3-E sınıfına giden Togancan’ın arkadaşları bir alem doğrusu! Bunu anlamak için sınıf isim listesine şöyle bir göz gezdirmeniz bile yeterli aslında. Mertefe, Bilgenaz, Bestesu, Sakincan, Boğaçhan, Atakcan, Kalbinaz, Servetcan, Doğadan, Cilvenaz, Berraksu, Uzayhan ve “adamımız” Togancan!.. Her biri adının hakkını veren kişisel özelliklere sahip olan sınıf ahalisi için muzırlık daima ön planda. Tüm bu şamataya bazen müdahale etmek zorunda kalan, ara sıra tutan migrenini saymazsak durumdan şikayeti olmayan öğretmenleri bayan Sinirbasan’ı da unutmayalım.
Siyah kuşağa üç basamağı kalan ve bir gün dedesi gibi Kırkpınar başpehlivanı olmak isteyen Boğaçhan, öğretmenini panik atak hastalığına sürüklemeye kararlı görünen Atakcan, her fırsatta ekonominin kalbini tutan Servetcan ve sınıfın diğer sakinlerinin okulu bir panayır yerine çevirmeleri her zaman an meselesi… Öyle ki; yaşlı bakımevindeki ihtiyarları çileden çıkarmak, televizyon kanalındaki canlı yayın stüdyosunu basmak, korku filmi çekmeye kalkışırken mezarlık kaçkınlarına dönüşmek hep onların marifeti. Ama yine de tüm afacanlıklarının ardında daima sevgi gizli…
Çocuklara hayal kurma dersleri vermek gibi olağanüstü eğlenceli bir mesleğe sahip bol ödüllü yazar Pelin Güneş bu kez Togancan ve arkadaşlarının sınıfına misafir oldu ve bir köşede oturup usulca onları izledi. Bir güldü ki sormayın. Hatta bazen gülmekten gözleri yaşardı. O güldükçe çocuklar şaşırdı. “Ne oldu ki şimdi?” diyenlereyse yanıtı şöyle oldu: “Anlatması şimdi uzun sürer, yazınca okursunuz…”
Bizim Sınıfın Halleri, okudukça gülmekten kırılacağınız, “Aaa… Bu bizim sınıftaki çocuk değil mi?” diyerek hayretlere kapılacağınız, içi içine sığmayan çocukların minik dünyasına göz kırpan, hayatın içinden, hayat kadar gerçek bir öykü kitabı…
İçindekiler
Bizim Sınıfın Halleri……………………………………………………………………….7
Yaz Tatili Anıları ……………………………………………………………………………11
Şehir Çöplüğüne ve Geri Dönüşüm Tesisine Ziyaret…………… 15
Projeler……………………………………………………………………………………………23
Sınıfa Yazar Geliyor……………………………………………………………………..27
Yaşlılar Haftası ve Bakımevi Ziyareti……………………………………….33
Bayan Sinirbasan Evleniyor ……………………………………………………… 41
Televizyon Kanalına Gezi……………………………………………………………46
Doğum Günü ………………………………………………………………………………..54
Anneleri Sevme Günü………………………………………………………………….60
Korkudan Öldüm ………………………………………………………………………….67
Sınıfa Yeni Bir Eleman Geliyor, Yaşasın! ………………………………… 73
Sınıfça Kampa Gidiyoruz…………………………………………………………….80
Batak’la Tatak Gerçek Başbelaları… ………………………………………….95
Drama Dersi……………………………………………………………………………….. 100
Kiraz Teyze ile Orman Banyosu……………………………………………….108
Öğretmenimiz Hamile………………………………………………………………. 114
Resim Dersi …………………………………………………………………………………. 119
BİZİM SINIFIN HALLERİ
Adım Togancan, Ankara’da yaşıyorum. 9 yaşındayım, 3-E sınıfına gidiyorum ve kocaman bir sitede oturuyorum. Kardeşim yok ama olup olmaması konusunda bir fikrim de yok. Bu durum canımı sıkmıyor artık. Annemle babam sabah çok erken işe gidiyorlar, ben de servisi bekliyorum. Okula gitmek yarım saatten fazla sürüyor; gökdelenlerin, ormanların, otobüslerin arasından geçip okula varıyoruz. O çifte bela ikizler Batak’la Tatak olmasa bir şikâyetim yok aslında ama her gün ayrı bir problem yaratıyorlar. Hüsnü amca, servis şoförümüz, ayın çocuğu seçildiğim gün yanındaki koltuğu bana verdi ve o gün bugündür oradayım. İkizler buna feci halde bozuldular. İlk günlerde su tabancası ile enseme su püskürtüyorlardı; sonra erik çekirdeği, silgi, küçük lastik toplar atmaya başladılar. Oturdukları yeri tel örgü ile çevirelim diyorum ama Hüsnü amca kabul etmiyor. Şikâyet ederlerse başı yanarmış.
Zaten Hüsnü amcanın başında bir dolu dert var. Bu yüzden sık sık dünyanın batmasını isteyen ve buna benzer şeyler anlatan acıklı şarkılar dinliyor. “Dünya gemi mi ki batsın?” dedim. “Gemi ya…” dedi bana. “Çıktık bir kere yolculuğa, uğurlar ola…” Bana hep ‘adamım’ diyor, ben de onun işini kolaylaştırmak için kalkıp arkadakilere, “Adam gibi olun!”, “Oturun oturduğunuz yerde!” gibi uyarılar yapıyorum. Batak geçen gün, “Oturmazsak n’olur?” dedi. Hemen kalktım, üstüne doğru yürüdüm. Bu kez planımı uygulamaya kararlıydım. Yetti artık canıma deyip çantama yapıştığım gibi içinden defterimi çıkardım ve notlarımı aldım: – Servis kurallarına uymamak, Ayın çocuğu seçilmeme rağmen sözümü dinlememek, – Ayıp sözler söylemek, – Etrafa gofret ve sakız kâğıtları atıp kirletmek. Yazdıklarımı burunlarına sokmak ister gibi ikisine de gösterdim. “Ne olacak onlar?” dedi Tatak. “Ben biliyorum yapacağımı,” dedim. Sonra tutup defteri arkadaki çocuklara doğru da salladım. “Bu deftere yazılmak isteyen yoktur herhalde aranızda!” dedim.
Şimdilik sessizlik sağlanmıştı, geçip koltuğuma oturdum. “Aferin adamım! Bulaşmaya gelmez bunlara. Beladan uzak duracaksın,” dedi Hüsnü amca. “Yaz deftereeee hesaaaaabıııı…” diye de bir türkü tutturdu. Sınıfımız aşağıdaki kişilerden oluşur (ne yazık ki kızlar da var): Bayan Sinirbasan: Öğretmenimiz, 35 yaşında, tepesinde tenis topu gibi duran saçları ve her gün değişik bir renge boyadığı uzun tırnakları var. Migreni tutmadığı zamanlar sevimli ve sakin. Mertefe: Kızdırılmaya gelmez. Kod adı, Eşek Arısı. Bilgenaz: Sınıf birincisi. Onun dışında tipik kız. Ağlak. Şiir, müzik ve bebek hayranı. Bestesu: Tipik kız. Ağlak. Şiir, müzik ve bebek hayranı. Sakincan: Sınıfın kedisi. Derste uyur, ders dışında uyuklar. Bay Miskingil’in oğlu. Boğaçhan: Siyah kuşağa üç kuru kaldı. Bir gün dedesi gibi Kırkpınar başpehlivanı olmak istiyor. Yemeğe düşkün. Atakcan: Öğretmen, onun yüzünden panik atak olduğunu söylüyor. Biraz hareketli. Kalbinaz: Tipik kız. Ağlak. Şiir, müzik ve bebek hayranı.
Servetcan: Ekonomi ondan sorulur. Silgi alırken bile en az üç kırtasiye dolaşıp fiyat alır. Bay Parasayar’ın oğlu. Doğadan: Çok azdığımızda sakinleşmemiz için meditasyon önerir. Bazen faydası oluyor. Cilvenaz: Tipik kız. Ağlak. Şiir, müzik ve bebek hayranı. Berraksu: Pek tipik kız sayılmaz, ağlak değil. Çok güzel yeşil gözleri var. Uzayhan: Sınıfın teknoloji bakanı. Ayrıca bilimkurgu hastasıdır.
YAZ TATİLİ ANILARI
Öğretmen her yaz tatili dönüşümüzde mutlaka bir kompozisyon yazdırır; tatilde neler yaptık diye. Sonra da yarışma düzenler ve en iyi tatili seçeriz. Bu yıl da geçen yılki gibi ödülü Sakincan’ın tatili aldı. Sakincan Miskingil’in ailesi de onun gibi. Hareket etmekten hoşlanmıyorlar. “Bu soyadını boşuna almadık biz,” diyor Sakincan. Taa dedesinin dedesi zamanından beri lakapları Miskingil imiş. Sonra da soyadı olarak almışlar. “Aile geleneği olarak evi ve oturmayı severiz. Dedem, yemek ve tuvalet dışında hiç yerinden kalkmadan kırk gün boyunca evde oturup televizyon izlemiş. Rekor onda,” diyor. Tatil yazısı şöyleydi:
Yaz tatilinin ortasıydı. Babam bir akşam eve geldiğinde, elindeki biletleri sallıyordu. “Size bir sürprizim var, iki günlüğüne tatile çıkıyoruz.” Kardeşimle ben yerimizde huzursuzca kıpırdandık. Annem uzandığı koltukta doğruldu, “Umarım uzak bir yer değildir,” dedi.
“Hiç değil,” dedi babam. “Ama bilet almışsın,” dedi annem ağlamaklı. Babamın gösterdiği biletlerde bizim evin krokisi vardı, buna çok sevindik. “Yaşasın!” diye bağrıştık. “Durun, daha bitmedi. Bu bir yaz tatili olacağı için bu akşam herkes çantasını hazırlasın. Bir çift terlik, mayo, havlu, güneş kremi, gözlük koysun. Haa, sandviçleri de unutmayın, yarın mutfak kapalı olacak. Ayrıca tüm gün şezlongda uyumak istiyorum,” dedi. Anlaştık deyip hazırlıklar için odamıza gittik. Sabah erkenden çalar saatle uyandık. Herkes çantasını alıp salona geldi. Daha doğrusu plaja. Bizim salon plaj olmuştu. Bir duvara boydan boya poster asılmıştı. Masmavi deniz, Hindistan cevizi ağaçları ve bomboş bir kumsal… Halı, masa, televizyon, koltuklar nereye gittiler derken salonun bir köşesindeki üstü örtülü yığını gördüm. Yapay palmiye ağaçları ve plastik kaktüslerin arkasında kalmışlardı. Yerler kum ve çakıl taşı ile kaplıydı. Birden burnuma gerçek deniz kokusu geldi. Palmiye ağacının dibindeki oda spreyini fark ettim. Okyanus esintili olandan. Her şeyi ince ince düşünür benim akıllı babam. Çantamı bir kenara bıraktım, çevreyi seyrediyordum. Babam elektrikli ısıtıcıyı açmış altındaki şezlongda horul horul uyuyordu.“Bütün gece sizlerin keyifli bir tatil geçirmesi için çalıştı, yorgun düştü,” dedi annem.
Turuncu mayosu, hasır şapkası ve güneş gözlükleri ile şezlonga uzanmış, limonatasını yudumluyordu. Bir köşede duran şişme havuz ağzına kadar suyla doluydu. İçine de plajda yaptığımız gibi bir tane karpuz bırakılmıştı. Yerlerdeki çakıl taşları ve deniz kabuklarını iterek havlumu serdim. Güneş yağımı çıkarıp vücuduma sürdüm. “Havuzdan önce biraz güneş banyosu iyi gelir kemiklerinize,” dedi annem gülümseyerek.
“Anne valla süpersiniz, kimin aklına geldi bu? Çok iyi fikir!” dedi kardeşim. Ablam, “Gece disko da var,” dedi göz kırparak. Çantasından çıkardığı CD’leri gösterdi. 2015 yılı en havalı disko parçaları. Karpuz dilimlerimiz elimizde, havuza ayaklarımızı sarkıtıp anneme poz verdik. Her yıl anneanneme tatil fotoğrafı yollar. Sonra akşama dek havuza girdik, güneşlendik ve sandviç yedik. Gece perdeleri sımsıkı kapattık ve tepemizdeki disko lambasının ışıkları ile sabaha dek dans ettik. Yine yorucu ama çok güzel bir tatilin daha sonuna gelmiştik. Çantalarımızı hazırlayıp odalarımıza döndük ve uzun bir uyku çektik.
Yazı burada bitiyordu. Gerçekten çok güzeldi; otobüs, uçak derdi yok, sabahın köründe kalkıp yollara düşme yok, terlemeden, yorulmadan mis gibi tatil. Sakincan’ı alkışladık ve babasını da tebrik ettik. Aylarca buzlukta biriktirdikleri ve satın aldıkları buz kalıpları ile eve kayak pisti döşeyip slalom kaydıkları kış tatilinden sonra, birinciliği yine kimseye kaptırmamıştı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Öykü
- Kitap AdıBizim Sınıfın Halleri
- Sayfa Sayısı128
- YazarPelin Güneş
- ISBN9786059153850
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz ~ Miguel de Unamuno
Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz
Miguel de Unamuno
1898 kuşağının en güçlü kalemlerinden Miguel de Unamuno’nun felsefesinin ve yazınının timsali olarak görülebilecek Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz’de dönüm noktasındaki İspanya’ya gökten...
- Perdeli Pencereler ~ Yahya Türkeli
Perdeli Pencereler
Yahya Türkeli
Öykülerde yurdum insanının sosyal yaşamı doğrudan ve dolaylı anlatıldığı gibi göndermeler ve bezemeler yapılarak anlatılmaktadır. Gerçekle ön-seziyi birbirine yakınlaştırmakta; insana insanca bir yaklaşımı gözler...
- Aşkım Başımdan Aşkın ~ Funda Bilgili
Aşkım Başımdan Aşkın
Funda Bilgili
Hangi kışın karını Haziran’a sakladın? Hangi beyazlıkla yüreğini akladın? Ben veremezken seninle yaşananların hesabını kendime, sen kendini kendi gözünde nasıl bağışladın? Zamanın sihirli silgisini...