Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Canavarın Çağrısı
Canavarın Çağrısı

Canavarın Çağrısı

Patrick Ness

“Kaos Yürüyüşü” üçlemesiyle edebiyatseverlerin yakından tanıdığı, iki Carnegie Madalyalı İngiliz yazar Patrick Ness’ten okurların ruhunda fırtınalar koparacak sarsıcı bir roman! On üç yaşındaki Conor…

“Kaos Yürüyüşü” üçlemesiyle edebiyatseverlerin yakından tanıdığı, iki Carnegie Madalyalı İngiliz yazar Patrick Ness’ten okurların ruhunda fırtınalar koparacak sarsıcı bir roman!

On üç yaşındaki Conor için gerçek, korkuyla örülmüş koskoca bir duvar ve bu engeli aşabilmesinin tek yolu cesaretten geçiyor. Birileri Conor’a kabul edemediği gerçeği fısıldamalı… Peki, her biri birbirinden çelişkili hikâyeler anlatan korkunç bir canavar Conor’ın gerçekle yüzleşmesine nasıl yardımcı olabilir?

Patrick Ness’in efsane yazar Siobhan Dowd’un özgün fikrinden esinlenerek kaleme aldığı Canavarın Çağrısı, yalnız bir çocuğun, onun hasta annesinin ve hiç beklenmedik ziyaretçisi canavarın cesur, karanlık ama gülümseten hikâyesi…

Pek çok edebiyat ödülüne değer görülerek saygın kaynaklar tarafından yayımlandığı yılın en iyi kitaplarından biri olarak seçilen Canavarın Çağrısı,2012 CILIP Carnegie ve CILIP Kate Greenaway Madalyaları ile onurlandırılarak şimdiye dek hem yazarı hem çizeri bu değerli ödülü almaya hak kazanmış tek yapıt olarak edebiyat tarihine geçmiştir.

CANAVARIN ÇAGRISI 

Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değildi bu; son zamanlarda sık sık gördüğü kâbusun aynısıydı. İçinde karanlık, rüzgâr ve çığlıklar olan. Var gücüyle tutmaya çabaladığı halde kayıp giden ellerin olduğu kâbus. En sonunda hep– “Git burdan,” diye fısıldadı Conor yatak odasının karanlığına. Kâbusunun onun peşinden, uyananların dünyasına gelmesini istemiyor, onu uyku âlemine sürmeye çabalıyordu. “Haydi, git.” Annesinin komodine koyduğu saate baktı. 12:07. Gece yarısını yedi geçiyordu. Ertesi sabah okula gidecek bir çocuk için oldukça geç bir saatti bu, hele de günlerden pazarsa. Bu kâbustan hiç kimseye söz etmemişti. Annesine haliyle anlatmamıştı; aşağı yukarı iki haftada bir telefonla konuştuğu babasına da tek kelime etmemişti. Hele büyükannesine ya da okuldakilere bir şey söylemesi düşünülemezdi bile.

Kâbusta olanları kimsenin bilmesi gerekmiyordu. Conor uyku sersemi bir halde odasına göz gezdirdikten sonra kaşlarını çattı. Atladığı bir şey vardı. Yatağında doğrulup biraz daha ayıldı. Kâbus yavaş yavaş uzaklaşıyordu uzaklaşmasına, ama hâlâ Conor’ın canını sıkan bir şey vardı. Farklı bir şey, sanki– Sessizliğe kulak kabarttı, ama bu saatte boş olan alt kattan arada sırada gelen bildik tik tak sesi ve yan odada yatan annesi uykusunda her hareket ettiğinde çıkan hışırtılar dışında hiçbir şey duyamadı. Hiçbir şey. Derken kulağına bir şey çalındı.

Onu uyandıran sesti bu. Biri ona sesleniyordu: Conor. Paniğe kapıldı. İç organları büzüşüyor gibiydi. O şey onu takip mi etmişti yoksa? Her nasılsa kâbustan çıkmayı başarmış ve peşinden gelip– “Saçmalama,” dedi kendi kendine. “Canavarlara inanacak yaşı çoktan geçtin.” Doğruydu da. Geçen ay on üç yaşına basmıştı. Oysa canavarlar bebekler içindi. Gece altını ıslatanlar içindi canavarlar. Hatta cana– Conor. Bir kez daha duydu aynı sesi. Yutkundu. Ekim ayı normalden daha sıcak geçiyordu ve penceresi hâlâ açıktı. Belki de dışarıdan gelen hafif esintiyle perdeler birbirine sürtünmüş ve– Conor. Pekâlâ, rüzgâr değildi bunu yapan. Birinin sesiydi bu; tanımadığı birinin.

Annesinin sesi olmadığı kesindi, çünkü bir kadın sesi değildi bu. Conor bir an için uçuk bir fikre kapıldı ve babasının sürpriz yapıp Amerika’dan geldiğini düşündü. Saat geç olduğundan telefon etmek istememişti belki ve– Conor. Hayır. Babası değildi bu. Duyduğu sesin kendine has bir tınısı vardı. Yabani, canavarca bir tınıydı bu. Sonra dışarıdan tok bir tahta gıcırtısı geldi; sanki devasa bir şey ahşap zemine basıyor gibiydi. Gidip pencereden dışarı bakmak istemiyordu Conor. Ama bir yanı da bunu yapmayı her şeyden çok istiyordu. Artık uykusu tamamen açılmıştı; yatak örtüsünü üzerinden atıp ayağa kalktı ve pencereye doğru gitti. Ayın yaydığı loş ışık sayesinde, evin gerisindeki küçük tepede duran kilisenin çan kulesini rahatlıkla görebiliyordu. Kilisenin yanından kıvrılarak geçen tren rayları zayıf bir ışıltı saçıyordu.

Üzeri çoktan silinmiş mezar taşlarıyla dolu mezarlık da ay ışığıyla aydınlıktı. Conor mezarlığın ortasından yükselen kocaman porsuk ağacını da görebiliyordu pencereden. Bu o kadar eski bir ağaçtı ki, kilisenin yapımında kullanılan taştan yapılmış gibi duruyordu. Porsuk ağacı olduğunu biliyordu, bunu ona annesi söylemişti. İlk defa Conor’ın küçüklüğünde, onu ağacın zehirli meyvelerini yememesi konusunda uyardığında; ikincisinde de önceki yıl, arada sırada yüzünde tuhaf bir ifadeyle mutfak penceresinden bakıp, “Şuradaki porsuk ağacı, biliyorsun değil mi?” dediğinde. Yine kendisine seslenildiğini duydu. Conor. İki kulağına aynı anda fısıldanıyormuş gibi geliyordu ses.

“Ne var!” dedi Conor, bundan sonra olacaklar konusunda birden sabırsızlanarak. Kalbi küt küt atıyordu şimdi. Bir bulut ayın önüne geçip tüm manzarayı karanlığa gömdü. Aynı anda çıkan rüzgâr, tepeden hızla gelip odasına doldu ve perdeler uçuştu. Bir kez daha tahta gıcırtısını duydu; sanki canlı bir varlıktan, dünyanın iştahla guruldayan aç karnından çıkıyordu ses. Sonra bulut geçip gitti ve ay yeniden parlamaya başladı. Porsuk ağacını aydınlatıyordu. Bir anda evin arka bahçesinde beliren porsuk ağacını. Canavar karşısındaydı işte. Conor dikkat kesilip ağacı izlerken, ağacın en üst dalları bir araya gelip büyük ve dehşet verici bir yüz meydana getirdi.

Ağacın ağzı, burnu, hatta gözleri vardı ve bu gözler doğruca Conor’a bakıyordu. Diğer dalların bazıları da gıcırdaya gıcırdaya, çatırdaya çatırdaya bir araya gelmeye başlayıp, önce iki uzun kol, ardından da ana gövdenin yanında ikinci bir bacak görevi görecek kalın bir uzantı oluşturdular. Geriye kalanlarsa bir omurga ve üst gövdeye dönüşmüşlerdi; iğnemsi yaprakların oluşturduğu yeşil bir kürkü andıran deri, altında kaslar ve akciğerler varmış gibi kımıldıyor, sanki nefes alıyordu. Boyu zaten Conor’ın penceresini aşan canavar, büyürken iyice genişlemeye başlamış, nasılsa kuvvetli ve azametli görünen bir şekle bürünmüştü.

Tüm bu değişim süreci boyunca gözlerini Conor’dan ayırmamış, Conor da canavarın gürültülü, esintili nefes alıp verişlerini duymuştu. Devasa ellerini pencerenin iki yanına yaslayan yaratık, kocaman gözleri çerçeveyi doldurana dek başını eğdi ve bakışlarıyla Conor’ı bulunduğu yere mıhladı. Conor’ların evi, üzerine binen ağırlık yüzünden hafifçe inler gibi oldu.Ve canavar konuştu. Conor O’Malley, dedi ve çürümüş bitki kokan, ılık ve güçlü bir nefes Conor’ın penceresinden içeriye dolup, saçlarını havalandırdı.

Canavarın sesi tok ve güçlüydü; Conor bu sesin titreşimlerini göğsünde hissetti. Seni almaya geldim Conor O’Malley, diyen canavar eve doğru biraz daha eğilince, duvardaki tablolar titremeye başladı; kitaplığın rafl arından birkaç kitap, elektronik aletler ve içi doldurulmuş eski bir oyuncak gergedan yere düştü. Canavar, diye düşündü Conor. Sahici bir canavar. Gerçek hayatta. Rüyada değil, tam karşımda… Pencerenin diğer yanında. Canavar onu almaya gelmişti. Buna rağmen dönüp kaçmadı. Dahası, hiç korkmadığını fark etti. Canavar ortaya çıktığından bu yana hissettiği tek şey, giderek artan bir hayal kırıklığıydı. Çünkü beklediği canavar bu değildi. “Öyleyse gel de al beni,” dedi. Tuhaf bir sessizliğe gömüldü ortalık. Ne dedin sen? diye sordu canavar.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Çocuk Kitapları
  • Kitap AdıCanavarın Çağrısı
  • Sayfa Sayısı216
  • YazarPatrick Ness
  • ISBN9789944697804
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviTudem Yayınevi /

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Gökyüzümüzdü Okyanus ~ Patrick NessGökyüzümüzdü Okyanus

    Gökyüzümüzdü Okyanus

    Patrick Ness

    Beyazperdeye de uyarlanan Canavarın Çağrısı’nın Carnegie Madalyalı yazarı Patrick Ness’ten, dünya edebiyatının en önemli klasiklerinden Moby Dick’in hikâyesini yeniden yaratan, görsel bir başyapıt: Gökyüzümüzdü Okyanus. Etkileyici üslubu...

  2. Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler ~ Patrick NessHakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler

    Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler

    Patrick Ness

    “Patrick Ness’in bu seçkisi yenilikçi ve cesur olmanın yanı sıra yaratıcılıkla bezeli.” Daily Telegraph ​İnsan ayrıksı çocuğu daha çok sever, değil mi? Canavarın Çağrısı kitabından tanıdığımız...

  3. Canavarın Çağrısı ~ Patrick NessCanavarın Çağrısı

    Canavarın Çağrısı

    Patrick Ness

    Eleştirmenler tarafından büyük övgüyle karşılanan ve pek çok ülkenin çoksatanlar listesine girmeyi başaran “Kaos Yürüyüşü” üçlemesinin iki Carnegie Madalyalı İngiliz yazarı Patrick Ness’ten okurların ruhunda fırtınalar koparacak sarsıcı bir...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur