“’68’liler sosyalist sol açısından kurucu kuşak olarak hâkimiyetlerini hissettirirken, ’78’liler daha çok iç tartışmaları, hesaplaşmaları, kavgaları, acılarıyla anılır. ’78 kuşağının ‘yaslı’, ‘kavgasını tüketmemiş’, ‘özlem yüklü’ bir kuşak olduğu sıklıkla ifade edilir. (…) Bugün ise veda edilemeyen bir geçmişin yeniden ve farklı biçimlerde, bir kuşak bütünü etrafında sahiplenilmesiyle, adalet ve geçmişle hesaplaşma talebinin bir mücadele teması haline geldiğine tanıklık ediyoruz. Kimi zaman nostaljik bir hatırlama, kimi zaman melankoli hafızada kendini hissettirirken, bir yandan da ’78’lilik kimliği etrafında bir tanınma mücadelesi devam ediyor.”
’78 Kuşağı – Bir Hafıza Topluluğu, Türkiye’de 1970’li yılların siyasal ve toplumsal hayatının deneyimini, 12 Eylül darbesinin etkilerini, devrimci hareketin zihniyet mirasını, bellek çalışmalarının merceğiyle analiz ediyor. “Nostalji ve melankolinin gelgitlerinden” geriye kalana bakıyor. Melike Işık Durmaz, derinlemesine görüşmelerin yanı sıra biyografi, otobiyografi ve nehir söyleşilere de dayanarak, ’78 kuşağının nasıl kendisini bir hafıza topluluğu olarak kurduğunu anlatıyor. Devrim beklentisi, adanma, yoldaşlık etiği… Ölümle, kayıplarla yüzleşme… Onların bir kuşak bilinci ve kimliği edinmelerini sağlayan asli deneyim olarak 12 Eylül…
Analitik mesafeye; bir kuşağı anlama, ona değerini verme şevkinin ve heyecanının eşlik ettiği bir kitap.
ÖNSÖZ
Türkiye Tarihine Özgü
Bir Hafıza Topluluğu
AHMET İNSEL
Aynı zaman aralığında doğmuş, benzer olayları, gelişmeleri yaşamış veya izlemiş, bunların etkisini az veya çok taşıyan bir nesli ifade eden kuşak tamlamaları arasında Türkiye’ye özgü olan kuşak, ’78’lilerdir. Onu önceleyen ve büyük ölçüde etkisi altında bırakan ’68 kuşağı dünyada iz bırakmış bir gençlik hareketi iken, Türkiye dışında kendini ’78 kuşağı olarak tanımlayan bir kuşak kimliğine rastlanmaz. Ayrıca, genellikle sosyologların ve demografların ürettiği tamlamalar olan savaş arası kuşağı, baby-boomer’lar, X, Y, Z gibi kuşaklardan farklı olarak, ’68 ve ondan çok daha fazla ’78 kuşağı tamlamaları, bu kuşağı var eden olaylar içinde yer almış olanların kendilerini tanımlamak için benimsedikleri isimlendirmelerdir. X, Y, Z kuşakları gibi, dışarıdan verilen bir tanım değildir. ’78’lilik, o kuşağa anlamını veren olay örüntüsüne az veya çok dahil olmuş, aynı şeyleri farklı biçimler altında da olsa paylaşmış kişilerin bilahare ürettikleri sosyo-politik yönü ağır basan bir aidiyeti ifade eden bir kimliktir. Dolayısıyla, belli bir yaş grubuna ait olan ve o yaş grubuna tekabül eden toplumsal, siyasal, teknolojik gelişmelerin izini taşıyan veya taşıdığı kabul edilen kişileri tarif etmez; değil, aktif siyasal-toplumsal eylemlilikten türeyen bir kuşak kimliği olarak diğerlerinden ayrılır.
Yaş kuşaklarına özellikler atfedilmesini ve bunun mutlaklaştırılmasını “kuşak mitosu” olarak haklı nedenlerle eleştirenlerin işaret ettiği zaaflar, ’68 ve ’78 kuşakları tamlamaları için çok geçerli değildir. ’68 kuşağı Türkiye’de bir gençlik hareketi olmasının ötesinde, 1960’larda yükselen bir siyasal dalganın, sol toplumsal dalganın Türkiye’deki kurucu kuşağıydı. Ama aynı zamanda dünyada var olan benzer bir dalganın, anti-emperyalist, anti-kolonyalist, özgürlükçü sol-sosyalist bir siyasal-toplumsal dalganın parçasıydı da.
Buna karşılık, ’78 kuşağı kimliğinin Türkiye dışında ’68 benzeri bir muadili yoktur. Kendini sosyalist devrim mücadelesi içinde tanımlayan bu kuşağın aktörleri, Türkiye özelinde mücadelelerini her şeyden önce antifaşist olarak algılarlar. Ama yürütülen mücadeleler kadar, belki ondan daha fazla maruz kalınan ağır baskılar, yaşanan acılarla anılırlar. Melike Işık Durmaz’ın bu kitapta özellikle altını çizdiği gibi, ’78’liler esas olarak bir hafıza topluluğudur. Bu anlamda belki de kuşak kavramını onlar için çok temkinli biçimde kullanmak gerekir. Yürütülen mücadeleler, yaşanan iç tartışmalar, kavgalar, verilen kayıplar ve yaşanan acıların bir uzantısı olarak var olmuş bir kuşak kimliğidir bu. 12 Eylül travması bu kimliği dağladı, onun oluşumu üzerinde çok ağır, silinmez bir iz bıraktı. Hafıza topluluğuna dönüşmesi, esas olarak 2000’lerde, adalet ve geçmişle hesaplaşma talepleriyle gerçekleşti. Bu amaç, mücadelelerine yön verdi.
’78 Kuşağı, bu kuşağın önderleriyle, sözcüleriyle değil, göz önünde olmayan aktörleriyle, 2010’ların ortalarında yapılan görüşmelerden hareketle, kendini bu kuşağın bir üyesi olarak görenlerin neyi, nasıl hatırladığına, bu kimliğin nasıl üretildiğine, tarihi işleyiş biçimine eğiliyor. Geçmişte ne olduğunu aydınlatmayı amaçlayan bir tarih çalışması değil bu. Görüşülen eski militanların, meslek örgütleri üyelerinin hatırladıklarının ışığında, bu hatırlanan geçmişin süzgecinden geçerek bir hafıza topluluğunun nasıl biçimlendiğine ışık tutuyor. 1978 yılında yaşananları, mücadeleleriyle, katliamlarla, çatışmalarla “bir doruk noktası” olarak algılayarak, kendini ’78 kuşağı olarak tanımlayanlar bir hafıza topluluğu oluşturuyorlar ama homojen bir bütün değiller.
Bu bağlamda, Melike Işık Durmaz, çalışmasının bir otobiyografik hafıza değil, tarihsel hafıza çalışması olduğunu dikkatle belirtiyor. Birçok ’78’linin otobiyografi kitabı yayımlandı. Bunların arasında sadece mücadeleleri, direnişleri yücelten anıların yanında, örgüt veya hareketler içinde yaşananlarla eleştirel bir hesaplaşma yürütenler de var. Hepsi yaşananları az veya çok farklı biçimde aktarmalarının yanında, kendilerini o yaşananlar içinde konumlandırış biçiminden hareketle anlatıcının ideolojisine, düşünüş tarzına dair de ipuçları sunuyorlar. Bu anıların bir kısmını da çalışmasına dahil eden Melike Işık Durmaz, esas olarak kendi yaptığı söyleşilerden hareketle son derece değerli bir hafıza sosyolojisi yürüterek, ele aldığı hafızanın bugünle olan ilişkisini inceliyor.
Bunun benzer başka hafıza sosyolojisi çalışmalarını teşvik edeceğini ümit ediyoruz. Ayrı siyasal akımlarda yer almış olsalar da, ortak düşünme ve hissetme biçimleri geliştirmiş, ortak travmalar yaşamış olan bir kuşağın üyelerinin, yaşadıklarından süzülen ortak hafızayı bir siyasal mobilizasyona dönüştürmelerinin olanaklarını ve aşamalarını gösteriyor ’78 Kuşağı. Liderler ve sözcülerin yerine, militanlara, derneklerin ve meslek odalarının angaje üyelerine söz vermek, anlatılanı örgüt veya hareketin tarihini ve dolayısıyla o tarih içinde kendi yer ve imajını koruma endişesinin yarattığı kısıtlamalardan, siyasi duruş gösterilerinden kurtarıyor. Kitapta yer alan anlatılarda özellikle öne çıkan baskı ve şiddet görmüş olmak, adaletsizliğe maruz kalmış olmaktır. Bu aynı zamanda egemen tarih anlatısının tersine bir tarih yazma, hatırlatma girişimine işaret ediyor. 12 Eylül bu anlamda bir milat oluşturuyor.
’78’lilik kimliğinin siyasal bir mobilizasyon aracı olmasının esas zemininin 12 Eylül’le hesaplaşma iradesi üzerine kurulmuş olması olduğunu belirtiyor Melike Işık Durmaz. 1960’lardan devralınan ve 1970’lerin ikinci yarısında daha da yaygınlaşan ve güçlenen bir inancın, sömürüye, eşitsizliğe karşı mücadelenin mutlak haklılığı inancının, zamanın ruhunu oluşturduğu bir ortamda, devrim beklentisinin yükseldiği ve hızla sönümlendiği bir aralıktan hatırlanan kimlik, kırk yıl sonra nostaljinin ağır bastığı bir dünya olacaktır.
Yitirilen 12 Eylül öncesi dünyasının nostaljisidir bu. Melike Işık Durmaz, 1970’lerde devrimci olarak kendini tanımlayanların, 1980’lerde direnişçi olarak tanımlamaya başlamalarına işaret ediyor. 12 Eylül sonrası hafızasında sadece devletin baskı ve şiddeti değil, onun kadar, belki ondan daha fazla, 1980’lerde karşı karşıya kalınan zamanın yeni ruhunun, bireyciliğin, piyasa fetişizminin, kısa zamanda yaşanan büyük iktisadi ve kültürel dönüşümün silip süpürdüğü mekânların, ilişkilerin, insan davranışlarının, kısacası yitirilen bir dünya karşısında yaşanan şaşkınlığın, çaresizliğin izleri hâkimdir.
Sovyetler Birliği her ne kadar ’78’lilerin önemli bir bölümü için bir cazibe merkezi oluşturmamış olsa da, onun aniden çöküşü, “tarihin sonu” sloganlarıyla bezenen yeni dünyada bir beklenti ufkunun da, ne kadar inkâr edilmeye çalışılırsa çalışılsın, çöküşü anlamına geliyordu. Kendini sosyalizmi gerçekleştirmeyi savunmaya adamış bir kuşağın aldığı ikinci darbeydi bu. ’78 Kuşağı, bu hafıza topluluğunun “nostaljik, melankolik ve direnişçi hafıza dinamikleri arasında gelgitler” yaşamasının nesnel nedenlerine ışık tutarken, bu kuşağın bir kısmını ’68’lilerden devraldığı ve kendinden sonra gelen kuşağın bir kısmına da aktardığı anmaları, ritüelleri, anma mekânlarını ve hakikat arayışı mücadelelerini öne çıkarıyor. Kitabın sonunda belirtildiği gibi, “Bugün ’78 kuşağından bahsediyorsak, onlar hatırladıkları ve unutturmamak için ortak bir kimlik inşa edip, bunu sahiplendikleri, bunu kamusallaştırmaya çabaladıkları, bunu aktardıkları içindir.” Sadece bir benzetme olduğunun, buna daha fazla anlam yüklememek gerektiğinin altını çizerek söyleyelim: 78’liler bu anlamda kendisi için bir “kuşak” oluşturuyorlar.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Politika
- Kitap Adı’78 Kuşağı
- Sayfa Sayısı282
- YazarMelike Işık Durmaz
- ISBN9789750536601
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024