Neden varolan var da hiç yok? Bir şey yoktan var olur mu? Varolanları var eden bir ilk neden var mı? Öteden beri hayret uyandıragelmiş bu ve benzeri sorular, felsefenin var ile yok, değişen ile değişmeyen, Tanrı ile insan, beden ile zihin gibi gerilimli kavramların kökeninde yatan metafizik ilkelere ulaşma girişiminin bir ürünü olarak ortaya atıldılar ve hâlâ yanıt bekliyorlar. Batı’da felsefeyi başlatan ve sönmeye başladığında yeniden canlandıran bu sorulara sayısız filozof yanıt vermeye çalıştı. Bu kitap Parmenides’ten başlayıp Levinas’a kadar metafizik meselesinin genel bir tablosunu sunuyor.
Metafiziğin ilkelerini, izleklerini, hedeflerini ve çağdaş dünya içindeki yerini ortaya koyuyor ve günümüzde büyük ölçüde küçümsenen metafiziğin neden hâlâ ciddiye alınması gereken bir felsefe alanı olduğunu göstermeyi amaçlıyor.
İçindekiler
Önsöz 15
Giriş
Bir Metafizik Kavramına Doğru 19
1
Parmenides: Varlığın Apaçıklığı 30
1. Platon Öncesi Düşüncenin Parçalı, Neredeyse
Anlaşılmaz Karakteri
30
2. Presokratiklerin Doğa Hakkındaki Düşüncelerinin
Bağlamı
33
3. Sözlü, Yani Şiirsel Kültür 37
4. Bir Tanrıçanın Vahyi 39
5. Varlığın Muamması 44
6. Parmenides’in Ontolojisinin Sonraki Günleri 52
7. Sofistlerin Bunalımı: Kendi Başına Bırakılan İnsan
Söylemi
55
2
Platon: İdea Hipotezi 60
1. Platon’un Yazılarının Dolayımlı Karakteri 60
2. Parmenides’in Mirası 64
3. Eidos’a Kulak Vermek 66
4. İdeaların Ayrılığı 70
5. Anımsama Çabası 75
6. Diyalektik ya da Varlığın Kendisine Odaklanmak 79
7. Matematik Varlığın Örnek İdealliği 81
8. Sıradan “Metafizik” Ayrımı: Devlet’in Altıncı Kitabı 83
9. İyi İdeasının Her Şeyin Üzerinde Olması 87
10. Demiurgos’un Kozmosu: Aynı ve Başka 93
11. Platon’un Akademisinde Bir İlkesi 94
3
Aristoteles: İlk Felsefenin Ufukları 99
1. Metafiziğin Metni ve Nesnesi 99
2. İlk İlkelerin Bilimi 102
3. Nedenler Kuramı 104
4. Varlık Olarak Varlığı Ele Alan Bir Bilim Vardır 110
5. Metafizik E 1’in Onto-Teolojik Bakış Açısı 113
6. Varlığa Birden Çok Anlam Verilir 118
7. Ousialogia Olarak İlk Felsefe 122
8. Metafizik’in Beşinci Kitabının Teolojisi 127
4
Antikçağ Metafiziğinin Son Doruğu: Yeni
Platonculuk Ortaya Çıkıyor
133
1. Plotinos’ta Bir’in Metafiziği 135
2. Augustinus’ta Metafiziğin Hıristiyanlaşması 143
5
Ortaçağda Teoloji ve Metafizikler 154
1. “Metafizik” Bir Çağ mı? 154
2. Pistis’in Arka Planı 159
3. Anselmus ve Ontolojik Kanıt 163
4. İbni Sina ve Şifa Metafiziği 168
5. İbni Rüşd’ün İbni Sina’ya Eleştirisi 179
6. Thomas Aquinas’a Göre Metafiziğin Nesnesi 181
7. Tanrı Var mı? Beş Yol 186
8. Duns Scotus’tan Suarez’e Kadar Skolastik Düşüncede
Scientia Transcendens Fikri: Ontolojinin Kökeni
192
6
Descartes: Cogito’ya Göre İlk Felsefe 201
1. Descartes’ta Metafizik Var mı? 201
2. Birinci Meditasyon: Klasik Metafizikte Neden Şüphe
Edilebilir ya da Ne Gündeme Getirilebilir?
206
3. İkinci Meditasyon: Düşünüyorum, Varım; Cogito
Metafiziği
209
4. Üçüncü Meditasyon: Varolan Tanrı Üzerine veya
Tanrısallığın Metafiziğine Dönüş
215
5. Descartes’taki Çifte Metafiziğin Sonrası 221
7
Spinoza ve Leibniz: Yalınlığın ve Tümleşik
Rasyonelliğin Metafiziği
224
1. Etik Bir Metafizik: Spinoza 224
2. Tözsel Biçimler Metafiziği Arayışı: Leibniz 230
8
Kant: Eleştirelleşen Metafizik 238
1. Doğal Metafizik 239
2. Metafizik Bilim Olabilir mi? 241
3. Kant ve Eskilerin Aşkın Felsefesi: Fenomenler ve
Kendinde Şeyler
246
4. Eleştiri ve Metafizik 249
5. Özgürlüğün Metafiziği 255
6. Hükümran İyi “Metafiziği” 258
7. Tanrı’nın Varlığı Kanıtlanabilir mi? 265
8. Kant’tan Sonra Metafiziğin Geleceği Nasıl Olacak? 268
9
Kant’tan Sonra Metafizik 271
1. Kant’tan Sonra Metafizik Oldu mu? 271
2. Kant’ta Öğreti, Bilim ve Sistem 276
3. Bir Kendinde Şey Metafiziğinin İdealizm Açısından
Reddedilmesi
280
4. Reinhold’un İlk Felsefesi 283
5. Fichte ve Benlik Metafiziği 287
6. Schelling’in Özdeşlik Metafiziği 299
7. Son Schelling’in Metafiziği 309
8. Hegel’de Tin Metafiziği 320
9. Hegel Sonrası Metafizik: İnsanlığın İlkel Bir Evresi ya
da Sanatçı Meselesi
339
10
Heıdegger: Varlık Meselesinin Metafiziğin
Aşılması Adına Diriltilmesi
349
1. Ontoloji Tarihinin Tahrip Edilme Tasarısı 349
2. Varlık Meselesinin Çifte Önceliği 352
3. Metafizik: Varlığımızın En Önemli Olayı (1929) 361
4. Metafiziğin Onto-teo-lojik Kuruluşu 369
5. Metafiziğin Nihilist ve Teknik Açıdan Tamama
Ermesi
376
6. Neden İlkesinin Sarsılması 380
7. Heidegger’de Metafiziğin Aşılmasının Teolojik Erimi 382
8. Gizliden Gizliye Metafizik Bir Düşünce mi? 385
11
Heıdegger’den Bugüne Metafizik 390
1. Metafizik Tarihinin Yeniden Keşfedilişi 390
2. Gilson’dan Sartre’a: Varoluşun Metafizik Tarafından
Yeniden Keşfedilişi
395
3. Gadamer’den Derrida’ya: Dilin Metafizik Tarafından
Yeniden Keşfedilişi
406
4. Levinas: Aşkınlığın Metafizik Tarafından Yeniden
Keşfedilişi
420
Sonuç 424
Kısaltmalar 427
Okuma Önerileri 429
Dizin 439
“Varlığı varlık olarak ele alan bir bilim vardır.”
Aristoteles, Metafizik, IV, 1
“Bütün felsefe bir ağaç gibidir, kökleri metafizik,
gövdesi fizik, bu gövdeden çıkan dalları da
bütün öteki bilimlerdir; bunlar da üç ana bilime,
yani tıp, mekanik ve ahlâka indirgenir.”
René Descartes, Felsefenin İlkeleri’ne Mektup/Önsöz
“Metafizik insana ilişkin bilgilerin hiç kuşkusuz en zorudur;
ne var ki hâlâ bir tane bile metafizik kaleme alınmadı.”
Immanuel Kant, Ahlâkın ve doğal teolojinin ilkelerinin
apaçıklığı konusunda araştırma.
“Metafiziği olmayan bir halk,
‘Kutsalların Kutsal’” olmayan bir tapınak gibidir.”
G. W. F. Hegel, Mantık Bilimi’nin ilk baskısına Önsöz.
“Metafizik ‘insanın doğasına’ aittir. Ne okul felsefesine
ait bir disiplindir ne de keyfi gözlemlerin yapıldığı bir alan.
Metafizik, varoluşumuzun temel olayıdır. Hatta varoluşumuzdur.”
Martin Heidegger, Metafizik Nedir?
Önsöz
Elinizdeki çalışma “metafiziği” oluşturan düşünce disiplinini tanıtmayı umut ediyor. Bu terim artık neredeyse hep tırnak içinde kullanılıyorsa bunun nedeni metafiziğin günümüzde artık ne uygulanan ne de öğretilen bir bilim olmasıdır. Belirli bir gelenek metafiziği bilimlerin kraliçesi saydıysa da fizik, matematik ya da teoloji gibi bölümler hep var olmasına rağmen günümüzde metafizik fakülteleri yok (aslında hiç olmadı). Metafizik olmamak ya da post-metafizik olmak felsefenin erdemlerinden biriymiş gibi çoğu zaman, üstelik epeydir de sadece çerçevelemeye yarıyor. Önde gelen çağdaş felsefe akımlarının (fenomenoloji, analitik felsefe, yapısöküm) neredeyse hepsi, üstelik müthiş bir şevkle, metafiziği aşmak gerektiğinde anlaşıyor. Peki ama neyi aşmış olacağız?
Biliyor muyuz hâlâ bunu? Post-metafizik olduğunu ilan eden yeni düşünce de metafizikten devraldığı miras ve ışık olmadan düşünülebilir miydi? Bu kitabın yazarı metafizik elkitaplarıyla tanışmamış bir kuşaktan geliyor ama bu kuşağa metafiziğin aldatıcı ve baskıcı olduğu kadar tiranca bir düşünce düzeni olduğu, bundan mutlaka kurtulmak gerektiği tekrar tekrar telkin edilmişti. Tercihen Kant’ın ya da Heidegger’in egemen düşüncelerine sahip çıkıp bir ölçüde otokratik diyebileceğimiz bir biçimde metafiziğe destek de veriliyordu. Fakat işin en gülünecek yanı, bu filozofların düşüncelerini inceleyen tarafsız herhangi bir gözlemcinin bu iki filozofun asıl tasarısının derinlemesine metafizik olduğunu öğrenecek olmasıdır. Kant’ın en açık amacının en sonunda metafiziği olanaklı kılmak olduğunu, yine aynı şekilde Heidegger’in amacının da varlık meselesini uyandırmak olduğunu, bunun da metafiziğin en önemli izleği olduğunu bilmek için kapsamlı bir eğitim almış olmak gerekmez. Bu neden bilinmiyordu acaba?
Metafizik düşünce düzeni ne zaman egemen olmuştu? Antikçağda olmadığı kesin çünkü bu terim ancak 12. yüzyılda ortaya çıkacaktı ama bunun tek nedeni eskilerin metafizik diye bir terim bilmemesi de değildir.1 “Metafizik” dediğimiz düşüncenin, yani başlıca konusu varlık olan düşüncenin, eskilerin zamanında ortaya çıktığına hiç kuşku yoktur; eski düşüncenin en önemli başarısının bu olduğu da kesindir. Fakat bu düşünce Parmenides, Platon ve Aristoteles’te ancak kısaltılmış metinlerde ve görülmedik bir cüretle kendini ortaya koyuyordu; öyle ki düşünürler her defasında ölümlülerin genelde benimsedikleri açıklama yollarından ayrıldıklarını vurgulamak zorunda kalıyorlardı. Asıl zorluk bu yeni disiplinin nesnesini kavramakta yaşanır: Varlık, idea, varlık olarak varlık tam anlamıyla ne demektir? Nitekim Antikçağdan itibaren varlığı rehber edinip dünyayı kavrama çabalarının son derece kuşkuyla karşılanması da bundandır: Parmenides’in varlığının hareketsizliğinin karşısına hep şeylerin apaçık hareketi çıkarılmıştı;
Platon’un idealar kuramının (dünyamızın boşu boşuna suretinin çıkartılması; pratikte bunun hiçbir yararı olmayacaktır) yol açtığı yararsız “metafiziği” Aristoteles’in nasıl şevkle damgaladığını da unutmamak gerekir; kaldı ki nesnesinin ne olduğu bir türlü çözülemeyen bir ilk felsefe fikrini ortaya atan da Aristoteles’in kendisiydi. “Metafizik” düşünce Antikçağda egemenlikten o kadar uzaktı ki ne Aristoteles sonrası Hellen okulları (Stoacılık, Epikurosçuluk, Kuşkuculuk) tarafından ne de genel anlamda Roma dünyası tarafından benimsendi. Akla Ortaçağ gelebilir elbette. Fakat metafizikle tamamen başı dönmüş bir Ortaçağ imgesi bir ölçüde mittir.
Nitekim Ortaçağ dünyasının metafizik düşünceyle tanışması pek geç olmuştur ve bu düşünceyi başka bir kaynaktan edindiği için ona tam anlamıyla egemen ya da tartışılmaz bir konum vermemiştir. Ortalama herhangi bir okur, düşüncesini metafizik diye sunan tek bir Ortaçağ yazarının adı vermekte bile zorlanacaktır. Modern zamansa Descartes’tan itibaren, varlığı, özü ve nedenleri daha iyi kucaklayabilecek, daha kesin bir gerçek anlayışına sahip olan başka bir “ilk felsefe” adına aşmak istediği metafizik düşünceye çoklukla karşı çıkmaya çalıştı.
Ne var ki metafizik düşüncenin en derin umudu, şeylerin hakiki varlığını en sonunda anlamak amacıyla pek sınırlı söylemleri aşmak değil miydi? Demek ki metafiziği baştan varsaymadan ama daha da önemlisi bir şekilde tamama erdirmeden aşmak zordur. Elinizdeki çalışma, metafiziğin şeylerin nedenini ve varlığını evrensel kapsamda sorgulayan, dünyanın kavranmasına yönelik tasarıyı sırtladığı için her tür düşüncenin belki de aşılamaz önvarsayımı olduğunu, herkese ve her şeye karşı hatırlatmak istiyor. Fransız dilinde metafiziğe tarihsel giriş kapsamında bir çalışma bulunmamasından bir süredir şikâyetçiyim.
Varolan çalışmaların çoğu ya çok eski ya da terimin biraz karikatürü ve miadı dolmuş anlamında Thomasçı esinler taşıyor. Daha doğrusu Thomasçıdan ziyade Scotusçu demek gereken bu gelenekte genel metafizik ya da ontoloji varlık olarak varlık izleğine eğildiği ölçüde felsefenin temel disiplinidir; bu geleneğe göre felsefenin öteki bölümleri ancak varlığın özgüllüklerini inceleyecektir. Mantığının yerine başka bir şey konmamış olsa da (Heidegger Varlık ve Zaman adlı çalışmasında bunu neredeyse olduğu gibi ele alanlardan biridir) bu felsefe anlayışı artık geçerli değil.
Yine de metafiziğe giriş niteliğinde bir çalışma ihtiyacı ortadan kalkmadı, hatta metafiziği saran genel kuşku ortamında daha da gerekli olduğu bile söylenebilir: Metafiziğinbir ölçüde yeraltında kalan tarihinin başlıca aşamaları ve önemli uğrakları nelerdir? Bu kitabın amacı “büyük sistemleri” saymakla bitmeyecek çeşitliliklerini kapsayacak şekilde teker teker ele almak değildir. Bu kitabın amacı söz konusu çeşitlilik kapsamında, olduğu hâliyle felsefi düşünceyi belki de kuran bir meselenin ve düşünce disiplininin sunduğu devamlılığı ortaya çıkarmaktır. Bu da metafizikle uğraşmak için tikel bir öğretiye (siyasal bir partiye katılmak gibi) bağlanmamak gerektiği anlamı taşır. Dünyamızı ve deneyimimizin anlamını kavramaya çalışırken ne yaptığımızın farkında olmak yeterli olacaktır.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.