Atıştırmalık Öyküler ve Bir Şeyler Yapmam Gerek isimli kitaplarından tanıdığımız ödüllü yazar Elif Yonat Toğay’dan, hayal gücünün sınırsızlığında gezinen, kahkaha garantili on gülmece öykü: Dinozorun Ayak Sesleri.
Yetişkinlerin “karmaşık” dünyalarını anlamlandırmaya çalışan çocukların, aile ve arkadaş çevrelerinde yaşadıkları günlük olayları sayfalarına taşıyan bu komik kitap, Burcu Yılmaz’ın farklı teknikleri bir araya getiren kıpır kıpır resimleriyle dikkat çekiyor.
Sadece küçük okurların değil, hayal gücünü çocukluğuyla birlikte sandıklara kaldıran yetişkinlerin de kalbini ısıtmayı başaran Dinozorun Ayak Sesleri, esprili dili ve eğlenceli anlatımıyla keyifli bir okuma deneyimi vadediyor.
Dikkat! Her satırı hayalle örülmüş bu merak uyandırıcı kitap; şaşırtıcı, heyecan verici ve bol sürprizli içeriğiyle tadına doyulmayacak bir öykü pınarı. Öyle ki; ortalığı birbirine katan fare Bernardo ile kendinizi okul koridorlarında koşarken ya da perili bir köşkte, Ponpon tavşanınıza sarılmış halde uyuklarken bulmanız işten bile değil. Dinozorun yaklaşan ayak seslerini de unutmamak gerek tabii. Siz siz olun, öykülerden yükselen “İmdaaat!” seslerine aldanmayın sakın. Bu kitapta korkulacak bir şey yok, hayaller ve gülmeceye gelince çok!
Çocukça duyguların izini sürerken, hayal gücünün aynasında devleşen yersiz korkuların anlamsızlığına değinen Dinozorun Ayak Sesleri, gülümsetirken düşündüren kitaplardan…
İçindekiler
Su Kaplumbağası Yeşili ……………………7
Bernardo………………………………………………12
Dinozorun Ayak Sesleri………………….18
İmdat …………………………………………………….23
Düşün Taşın ……………………………………….26
Kötü Haber………………………………………….30
Deniz Problemi………………………………….35
Perili Köşk …………………………………………..40
Müjde ……………………………………………………45
Arkadaş ………………………………………………..50
Ne dinozorun ayak sesleri,
Ne perili köşk…
Yanındayken, hiçbirinden korkmadığım için,
ATİLA’ya…
SU KAPLUMBAĞASI YEŞİLİ
Ter içinde. Titriyor. Sonu geldi artık… Yeşil örtünün arkasındaki doktor kılıklı adamla hemşireye bakıyor. Göz ucuyla… Tekinsiz tipler. Adam doktor değil. Kesin. Benzemiyor çünkü. Kasap bile olabilir. Kadın da çete üyesi bir cadı. El birliğiyle, kıtır kıtır kesecekler her yerini. Sonra da kalp, mide, böbrek falan, tüm organlarını alıp satacaklar. Beyni çok para edecektir. Mutlaka… Tabii gözleri de…
Mira bile, “Gözlerin ne kadar yeşil,” demişti okulun ilk günü. “Tıpkı benim su kaplumbağamın renginde…” Su kaplumbağası yeşili gözler kim bilir kimin olacak? Başı dönüyor. Hemen kaçıp kurtulmalı buradan. Tuvalete gitme numarası iyiydi ama yutmazlar artık. Son kaçışında, tuvaletin penceresinden bahçeye çıkmayı başarmış, sonra da incir ağacının tepesine tırmanmıştı. En tepesine hem de. Dilek abla olmasaydı, kurtulmuştu çoktan. Ne kadın ama! Herkes yerde ararken, Dilek abla onu gökte aramış, şıp diye bulmuştu. Bütün gücünü toplayarak doğrulmaya çalışıyor. Offf… Kolunu bile kıpırdatacak hâli yok. “Şimdi sakinleşir,” diyor cadı hemşire. “Merak etmeyin.”
Merak etmeyinmiş! Pis cadı! Poposuna sapladı koca iğneyi… En iyisi bağırmak. Son bir umut, bağırmaya çalışıyor: “İm-dat…” Ama sesini kendi bile zor duyuyor. Ağzı boğazı kupkuru. “Korkma Keremcim,” diyor biri. Kim? Dilek abla! Hemen arkasında. Saçlarını okşuyor. Numaradan. Tabii, mafyanın başı o çünkü. Babasını da o kandırdı. “Apocum, aşkım,” falan diyor ama sırf bu nedenle evlendi onunla. Kesin! Oğlunun su kaplumbağası yeşili gözleri var. Daha iyisini mi bulacak? “Her şey yolunda mı?” Babası kapıdan başını uzatıyor. Sesi ağlamaklı. İçeri girmiyor. Dayanamazmış. Oh olsun! Oğlunu organ mafyasına teslim etti madem, ağlasın bakalım. Hüngür hüngür ağlasın hem de! “Gelin, Abdullah Bey,” diyor hemşire. “Bitmek üzere.” Ne? Nasıl? Başladılar mı yani? Canlı canlı mı doğruyorlar? “Oldu da bitti maşallah!” diyor doktor kılığındaki kasap gülümseyerek. “Artık koca delikanlısın…”
BERNARDO
Haksızlık ama! Okulda ufacık olay olsa, annem bana patlıyor! Emir, bugün faresini getirmiş. Beyaz, tombik bir şey. Pembe kulakları, bıyıkları falan… Çok tatlı! Sabah ders başlamadan önce başına üşüştük. Emir, “Bana ne! Göstermiyorum işte! Korkuttunuz Bernardo’yu,” diye mızıklandı hemen.
Önce bozulduk. “İyi ki bir faren var,” dedi Doruk. Sonra, “Emir haklı beyler! Baksanıza, korkudan büzüşmüş zavallıcık,” dedi Efe. Ben görmedim, gerideydim ama Efe yalan söylemez. “O halde sıraya girelim,” dedim. Herkes alkışladı. Zaten parlak fikirler hep benden çıkar. Emir, öğretmenin masasına oturdu. Biz de önünde sıraya girdik. Yani erkekler girdi. Kızlar çığlık çığlığa kaçıştılar. Deli bu kızlar! “Birinççç!” diyerek Baran hemen en öne koştu. Kısa boylu olmak böyle durumlarda çok işe yarıyor. Biz daha ne olup bittiğini anlamadan, bir bakıyoruz, önümüzde. Kantinde de yapıyor bunu. Gıcık oluyorum. Neyse işte, tam sıra bana gelmişti ki, Can önüme geçti. Eee itiştik tabii. Sıramı neden ona vereyim? Değil mi ama?
Annem kızdı. Hafta sonuna kadar bilgisayar yasakmış. Yok artık! Ne oldu dersen, Can’ın tişörtünün iki düğmesi koptu. Hepsi bu! En kötüsü de, biz itişirken zavallı Bernardo kaçmış. Aradık aradık, bulamadık. Çünkü çok patırtı vardı. Bernardo kaçtığı sırada okul müdürümüz bizim katın merdivenlerindeymiş. Nasıl olduysa, kadıncağız yuvarlanmış. Ta alt kata kadar. Öğretmenler, görevliler, ambulans filan… Minicik şey. Korkmuştur tabii… Bu arada merak ediyorum, yeni bir müdür mü gelecek? Çünkü Şule Hoca emekli olmaya karar vermiş. “Asla dönmem,” demiş. İyileşmesi uzun sürecek galiba. Yazık… Ama o da biraz dikkatli olsaydı. Merdivenler tehlikelidir. Özellikle inerken dikkat etmek gerekir, değil mi?
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Kitapları Öykü
- Kitap AdıDinozorun Ayak Sesleri
- Sayfa Sayısı56
- YazarElif Yonat Toğay
- ISBN9786052851968
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTudem Yayınevi /
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- 12 Yıllık Esaret ~ Solomon Northup
12 Yıllık Esaret
Solomon Northup
1841de New Yorkta yaşayan Solomon Northup, kendisini müziğe adamış siyahi bir adamdır. Ailesiyle birlikte yaşayan Solomon, özgür yaşayan ve istediği şeyleri yapabildiği için mutlu...
- Dokuz Öykü ~ J. D. Salinger
Dokuz Öykü
J. D. Salinger
Sahte dünyanın sahte insanlarına topyekün savaş açmıştı Salinger: Bu kitaptaki öyküler, bu dünyanın kabullenilmesinde değil, aşılmasında buluyor doruk noktasını. İnce bir ironiyi, keskin gözlemleriyle...
- Bir Papatya Şarkısı ~ K. Kübra Berk
Bir Papatya Şarkısı
K. Kübra Berk
Büyük bir hayran kitlesi, sevdikleri şarkıcıya en fazla ne yapabilirdi? Papatya Parlar, sahne ışıklarının altında parlamaya alıştığı bir hayata sahip olan, para ve popülarite...