıyor, anlamıyorum, borazan borazan…”

Annem kapıyı çarpıp gitmişti. Babam sağa sola bakındı, kumandaya uzandı. On dakika kanal kanal dolaştıktan sonra bir belgesel programında karar kıldı. “Heyyyt, yavrum be!.. Bak Can bak, suaygırını görüyor musun, müthiş bir hayvan bu. Şu gövdeye bak, bunların erişkinleri bir buçuk tonu buluyormuş. Bak bak suya nasıl giriyorlar, kızdırmaya da gelmez haa… Sinirli hayvandır, öyle şirin göründüğüne bakma. Kızdı mı devirir adamı.” “Sen nereden biliyorsun baba?” “Nereden mi biliyorum, biz bunları gördük oğlum.

Öğretmenimiz, ilkokulda iki kez hayvanat bahçesine götürmüştü, orada incelemiştik. Balıklar, ayılar, atlar… O zaman bu kadar çok hayvan yoktu, ama gezmeye doyamazdık yine de. Şaşkın şaşkın dolanırdık kafeslerin arasında. Hatta Mehmet Amca’n var ya Ezgi’nin babası, ayıların olduğu bölüme fazla yaklaşmıştı da elindeki bisküviyi alıvermişti ayının biri.” “Beni de götürsene baba…” “Okul götürür oğlum, hem o zaman televizyon yoktu, bak şimdi ne güzel evinden seyrediyorsun hepsini.” “Ama yakından görmek gibi olmuyor ki…” Babam beni dinlemiyordu. “Bak bak şimdi de kangurular çıktı, bunlar da dünyadaki en ilginç yaratıklardan biri. Bayılırım kanguruya. Bak nasıl taşıyor yavrusunu, kesesine koymuş. Tehlikelere karşı böyle koruyor belli bir yaşa kadar.”

Dayanamadım, “Keşke seninde böyle bir cebin olsa,” dedim. Bu son sözlerimi duydu, “Nedenmiş o?” dedi. “Ben de seninle birlikte gezerdim o zaman.” “Oldu beyefendi başka arzunuz?” “Ama baba, kangurular bile çocuklarını gezdiriyorlar, sen beni hiçbir yere götürmüyorsun.” “İnsaf be oğlum… Daha dün alışverişe gitmedik mi beraber, istediğin oyuncağı almadın mı, cep telefonlarına bakmadın mı?” Babam bunları söylerken gözü halen televizyondaydı. Düşündüm, babam haklı, dedim içimden. Dün birlikte alışveriş merkezine gittik, dükkânları dolaştık, istediğim helikopteri aldık, sonra yeni çıkan televizyon,telefon modellerine baktık. Ama ben yine de hiçbir yere gitmemişiz gibi hissediyordum. Sanırım yeni bir şey yapmamıştık birlikte. Geçen hafta da alışveriş merkezindeydik, ondan önceki hafta da… “Ama baba, geçen hafta da gitmiştik oraya.” Babam sinirlenmişti:

“Doyumsuzsun doyumsuz! Sadece sen değilsin ama, biliyorum arkadaşların da böyle. Oysa oralara gitmek için anne babasına yalvaran kaç çocuk var biliyor musun sen? Yani bu çağın çocuklarını memnun etmek şu deveye hendek atlatmaktan zor!” diye de ekledi. Ekranda şimdi de develer vardı. Odama gittim, babam halen arkamdan söyleniyordu: “Yok yok, hiçbir yere çıkartmamak gerek aslında, bir keyifle izlettirmedi şu programı. Yok cebim olsaymış da onu gezdirseymişim…” Yatağıma uzanıp gözlerimi kapadım.

Babam haklı mıydı acaba? Ama benim söylediklerim de doğruydu. Bir kere artık onlar gibi sokakta rahatça oynayamıyoruz, eve arkadaş çağıramıyorum, apartmanda gürültü oluyor diye. Pazarları hep aynı alışveriş merkezi, bayramlarda anneannem, tatillerde babaannem. Öyle geçip gidiyor işte… İçeriden konuşma sesleri geliyordu, annem gelmişti. Konu bendim galiba. Sonunda ikisi de bir konuda anlaşmıştı: “Beni memnun etmek, zordu zooor.”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Bizim Sınıfın Halleri ~ Pelin GüneşBizim Sınıfın Halleri

    Bizim Sınıfın Halleri

    Pelin Güneş

    3-E sınıfına giden Togancan’ın arkadaşları bir alem doğrusu! Bunu anlamak için sınıf isim listesine şöyle bir göz gezdirmeniz bile yeterli aslında. Mertefe, Bilgenaz, Bestesu,...

  2. Sıkıldım, İki Hafta Yokum ~ Pelin GüneşSıkıldım, İki Hafta Yokum

    Sıkıldım, İki Hafta Yokum

    Pelin Güneş

    Yakınlaşmak için, bazen uzaklaşmak gerekir… Pelin Güneş’in kaleme aldığı Sıkıldım, İki Hafta Yokum, kitaplardaki kurmaca ile gerçek dünya arasında sıkışıp kalmış 14 yaşındaki Tuana’nın benlik...

  3. Beş Yıldızlı Ev ~ Pelin GüneşBeş Yıldızlı Ev

    Beş Yıldızlı Ev

    Pelin Güneş

    Öykü yaşamdır. Bazen şaşırtır, bazen düşündürür, en çok da güldürür. Çünkü her öykü aslında biraz da bizleri anlatır… Öyküler hayatı fısıldar. Gerçekler ve hayaller...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Zaman Tamircisinin Dükkânı ~ Berna Uslu KayaZaman Tamircisinin Dükkânı

    Zaman Tamircisinin Dükkânı

    Berna Uslu Kaya

    Geçmişten gelen bir hikâye bugünle buluşunca neler olur ? Gelecekte de devam edeceğini gösteren tüm işaretlere rağmen, zamanın hâlâ saatlerin içerisine sıkıştığını düşünmeye devam mı...

  2. Tanrı Beni Görüyor mu? ~ Murat GülsoyTanrı Beni Görüyor mu?

    Tanrı Beni Görüyor mu?

    Murat Gülsoy

    Başkalarını nasıl gördüğümü biliyor musun? Nereden bileceksin ki… İnsan sadece kendi gözleriyle yanılır. Bulanık bir aşk yaşamıştım bir zamanlar. Beni yanılgılara sürüklemişti. Hayatın anlamını...

  3. Çantamdaki Öyküler ~ Göktuğ CanbabaÇantamdaki Öyküler

    Çantamdaki Öyküler

    Göktuğ Canbaba

    Bundan birkaç sene önce uzun bir yolculuğa çıktım. Hindistan, Nepal, Kamboçya gibi farklı ülkeleri dolaştım. Her şey bir adımla başladı aslında; küçücük bir adımla....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur