Bir zindanda kendi kendime doğum günü şarkısı söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama akıl almaz derecede seksi bir iblis içki içmeye gittiğim barı basınca tam da öyle oldu. O iblis, Kaos Lordu olarak tanınıyordu ve beni, bana ikizim kadar benzeyen biriyle karıştırıyordu. İyi ki doğdum. Sonunda kanımı tattığında benim düşündüğü kişi olmadığımı anladı. Ben de ortak bir yanımız olduğunu fark ettim; ikimiz de intikam arzusuyla yanıyorduk. Böylece bir anlaşma yaptık: Annemin katilinin izini sürmek için yasak şehirde kalabilecek, karşılığında da onun arzuladığı intikamı almasına yardım edecektim. Sadece koca bir şehir dolusu iblise rol yapmam gerekecekti. Ama bir sorun vardı:
O, benim baş şüphelimdi. Bunu hatırlamak onunla iş birliği yaparken gittikçe zorlaşıyordu. Kaos Lordu’nun her sıcak dokunuşuyla tehlike girdabına biraz daha çekiliyordum. Onun büyüsüne tamamen kapılırsam beni bekleyen tek şey ölüm olacaktı.
Dün akşam üniversitedeki erkek öğrenci topluluğundan yumruk attığım çocuğa dik dik bakmamaya çalışıyordun ama üç şey bunu çok zorlaştırıyordu. Birincisi, Jack ‘in gözünüm etrafındaki morluk, sınıfın floresan ışıklarının altında koyu ve parlak bir mor tonundaydı. İkincisi, Jack bu sınıfın öğrencisi bile değildi. Üçüncüsü de arkada oturmuş, dilini V şeklindeki parmaklarının arasında oynatarak dikkatimi dağıtan igrenç, bir hareket yapıyordu. Özetle, sunumum iyi gitmiyordu.
Jack Corwin beni liseden beri Taciz ediyordu. Üniversite nin son yılında, parmağını deliğe sokma hareketleri ve sahte orgazm suratları yapmayı geride bırakacağını düşünürdünüz. ama Jack düzene karşı gelmeyi severdi. En belirleyici özelliği buyken neden bu denli bir iğrençlikten vazgeçecekti ki? İlgili psikolojik çalışmaların isimlerini ezberlemeye saatle harcayarak bugünkü sunum için çok iyi hazırlanmıştım. Beyaz yakalı, diz hizasında siyah bir elbise seçmiştim; sevimli, profesyonel ve birazcık da gotik tarzdaydı. Notlarımı hazırlamış ateş kızılı buklelerimi düzgün bir atkuyruğu şeklinde toplamıştım. Yine de Jack’in yaptığı iğrenç hareketler karşısında hazırlığımın bir önemi yoktu. Odaklan, Rowan. Unut onu.
Omuzlarımı dikleştirip sınıfın geri kalanını inceledim. Sınıf arkadaşım Alison sarı buklelerinden birini parmağına dolayarak bana beklenti dolu gözlerle bakıyordu. Yüreklendirici bir ifadeyle gülümsedi. Elimdeki notlara göz ucuyla bakıp tekrar okumaya başladım. “Söylediğim gibi, bastırılmış hatıralar kavramı tartışmalarla dolu.” Yukarı baktım. “Birçok psikoloğun tartıştığı…” Jack işaret parmağı ve başparmağıyla bir yuvarlak yapıp diğer elinin işaret parmağını içine sokup çıkarırken zevkten dört köşe oluyormuş gibi bir surat ifadesiyle ağzını kocaman açtı. Her zaman taktığı çekiç şeklindeki tuhaf gümüş kolyeden Işıklar yansıyordu. “Affedersiniz. It… Çözülmeli amnezi…” diyerek konuşmaya devam ettim. “Akıl Hastalıkları Teşhis ve Istatistikleri El Kitabı’nda da yer alır…” Jack, kendisini benden başka kimsenin göremediği sınıfin arkasında durmuş, kasığını ileri geri hareket ettirerek bir şeyler ima ediyordu. lyice öfkelendim.
Birçok nedenden etrafta olmasını isteyeceğim en son kişi oydu. En sonunda onu işaret ederck. “Onun burada olması gerekli mi?” diye sordum. “Bu sinifin öğrencisi bile değil. Neden burada?” Ne yazık ki yaptığı şeyi benden başka kimse görmemişti. Bu yüzden diğerlerine durduk yere huysuzluk yapan benmişim gibi göründü. Profesörüm Dr. Omer kapkara kaşlarını kaldırıp bana öylece baktı.
Göz ucuyla sınıfın arkasına baktığındaysa Jack tam bir masumiyet timsali gibi oturuyordu. Kaşlarını kaldırmış, bütün bu süre boyunca elinde kalemi not alıyormuş gibi görünüyordu. Burada öğrenmeye aç çalışkan bir öğrenci var sadece, der gibiydi. Dr. Omer ellerini kavuşturduktan sonra kaşlarını çatarak bana baktı. Hiçbir şey söylemedi çünkü sessizce durup göz- lerini dikerek uygunsuz bir şey yaptığınızı fark etmeniz için bekledikleri psikolojik baskıyı bende uyguluyordu. Güçlükle yutkundum. Aslında olan şuydu: Jack dün akşam beni takip edip evimin önünde köşeye sıkıştırmıştı. Zaten yıllardır gizli gizli takip ediyordu. Yani gözünü morartmak için geçerli bir nedenim vardı.
Ama bu bir terapi seansı değildi ve ben de bir profesyonel olmaya çalışmıyordum. Öğrenmek ya da en azından dersten geçer not alıp yolumuza devam etmek için buradaydık. Daha alçak bir sesle, “O bu sınıfın öğrencisi değil,” diye tekrarladım. “Neden burada olduğunu anlamıyorum.” Bütün sınıfın gözlerini üstümde hissedince boynuma doğru bir sıcaklık yayıldı. Tenimin süt beyazı olduğu dikkate alınırsa kızardığında bunu gizlemek zordu. Dr. Omer sakin bir sesle, “Dönemin geri kalanı boyunca dersi kredisiz alacak,” dedi. “Burada olmak için izni var.” Kaşlarını çatıp elini dudaklarına götürerek psikolog ifadesiyle bana dikkatlice baktı. Ardından, “Sunumuyla ilgili bir sorun mu var? Sen genelde hazırlıklısındır, Rowan,” dedi. Normalde Dr. Omer’in sakin tavrına bayılırdım ama şu an gözünün önünde yanan evi görmezden geliyor gibiydi. Yavaşça derin bir nefes aldım, ayaklarımı yere daha sağlam basarak kendimi toparlamaya çalıştım.
Sadece odaklan ve sunumu bitirmeye bak, Rowan! Bu akşam en yakın arkadaşım Shai ile yirmi ikinci doğum günüm şerefine bir şeyler içecektim. Bira ve pizza eşliğinde onun muhteşem yeni hayatıyla ilgili dedikoduları dinlemeyi planlıyordum. Tek yapmam gereken şey önümüzdeki yirmi dakikayı atlatmaktı. “Hiçbir sorun yok,” diyerek gülümsedim. “Sadece bir anlığına kafam karıştı. Aslında çok hazırlıklıyım.” Boğazımı temizledim. “Çözülmeli amnezi teorilere göre…” Dur bir dakika. Jack gerçekten de dönem sonuna kadar bu sınıfta mi olacaktı?
Mezun olmak için bu dersi almak zorundaydım. Pencereden, Osborne üzerinde yükselen büyülü Dikenler Şehri’ne göz ucuyla baktım. Yüksek lisans eğitimi için oraya gitmeyi planlıyordum. mümkünse bir an önce. Dr. Omer huysuz bir sesle, “Rowan?” diye uyardı. “Daha hazırlıklı olduğun bir günde tekrar denemen daha iyi olabilir. Bunun ders süremizi verimli kullanmanın bir yolu olduğunu düşünmüyorum.” Ah! Ellerim titriyordu ama endişeden mi yoksa öfkeden mi olduğundan emin değildim. “Hayır, halledeceğim. Affedersiniz. Projektörün çalışmaması dikkatimi dağıttı.” Tekrar sunuma odaklanarak kendime çekidüzen verdim. “Bahsettiğim şey bilinçaltındaki anılara erişememek…” Notlarımı evirip çevirerek düşüncelerimi tutarlı bir halde toparlamaya çalıştım.
“Özellikle de otobiyografik anılar, hayatınızdan şeyler…” Kafamı kaldırıp baktığımda Jack’in sandalyesine yaslanmış. dilini dudaklarının arasında sallayarak meme uçlarıyla oynadığını gördüm. O anda aklımdan geçen düşünceler birbirine karıştı. İlki, notlarımda yazan bir sonraki cümleydi. “Eğer gözünüzde canlandırabilseydiniz…” İkincisi ise, O pisliğe bir kez daha vurmayı çok isterdim, oldu. Beynim bu iki düşünceyle karman çorman olmuş halde Jack’e dik dik bakarken ağzımdan, “Şu pisliği tekrar sevebilseydiniz…” cümlesi çıktı. Cümlenin mantığı anlaşılmıyordu ama kulağa kesinlikle uygunsuz geliyordu. Duyduklarına şaşıran birinden gelen kısmen bastırılmış kahkaha sessizliği böldü. Tüm sınıf arkaya dönüp Jack’e baktı. Ağzımdan çıkanlar karşısında afallamış görünerek masum rolüne bürünüp not bir öğrenciyimdir, aldığım notlara bakarsanız benim şimdiye kadarki en çalışkan öğrencilerden biri olduğumu görürsünüz.” “Aman Tanrım!” Alison’ın gözleri kocaman açıldı. “Gerçekten de onun gözünü sen mi morarttın?” diye sordu.
“Dramatik olmak istemem ama şu an gerçekten fiziksel anlamda korkuyorum.” Birisi polisi aramakla ilgili bir şey söyledi. Bazıları yüksek sesle kahkaha attı: yarısı şok olmuş, yarısı da bu durumdan aşırı keyif almıştı. Bu, onların açısından bakıldığında muhtemelen bütün dönem boyunca başlarına gelen en iyi şeydi. Taco Salısı’ndan bile daha iyiydi; düpedüz entrikaydı. Not kartlarımı elimde sıkarak buruşturdum, kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. “Bekleyin. Evet, ona vurdum ama bunu hak etmişti. Burada sorunu olan o, ben değilim.” Daha şimdiden Dr. Omer’den alacağım tavsiye mektubunun gözlerimin önünde yok oluşunu görebiliyordum. Dikenler Şehri’ndeki yüksek lisans eğitimine, faili meçhul bir suçu aydınlatmaya dair ömür boyu kurduğum hayallere veda edebilirdim. Delirmiş, hatta tam anlamıyla aklını kaçırmış gibi görünüyordum. Her şeyi yanlış anlamışlardı ama hiçbir şey, insanı tek aklı başında olanın kendisi olduğunu haykırmaya çalışmaktan daha çıldırmış gibi gösteremezdi. “Pekâlâ, bakın ne diyeceğim?” Notlarımı çöpe atarak, “Sanırım sunumum bitti,” dedim. Sınıftan aceleyle çıkarken bütün bedenim adrenalinle karıncalandı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıDikenler Şehri
- Sayfa Sayısı272
- YazarC.N. Crawford
- ISBN9786256411265
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviOlimpos Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Köpek ~ Pilar Quintana
Köpek
Pilar Quintana
Damaris minik dişi yavruya çok farklı davranacağı konusunda kendi kendine söz verdi. Çünkü bu kendi köpeğiydi ve Rogelio’nun ona diğer köpeklere davrandığı gibi davranmasına,...
- Özgür ~ E L James
Özgür
E L James
Özgürlüğün Elli Tonu’nun şehvetini, romantizmini ve dramını Christian Grey’in derin düşünceleri, duyguları ve hayalleriyle yeniden yaşayın. E L James, dünya çapında milyonlarca okuru büyüleyen...
- Siyah Kan ~ Jean-Christophe Grangé
Siyah Kan
Jean-Christophe Grangé
Güneydoğu Asya’da, Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır. Siyah kanla çizilmiş bir yol. Korkunun ve ölümün hakim olduğu bir...