Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aklımda Tuhaf Sorular
Aklımda Tuhaf Sorular

Aklımda Tuhaf Sorular

Mavisel Yener

Aklında tuhaf soruları bulunan çocuklar için delidolu ciddilik vakti! Mavisel Yener’in, sözcükleri uykudan uyandırıp onları keyifli bir düşünme oyununda buluşturduğu Aklımda Tuhaf Sorular; hayata dair…

Aklında tuhaf soruları bulunan çocuklar için delidolu ciddilik vakti!

Mavisel Yener’in, sözcükleri uykudan uyandırıp onları keyifli bir düşünme oyununda buluşturduğu Aklımda Tuhaf Sorular; hayata dair merak uyandırıcı, sorgulatan, felsefi yönü ağır basan konuları odağına alan bir denemeler toplamı.

Denemenin özgür bir yazı türü olduğunu göstermek amacıyla hazırlanan kitap, çocukları türün incelikleriyle tanıştırmakla kalmıyor aynı zamanda deneme yazmak ve başka denemeler okumak için de heveslendiriyor.

Yazarın denemelerinde gündeme getirdiği sorular genç zihinleri önyargılardan uzaklaştırıp, “Acaba”, “Belki”, “Şöyle de olabilir” gibi değişik düşüncelere yönlendirirken; içlerindeki araştırmacı ruhu da açığa çıkarıyor.

İnsanlarla sümüklü böceklerin ortak yanı nedir?
Sanal dünyanın bize sunduğu bilgiler ne kadar güvenli?
İçinde yaşadığımız yüzyılın baskın bir kokusu var mı?
Kalemlerle insanları birbirinden ayıran en önemli özellik ne?
İsimlerimiz midir bizi biz yapan?
Sahi, ne zaman gerçek ihtiyaç ile sahte ihtiyacı ayırt edemeyecek kadar düşünce yoksunu olduk biz?
Eyvah, yoksa son yıllardaki espriler çabuk mu bayatlıyor?

Aklımızdaki ve aklınızdaki nice “tuhaf” soruya açıklık getiren bu delidolu kitap; yaşama sanatından bilim ve teknolojiye, dil bilincinden hayvanlar âlemine uzanarak içinde yaşadığımız dünyaya dair gündemin ve güncelin nabzını tutan paylaşımlarda bulunuyor.

Deneme türünün kendilerine çok benzediğini fark eden çocuklar, Mavisel Yener’in incelikli gülmece üslubundan aldıkları cesaretle, özgürce “deneyebilmenin” tadına varıyor; duygu ve düşüncelerini sözcüklerle ifade edebilmenin getirdiği rahatlama hissiyle soru sormanın sınırsızlığını keşfediyor.

Kim demiş deneme ciddi bir yazı türüdür diye? Yazının efendilerinden Nermi Uygur’a göre deneme “Delidolu ciddilik,” demek. Eh, zaten kim sevmez ki delidolu ciddilikleri?..

İÇINDEKILER

Merhaba “Delidolu Ciddilik” … 7
Karşılaşmalar … 9
Lodosçu Amca Sokağı … 11
Pinokyo’nun Burnu, Klavyenin Tuşu … 15
Okulda Öğretilmeyenler Listesi … 19
Telefonlar Çok Parlak, Ekranlar Pek Şıngırdak … 21
Gıdıkla da Güleyim … 25
Sümüklü Böcekli Deneme … 29
Karagöz ile Hacivat … 31
Kalemlerle İnsanları
Birbirinden Ayıran En Önemli Özellik … 35
Bilim İnsanı Olsaydım… … 39
Sümüklü Böcekli Denemenin Devamı … 41
Jules Amca … 43
Tıklama Hıklama Pıklama! … 47
İncinmesin Yüreğimiz … 51
Derdini Söylemeyen… … 55
Dişler ve Düşler … 59
Zırt Pırt … 61
Kırlangıçlar Geçidi … 65
İsmimizin Sırrı … 67
Kediler Ne İster? … 71
İşte Size Özgürlük … 75
Zencefilli Deneme … 77

MERHABA
“DELİDOLU CİDDİLİK”

Bu deneme kitabını hazırlarken, “Amacımız, türe yaklaştırmaktan ya da sevdirmekten ziyade, böyle bir türün olduğunu göstermek ve okurlara bir örneğini yaşatmak,” diye yazdı bana editörüm. Defalarca okudum bu cümleyi, derinlerine daldım. Gerçekten de amacım ne, deneme türünün örneğini göstermek mi? Ola ki öyle, ama daha ağır basan, öne çıkan nedenlerimin de olduğunu fark ettim. Öyle kıpır kıpır denemeler yazmalıyım ki çocuklar karşılaştıklarında tadını, rengini unutamasınlar. Çok sevsinler, renkten renge kanat çırpsınlar. Okumanın büyüsüne kapılsınlar. Yenilerini de araştırıp okumak istesinler. Sonra… Sonra deneme yazmak için heyecanlansınlar.

Hem şaşırsınlar hem de şaşırtsınlar. Sözcükleri uykudan uyandırıp oyuna çağırsınlar. Her konuda özgürce, sınırlarını genişleterek, doludizgin koşsunlar deneme türünün sokaklarında, kendileriyle konuşmanın mutluluğunu yaşasınlar. Çocuklar denemenin onlara çok benzediğini fark etsin. Önceden hesap kitap yapmadan pat diye sorularını sorabilmenin keyfini yaşasın. Bir konudan diğerine zıpzıp zıpladığını fark etsin. Deneyebilme özgürlüğünün tadına varsın, yazarken hiçbir buyruğa uymak zorunda olmadığını görsün. Ne denli içten, eğlendirici, merak uyandırıcı, şaşırtıcı olduğunu fark etsin. Ayak diremek yerine “Acaba”, “Belki”, “Şöyle de olabilir” diye sorgulasın yaşamı. Kimileri denemenin pek ciddi bir yazı türü olduğu eğiliminde; bunun yanıtını yazının efendilerinden Nermi Uygur veriyor: “Delidolu ciddilik,” diyor deneme için. Kim sevmez delidolu ciddilikleri… Duyduk duymadık demeyin, bu denemeleri çocuklar sevsin diye yazdım!

KARŞILAŞMALAR

Bir insanla ilk karşılaşmamızda, genellikle gözler, saçlar, güler yüz, konuşma biçimi dikkatimizi çeker. Bir kitapsa karşılaştığımız, kapak, isim, arka kapağındaki ipuçları merakımızla el ele tutuşuverir… Elbette herkese başka yaklaşıyor hayat! Benim için bir kitapla ilk tanışma, giriş satırını okuduğumda gerçekleşiyor. Bu harika bir deneyim de olabilir, sıradan da… Her defasında “Harika, müthiş bir deneyim,” demek sizce mümkün mü? Her tanışma farklı bir sürprizi de getiriyor. İtiraf edeyim, okurken beklentilerimi boşa çıkardığı için yarıda bıraktığım kitaplar da var; aradan günler, mevsimler geçtikten sonra sayfalarına döndüklerim de… Genellikle giriş cümlelerinden etkilendiğim kitaplar ömür boyu unutamayacaklarım arasındadır. “Vızzzzz… Kurşun sesini böyle duyarsın bazen. Arılar gibi kulağının yanından geçip gider.” Güzin Öztürk’ün kaleme aldığı 2015 Tudem Edebiyat Birincilik Ödülü sahibi Kuş Olsam Evime Uçsam’ın giriş tümcesi bu. Çarpıcı… Kitabın kapısını açarken, okuyacağımız hikâyeye dair pek çok ipucunu gizliyor içinde. Unutulmaz bir tanışma cümlesiyle başlayan dostluk, hep anımsanacak bir kitaba işte böyle dönüşüyor. Kitaplarla karşılaşma anlarımız insanlarla olana benziyor aslında. İlk izlenimde pek hoşlanmayıp, ön yargılı davranabiliyoruz bazen. Tanışıklık biraz daha ilerleyince ağız burun kıvırmalarımızın yanılgıya dönüştüğünü fark ediyoruz. İnsana da kitaba da biraz daha şans…

LODOSÇU AMCA SOKAĞI 

Gezegenimizde onlarca, yüzlerce, binlerce şehir, kasaba, köy var. Yaşadığımız yer huyumuzu suyumuzu etkiliyor; duygularımızı davranışlarımızı şekillendiriyor. Şehirler insanlarda, insanlar da şehirlerde iz bırakıyor. Tıpkı, sımsıkı oluşturduğumuz dostluklar gibi. KonyaMevlâna, Burgazada-Sait Faik, Akşehir-Nasreddin Hoca, Bodrum-Halikarnas Balıkçısı’yla birlikte anılıyor. Define Adası, Çizgi Ülke, Harikalar Diyarı, Oz Ülkesi, Orta Dünya, Nerezalet Ülkesi, Pasaklılar Ülkesi, Maskanunka Adası, Narnia, Liliput gibi bazı yerler yalnızca hayallerde, kitaplarda var. Düşlerimiz sınırlarımızı aşınca sanal âlemde de yaşayabileceğimiz yerler oluşturmaya başladık. Özel gözlük, kuantum pelerin, sensörlü başlık, artırılmış gerçeklik eldiveni giy, hooop sanal bir şehirdesin. Çok yakında gözlük benzeri eşyalara da gerek kalmayacak, her şeyi gözlerimizin önünde canlandırabileceğiz. İstediğin ülkeye gidip dilediğini yap, sanal paran varsa tabii! Bu kadar kolay mı?

Aklımda deli sorular… Tüm bunlar nereye götürecek kent algısını? Sanal kentler yaşadığımız yerle bağımızı silikleştirmez mi? Yoksa hayallerimizi çoğaltır, zenginleştirir mi? Sanal şehirlerde dolaşırken burada neleri terk ediyoruz? İnsan yaşadığı her yere kendinden bir renk bırakıyor, var olduğu her yerde bir iz arıyor. “Lodosçu Amca Sokağı”nın adını kafadan mı atmışlar? Acaba bir hikâyesi var mı bu sokağın? Eskiden “Yasemin Çiçeği Çıkmazı” dediğimiz çıkmaz sokağın adı değişti, “200/2 sokak” oldu. Bir zamanlar orada var olan yaseminler açgözlü betonlara yenik düştü, kuruyup gitti. Paralelindeki Yosun Sokağı’nın da tabelasını değiştirip “200/3 sokak” dediler. Numaralar sokakların hikâyesini ne kadar anlatabiliyor? Estonya’daki Çorba Kasabası (Supilinn) iyi bir örnek. Orası bir zamanlar bataklıkmış. Sonrasında su seviyesi geri çekilince, insanlar oraya yerleşip sebze yetiştirmeye başlamış ve sokaklara patates, bezelye, fasulye, kavun sokağı gibi isimler vermişler. Yaşayıp deneyimledikleri ne varsa onunla seslenmişler hayata. Hikâyesine sahip çıkan Çorba Kasabası hayal gücümüzü de tetiklemiyor mu? Değişimden, gelişimden, teknolojiden yanayım. Fakat sanal dünyayı hayal ederken burada yok ettiklerimizi de gözden geçirmemiz gerek. “Neyi, niçin, nasıl korumalıyız?” sorusunun yanıtını bulup gerekeni yapacağız; iyimserim, umutluyum. Birazdan tepelerden kekik toplamaya gideceğim.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kayıp Kitaplıktaki İskelet – 3 Fare Sarayı ~ Aytül Akal & Mavisel YenerKayıp Kitaplıktaki İskelet – 3 Fare Sarayı

    Kayıp Kitaplıktaki İskelet – 3 Fare Sarayı

    Aytül Akal & Mavisel Yener

    Çocuk edebiyatımızda iki yazarlı roman geleneğinin gelişmesinde büyük katkıları bulunan Mavisel Yener ve Aytül Akal’ın, ilk iki kitabı yüz binlerce okurun hafızalarında yer edinen “Kayıp Kitaplıktaki İskelet”...

  2. Kayıp Kitaplıktaki İskelet – 1 ~ Mavisel Yener-:Aytül AkalKayıp Kitaplıktaki İskelet – 1

    Kayıp Kitaplıktaki İskelet – 1

    Mavisel Yener-:Aytül Akal

    Kayıp Kitaplıktaki İskelet, Efes antik kentinde bulunan dünyaca ünlü tarihi Selsus Kütüphanesi’nde başlayan bir serüvenin ilk macerası. Özgürlüğüne düşkün Ceylan, küçük kedisi Efes, yaşlı...

  3. Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları ~ Mavisel YenerGizli Geçitleri Bulmanın Yolları

    Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları

    Mavisel Yener

    olunay Masalcıları’nın izinde, “Mavi Zamanlar” efsanesine geri dönüş… Mavisel Yener, Tudem Edebiyat Birincilik Ödüllü romanı Mavi Zamanlar’ın okurla buluşmasının 20. yıl dönümünü, Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları isimli...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. İstanbul’u Bul Bana ~ Hulki Aktunçİstanbul’u Bul Bana

    İstanbul’u Bul Bana

    Hulki Aktunç

    “İstanbul’u Bul Bana” Hulki Aktunç’un “Kostantıniyye Haberleri” (1989-1993) gazetesine yazdığı deneme­lerden oluşuyor. Gazetenin ilk sayısından itibaren “İstanbul’u Bul Bana” başlığı altında yazan Aktunç, İstanbul’un...

  2. Yaz ~ Albert Camus Yaz

    Yaz

    Albert Camus

    Kışın ortasında, en sonunda içimde yenilmez bir yaz bulunduğunu öğreniyordum. Denize, güneşe her daim derin bir sevgi besleyen, Akdeniz’de kendine bir sığınak, düşüncelerine bir...

  3. İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar ~ Stefan Zweigİnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar

    İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar

    Stefan Zweig

    İnsanlık tarihi boyunca gerçekten önemli ve utkulu bir ana ulaşmak için milyonlarca saatin akıp gitmesi gerekir. Zweig’a göre, “tüm zamanların en büyük şairi ve...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur