Edebiyatımızın üretken yazarlarından Hanzade Servi’nin yeni kitabı Karamel Kokulu Öykü Okulu, esin perinizi uyandırıp sizi öykü yazmaya teşvik edecek ilham verici bir kılavuz.
Yazmaya heves edip bir türlü nereden başlayacağına karar veremeyen 9 yaş ve üzeri okurların yolunu ışıtacak bu renkli başvuru kitabı, çeşitli ipuçları ve eğlenceli alıştırmalar eşliğinde, öykü yazmaya dair zihinlerdeki bütün sorulara açıklık getiriyor.
Mert Tugen’in karakteristik desenleriyle renklenen Karamel Kokulu Öykü Okulu, sadece öyküyle sınırlı kalmayıp, işi büyütüp ileride kitap yazmak isteyen geleceğin yazar adaylarına, yazıp bitirdikleri kitabın hangi aşamalardan geçeceği ve nasıl yayınlanacağı ile ilgili küçük ayrıntılar da sunuyor.
Öykü yazmayı çok istiyor ama bir türlü kalemi eline almaya cesaret edemiyor musun? Belki de çoktan yazmaya başladın ama ilhamın tavuklarla dans etmeye kaçtığı için öykünün sonunu getiremiyorsun. Sahi, bir öyküye başlamadan önce hangi hazırlıkları tamamlamalı? Karakterleri neye göre seçmeli? Nasıl bir başlık bulmalı? Peki, ya okurlar? Neyi sever, neyi sevmezler?.. Yazmakla ilgili aklına takılan bütün sorularına cevap bulabilmen için Karamel Kokulu Öykü Okulu’na kayıt yaptırman yeterli! Ne duruyorsun! İlhamın saat kaçta geleceği belli olmaz. Yoksa olur mu?..
Mizahtan beslenen betimlemelerle, eğlendirirken bilgilendiren bir içerik sunan Karamel Kokulu Öykü Okulu, çocukların hayal gücünü esnetecek ve onları yazmaya yönlendirecek alıştırmalarıyla bu türde yayımlanmış diğer bütün kitaplardan ayrışıyor.
Hanzade Servi’nin, kitabın sonunda okurları için hazırladığı sürpriz, içindeki yazarı yeni keşfetmiş ya da çok yakında keşfedecek olan çocukları yaratıcılığın sınırlarında kalem sallayacakları coşkulu bir öykü deneyimine davet ediyor…
Bölümler
1. Dersler Başlıyor!……………………………………………………………………11
2. Öykünün İlk Adımları… Pıt Pıt Pıt!……………………………..19
3. Öykünün Girişi ve Sonu Karamel Koksun ……………..37
4. Hiçbir Engel Bizi Yıldıramaz!………………………………………..53
5. Aman Okurlar Kaçmasın!……………………………………………….65
6. Öyküyü Kim Anlatacak?……………………………………………….. 92
7. Öykün, Sen Nasıl İstersen Öyle Olur………………………102
8. Okurlar Neleri Çoook Sever?……………………………………….113
9. Mezuniyet Öncesi Karamel Kokulu Dersler…………143
10. Yazarlık Oyunları…………………………………………………………..154
11. Yazmak ve Yayımlamakla İlgili Cevaplar…………….168
12. Karamel Kokulu Öykü Okulu’nda Son Gün ………..175
KARAMEL KOKULU ÖYKÜ OKULU’NA
HOŞ GELDİN!
Şu an, Karamel Kokulu Öykü Okulu’na ön kaydın yapıldı. Kaydının tamamlanması için, gördüğün ilk kanguruya, ‘Naber?’ demen, beş kavanoz kayısı kompostosuna paraşüt dikmen ve yaz uykusundan yeni uyanmış bir hipopotamla çektirdiğin fotoğrafı bize ulaştırman gerek. Ya da sadece ‘Hebele hübele!’ diye bağırarak da kayıt yaptırabilirsin. Okulu bitirdiğinde yazmaya dair pek çok ipucunu öğrenmiş, bir sürü eğlenceli alıştırmayı tamamlamış ve amuda kalkarak kitap okuma becerisi kazanmış olacaksın. (Sonuncusunu kazanmayabilirsin ama diğer ikisi kesin!) Şimdi kayıt formunu doldur ve hemen derslere başlayalım.
1. BÖLÜM
DERSLER BAŞLIYOR!
Tam üç yüz elli yıldır, çocuklara öykü yazmayı öğretmem gerektiğini söylüyorlar. Eee, tamam, biraz abartmış olabilirim. Sadece üç yüz kırk sekiz yıldır söylüyorlar. Geri kalan zamanlarda daha çok “Kambur durma!”, “Kafanın üzerinde niye kasketli bir tavus kuşu oturuyor?” ya da “Hadi çilek reçeli kovalayalım?” falan diyorlar. Geçen gün uzun uzun düşündüm ve haklı olduklarına karar verdim. Evet, birlikte öykü yazmayı öğreneceğiz! Sana müthiş alıştırmalar yaptıracağım, arkadaşlarınla oynayabileceğin yazarlık oyunları öğreteceğim. Vee, Karamel Kokulu Öykü Okulu’ndan mezun olduğunda, duvarına asabileceğin bir diploma alacaksın. Hazır mısın? Öykü yazmak için nasıl hazır olunur ki?
Aslında bu, kişiden kişiye göre değişen bir şey. Kimi bilgisayarını açar, kimi defterini açar, kimi pencereyi açar, kimi sadece gözlerini açar. Mesela ben, yazmaya başlamadan önce mutlaka saksı çiçeklerimle dans eder, sonra dışarıda bağıra çağıra saklambaç oynayan tavuklara, “Şşşt, sessiz olun,” derim. Ah, o tavuklar! Saklambaç oynarken gerçekten çok fazla gürültü çıkarabiliyorlar. Ama bilgisayarı veya defteri açmadan önce, her şeyin başladığı o noktaya gitmemiz gerekiyor. O noktanın adı, ilham! Ne zaman ağaca tırmansam, karşıma hemen şu sorular çıkar: İlham hangi saatlerde gelir? Nasıl gelir? İlhamın geldiğini nereden anlarız? İlham ne renktir? Kanatları var mıdır? Çikolatayı sever mi? Tamam, sakin ol. Öykü yazmaya dair kafandaki tüm soruları cevaplamak için buradayım.
İlham, Gel Haydi!
İki çeşit ilham var: 1. Zamansız ilham 2. Davetli ilham Şimdi bu ikisinin ne olduğunu açıklamam gerekiyor, değil mi? Karamel kokulu bir öykü okulu açmanın en zor yanı, her şeyi açıklamak zorunda kalmam. Neyse, çarçabuk açıklarsam, horoz şeklinde kurabiye yapma atölyeme zamanında yetişebilirim.
Zamansız ilham Yazarlar, zamansız ilhamı hem çok sever hem de ondan nefret ederler. Çünkü zamansız ilham, adı üstünde, siz onu beklemiyorken gelir. Mesela markette domates seçerken, bir alışveriş merkezinin yürüyen merdivenlerindeyken, uykuya dalmak üzereyken, sinemada film izlerken ya da geveze bir brokolinin komik olmayan şakalarını dinlerken… Yazarlığın ilk kuralı, zamansız ilhamlara karşı hazırlıklı olmaktır. Yani yanında her zaman kâğıt kalem bulundur. Belki notlarını telefona, tablete ya da çikolatalı gofretin üzerine alıyorsundur; hiç fark etmez. Yeter ki zamansız ilhamları kaçırma. Herkes gökyüzünde hiphop yapan bir leylek sürüsünü izlerken, ağacın altına oturmuş harıl harıl notlar alan birini görürsen anla ki ona, zamansız ilham gelmiş. Bugüne kadar kimse, zamansız ilhamlara zamanlı gelmeleri için terbiye vermeyi başaramadı.
Davetli ilham
Öykü yazmak için ihtiyaç duyduğun tüm koşulları oluşturup, ‘ne yazsam acaba’ diye düşünürken gelen ilhamdır. Böyle söyleyince, sıkıcı bir ilhammış gibi görünebilir, ama en az zamansız ilhamlar kadar heyecan vericidir. Bu şekilde, ilhamın senin emrinde olduğunu hissedersin. Sanki sen ‘gel’ deyince gelen, ‘git’ deyince giden uslu bir masa lambası gibidir. İlhamı istediğin zaman çağırabilmek, sadece tecrübeli yazarlara özgü bir yetenek değildir. Sana ilham veren koşulları oluşturman yeter. Böylece konuyu hoop diye, öykü yazmak için hazırlanmaya bağladık.
Yazarın Hazırlıkları
Pekâlâ, ilhamımız geldi ya da gelmesini sağlamak istiyoruz. Çünkü bir öykü yazacağız. Şimdi karar vermemiz gereken şey, öyküyü nereye yazacağımız… Bilgisayara mı? Deftere mi? Heyecanlı bir gergedanın sırtına mı? Sonuncuyu tavsiye etmem, çok yorucu oluyor. Bir seferinde öykümü, heyecanlı bir gergedanın sırtına yazmıştım ve gergedan zıplaya zıplaya gözden kayboldu. Tabii öyküm de onunla birlikte gitti. Bir yerlerde, üzerine öykü yazılmış, zıplayan bir gergedan görürsen bana haber verir misin? Öyküyü de sakın okuma!
Eskiden bilgisayar olmadığı için, yazarlar kitaplarını tavuklarının tüylerini yolup, o tüyleri mürekkebe batırarak yazarmış. O günden beri, tavukların yazarlardan nefret ettiği söylenir. (Tamam, bunu şimdi uydurdum. Ama bana kızmamalısın. Çünkü yazarlar uydurmayı sever. Hayatlarını bu şekilde kazanıyorlar.) Daha sonra, daktilo dönemi gelmiş. Yazarlar daktilonun tuşlarına ÇAT ÇAT ÇAT diye vurdukça, komşuların kafası şişermiş. Ardından, bilgisayarlarla tanışmışız. Bu sefer de yazarlar bilgisayarda oyun oynamaktan, Youtube videoları izlemekten, kitaplarını yazamaz hale gelmiş. (Evet, yazar olmak tarihin hiçbir döneminde kolay değil.) Sen öykünü deftere mi, yoksa bilgisayara mı yazmak istiyorsun? Bunun için bir kural yok. Yani istediğini seçebilirsin. Kitaplarını önce deftere yazıp sonra bilgisayara geçiren bir yazar arkadaşım var. El yazısı o kadar çirkin ki defterinin sayfaları, halay çekerken birbirine karışıp yere yuvarlanmış karıncaların fotoğraf albümüne benziyor. Ama kendi el yazısını okuyamamak, canını hiç sıkmıyor; inatla defter kullanmayı sürdürüyor. (Yazısı çirkin olan yazarların, defter kullanmak için kesinlikle ehliyet alması gerek.) Şimdi sıra geldi, ilham mekânını seçmeye… İlham mekânı önemlidir ve o da yazardan yazara değişir. Yani sana öykünü bir ağacın tepesinde, en sevdiğin dondurmacıda, yüzme kursunda ya da denizanalarının dans dersinde yazmanı tavsiye edemem.
İlk öykümü, kış uykusuna yatmış bir ayı ailesinin evinde yazmıştım. O kadar çok horluyorlardı ki ilkbahar gelene kadar öyküye tam iki yüz elli kez baştan başlamıştım. Bazı yazarlar, yazabilmek için yalnızlığa ve sessizliğe ihtiyaç duyar. Bazılarıysa aksine, kalabalık ve gürültülü ortamlarda dikkatlerini daha iyi toplar. Sen hangisisin? Bilmiyorsan deneyerek bulabilirsin. Önce astronot eğitimi alıp başka bir gezegene git ve orada yazmayı dene. Konsantre olamadıysan, kargaların kurduğu bir müzik grubunun konserinde sahnenin kenarına oturup yaz. Veya sessizlik için bir ağacın altını ya da odanı; gürültü için de bir kafeyi ya da misafirlerin doluştuğu salonu kullan.
Yalnızken mi yoksa insanların arasında mı daha çabuk öykü yazma havasına girdiğini hemen anlayacaksın. Buna göre, kendine bir çalışma köşesi belirle. Evet, artık öykünü nerede ve nereye yazacağını biliyorsun. O halde yaz. Ben gidiyorum. Sana kolay gelsin. Gittiğimi sandın, değil mi? Gerçi bir satır bile ara vermeden konuşmaya devam ediyorum. Büyük ihtimalle gitmediğimi hemen fark etmişsindir. Sana bir öykü yazdırmadan şuradan şuraya gitmeyeceğim. Ama buradan buraya gidebilirim. Şaka şaka, kitabın sonuna kadar peşindeyim. Karamel Kokulu Öykü Okulu’nu bitirdiğinde, elinde kendi yazdığın bir öykü olacak. O öyküyle ne yapacağınsa, tamamen sana kalmış. İster çekmecende sakla, ister arkadaşlarına okut, ister bir hipopotamın kuyruğuna bağla. Aslında bakarsan… bence bağlama. Bundan pek hoşlanmıyorlar.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Öykü
- Kitap AdıKaramel Kokulu Öykü Okulu
- Sayfa Sayısı208
- YazarHanzade Servi
- ISBN9786052851487
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kum Saatinde Kumkapı ~ Jaklin Çelik
Kum Saatinde Kumkapı
Jaklin Çelik
Yıllardır uyuyakalmış kiremitler darbelere direndiler, birbirlerine daha bir sıkı kenetlendiler. Mutluluklar hüzün, yaşanmışlar yaşanmamış, günler hafta, aylar yıl olup birbirlerini bırakmamacasına. Çok geçmedi, indirdiler...
- Frip’in Aşırı Israrcı Pırtlakları ~ George Saunders
Frip’in Aşırı Israrcı Pırtlakları
George Saunders
İlk romanı Arafta ile 2017 yılında Man Booker Ödülü’nü kazanan Amerikalı yazar George Saunders’tan, dayanışma, ahlak ve birlikte yaşama kültürü üzerine hiciv dolu bir öykü! Her...
- Doğum Lekesi ~ Nathaniel Hawthorne
Doğum Lekesi
Nathaniel Hawthorne
Derin ve rahatsız edici psikolojik temalarıyla ünlü, karanlık romantizmin ustalarından Nathaniel Hawthorne’un farklı yıllarda yayımlanmış en tekinsiz öykülerinden “Genç Beyefendi Brown”, “Dr. Heidegger’in Deneyi”,...