Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Radikal Mutluluk: Müşterek Neşe Anları
Radikal Mutluluk: Müşterek Neşe Anları

Radikal Mutluluk: Müşterek Neşe Anları

Lynne Segal

Mevcut yönetim aygıtları tarafından ölçülebilir ve tanımlanabilir hale getirilerek içi boşaltılıp fetişleştirilmiş bir mutluluk mefhumu, yoğunlaştıkça karmaşıklaşan duygular, çevremizi hızla saran anksiyete ve depresyon…

Mevcut yönetim aygıtları tarafından ölçülebilir ve tanımlanabilir hale getirilerek içi boşaltılıp fetişleştirilmiş bir mutluluk mefhumu, yoğunlaştıkça karmaşıklaşan duygular, çevremizi hızla saran anksiyete ve depresyon bulutu, ücretli emeğin doğasının değişmesiyle bir ihtimal dahi olmaktan çıkmış kamusal mutluluk…

Lynne Segal Radikal Mutluluk’ta mucizenin anahtarını sunmayı, mutluluğa ulaşmanın yollarını göstermeyi ya da popüler kültürün başat hak olarak lanse ettiği tüketime dayalı haz ve esenliğe kavuşmanın müfsit biçimlerini öğütlemeyi hedeflemiyor. Bilakis, bireyciliğin tırmandığı günümüz toplumundaki umutsuzluk ve tecrit çemberini kıracak olan müşterek neşenin yeniden keşfedilmesi gerektiğini, neşenin yüzyıllar boyu tecelli etme biçimlerinden hareketle, yaşamdan keyif alma olasılıklarını yitirmemize sebep olan düzenin reddini savunuyor. Ticari değerlerin ve çıkarların her yere nüfuz ederek genişlemesi hem özel hem de kamusal yaşamı derinden etkilerken, mutlu olup olmadığımıza saplanıp kalmanın feminist mücadele içerisinde yarattığı yılgınlığa da vurgu yapıyor.

Yaratıcılığımızı, kolektivizmi, dayanışmayı olduğu gibi kahkahamızı da yeniden kazanmaya yönelik tutkulu bir çağrı…

İçindekiler
Önsöz ………………………………………………………………………………………..11
1. Mutluluğun Nesi Yanlış? ……………………………………………………..21
Göze Çarpan Tersine Dönüşler ……………………………………………..24
Felsefi Yapbozlar …………………………………………………………………..34
Tutku ve Politika …………………………………………………………………..40
2. Bana Acıklı Şarkılar Söyleme ………………………………………………49
Melankolinin Binbir Tonu ……………………………………………………..51
Mutsuzluk Piyasası………………………………………………………………..56
Depresyondan Sağ Çıkmak …………………………………………………..61
Toplumsal Hisler …………………………………………………………………..65
3. Hani Nerede Neşe? ……………………………………………………………….75
Ortak Neşenin Sönüşü …………………………………………………………..76
Seküler Dünyada Tutku ………………………………………………………..85
Tüketme Hazzı……………………………………………………………………….93
4. Arzunun Riskleri mi?………………………………………………………….107
Aşk Gerçek midir? ……………………………………………………………….108
Modern Cinselliğin Doğuşu ………………………………………………..115
Seks Özgürleştirir mi? …………………………………………………………123
5. “Aşk Hakkındaki Hakikat”………………………………………………..137
Aşkın Defoları ……………………………………………………………………..137
Aşk Nerede Kök Salıyor?……………………………………………………..144
Aşkın Kalıcı Tortusu ……………………………………………………………154
6. Ütopyalar İcat Etmek…………………………………………………………..163
Mutluluk Mühendisliği ……………………………………………………….164
Vatandaşlık Mücadeleleri ……………………………………………………168
Hayalperestler Devrimcilere Karşı ………………………………………170
Özgürleştirici Arzu ……………………………………………………………..179
Feminist Hayalciler ……………………………………………………………..183
7. Farklı Yaşamak ……………………………………………………………………191
Ütopya Önce Küçümsendi Sonra Gücünü Geri Kazandı ……191
Kıyamet Senaryoları ……………………………………………………………199
Direniş Alanları …………………………………………………………………..202
8. İçinde Yaşadığımız Devletler……………………………………………..217
Refah Devletini Şekillendirmek …………………………………………..217
Savaş Sonrası Refahın Sınırları ……………………………………………221
Devlet Kaynaklarının Satışı………………………………………………….228
Kişisel Bedel: Sefalete Tanık Olmak……………………………………..237
Kamusal Yaşamı Geri Kazanmak ………………………………………..245
Sonsöz: Mutlu Sonlar mı?………………………………………………………257
Teşekkür………………………………………………………………………………….265
Sonnotlar…………………………………………………………………………………267

1
Mutluluğun Nesi Yanlış?

Britanyalı yazar Jeanette Winterson bir kadına âşık olduğunu söylediğinde annesinin, “Normal olmak varken neden mutlu olasın?” diye sorduğunu anımsıyor. Oysa Winterson annesine, “Onunlayken mutluyum. Sadece mutlu,” derken yalnızca hislerini açıklamaya çalışıyordu.

Bunu okuyunca insan şaşırıyor. Bu diyaloğun üzerinden çok değil, sadece yirmi beş yıl geçmiş ama özellikle bugün kulağa tuhaf geliyor. Çünkü son yirmi yıldır ısrarla “mutluluğun”, hepimizin amaçlaması gereken normallik olarak reklamı yapılıyor. Bugünlerde mutluluğun peşine düşmeyi yok saymak hiç de “normal” değil. Bize kendimizi memnun etmek için hayatın her alanında bireysel çaba harcamamız gerektiği söyleniyor. Bu bakış açısı, hepimizi sevindirmesi gereken çeşitli yasal reformlarla sonuçlandı. Bunlar arasında, –pek çok çevrenin şiddetli muhalefetine ve trans ile queer hakları konusunda daha yapılacak çok şey olmasına rağmen– Batı âleminin büyük bir bölümünde gey ve lezbiyenlere resmi nikah hakkının tanınması da yer alıyor. Pek çokları, bunda hoşa gitmeyecek ne var, diye sorabilir.

Mutluluk konusundaki sorun ise, hepimiz (veya neredeyse hepimiz) genel olarak ondan yana olsak da, mutluluğun doğasını tespit etmenin kolay olmamasından kaynaklanıyor. Ona nasıl ulaşılacağından emin olmaksa daha da zor. Aslında süreğen mutluluk arayışının kendisinin hüsran, huzursuzluk ve başarısızlık hissi yarattığını ileri sürmek yanlış olmaz. Duygular değişken ve karmaşıkken, kahkahayla gözyaşı, haz ile hoşnutsuzluk sıklıkla iç içeyken ya da bir ölçüde istikrarsızken (ve kısmen içinde yaşadığımız çevreye göre belirleniyorken), bu pek de şaşırtıcı olmasa gerek. Hisleri tanımlamanın zor olabileceğini, zaman zaman neredeyse anlaşılmaz göründüklerini, kelimelerin kifayetsiz kaldığını ya da hislerimizin karmaşıklığını çarpıtmasa da fazla basitleştirdiğini biliyoruz. Auden 1940’ta insan kalbinin karmaşıklığını kavramak için şairlere muhtaç olduğumuzu öne sürdü: “Şiir, karmaşık hislerin net ifadesi olarak tanımlanabilir.”

Bugün pek çoklarınca bu karmaşıklıkların bazılarını netleştirebilmesi umulan yeni bir “mutluluk bilimimiz” var. Ancak durum henüz yeterince net değil. Şimdiye kadar netlik kazanan tek şeyse, bu bilimi savunanların, karmaşık hisler hakkında derinlemesine düşünmeyi teşvik edebilecek en son kişiler oldukları. Bizi mutluluğu seçmeye teşvik eden yeni gündemin ve bize bunu tam olarak nasıl yapacağımızı anlatmayı amaçlayan yığınla kitabın, hislerdeki ufacık bir nüansa bile ayıracak vakitleri yok. Örneğin, “mutluluğa giden yeni yollar” öneren prestijli Londra Ekonomi Okulu’nun (LSE) en saygın Britanyalı psikologlarından biri olan Paul Dolan, Happiness by Design [Mutluluğu Tasarlamak] adlı kitabında mutluluğun tanımına sadece birkaç kısa cümle ayırmış:

Yirmi yıldır ekonomi, psikoloji, felsefe ve politikanın kesiştiği alanlarda çalışan biri olarak, sanırım şu tanımın doğruluğunu güçlü bir şekilde savunabilecek konumdayım: Mutluluk zamana yayılan haz ve erek deneyimleridir… Ayrıca ölçülebilirdir ki bu, mutluluk anlayışımızı geliştirmek istiyorsak çok önemlidir.

Yeni “mutluluk biliminde” herhangi bir karmaşıklığa ya çok az yer vardır ya da hiç yer yoktur, sadece karmaşıklığın bertaraf edilmesi gerekir. Dolayısıyla Dolan sözlerini şöyle sürdürür:

Mutluluğa ve kendimize dair varsayımlarımızın çoğu, genellikle bizi gerçekten neyin mutlu ettiğinden çok neyin mutlu etmesi gerektiğine odaklanmamızla alakalıdır.

Günümüzün mottosu “seni ne mutlu ediyorsa onu yap”tır. Pedofil, göçmen veya terörist olarak yaftalanmadıkça diğer etik kaygıların pek bir geçerliliği yoktur. Bu içi boş mutluluk numunelerine neredeyse her reklam panosunda rastlarız. Son zamanlarda dikkatimi çeken bir ilanda, bisiklete binen siyahi bir genç kadın vardı ve Barclay’s Bank cömert bir şekilde ona ve dünyaya, “Kendin olmaktan mutlu olman için buradayız” diyordu. Evet, elbette öyledir, o yüzden bir dahaki sefere hesap limitini aştığında veya kredi kartın iptal edildiğinde gülümsemeye devam etmeyi unutma.

Tabii ki ticari dünyadan kuşkulu vaatler gelmesinde şaşırtıcı bir yan yok. Arzularımızın uyandırılması ve davranışlarımızın manipüle edilmesi reklamcılığın varoluş sebebidir, ki bu konuya üçüncü bölümde döneceğim. Daha umulmadık olan, hükümetlerin günümüzde “mutluluğumuza” gösterdiği abartılı ilgidir. Kemerlerin sıkıldığı, depresyon ve ruhsal bozukluk oranlarındaki artışın dünya çapında korku yarattığı bu günlerde –savaş, etnik çatışma ve çevresel felaketi saymıyorum bile– çok daha gariptir bu.

Bu durum, etkili mutluluk araştırmacılarının çoğunun davranışsal iktisatçılar olduğu “turbo” kapitalizm olarak adlandırılan çağın zamane ruhuna pek uygundur.4 Daha da garip bir şekilde, bu ekonomistlerin sıkça tekrarladıkları iddialardan biri, belli bir minimal düzeyin üzerinde, mutluluğun ekonomiyle hiçbir alakasının olmadığıdır. Bu fikir “Easterlin Paradoksu” olarak adlandırılıyor ve ismi 1974’te mutluluğa katkıda bulunan etmenleri araştıran Amerikalı ekonomist Richard Easterlin’den geliyor.5 Yaptığı araştırmalar, uzun vadede belli bir eşiğin üzerindeki ekstra paranın, ille de mutluluğun artmasını garanti etmediğini göstermiştir.

Bu iddia, Warwick Üniversitesi’nden bir diğer Amerikalı ekonomist Andrew Oswald’ın yanı sıra, bu alanın önde gelen düşünürlerinden Richard Layard da dahil olmak üzere mutluluk uzmanları tarafından rutin olarak tekrarlanmaktadır. 2000 yılında Lordlar Kamarası’na atanan Layard uzun bir süredir, art arda gelen Britanya hükümetlerinin esenlik inisiyatiflerinin merkezinde yer almaktadır ve 2012’deki Dünya Mutluluk Raporu’nu [World Happiness Report] hazırlayanlardan biridir.

Ancak bu teoriye karşı çıkanlar da vardır. Örneğin, ABD’den Betsey Stevenson ile Justin Wolfers adlı iki ekonomist, bu durumun aksine, paranın önemli olduğunu gösteren güncel istatistikler ortaya koydular. Farklı ülkeler arasında veya içinde yaptıkları karşılaştırmalar sonucunda, “temel ihtiyaçlar” karşılandıktan sonra gelirin daha yüksek olmasının, öznel esenlik değerlendirmelerinin daha iyi olmasına yol açmadığı iddiasını kanıtlayacak bir veriye rastlamadılar. Tam aksine, Stevenson ile Wolfers, gelirle mutluluk arasındaki bağıntının gelir yükseldikçe azalmadığını ileri sürer ve “Eğer bir doyum noktası varsa da, henüz ona ulaşmadık,” diye belirtirler.

Pösteki hesaplayıcısı ekonomistler arasındaki bu atışmalardan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz? Bireysel ve toplumsal esenlik ile aralarındaki ilişkilerle ilgilenenlerimiz açısından, hazlarımız, kederlerimiz ve hayatta kalış biçimimiz ölçülüp toplumsal sağlığımızla ilgili politikalar geliştirmek üzere kullanılırken, tam olarak neyin tartışıldığını veya belki de göz ardı edildiğini daha iyi araştırmanın neden daha da elzem hale geldiğini gösterdikleri kesin. Bizi, bunların ötesine geçebilmek için, mutluluk mefhumu etrafındaki kamusal söylemlerle ölçümler arasındaki tutarsızlıkları anlamaya zorluyorlar.

Burada gözüme çarpan ilk şey, güncel mutluluk gündeminin, tam karşıtıyla, yani bedbahtlık gündemi olarak daha iyi tanımlanabileceği. Son dönemde devletlerin ve işverenlerin mutluluğa bu kadar ilgi göstermesi, halka yönelik bir yardımseverlik patlamasıyla açıklanamaz; aksine, bu samimiyetsiz “mutluluk gündemi”, her şeyden önce artan toplumsal sefaletin faturasını düşürmekle alakalıdır. İngiltere yönetiminin tavsiye almak üzere kimlere başvurduğuna bakıldığında da bu açıkça görülebilir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Feminizm Siyaset
  • Kitap AdıRadikal Mutluluk: Müşterek Neşe Anları
  • Sayfa Sayısı302
  • YazarLynne Segal
  • ISBN9789755709826
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviSel Yayınları / 2020

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur