Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mutlak Aslan
Mutlak Aslan

Mutlak Aslan

Charles Williams

Oxford Üniversitesi’nin, üyeleri arasında J. R . R . Tolkien, C. S. Lew is ve Owen Barfield gibi isimlerin de bulunduğu Inklings topluluğunun bir…

Oxford Üniversitesi’nin, üyeleri arasında J. R . R . Tolkien, C. S. Lew is ve Owen Barfield gibi isimlerin de bulunduğu Inklings topluluğunun bir diğer önemli üyesi Charles Williams, Mutlak Aslan’da görünenin arkasındaki dünyayı anlatıyor. Platonik ideaların hayatımızdaki ve gündelik yaşantımızdaki yerinin zannettiğimizden büyük olduğunu, dünyanın idealler etrafında döndüğünü, elle tutulur somut dünyanın arkasında bir prensipler âlemi bulunduğunu dile getiriyor.

T. S. Eliot’ın deyişiyle eserlerine “ hem anlık heyecanlar hem de kalıcı mesajlar” katan Williams, Mutlak Aslan’da da heyecanı mesaja feda etmiyor ve okurunu sürükleyici bir maceranın içine alıyor. Öyle ki günün birinde, her şey yolunda gözükürken, idealar ve prensipler tecessüm etmeye ve mana âlemi, madde âlemini içine almaya başladığında, biz de karakterler gibi şaşırıyor ve kendimizi kıyamet adım adım yaklaşırken ne yapmamız gerektiğini düşünür buluyoruz…

“Düşündüklerinin tümü doğruydu; güzellikleri ve çirkinlikleri, arada sırada insanı bulan dertleri, alışılmış zevkleriyle, bilinen dünyanın ömrü nihayete ermişti.”

İÇİNDEKİLER
Dişi Aslan …………………………………………………………………….. 7
Tayflar ve Melek…………………………………………………………..19
Kelebeklerin Varışı ………………………………………………………37
İki Cephe …………………………………………………………………….51
Kölenin Korkusu………………………………………………………….67
Bay Anthony Durrant’in Tefekkürü……………………………..81
Bir İnanca Yönelik Araştırmalar…………………………………..89
Bolonyalı Marcellus Victorinus………………………………….101
Kaçak…………………………………………………………………………111
Evdeki Çukur …………………………………………………………….125
Damaris Tighe’ın Doğru Yolu Buluşu…………………………145
Göksellerin Zaferi………………………………………………………161
Yanan Ev ……………………………………………………………………177
Quentin’in Peşinde …………………………………………………….191
Dostluğun Mekânı……………………………………………………..205
Canavarların İsimlendirilmesi……………………………………219

DİŞİ ASLAN

Dişi aslan, seyrek bir dikenlikle kaplanmış çitin arkasındaki nehrin tepesinden Hertfordshire yoluna doğru bakıyordu. Kafasını sağa sola çevirirken bir anda, bir avın ya da düşmanın kokusunu almış gibi taş kesiliverdi, iyice eğildi. Vücudu kasım kasım kasılıyor, kuyruğu sallanıyordu. Ancak çıt çıkartmıyordu. 

Neredeyse bir mil uzağındaki Quentin Sabot, üzerinde oturmakta olduğu kapıdan aşağıya sıçrayıp kol saatine bakıverdi. 

Yola bakarken “Senin şu otobüsün geleceğine dair bir emare göremiyorum doğrusu,” dedi. 

Anthony Durrant de aynı yöne bakıyordu: “Sağda solda gezinerek otobüsü yakalayabiliriz, ne dersin?” 

“Yolumuza devam edip onun bizi bulmasını da sağlayabiliriz.” diye karşı bir öneride bulundu Quentin. “Nihayetinde gideceğimiz istikamet yolunun üstü.

”O esnada kapının üzerinde oturan Anthony, “Maddi dünyanın en kullanışlı olduğu meselelerden biri, insanın ara sıra da olsa, bu dediğini hakikatli bir şekilde söylemesini sağlaması doğrusu. Haydi, öyle olsun bakalım.” Aheste aheste kapıdan indi ve esnedi. “Ayaklarımın üzerinde durup konuşmaktansa, bir otobüste otururken daha iyi konuşurdum doğrusu şimdi.” diye devam etti. “Sence ne kadar yol yürüdük?”

“Yirmi üç mil var mıdır acaba?” diye tahminde bulundu Quentin.

“Aşağı yukarı,” diye onayladı diğeri ve tembelce geriniverdi. “Peki… Madem yürüyeceğiz, devam öyleyse!” Yavaş yavaş yürümeye koyulduklarında Anthony, “İnsanın beş yılda bir, kendi zihninin haritasını çıkarması sence de hoş olmaz mıydı?” diye soruverdi. “Önemli merkezler işaretlenmiş olurdu, bir fikri diğerine bağlayan yollar ve tüm o güzel ancak vardıkları topraklar bomboş olduğundan terk edilmiş patikalar da görülürdü.”

“Oklar da hep gitmek istediği yönleri gösterirdi, değil mi?” diye öylesine soruverdi Quentin. 

“Okla dolu olurdu her taraf,” diye iç çekiverdi Anthony. “Önümde sallanıp duran şu ışık gibi”. 

“Birden fazlasını görüyorum,” diye araya girdi Quentin. 

“Ne ki bunlar, fener falan mı?”

 “Öyle mi görünüyorlar? Üç… beş…” diye saydı Anthony. 

“Hareket hâlindeler, o yüzden önümüzdeki yolun ışıkları olamaz.” 

“Direklere fener asıyor olabilirler,” diye itiraz etti Quentin. Sallanıp duran fenerlere yaklaşınca Anthony, “Ama, asmıyorlar.” dedi.

 “Ölüm, mutadı üzere, kendi yıldızını kendisi taşıyor.” 

Önlerindeki grubun arasından bir adam, bir nida savurup seslendiği zaman ilerledi. “Bu çok sıradışı,” diye ekledi.

 “Nihayet, bana ihtiyacı olan birilerini mi buldum?” Quentin, “Fazlasıyla heyecanlı görünüyorlar,” dedi, daha fazlasını söyleyecek zamanı yoktu. Karşılaştıkları grupta bir düzine kadar insan vardı, Anthony ve Quentin o insanlara şaşkınlık içinde bakıyordu şimdi. Zira bu insanların tümü silahlıydı, dördü veya beşinde tüfekler, ikisinde yabalar vardı. Geri kalanlar da ağır sopalara tutturulmuş fenerleri taşıyordu. Tüfekli adamlardan biri ters ters, “Haberiniz yok mu?” diye sordu.

Anthony, “Korkarım ki hayır,” dedi. “Olmalı mıydı?” 

Bunun üzerine diğer adam, “Yarım saat kadar evvel her yola bir adam yolladık. Onunla karşılaşmadıysanız, nereden geliyorsunuz siz?”

“Eh,” diye cevap verdi Anthony, “yarım saattir bir kapıda oturmuş, otobüs bekliyorduk.” Adamlardan birkaçı, sözü kahkahalarla kestiği sırada bir diğeri, “E beklemeye devam etseydiniz madem!” diye dalga geçercesine ekledi. İlk konuşan adam sertçe, “Mevzu şu ki ortalıkta dolanıp duran bir dişi aslan var, biz onun peşindeyiz.” diye ekledi.

“Hadi be!” dedi Quentin. Anthony, ondan daha kibar, “Anlıyorum, evet.” dedi. “Bu insanları uyarmanızı gerektirecek bir durum olabilir. Ancak biz aşağılarda bir yerde oturmuş dinleniyorduk. Adamınız, yol ayrımına doğru ilerlerken bizi gözden kaçırmış olmalı.” Bir cevap bekledi.

Diğer adam, belli belirsiz seçilen bir noktayı göstererek “Şu taraftaki Allah’ın belası bir sirkten kaçmış!” dedi. “Smetham yakınlarında. Evlerdeki insanları uyarır uyarmaz bölgeyi silahlı adamlar ve lambalarla çevirmeye devam edeceğiz. Yola çıkan her araç geri döndürüldü. Otobüsünüzü bu yüzden kaçırdınız.”

Anthony, “Bu pekâlâ makul bir sebep gibi görünüyor,” dedi. “Büyük bir dişi aslan mıydı bu? Saldırgan mıydı?”

“Sorma, ne saldırganı!” dedi sirkten olduğu belli olan bir adam. “Fındık faresi kadar ürkekti ancak salağın biri kışkırttı hayvanı.

” İlk adam, “Fırsatını bulursam onu daha da ürkekleştireceğim!” dedi. “Bakın şimdi. Siz beyler, olabilecek en hızlı şekilde iler…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Cumartesi ~ Ian McEwanCumartesi

    Cumartesi

    Ian McEwan

    “Cumartesi” Çağdaş İngiliz edebiyatının en önemli yazarlarından Ian McEwan, son romanı Cumartesi’de tek bir günde koca bir hayatı anlatırken dünyada olup bitenlerden kendimizi ne...

  2. Ateş Hırsızının Savaşı ~ Terry DearyAteş Hırsızının Savaşı

    Ateş Hırsızının Savaşı

    Terry Deary

    Prometeus’un suçu büyük. Tanrılardan ateşi çaldı. Başına geleceklerden kurtulmanın tek şartı ölümlü bir kahraman bulmak. Ve Prometeus bu kahramanı bulabilmek için günümüze geldi. Sihirli...

  3. Pırıltılı ile Kokuş ~ Andreas SteinhöfelPırıltılı ile Kokuş

    Pırıltılı ile Kokuş

    Andreas Steinhöfel

    Kedi fare oyunu değil bu, kedi ile farenin oyunu! “Ötekileştirilenlerin” hayatına göz kırpan cesur eserleriyle Alman çocuk ve gençlik edebiyatının hayranlık uyandıran yazarlarından biri...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur