Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Her Şeye Rağmen Gülmek
Her Şeye Rağmen Gülmek

Her Şeye Rağmen Gülmek

Yves Bossart

Mizah hem içinde yaşadığımız dünyayla hem kendimizle aramıza mesafe koymamızı ve fikirlerimizi sorgulamamızı sağlar. Fanatizme karşı güçlü bir silah olmakla kalmaz, özgür düşüncenin gelişimi…

Mizah hem içinde yaşadığımız dünyayla hem kendimizle aramıza mesafe koymamızı ve fikirlerimizi sorgulamamızı sağlar. Fanatizme karşı güçlü bir silah olmakla kalmaz, özgür düşüncenin gelişimi için de vazgeçilmez önkoşuldur. Felsefeci Yves Bossart Her Şeye Rağmen Gülmek’te okuru mizahın düşünce dünyasında zihin açıcı bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Neden ve neye güleriz? Güldüğümüzde vücudumuzda ve ruhumuzda neler olur? Komiklik zevkten zevke değişir mi? Mizahın etik sınırları var mıdır? Her şeye rağmen gülmek ne demektir? Bu ve benzeri sorulara cevap arayan yazar, gülmenin hayatımızdaki yerini ve değerini anlamak isteyen okura yol gösterici bir rehber sunuyor.

“Komiklik, şaka ve espri, çoğu zaman ölçüyü kaçırmanın oyuncu halleridir. Sağlıklı zihnin ve terbiyenin kuralları bir anlığına rafa kaldırılır, ki bu rahatlatıcı ve özgürleştiricidir.”

İÇİNDEKİLER

Önsöz……………………………………………………………………………………………………………………………..7
Giriş – Mizah Neye Hizmet Eder?……………………………………………………..11
Mizahın Evrim Süreci – Neden Güleriz?……………………………………..19
Komiklik – Bir Şeyleri Neden Komik Buluruz?…………………….25
Estetik Üzerine – Komiklik
Zevkten Zevke Değişir mi?…………………………………………………………………….49
Etik Açıdan – Nelere Gülebiliriz?………………………………………………………55
Yaşama Sanatı – Mizah Olmadan
İyi Bir Hayat Sürmek Mümkün mü?……………………………………………..67
Sonsöz – Mizah Bir Felsefe Olarak
Ele Alınabilir mi?……………………………………………………………………………………………..83
KAYNAKÇA………………………………………………………………………………………………………………..86

Önsöz 

Bu kitabı, halen biri üç, diğeri altı yaşında olan iki kızıma borçluyum. Bana uykusuz onca saat geçirttikleri, sinirlerimi son raddesine kadar zorladıkları zamanlar olsa da, çokça mutluluk anı, bolca sevgi, kahkaha dolu sayısız anı ve birtakım felsefi bakış açıları bahşettiklerini söylemeliyim. Bir insanın “dünyaya gelişine”, kızlarımın görmeyi, duymayı ve hissetmeyi öğrenmelerine; kendi kendilerine yemeye, koşmaya ve hatta konuşmaya başlamalarına; “Ben” demeyi öğrenmelerine, oyun oynayıp kavga etmelerine, gülüp ağlamalarına tanıklık edebilmek…

Bunlar sadece hayal kırıklıklarını tolere edebilmeyi öğreten kıymetli alıştırmalar değil, aynı zamanda insanı insan yapan şeye dair derin bir içgörü kazanmak anlamına da geliyor. Her ikisi de bana tekrar tekrar insanın yaşayan bir çelişki timsali, zıtlıkların şekillendirdiği bir varlık olduğunu gösterdiler. Ruh ve beden, akıl ve duygu, mutluluk ve keder, özgürlük ve zorunluluklar, oyun ve ciddiyet – hepsi de birbirine aslında bizim sandığımızdan çok daha yakınlar. Dolayısıyla sadece hayal kırıklığını değil, aynı zamanda belirsizliği de tolere etmeyi –çelişki, belirsizlik ve güvensizliğe tahammül etmeyi öğrenmek zorunda kaldım.

Şunu biliyoruz ki, çocuğu olanlar şu gerçekle hızla yüzleşirler: Planlar ve kararlar çöpe atmak içindir. İnsan ise, hayatın içinde savrulmaya devam eder. Ebeveynler olarak, çocuklarımızı yetiştirmek uğruna kendimize hedefler belirlememiz iyi ve doğrudur ama hayatın da bu konuda söyleyecek bir sözü illaki olacaktır. Ya da bir külah çikolatalı dondurmanın… Bu durumda insan pragmatik, hatta belki gerçekçi olmayı yeğleyebilir. Çocuklarımdan aldığım bir diğer ders de şu oldu: Yaşama ait her şey bir evreden ibarettir. Ben kendi çocuklarımda ağlama, meydan okuma, korku, yemek yememe, sevgiye boğma, babaya düşkünlük evrelerini ve her şeye neden diye sorulan dönemi gözlemledim ve o zamandan beri kendi hayatıma da bir evreler silsilesi gözüyle bakıyorum. İnanın, işe yarıyor.

Ne zaman bir şeyler yolunda gitmese, geçeceğini biliyorsunuz ya da işler yolunda giderken, yeni fikirlere açık olmaya devam ediyorsunuz. Bunun sebebi sadece çocukların değil, biz yetişkinlerin de henüz tamamlanmamış varlıklar oluşumuzdur. Yunan filozof Heraklitos “Her şey akar,” der, ki son derece haklıdır. Hiçbir şey sonsuza dek var olmaz; aksine her şey olur, oluşur ve yitip gider. Benim kendi varlığım bile bu akışın içindedir ve yaşama dair tek değişmez şey, değişimin kendisidir. Bu durumda akışa teslim olmak ve yeniden başlayabilmek bir istisna değil, olması gerekendir. Hatta başarısız olmak, cevapları bilmemek ya da oyun oynamak da öyle…

Ufak çocukların esasen oyun oynamaktan başka bir şey yapmamaları hayret vericidir. Bu, sabah gözlerini açar açmaz yapmaya başladıkları ilk şeydir ve gece yatağa girene kadar da oyun oynamayı sürdürürler.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur