Puding Poli Geri Dönüyor!..
Dünya çocuk ve gençlik edebiyatının klasikleşen yazarı Christine Nöstlinger’in büyük beğeniyle karşılanan Puding Poli serisinin ikinci kitabı raflardaki yerini alıyor.
Poli, sınıflarında çalınan altın bir kolye ucunun izini sürdüğü ilk macerasından bu yana bir yaş büyüyerek 12 yaşında bir ergen olarak karşılıyor okurlarını. Üstelik halen çok iyi yemek yapabiliyor olmasının yanı sıra çözülmemiş gizemleri aydınlatma konusunda ise bir hayli deneyim kazanmışa benziyor…
Günlerden bir gün, komşuları Bayan Mader’in yaşlı köpeği Karli aniden ortadan kayboluyor. Üstelik bu mahallelerindeki ilk kayıp köpek vakası da değil! Başka köpekler de kısa süreliğine kaybolup sonradan ortaya çıkıyorlar. Poli böyle olaylar karşısında kayıtsız kalır mı hiç? Bu kayboluşların ardında bir suç kokusu yükseldiğinin hemen farkına varıyor. Rozi’yi de yanına alarak düşüyor yollara… Ama işleri hiç de kolay değil. Gelen mektup, Karli’nin Bayan Mader’e fidye alınmadan iade edilmemesi konusunda bayağı ısrarlı. İşin bir diğer gizemli tarafı ise fidye için gönderilen mektubun sıradan bir mektup olmamasında yatıyor. Ellerindeki mektup sihir ile mühürlenmiş… Yine kendilerini çetin bir mücadelenin içinde bulan kahramanlarımız Poli ve Rozi, hem günlük sorumluluklarını yerine getirebilecek, hem yakalandıkları hastalıkla savaşabilecek, hem de bu sevimli köpeğin sağ salim evine geri dönmesini sağlayabilecekler mi dersiniz?
Serinin ilk kitabını okuyanlar için artık olağan geliyor olsa da, ödüllü yazar Christine Nöstlinger’in yarattığı Poli karakteri, tanıdığımız tüm erkek çocuklarından farklı bir profil çiziyor. Üstelik Poli hem karşılaştığı haksızlıklarla savaşacak kadar bitirim hem de mutfakta marifetli mi marifetli… Poli’nin en yakın arkadaşı Rozi ise Poli gibi başına buyruk olmaktan keyif alan, onun gibi meraklı ve haksızlığa gelemeyen biri. Bu anlamda muhteşem bir ikili oluşturdukları söylenebilir. Hele ki Rozi matematik dersinde, Poli ise mutfakta bu kadar başarılıyken…
Puding Poli Çözüyor’u elinize aldığınızda sakın bir yemek kitabı sanmayın! Çocukların ilgiyle okuyacakları sürükleyici bir romanla karşı karşıyasınız. Ama yazar, macera dolu satırların aralarında becerikli bir ortaokul öğrencisinin pratik öğle yemeği tariflerini paylaşmakta hiçbir sakınca görmüyor. Hele de tüm tarifler topaklanmamış vanilyalı pudingiyle nam salmış Poli tarafından denendiyse. Artık değmesin keyfinize!..
l. Bölüm
Bu bölümde Rozi geğirir, kısa
bacaklı, upuzun kulaklı, base
cinsi bir köpek olan Karli hâlâ
kayıptır ve rastlantılar çoğalır.
Arkadaşları tarafından Puding Poli ya da sadece Puding diye adlandırılan on bir yaşını dokuz ay geçmiş olan Poli Pistulka, 3-A sınıfındaki sırasında oturuyor ve dalgın dalgın, kasım sabahını aydınlatmak için boşuna uğraşan tavan lambasına bakıyordu. Lambanın buzlu camının üzerinde simsiyah, kalın bir katman vardı. “Rozi, tepemizde bir mezarlık var,” diye mırıldandı Poli. “Bir sinek krematoryumu.”
Sıra arkadaşı Rozi başıyla onayladı ve ona, “İntihar eden sinekler için!” diye fısıldadı. Poli yüksekçe bir sesle, “Çünkü okulun havası sinekleri bile bunalıma sokuyor!” dedi. “Pistulka, lütfen kişisel meselelerinizi teneffüse saklayın!” Rengarenk giyindiği için 3-A sınıfının Renkli Ağaçkakan dediği Specht* , karatahta pergeliyle Poli ve Rozi’yi işaret etti. “Bu kişisel bir konu değildi, okulla ilgiliydi, hatta matematikle,” dedi Poli. “Peki, neymiş o?” diye sordu Renkli Ağaçkakan ilgiyle. Poli bir kolunu suçlar gibi tavan lambasına doğru kaldırdı. “İki yıldan beri başımın üzerindeki sinek ölülerinin çoğalmasını seyrediyorum. Tepemdeki şu katmanın ben bitirme sınavına girene kadar kaç santim olacağını hesaplamaya çalışıyordum!”
“Senin matematik zekân buna yetmeyebilir,” dedi Renkli Ağaçkakan sırıtarak ve tahtaya dönüp bir eşkenar üçgen prizma çizmeye koyuldu. Poli, “Övgü öğrencinin başarısını arttırır!” diye bağırınca, Renkli Ağaçkakan’ın arkasından herkes kıs kıs güldü. Renkli Ağaçkakan kenara çekilip Poli’ye seslendi: “Pistulka, buraya gel de şu prizmayı tamamla, böylece ben de seni övmek için bir şans elde edeyim!” Poli iç çekerek kalktı, salyangoz hızıyla tahtaya doğru yürüdü ve Renkli Ağaçkakan’dan pergel, gönye ve tebeşiri aldı. Matematik dersinin sonuna kadar tahtada uğraşıp durdu. Elbette Poli bir prizma çizemeyecek kadar salak değildi! Kabahat pergeldeydi. Tebeşiri tutan kısım gevşekti, sürekli kayıyordu.
Okul zili çalarken Renkli Ağaçkakan, “Pistulka, prizmayı çizmek için gerçekten uğraştın. Bu övgü sana yeter mi?” diye sordu. “Bu, günümün geri kalanını bir hayli keyifli kılar.” Poli, Renkli Ağaçkakan’a dostça gülümsedi; pergel, gönye ve tebeşiri öğretmen masasına bıraktı, parmaklarındaki tebeşir tozunu pantolonunun arkasına sildi, hızlı hızlı sırasına yürüdü ve Rozi’ye, “Acele et tatlım, karnım çok aç!” dedi. Rozi, Poli’nin yanında soluk soluğa yürürken, “Bugün yemekte ne var Puding?” diye sordu. Din dersi boş geçtiği için bu cuma her zamankinden bir saat erken çıkmışlardı.“Kavrulmuş patatesli makarna ve yanında hıyar salatası!” dedi Poli ve Rozi mızıldanmaya fırsat bulamadan ekledi: “Yiyecek bir şey bulduğumuza sevin. Yiyecek kumbaramız daha dün bomboştu!”
Her pazartesi Rozi ve Poli, annelerinin eskiden Çocuk Kulübü’nde öğle yemeği yemeleri için verdiği kadar parayı eski bir tencerenin içine koyuyor, buna ara öğün için aldıkları parayı da ekliyorlardı. Poli de her sabah öğleyin pişirecekleri yemeğin ve teneffüsteki ara öğünün parasını tencerenin içinden alıyordu. Ama bu para cumaya kadar nadiren idare ediyordu. Çoğu kez ikisinin annesi de biraz daha para vermek zorunda kalıyor, bazen de Poli açığı cep harçlığıyla tamamlıyordu. Bunu Rozi bilmiyordu.
Cep harçlığı söz konusu olduğunda, Poli’nin durumu Rozi’den çok daha iyiydi, çünkü o üç ayrı cep harçlığı alıyordu: Anne babası boşanmış olduğu için hem annesinden hem babasından hem de büyükannesinden. Üstelik üçü de cimri davranmıyordu. Ancak buna rağmen cuma günü genellikle “kalanlarla idare etme günü” oluyordu. Rozi fazla güç beğenen biri değildi. Ama kavrulmuş patatesli makarnadan hoşlanmıyor ve hıyar salatasından nefret ediyordu. “Hıyar salatası senin olsun,” diye somurttu. “Ben o şeyden üç lokma alırsam bütün gün geğiririm.” “Bu tümüyle psikosomatik!” diyen Poli apartman kapısını açtı. “Psiko… soma… ne?” Rozi Poli’nin arkasından koşarak merdivenleri çıktı.
“Senin müşkülpesent ruhun, hıyara karşı aptalca bir önyargısı olduğu için geğiriyor,” diye açıkladı Poli ve evin kapısını açtı. “Benim ruhum için hıyarın bir önemi yok,” diye karşı çıktı Rozi. “Hıyara itirazı olan midem! Üstelik bu bir önyargı değil, yargı!” Poli Rozi’yi içeri itti. “Tamam, tamam, koca mızmız seni!” dedi. “O zaman senin için güzel, küçük bir domates salatası var.” Rozi doğru mutfağa yürüdü.
Masaya oturdu, okul çantasından geometri defterini çıkardı ve ev ödevini yapmak için hazırlığa başladı. “Buna başladığına değmez,” dedi Poli. “En geç on beş dakika sonra yemek hazır! Her şeyi sabah erkenden hazırlamıştım.” Poli ocakta duran bir tavayı işaret etti. “Soğanları bile pembeleşinceye kadar kavurdum. Sen de salata için domatesleri doğrayabilirsin!” “Sabahın köründe soğan mı kavuruyorsun?” Rozi’nin aklı bunu almıyordu! “Sınıfa hep son anda girmene şaşırmamak lazım!” Poli, Rozi’ye dört tane iri domates verdi.
Rozi bunları biraz isteksizce aldı ve bu kez ne hata yapacağım acaba, diye geçirdi içinden. Yemek pişirirken Poli’ye yardım etmekten hoşlanmıyordu. Ne yaparsa yapsın Poli kesin bir kusur buluyordu. Ayrıca ona yardım etmek zorunda değildi, çünkü Rozi’yle Poli bir yılı aşkın süre önce bir anlaşma yapmışlardı. Poli öğle yemeklerini pişirip ara öğünde yiyecekleri şeyleri hazırlıyor, Rozi de buna karşılık Poli’nin matematik ödevlerini yapıyordu. Doğal olarak annelerinin bu anlaşmadan haberi yoktu. Onlar yemeği ikisinin birlikte pişirdiğini ve ev ödevlerini de birlikte yaptıklarını sanıyordu. Poli ocağı yaktı ve buzdolabından içinde haşlanmış patatesle haşlanmış makarna olan kabı çıkardı. “Bugünkü özel bir durumdu, üstümüzdeki daireye yeni biri taşındı ve bu deli, saat altı buçukta duvarlara delik açmaya başladı. Uyuyabilmek için insanın taş gibi sağır olması gerekirdi.” Rozi yanılmamıştı.
“Dilimleri bu kadar kalın kesmesene!” diye söylendi Poli. “Sapını da lütfen kesip at! Sapı yenmez ki!” Rozi bıçağı masanın üstüne attı. “Öyleyse kendin yap!” diye bağırdı küskün bir sesle. “Yemek yapmak aslında benim değil, senin işin!” Ocaktaki tava hafifçe cızırdamaya başladı. Poli bir kaşık aldı, cızırdayan tavayı karıştırırken mırıldandı: “Gücenmiş ciğer ezmesi!” Rozi, “Televizyonda yemek yapan aşçılar hiçbir zaman kaşıkla karıştırmaz, tavayı kaldırır ve sallarlar!” dedi. Poli, Rozi’ye sert bir bakış fırlattı. Dürüst olsaydı bunu birçok kez denediğini ama hiçbir zaman başaramadığını söylemek zorunda kalacaktı. Ancak Poli bir şeyi yapamadığını kolayca itiraf eden biri değildi. “Bu tavayla olmuyor!” dedi. Rozi ona bu tavayla neden olmadığını soracaktı ki o sırada kapı çaldı. Poli kaşığı Rozi’nin eline tutuşturdu.
“Karıştırmaya devam et!” deyip kapıya koştu. Rozi kaşığı bıraktı, tavanın sapını iki eliyle kavrayıp kaldırdı, aşçıların televizyonda yaptığını denemek istedi, ardından, tavanın çevresinde, seramik ocağın üstünde cızırdayan açık kahverengi soğanlara umutsuzlukla baktı. “Olamaz!” diye mırıldanarak, içinde erimiş yağda yüzen birkaç tanecik soğan kalmış olan tavayı tekrar ocağın üstüne koydu, soğanları kaşıkla alıp tavanın içine attı ve yağlanan seramik ocağı ıslak bir bezle yarım yamalak sildi. O silme işini henüz bitirmişti ki Poli mutfağa geri döndü, arkasında da Polilerin komşusu yaşlı Bayan Mader vardı. Bayan Mader’in gözleri ağlamaktan kızarmıştı. “Sizin Karli hâlâ bulunmadı mı?” diye sordu Rozi onun duygularını anlar bir sesle. Karli, Bayan Mader’in base cinsi köpeğiydi.
Önceki öğlen Bayan Mader, Karli’yi tasmasıyla gazetecinin önündeki köpek çengeline bağlamıştı, çünkü gazeteci Karli’yle pek geçinemiyordu. Bayan Mader gazeteciden çıktığında Karli kayışıyla birlikte iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Bayan Mader başını salladı ve kocaman kareli bir mendille burnunu sildi. Poli sandalyenin birini Bayan Mader’e doğru itti ve Rozi’ye dönerek, “Bayan Mader çevredeki evlerin kapılarına ilan yapıştırmak istiyor, ilanda telefon numarası olacak ve eğer Karli’yi bulan olursa telefon etmesi istenecek. Benden ilanı bilgisayarda hazırlamamı rica ediyor,” diye açıkladı.
Bayan Mader Poli’ye bir kâğıt uzattı. “Ben böyle bir şey düşündüm,” dedi burnunu çekerek. “Bu olur mu?” Poli yüksek sesle okudu: “Dokuz yaşında, Karli adındaki base cinsi köpeğim, 10 Kasım günü Jagd Sokağı ile Stein Sokağı’nın köşesindeki gazetecinin önünden kaçmıştır. Köpeği görenlerin Marie Mader’e, 236 19 60 numaralı telefondan ulaşması rica olunur.” “Bulanı ödüllendireceğimi de eklemek istiyorum,” dedi Bayan Mader. “Bu durumda ne kadar vermek gerekir? Çok fazla param yok.” Sonra etrafı koklamaya başladı ve “Sanırım burada bir şey yanıyor!” dedi.
“Aman tanrım!” Rozi ocağa döndü ve soğanların dumanı tüten yanık yağda kuzgun karası solucanlara döndüğü tavayı ateşten alıp kenara koydu. “Şimdi de benim yüzümden yemeğiniz yandı,” diye hayıflandı Bayan Mader. “Ne pişiriyordunuz?” “Kavrulmuş patatesli makarna,” dedi Poli. “Ama önemli değil. Şimdi size ilanı hazırlayıp elli tane basarım. Yapıştırma işini de Rozi’yle ben üstleniriz.” “O zaman ben de hiç olmazsa size kavrulmuş patatesli makarna yapayım. Soğanınız nerede?” diye sordu Bayan Mader. Poli soğanların durduğu küçük sepeti ona getirdi ve Bayan Mader işe koyuldu. Yarım saat sonra üçü birlikte mutfak masasının başında oturmuş, kavrulmuş patatesli makarnayla hıyar ve domates salatası yiyorlar, Rozi bir yandan da Bayan Mader’i avutuyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Roman (Yabancı)
- Kitap AdıPuding Poli Çözüyor
- Sayfa Sayısı168
- YazarChristine Nöstlinger
- ISBN9789944696401
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kaplanın Karısı ~ Téa Obreht
Kaplanın Karısı
Téa Obreht
Kaplanın Karısı, savaşın paramparça ettiği Balkanlar’dan yükselen seslerle genişleyen, çarpıcı, sarsıcı ve biraz da efsunlu bir roman. Genç bir doktor olan Natalia, çok sevdiği...
- Kayıp Geçmiş ~ Jonathan Holt
Kayıp Geçmiş
Jonathan Holt
“Kayıp Geçmiş” CIA kiliseye dua etmek için gitmez. – Güney Amerika deyişi. Carnavia üçlemesinin ilk kitabı olan “Yüz Karası” ile tüm dünyada çok satanlar...
- Farklı ~ Andreas Steinhöfel
Farklı
Andreas Steinhöfel
“Kafamda sürekli bir ton düşünce dolaşıyor, buna bir de şu renkler, sesler ve tüm diğer şeyler ekleniyor. Bir şey yapmak beni rahatlatıyor.” Felix Winter,...