Duyduk duymadık demeyin! Tüm zamanların en hayalperest dedektifi Bol Bel geri döndü! Üstelik bu kez Pamuk Prenses kılığında, Yedi Cüceler ile birlikte…
Top gibi göbeği, yaz kış üzerinden hiç çıkarmadığı turuncu şapkası ve pardösüsüyle Fillibaba yolunun çocuk ruhlu “yakışıklı” dedektifi Bol Bel Düşler Diyarı’nda!
Oyuncak bebeğiniz konuşmaya mı başladı? Telefonunuzdan sadece başka gezegenler mi aranabiliyor? Külkedisi Kıl Kedisi’ne mi dönüştü? Dert etmeyin! Dedektif Bol Bel ne güne duruyor! Bir telefonunuz yeter de artar. O hemen imdadınıza yetişir… Durun bir dakika! Külkedisi nasıl olur da bir anda Kıl Kedisi’ne dönüştü? İnanılacak şey değil! Rapunzel’in saçları yerine kulakları mı uzamış? Pamuk Prenses’i ormana götüren avcı aslında Beyaz Tavşan’ı arayan Alis miymiş? Birileri Dilek Perisi’ni çağırabilir mi hemen! Yoksa o mu sebep olmuş tüm bunlara? Düşler Diyarı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya! Birileri buna engel olmalı, ama kim?
Okudukları masal kitaplarındaki karakterlerin kaybolduğunu söyleyen çocukların ve Yedi Cüceler’in Bol Bel’den yardım istemesiyle birlikte, yeryüzünün en sıra dışı dedektifi Bol Bel kolları sıvıyor ve serüven başlıyor…
Hay aksi! Acar dedektifimiz bu işi şıp diye çözer aslında ama ofisin hiç susmayan telefonlarına bakmaktan kapı dışarı çıkamıyor ki! Ona iyi bir sekreter bulmalı. Yoksa ne Genişleyen Oda’daki alet edevatla uğraşmaya, ne çalıp duran telefonları yanıtlamaya, ne de Bilge Kitap’a laf yetiştirecek zaman bulmaya mecali kalmayacak gibi görünüyor…
Aşkın Güngör’ün hayal dünyasından ışınlanarak ödüllü çizer Gökçe Akgül’ün çizimleriyle ete kemiğe bürünen Gizemli Şeyler Dedektifi Bol Bel’in İNANILMAZ maceraları katlanarak devam edecek!
Kıl Kedisi
“Of!” dedi Sinderella. “Baloda giyecek hiçbir şeyim yok ki!” Baltanın sapını usulca kavramıştı. Parçalayıp çıra haline getirmesi gereken odun yığınına mutsuzca baktı. Kızlara göre bir iş değildi ki bu. Çirkin üvey kız kardeşleri ve üvey annesi en güzel giysilerini kuşanıp yola çıkalı çok olmuştu; gıcır gıcır ayakkabılar, fırfırlı elbiseler, rengârenk küpeler, kocaman kolyeler… Üstelik nasıl da kibirliydiler! “Sen bu baloya gelemezsin!” demişlerdi Sinderella’ya. “Çünkü çöplerin içinde debelenen bir külkedisisin! Prens’in verdiği baloda işin ne!” “Evet, haklılar,” diye düşündü Sinderella. “Şöminenin küllerini temizlemekten, şu koca evi baştan aşağı silip süpürmekten başka ne işe yararım ki ben? Bir mucize sonucu baloya gidebilsem bile Prens yüzüme bakmaz ki! Kim bilir ne güzel kızlar vardır onun çevresinde.” Sıkıntıyla iç çekerek gökyüzüne baktı. Gümüş bir tepsiye benzeyen ay, yanıp sönen binlerce yıldızın arasında çok yalnız görünüyordu. “Tıpkı benim gibi,” diye mırıldandı Sinderella. “Ben de yapayalnızım bu koca dünyada.”
Yumuşacık bir ses “Hayır, hiç de yalnız değilsin,” dedi o sırada. Sinderella şaşkınlıkla arkasına baktı. Boşlukta süzülen, bembeyaz elbisesinden çevreye ışıklar saçılan, sırtındaki saydam kanatları hafif pıtırtılarla birbirine vuran güzel mi güzel bir kadın gördü. Parmaklarından kurtulan balta tok bir ses çıkararak toprağa düşüverdi. “Oh!” dedi Sinderella. “Sen de kimsin?” “Ben Dilek Perisi’yim,” dedi kadın. Yavaşça süzülerek yere indi. Narin parmaklarının arasında tuttuğu ince uzun sopayı zarif bir hareketle ileri uzattı. “Elimdeki bu sihirli değnek sayesinde sana yardım edebilirim.” “Oh, gerçekten mi?” diye sordu Sinderella. “Bana neden yardım edeceksin?” “Çünkü sen çok iyi kalpli ve çok güzel birisin,” dedi Dilek Perisi. “Evet, gerçekten de öyleyim, ama şu giysilerime baksana,” dedi Sinderella.
“Her yanı yamalı! Üstelik sabah akşam şömine temizlemekten yüzüm gözüm kül içinde.” “Bunlar güzelliğini gölgelemez ki. Kalbinin güzelliği yüzüne yansır yine. Hadi, söyle bakalım, dileğin nedir?” Sinderella gülümsedi. “Prens’in verdiği baloya katılmak!” dedi. “Beni görüp âşık olmasını ve onunla evlenmeyi diliyorum. Böylece önce prenses, daha sonra da kraliçe olabilirim. Emrimde birçok kişi olur. Yan gelip yatar, sütümü altın kadehten içer, yemeğimi elmas tabaktan yerim ve o zaman…” Peri telaşla araya girdi:
“Öyleyse o baloya katılmanı sağlamalıyız.” “Oh! Tanrım! Ne çok istiyorum bunu!” “İlk önce seni bu eski giysilerden kurtaralım öyleyse. Sonra bir balkabağını arabaya, dört tarla faresini de bembeyaz atlara dönüştürürüz. Atları arabaya koşumlarla bağlar, gösterişli bir fayton yapmış oluruz.” Sinderella duraksayarak kaşlarını çattı. “Bütün bunları yapmak çok zaman almaz mı?” diye sordu. “Balo çoktan başlamıştır. Ya geç kalırsam?” Dilek Perisi “Merak etme,” diyerek gülümsedi. “Sihirli değneğim sayesinde göz açıp kapayana dek bunları halledebilirim. Sen de baloya zamanında varırsın.” “İnanamıyorum! Gerçekten harika!” diyerek el çırptı Sinderella. Peri sihirli değneğini doğrulttu.
“Hazır mısın?” diye sordu. “Şimdi yapacağım sihirle, gösterişli elbiselerin içinde bulacaksın kendini.” “Oh! Hazırım! Hadi! Hadi!” dedi ellerini çırpıp ayaklarının ucunda yaylanan Sinderella. Dilek Perisi sihirli değneğini ileri uzattı. Gizemli peri lisanında bir şeyler mırıldandı. Sonra bunları Sinderella’nın da anlayacağı dilde tekrarladı: “Umbara tumbur… Tumtum kere kumbur… Fırtere kap tap… Ey sihirli değneğim, bu kızı ülkenin en güzel ve gösterişli kızı yap!” Dudaklarından dökülen her sözcük ışığa dönüşüyordu. O ışıklar bir süre kelebek gibi çevrede uçuştu. Sihirli değneğin ucuna konmaya başladılar: bir ışık, iki ışık, üç ışık…
Değneğin ucundaki parlaklık gittikçe arttı. Öyle ki Sinderella kendini gündüz gibi bir aydınlığın ortasında buldu. Sonrası ansızın oldu. Aydınlık kendi merkezine doğru emildi. Tekrar canlanır gibi oldu. Yine emildi. Sonunda ‘POF!’ diye bir ses duyuldu. Etraf yine az önceki gibi karanlık oldu. Gözlerindeki kamaşmanın geçmesini bekleyen Sinderella “Nasıl, güzel oldum mu?” diye sordu. Ama sesinde bir tuhaflık vardı. Kendi sesi gibi değildi. Kalın, genizden gelen, boğuk bir sesti. Aynı anda da Dilek Perisi’nin “Aaa?” dediğini duydu. Az önceki yoğun ışık yüzünden gözleri karanlığa bir türlü alışamayan Sinderella hiçbir şey göremiyordu. Bu nedenle Peri’nin şaşkınlığına anlam veremedi. “Ne oldu?” dedi. “Güzel olmadım mı yoksa?” “Eh… Şey… Pek güzel olduğun söylenemez,” diye mırıldandı Dilek Perisi.
“Ne demek bu?”
“Bir şeyler ters gitti.”
“Ters mi? Nasıl ters?”
“Şimdi anlarsın.”
Sinderella gözlerini hızlı hızlı kırptı. Yavaş yavaş görüşü düzeldi. İlk gördüğü, hemen karşısında duran ve şaşkınlıkla korku karışımı bir ifadeyle ona bakan Dilek Perisi’ydi. Bakışlarını kendi üstüne çevirdi ve çığlığı bastı. Uzun siyah sakalları koca göbeğine inen, kollarından bacaklarına dek her yanı kıl içinde olan bir cüceye dönüşmüştü. “BANA NE YAPTIN?” diye bağırdı. “OH! OLAMAZ! KIL YUMAĞI OLMUŞUM! SESİM DE ERKEK SESİ GİBİ!”
Elindeki sihirli değneğe şaşkınlıkla bakan Dilek Perisi “Dedim ya, bir şeyler ters gitti,” diye mırıldandı. “Telaşlanma, bunu düzeltebilirim.” “HEMEN DÜZELTSEN İYİ OLUR!” diye bağırdı Sinderella. “BÖYLE KALIRSAM NE YAPARIM BEN! PRENS BENİMLE ASLA EVLENMEZ!” Şaka yaparak onu sakinleştirmek isteyen Peri “Böyle kalırsan sana ‘Külkedisi’ yerine ‘Kıl Kedisi’ deriz, olur biter,” diyerek gülümsedi. Kıl Kedisi bu şakaya hiç gülmedi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Roman (Yerli)
- Kitap AdıPamuk Bol Bel ve Yedi Cüce
- Sayfa Sayısı266
- YazarAşkın Güngör
- ISBN9786059153966
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dönüş ~ Cengiz Dağcı
Dönüş
Cengiz Dağcı
Sabahları sokakta duruyor, sırtımı binaların duvarlarına dayayıp kaldırımda koşuşup oynayan çocuklara bakıyor, onların yanına varıp onlarla beraberce oynayasım ve sevinesim geliyordu. Fakat kendilerini ürkütmemek...
- General Şıvasko ~ Ali İpek
General Şıvasko
Ali İpek
“Hikâyesi kendinden derin bir yara izi olsun isterdim yüzümde. Her bakanın tekrar tekrar bakacağı şaşkınlıkla örülü. Mucizelerden ziyade marifetlere inanarak süregelen. Şarapnelden mütemmim bir...
- Ağaçtaki Kız ~ Şebnem İşigüzel
Ağaçtaki Kız
Şebnem İşigüzel
“İnsan bir başkasının hikâyesidir. En çok da anne ve babasının. Genetiği geçtim, bu ruhen böyledir. Hiç istemezken onlar gibi olursunuz. Özünde yani. Evet, tıpkı...