“Muhteşem… Büyüleyici bir bilgi birikimi.” The Washington Post
“Okurları haklı bir şekilde büyüleyecek.” Vogue
“Güçlü bir kitap… Alvin Toffler’dan bir bomba daha!”The Guardian, Londra
Alvin Toffler, çağımızın önde gelen yönetim ve gelecek bilimcileri arasındadır. Yazdığı kitaplar tüm dünyada önemli bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmekte ve birçok şirket ve yöneticiye geleceğe dönük planların yapılması aşamasında ışık tutmaktadır. Toffler, bu yapıtının hazırlanmasında çok çeşitli kaynaklardan yararlandığını açıklamıştır. Bunlardan bir bölümü; çeşitli ülkelerde yayımlanan 534 kitap, gazete, dergi, rapor vb. Yazar dünyanın dört bir yanında değişikliğin yaratıcısı olan kişilerle yaptığı görüşmelerin kitabın hazırlanmasında önemli bir yer tuttuğunu belirtmektedir. Aile uzmanları, fizikçiler, şirket yöneticileri, generaller, meclis ve hükümet temsilcileri, başbakanlar ve de toplumun çok geniş ve çeşitli kesitlerinden gelen kimselerle yapılan görüşmeler neticesinde varılan tespitler olarak ortaya çıkan bu kitap, dünyayı şekillendiren yaratıcı insanların mevcut, geçmiş ve geleceğe bakış açılarını, değerlendirmelerini ortaya koyarak, bir anlamda geleceğimizi şekillendirecek olan bu insanların görüşlerinden yararlanarak kendi geleceğimize hazırlık yapabilme yeteneğimizi arttırmayı hedeflemektedir.
Buraya gülmeye mi gelmiştik, ağlamaya mı? Ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu?
Terra Nostra, Carlos Fuantes
GİRİŞ
Teröristlerin rehinelerle ölüm oyunları oynadığı, para birimlerinin Üçüncü Dünya Savaşı söylentileri yüzünden sürekli çalkalandığı, büyükelçiliklerin bombalandığı ve askerlerin sürekli hareket halinde olduğu bir çağda, gazete başlıklarına korkuyla bakıyoruz. Altın fiyatları korkunun duyarlı göstergesi bütün rekorları kırıyor. Bankalar ne yapacağını şaşırmış halde titriyor. Enflasyon kontrol edilemez boyutlara ulaşıyor. Dünyanın her yerinde devletler ya aptalca hamleler yapıyor ya da hiç adım atamıyor.
Bütün bunların karşısında, her yerde felaket tellalları bağırıp çağırıyor. Sokakta insanlar birbirlerine “dünyanın çivisinin çıktığını” söylerken, uzmanlar bütün trendlerin felakete götürdüğüne işaret ediyor.
Elinizdeki kitap, tüm bunlara tamamen farklı bir açıdan yaklaşıyor. Dünyanın aslında çıldırmadığını vurgulayarak, tam aksine, bütün bu kargaşa ve görünüşte kördüğüm olmuş olaylar yığınının altında, şaşırtıcı ve potansiyel açıdan umut verici bir akışın varlığına dikkat çekiyor. Elinizdeki kitap, bu umut ve akışla ilgilidir. Üçüncü Dalga, insanlık tarihinin sona ermek bir yana, daha yeni başladığını düşünenler içindir.
Bugün çok güçlü bir dalga tüm dünyayı sararak yeni, oldukça tuhaf bir ortam yaralıyor ve biz bu ortamda çalışmak, eğlenmek, evlenmek, çocuk yetiştirmek veya emekli olmak zorunda kalıyoruz Hu şaşırtıcı bağlamda, işadamları son derece değişken ekonomik akıntılara uyum sağlamaya çalıyorlar, politikacılar kendi taraflarını tutar, seçmenlerin oranının çılgınca bir hızla inip çıktığını görüyorlar, üniversiteler, hastaneler ve diğer kurumlar, enflasyona karşı umutsuzca savaşıyorlar Değer sitemleri parçalanırken, herkes cankurtaran sandalı olarak aileye, kiliseye ve devlete sarılıyor.
Bu şiddetli değişimler karşısında onları tutarsızlığın, yıkımın ve felaketin kanıtları olarak görmemiz elbette ki mümkün. Yine de, daha geniş açıdan bakmak için geri adım atarsak, aksi takdirde görülmeyecek birçok şeyin belirgin hale geldiğini görüruz.
Öncelikle, günümüzdeki değişikliklerin birçoğu birbirlerine bağlıdır. Rasgele oldukları da söylenemez. Örneğin, çekirdek ailenin parçalanması, küresel çapta enerji krizi, kültlerin ve kablolu televizyonun yükselişi, esnek çalışma saatleri ve diğer ek avantajlar, Quebec’ten Korsika’ya kadar bölücü hareketlerin ortaya çıkışı gibi olayların hepsi birbirinden bağımsız gibi görünebilir. Ama aslında bunun tam aksi geçerlidir. Bu ve görünüşle birbirinden bağımsız olan diğer birçok olay veya trend, aslında birbirlerine bağlıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse, hepsi çok daha büyük bir fenomenin parçalarıdır: Endüstrileşmenin ölümü ve yeni bir uygarlığın doğuşu.
Bunları birbirlerinden bağımsız değişiklikler olarak gördüğümüz ve daha büyük önemlerini gözden kaçırdığımız sürece, etkili ve tutarlı bir tepki geliştirmemiz imkansızdır. Bireyler olarak, kişisel kararlarımız amacından uzak kalır veya kendimizi engelleriz. Devletler olarak, kriz ve çöküntüler arasında bacalar, plan yapmadan, umut beslemeden ve nereye gittiğimizi bile göremeden geleceğe doğru atılırız.
Günümüz dünyasında güçler arası çatışmaları anlamak için sistematik bir çerçevemiz olmazsa, fırtınaya yakalanmışken pusula ya da harita olmadan tehlikeli resifler arasında yolunu bulmaya çalışan geminin mürettebatı gibi oluruz. Uzmanlık alanlarının rekabet içinde olduğu, parçalanmış verilere ve ince eleyip sık dokuyarak hazırlanmış analizlere odaklanmış bir kültürde, sentez sadece yararlı değil, aynı zamanda da gereklidir.
Bu nedenle. Üçüncü Dalga, büyük ölçekli bir analiz kitabıdır. Birçoğumuzun içinde büyüdüğü eski uygarlığı tanımlamakta, yaşadığımız çağda biçimlenen yeni uygarlığın dikkatli ve kapsamlı bir görüntüsünü sunmaktadır.
Bu yeni uygarlık öylesine güçlü bir devrimle geliyor ki tüm eski varsayımlarımızı altüst ediyor. Eski düşünce tarzları, eski formüller, dogmalar ve ideolojiler, geçmişte ne kadar değerli veya yararlı olurlarsa olsunlar, artık gerçeklerle Örtüşmüyorlar. Yeni değerlerin ve teknolojilerin, yeni jeopolitik ilişkilerin, yeni yaşam tarzlarının ve iletişim araçlarının çatışmasından doğan dünya, tamamen yeni fikirler ve analojiler, sınıflandırmalar ve kavramlar gerektiriyor. Yarının şu anda cenin halinde olan dünyasını, geleneksel ofis binalarına sığdıramayız; muhafazakar tutumları veya “olması gereken” ruh hallerini de.
Dolayısıyla, bu tuhaf yeni uygarlığın tanımı bu sayfalarda kendini ifade ederken, günümüzde yaygın olan kötümserlik modasına karşı mantıklı açıklamalar da getireceğiz. Umutsuzluk gerek satılabilir, gerekse doğal haliyle on yıldan uzun bir suredir kültürümüzü etkisine almış durumda. Üçüncü Dalga, umutsuzluğun sadece bir günah olmakla kalmadığını (sanırım bir defasında C. P. Snow böyle demişti), aynı zamanda da haksız olduğunu gözler önüne seriyor.
Ben Pollyanna tam illüzyonlara inanmam. Bugün karşımızda duran potansiyel tehlikeleri abartmaya pek de gerek yok; bir nükleer yok oluştan ve ekolojik felaketlerden ırk fanatizmine veya bölgesel şiddete kadar, zaten oldukça geniş bir tehlike mönümüz var. Bu tehlikelerle ilgili geçmişte yazmıştım ve tekrar yazmak zorunda kalacağımdan da şüphem yok. Savaş, ekonomik rekabet, büyük ölçekli teknolojik felaketler, bunların her biri, geleceğin tarihini çok şiddetli şekillerde değiştirebilir.
Yine de, karşımıza çıkan birçok yeni ilişkiyi incelerken değişen enerji kalıplarıyla yeni aile yaşam tarzları veya ileri Üretim yöntemleri ile kişisel gelişim hareketi arasındaki ilişkiler gibi günümüzdeki en büyük tehlikeleri üreten şartların, aynı zamanda da nefes kesici yeni potansiyeller temsil ettiğini görüyoruz.
Üçüncü Dalga, bize bu yeni potansiyelleri gösteriyor. Yıkımın ve çürümüşlüğün tam ortasında, doğum ve yaşam hakkında çarpıcı kanıtlar bulabileceğimizi görüyoruz. Tüm bunlar, ortaya çıkacak olan toplumun daha öncekilere oranla çok daha mantıklı, aklı başında ve sağlam, çok daha saygın ve demokratik olacağını bence tartışılmaz bir şekilde ve açıkça gösteriyor.
Eğer bu kitabın temel iddiası doğruysa, hemen önümüzde uzanan geçiş yılları fırtınalı ve krizlerle dolu olsa bile, uzun vadede iyimser olmak için çok güçlü ve mantıklı nedenlerimiz var demektir.
Son birkaç yıldır Üçüncü Dalga üzerinde çalışırken, konferanslarımda seyirciler sık sık bana bu kitabımın Şok’tan nasıl bir farkı olduğunu sordular
Yazar ve okur, asla bir kitapta aynı şeyleri görmez. Bence Üçüncü Dalga, gerek biçim ve gerekse odak açısından çok farklı, öncelikle, çok daha geniş bir zaman dilimini kapsıyor; gelecek kadar geçmişi de. Ayrıca, çok daha önergen. Yapısı tamamen farklı. (Okurların yapısında bulacağı bakış açısı, merkezi metaforunu yansıtıyor, yani dalgaların çatışmasını.)
Diğer yandan, farklılıklar çok daha güçlü vurgulanıyor. Şok belli değişikliklerin yapılması gerektiğini belirtirken, değişimin kişisel ve sosyal bedellerini ele alıyordu. Üçüncü Dalga ise uyum sağlama zorluklarına dikkat çekerken, belli şeyler yeterince hızlı değişmediği takdirde ortaya çıkacak bedellerin önemini vurgulamakta.
Dahası, önceki kitabımda “geleceğin zamanından önce gelişinden söz ederken, yarının oluşmakta olan toplumunu kapsamlı veya sistematik bir şekilde resimlememiştim. Kitabın odağı, değişimin yönü değil, süreciydi.
Bu kitapta ise objektifimiz değişti. Hızlanma üzerine daha az yoğunlaşırken, değişimin bizi götürdüğü noktalara daha çok odaklanıyorum. Böylece bir çalışma büyük ölçüde sürece odaklanırken, diğeri yapıya odaklanıyor. Bu nedenlerle, iki kitap kaynak ve sıralama olarak değil, daha büyük bir bütünün tamamlayan parçaları olarak birbirine uyacak şekilde hazırlandı. Her ikisi de birbirinden çok farklı ama ikisi de birbirine ışık tutuyor.
Böylesine büyük ölçekli bir senteze girişirken, basite indirgemek, genelleme yapmak ve biraz sıkıştırmak kaçınılmazdı. (Bunu yapmazsak, böylesine geniş bir konuyu tek bir kitapta ele almamız mümkün olmazdı.) Bunun sonucu olarak, bazı tarihçiler bu kitabın uygarlığı sadece üç parçaya ayırmasından rahatsız olabilirler; bu parçalarda Birinci Dalga tarım toplumunu, ikinci Dalga endüstri toplumunu ve Üçüncü Dalga da şimdi başlayan toplumu temsil ediyor.
Tarım toplumunun çok farklı kültürlerden oluştuğunu ve endüstrileşmenin kendisinin aslında peş peşe gelen çok sayıda gelişim aşamasından geçtiğini işaret etmek kolaydır. Hiç şüphesiz, insan geçmişi (ve geleceği) 12, 38 veya 157 parçaya da bölebilir. Ama bunu yaparken, bir altbölümler yığınının arasında büyük bölümleri kaybederdik veya aynı konuları ele almak için tek bîr kitap yerine, koca bir kütüphaneyi dolduracak kadar kitap yazmamız gerekirdi. Buradaki amacımıza uygun olarak, daha basit bölümlemeler daha yararlı oldu.
Kitabın geniş kapsamı, diğer kestirmeleri de gerektirdi. Arada bir uygarlığın kendisini kişiselleştirerek Birinci Dalga veya İkinci Dalga toplum şunu yaptı, bunu etti diye anlatıyorum. Elbette ki uygarlıkların kendi basşlarına bir şey yapmadıklarını hepimiz biliyoruz; yapanlar insanlardır. Ama onu ya da bunu uygarlıklara mal etmek, bize zaman ve yer kazandırdı.
Aynı şekilde, zeki okurlarımız kimsenin tarihçi veya fütürist olsun, planlamacı, astrolog veya din adamı olsun geleceği bilemeyeceğinin farkındadır. Bir şeyin olacağını söylediğimde, okurun belli bir şüphe payını dikkate alacağına inanıyorum. Aksi şekilde hareket etmek, kitabı okunmaz ve gereksiz bir sürü tereddütle doldururdu. Dahası, ne kadar bilgisayar verisi kullanılsa da, sosyal tahminler asla bilimsel olamaz. Üçüncü Dalga’da belirtilen tahminlerin gerçekleşme olasılığı asla yüzde yüz değildir ve kesinlikle bilimsel açıdan kanıtlanamazlar.
Yine de, bu söylediklerimle, bu kitaptaki fikirlerin rasgele veya sistematiktik ten uzak olduğunu kastetmiyorum. Aslında, kısa süre içinde anlaşılacağı gibi, bu çalışma çok büyük kanıtlara dayandırılmış, uygarlığın ve birim uygarlıkla ilişkimizin yarı sistematik bir modeli temel alınmıştır.
Ölmekte olan endüstri uygarlığını teknosfer, sosyosfer, enfosfer ve enerji terimleriyle inceleyecek, günümüz dünyasında her birinde gerçekleşen değişimleri göreceğiz. Bu parçaların ve biyoloji ile psikoloji alanlarının birbirleriyle olan ilişkilerini göstermeye çalışacağız; psikolojik ve kişisel ilişkilerimizin yapısı, değişen dünyada mahrem hayatlarımızı en çok etkileyecek olanlardır.
Üçüncü Dalga, bir uygarlığın belli yöntemleri ve prensipleri kullandığı, gerçekliği açıklamak ve varlığını haklı çıkarmak için kendi “süper ideoloji”sini geliştirdiği varsayımına dayanmaktadır.
Bu parçaların, süreçlerin ve prensiplerin birbirleriyle nasıl bağlandığını ve güçlü değişim trendleriyle birbirlerini nasıl etkilediklerini anladığımızda, bugün hayatlarımızı hırpalayan devasa değişim dalgalarını da daha iyi anlayabileceğiz.
Bu çalışmanın temel metaforu şimdiye kadar anlaşıldığını sanıyorum birbirleriyle çarpışan değişim dalgalarıdır. Aslında bu imge benim buluşum değil. Norbert Elias, The Chfilîlîng Process (Uygarlaşma Süreci) adlı kitabında, “yüzyıllar boyunca ileri düzeyde bütünleşme dalgasından söz eder. 1837 yılında, bir yazar Amerikan toprakları üzerindeki yerleşmeyi peş peşe gelen “dalgalar” şeklinde tanımlamıştı; önce öncüler, sonra çiftçiler, sonra şirketler ve büyük Ölçekli göçler. 1893 yılında, Frederick Jackson Turner, The Significance of the Frontier in American History (Öncülerin Amerikan Tarihindeki Önemi) adlı klasik makalesinde de aynı analojiyi kullanmıştı. Dolayısıyla, taze olan dalga mertaforu değil, günümüz uygarlığındaki değişime uygulanışıdır.
Bu uygulama, son derece verimli olduğunu hâlâ kanıtlıyor. Dalga fikri, sadece son derece çeşitli bilgi yığınlarını düzenlemek için kullanılan bir araç değildir. Aynı zamanda, değişimin yüzeyinin allında yalan şeyleri görmemize de yardımcı olur. Dalga metaforunu uyguladığımızda, daha önce kafamızı karıştıran birçok şey nelteşebilir. Göz kamaştırıcı yeni bir ışıkta,daha aşina olan şeyler görünür.
Değişimi çarpışan ve birbirinin üzerine binen, etrafımızda çatışmalara ve gerilime neden olan dalgalar olarak görmeye başladığımda, değişim algım da tamamen değişti. Eğitimden ve sağlıktan teknolojiye, özel hayattan politikaya kadar her alanda, sadece yapay olan bütün o yenilikleri, gerçekten devrimsel olan yeniliklerden ayırmak mümkün oldu.
Ama en güçlü metafor bile, gerçeği sadece kısmen yansıtabilir. Hiçbir metafor, her yandan kapsayan bir şekilde bir hikayenin tamamını anlatamaz ve bırakın geleceği, hiçbir “şimdi” metaforunun da tam veya nihai durumda olması mümkün değildir. Ergenlik çağımın sonlarında ve yirmili yaşlarımın başlarında bir Marksist iken yaklaşık çeyrek asır Önce birçok genç insan gibi, ben de bütün cevapları bildiğime inanıyordum. Çok geçmeden, “cevaplarımın” aslında kısmi, tek yanlı ve eski olduğunu öğrendim. Dahası, doğru soruyu sormanın, aslında yanlış soruya doğru cevabı bulmaktan çok daha Önemli olduğunu anlamaya başladım.
Üçüncü Dalga’nın size birçok açıdan cevap sağlarken, zihninizde çok sayıda yeni soruyu doğurmasını da umuyorum.
Hiçbir bilginin tam olamayacağını, hiçbir metaforun bütünü kapsayamayacağını anlamak, tamamen insani bir aydınlanmadır. Fanatizmin karşıtıdır. Düşman taraflara kısmi gerçek olasılığını, kişilere hata payını gösterir. Bu olasılık, büyük ölçekli sentezlerde (İzcilikle önemlidir. Yine de, eleştirmen George Steiner’ın yazdığı gibi: “Daha büyük sorular sormak, konuları yanlış anlama riski doğurur. Ama o soruları hiç sormamak, yaşamı anlamayı kısıtlamaktır.”
Patlayıcı değişikliklerin yaşandığı bir çağda özel yaşamlar dağılırken, mevcut sosyal düzen sarsılırken ve ufukta yeni ve fantastik bir yaşam tarzı belirirken geleceğimizle ilgili en büyük soruları sormak, sadece bir entelektüel merak konusu değildir. Bu bir ölüm kalım meselesidir.
Bilelim ya da bilmeyelim, çoğumuz yeni uygarlığa karşı direniyoruz veya onu yaratıyoruz. Umarım Üçüncü Dalga hangi tarafta olacağımıza karar vermemizi kolaylaştırır.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Güncel Sorunlar Popüler Bilim
- Kitap AdıÜçüncü Dalga
- Sayfa Sayısı544
- YazarAlvin Toffler
- ISBN9944983655
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviKoridor Yayıncılık / 2008