Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yumurta Nasıl Kırılır?
Yumurta Nasıl Kırılır?

Yumurta Nasıl Kırılır?

Mehmet Yaşin

“Mutfak konusunda uzmanından gülümseten farklı bir kitap… ” Bir Japon prensesi günlüğüne şunları yazmış: “Dünyanın üç temel zevki vardır: Yemek, aşk ve sanat. Eğer…

“Mutfak konusunda uzmanından gülümseten farklı bir kitap…

” Bir Japon prensesi günlüğüne şunları yazmış: “Dünyanın üç temel zevki vardır: Yemek, aşk ve sanat. Eğer bunların tadını yeterince çıkarabilirseniz, mutlu bir hayatınız olmuş demektir.” İşte bu nedenle, Yumurta Nasıl Kırılır?, çeşitli bahaneler uydurarak mutfaktan kaçmak isteyenlere mutfağı sevdirmek istiyor. Yani yaşamınıza bir nebze mutluluk katmak niyetinde. Bunu yaparken yararlı bilgiler veriyor, ilginç anılar anlatıyor, ukalalıklar yapıyor, bildik yemeklerin lezzetli reçetelerini sunuyor. Kuru fasulyenin, pilavın peşine düşüyor, İstanbul’u bir dönem yakıp, kül eden sebzeyi ifşa ediyor, etle böreğin aşkından doğan lezzeti gözler önüne seriyor. Hatta daha da ileri gidip, padişahın lahana için yazdığı şiiri gün yüzüne çıkarıyor! Yumurta Nasıl Kırılır? gülümseten, öğreten, bilgi veren, yaşama küçük keyifler katan bir kitap.

 İçindekiler 

Yumurta Hayattır………………………………………………………………………………..7
Yumurta Nasıl Kırılır? ………………………………………………………………………..11
Yumurtayla Domatesin Aşkı ……………………………………………………………19
En Kıymetli Öğün………………………………………………………………………………27
Kahvaltı ve İçki…………………………………………………………………………………..33
Mutfağın Silahları ……………………………………………………………………………..37
Pişirme Teknikleri………………………………………………………………………………41
Kızartma Teknikleri………………………………………………………………………….. 43
Baharatlar…………………………………………………………………………………………. 45
Ege ile Anadolu’nun Ot Yarışı ………………………………………………………… 50
Sebzesiz Mutfak Olmaz ……………………………………………………………………55
Küçük Rollerin Büyük Oyuncusu…………………………………………………….57
Soğanın En Güzel Yeri …………………………………………………………………….. 59
Patates: Ölüm ve Yaşam …………………………………………………………………. 62
İstanbul’u Kül Eden Sebze: Patlıcan……………………………………………… 67
Lahanaya Padişah Övgüsü………………………………………………………………72
Turşusuz Sofra Olur mu? ………………………………………………………………… 74
Et ………………………………………………………………………………………………………..81
Mangal Erkek İşidir…………………………………………………………………………..89
Bahçemizde Gut Partisi ………………………………………………………………….. 93
Yükselen Lezzet: Sığır Kuyruğu………………………………………………………96
Denizden Babanız Çıksa…………………………………………………………………101
Balığın da Takvimi Var…………………………………………………………………….107
Küçük Balıkta Büyük Lezzet …………………………………………………………..112
Böreksiz Hayatın Tadı Olmaz …………………………………………………………117
Etle Hamurun Muhteşem Aşkı………………………………………………………122
Ekmek Arası ……………………………………………………………………………………..127
Mantı……………………………………………………………………………………………….. 129
Makarna……………………………………………………………………………………………135
Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın……………………………………………………141
Milli Yemek: Kuru Fasulye ……………………………………………………………..146
Ziyafet Vakti……………………………………………………………………………………. 150
Altını Çizdiğim Notlar……………………………………………………………………..155
Sözün Özü………………………………………………………………………………………..161
Yumurtayı Kırdıktan Sonra…………………………………………………………….165
Sebze ve Ot Yemekleri ……………………………………………………………………173
Et Yemezsem Asla Doymam ………………………………………………………….183
Annem Korkunca Balıklar Bana Kaldı………………………………………….189
Buyurun Börek Yapmaya………………………………………………………………..197
Pazar Aşkımız Makarna………………………………………………………………….203
Pilav, Sofranın Vazgeçilmezidir…………………………………………………….208
Tuzun Önemi………………………………………………………………………………….. 216
Sorular ve Doğrular……………………………………………………………………….. 219
Yemek Tarifleri Listesi……………………………………………………………………. 223

Yumurta
Hayattır 

Yıllar yıllar önce yaşamış bir Japon prensesi varmış. Çok uzun bir hayat sürmüş, çok hoş bir insanmış, nazikmiş, yardım severmiş, erdemleri saymakla bitmezmiş ama hepsinden önemlisi mutluymuş, çok mutluymuş. Tek kusuru fazla ketummuş, bu mutluluğunun sırrını kimseye söylemezmiş. Japonların çok sevdiği bu prenses tam yüz elli yıl yaşamış. Öldüğünde yastığının altında kendi el yazısıyla notlar aldığı bir defter bulunmuş. Saraydakiler mutluluğun sırrını bulmak umuduyla defterin sayfalarını çevirmişler. Sayfalarda ayrıntılarıyla mutluluğun tarifini bulacaklarını düşünmüşler. Ama deri ciltle kaplı olan bu kalın defterin üçüncü sayfasında sadece üç cümle varmış öteki sayfalar boşmuş. Üçüncü sayfada şöyle yazıyormuş: “Dünyanın üç temel zevki vardır: Yemek, aşk ve sanat. Eğer bunların tadını yeterince çıkarabilirseniz, mutlu bir hayatınız olmuş demektir.” Japon prensesi hayatın sırrını çözmüş. Bu üç zevk olmadan sürdürülen ömür eksik bir hayattır gerçekten. Ama bu üç zevk arasında insan için yaşamsal olanı yemektir. Yemek yoksa ne aşk olur, ne de sanat. Üstelik yemek; aşkın da sanatın da maddi-manevi besleyicisidir. Mehmet Yaşin’in kaleme aldığı Yumurta Nasıl Kırılır? adlı kitap, işte bize bu temel hakikati yumurta üzerinden anlatıyor. Yumurta belki de insanoğlunun ilk gıda maddelerinden biri. Hem de çok zahmete girmeden elde ettiği bir yiyecek. İnsanlık daha avcılıktan çok önce toplayıcılık, taşıyıcılık döneminde yumurtadan beslenmeye başlamış olmalı. Türlerini sürdürmek için yumurtlayan kuşların bu nadide üretimine el koymak hiç de zor bir iş olmasa gerek. Böylece insanlık en kolay yoldan kendi türünü sürdürebileceği bir besine kavuşmuş oldu.

Ancak, nasıl ki yemek sadece beslenme ihtiyacı olmaktan çıkıp bir zevk, bir sosyalleşme aracı ve elbette bir sanata dönüştüyse, yumurta da aynı süreçten geçerek, farklı besinlerle buluşup bambaşka bir lezzete dönüştü. Yumurta o bambaşka bir lezzete dönüşürken öteki gıda maddelerini de daha lezzetli, daha besleyici, daha sağlıklı kıldı. O nedenle de mutfakların vazgeçilmezi haline geldi. Aslında yumurtanın gelişimini anlamak için belki de ulusların tarihine bakmak gerekir. Çünkü lezzetli yemek demek, büyük uygarlıklar demektir.

Hiç kuşkusuz Roma İmparatorluğu, hâkimiyet kurduğu ülkelerin mutfaklarına da sahip olarak, halkların sofralarındaki farklı yemeklerden yola çıkarak zengin bir imparatorluk mutfağı oluşturuyordu. Aynı durum Osmanlı için de geçerliydi. Hem Roma İmparatorluğu’nun hem Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel mirasçıları olan bizler bu muhteşem yemek kültürüne sahip olduk. Yumurta Nasıl Kırılır? adlı kitaptaki yemek tariflerinin kökeninde de işte bu tarihsel zenginlik yatmaktadır. Yumurta Nasıl Kırılır? sadece bu mucizevi yiyeceğin kaç çeşit yemeğinin olduğunu, bu yemeklerin nasıl yapılacağını tarif etmekle kalmıyor, aynı zamanda yumurtanın, cinsel yaşamdan siyasi protestolara, psikolojiden edebiyata kadar kültürümüzü nasıl etkilediğini de gözler önüne seriyor. Bir yemek uzmanının elinden çıkan müthiş ayrıntılarla dolu bu şahane kitabın tek sakıncalı tarafı aşırı iştah açıcı olması. O nedenle gece geç saatlerde okumamanızı tavsiye ederim ama okuyacaksanız da buzdolabınızda yeterince yumurta bulunup bulunmadığına lütfen dikkat edin, kitabın ortalarına doğru canınız şahane bir omlet ya da menemen çektiğinde elleriniz çaresizlik içinde böğrünüzde kalmasın. Benden söylemesi…

AHMET ÜMİT

Yumurta Nasıl Kırılır?

“Ben, yumurta dahi kıramam!” Yesinler seni! Erkeklerin mutfakla ilişkilerinin olmadığını anlatmak için arkasına sığındıkları komik bir bahane bu. Bu kadar basit bir işi yapamamakla insan nasıl övünür ki? Aslında, “Ben öyle kadınsı işlerin adamı değilim” demek isteyen ‘sert’ erkeklerin övündüğü bir yeteneksizlik itirafıdır yumurta kıramamak. Maço erkekler, genelde her türlü ev işini, erkekliklerini tehdit eden bir tehlike olarak görürler. Mutfağa girince ‘yumuşayacaklarını’ sanırlar! Halbuki, kadınların yemekten anlayan erkeklerden çok hoşlandıklarını, onları çok seksi bulduklarını bir bilseler, sanırım mutfakta kırılmadık yumurta bırakmazlar. Ey siz yumurta kırmasını bile bilmeyen erkekler, şunu iyi biliniz ki, yemekten anlayan erkekler, kadınlarda daha çok saygı uyandırırlar. Bu saygı, hem de kolaylıkla hırslı bir aşk arzusuna dönüşebilecek türden bir saygıdır. Aynı şekilde bazı kadınlar da aynı cümleyi kurarak, kendilerine ayrıcalıklı bir görüntü çizmeye çalışırlar. Bu söylemle, hizmetçi imajından uzaklaşacaklarını sanırlar. Bu övünmenin altında, “Ben domestik değilim” çığlığı vardır. Onlara da şunu hatırlatmakta fayda görüyorum: Aşkın kapısını, mutfaktan yükselen lezzetli kokular açar. Aklınızda bulunsun! Şimdi gelin size yapmakta zorlandığınız eylem konusunda kısacık bir bilgi vereyim. Yani yumurtanın nasıl kırılacağını anlatayım.

Bir yumurtayı elinize alın, tavanın veya tezgâhın keskin kenarına yavaşça vurun. İki başparmağınızla çatlayan yeri birbirinden ayırıp, yumurtayı kabın içine koyun. İşte bu kadar basit. Bunu öğrenmek için en fazla iki-üç yumurta harcarsınız. Yumurtanın kırılması önemli değil, iş pişirilmesinde. İşte bu iş oldukça zor. Her babayiğidin becerebileceği bir şey değil. Kuralı var, ölçüsü var, kimyası, fiziği var. Yumurta nasıl pişirilir derken, önce yumurtayı nasıl yemek istediğinize karar vermelisiniz. Rafadan mı, benim sevdiğim gibi kayısı mı, katı mı, çılbır mı, omlet mi, yağda mı? Yumurta, mutfağın sessiz yıldızıdır. Sesini çıkarmaz ama ondan yapılan yemek çeşidi saymakla bitmez. Ünlü Fransız şef Escofier’in defterinde, tam 300 çeşit yumurta tarifi olduğu öne sürülür. Yumurta ayrıca pastane sektörünün en sevgili malzemesidir.

Yediğiniz muhteşem tatlıların hepsinin içinde mutlaka yumurta vardır. Yumurtanın işlevi sadece karın doyurmak, yemeklere lezzet katmak değildir. Onu, fikrini beğenmediğiniz kişinin kafasına atarak protesto malzemesi olarak da kullanabilirsiniz. Yani yumurta, muhaliflerin en sevdiği silahtır. Protesto kısmını bırakıp, işimize bakalım. Bence, lezzetli bir yumurtanın sarısının, sıcağa yakın bir ısısı, akıcı bir kıvamı olması gerekir. Yumurtanın beyazı ise ipek bir örtü gibi sarıyı sarıp sarmalamalıdır. Fizikçi Nicholas Kurti, lezzetli yumurtanın nasıl haşlanması gerektiğini şöyle açıklar: “Kaba, sadece yumurtaları örtecek kadar su koyun, ne az ne de fazla. Daha sonra kabı yüksek ateş üstüne koyun. Kaynama başlayınca ateşi hemen söndürün. Yumurtaları 6 dakika kadar kaynamış suyun içinde bırakın. Sonra soyup yiyin.” Ben, ustanın söylediklerini yaptım, ortaya gerçekten de kıvamında pişmiş kayısı yumurta çıktı. Eğer tavada yumurta istiyorsanız, bunun da formülü var. Tavaya kırdığınız yumurtanın beyazı, ısı 65 dereceye geldiğinde katılaşmaya başlar. Isı 80 dereceye vardığında, pişirmenin durdurulması gerekir. Çünkü, bundan sonra yumurtanın beyazı lastik kıvamına gelir. Yabancı uzmanları bırakıp, bizim ‘şikemperver’lere kulak verelim. Bakalım, onlar yumurta hakkında ne diyor? Fikirlerine başvuracağımız büyüğümüzün adı: Refik Halid Karay. Onu tanımayan genç kuşak için küçük bir açıklama: Refik Halid Karay, hem padişahlık hem de cumhuriyet dönemine tanıklık etmiş önemli bir gazeteci ve yazardır. Onun İnkılâp Kitabevi’nden çıkan, Mutfak Zevkinin Son Günleri adlı kitabını herkese öneririm. Üstat bu kitapta yumurta için şunları söyler:

“Ortadan yumurtayı kaldırırsanız birçok yemek yavan kalır. Hele tatlıların birçoğuna veda etmek mecburiyeti hasıl olur.” Refik Halid Karay, yumurtanın her türlüsünü sever ama omletle adeta aşk yaşar. Ona göre herkes omlet yapamaz. Bu basit gibi görünen yemeğin, bina ve köprü kurar gibi bir hesabı, bir mimarlığı vardır. Kıvamında ve usulünde pişmemiş omletin üstüne, misk ve amber ekilse bile lezzetli olamayacağını söyler. Usta yazar omletin iyisini şöyle tarif eder: “Omletin iyisi, tavadan alınınca tabakta yassılanıp çökmez, pörsümez, kabarıklığını, dolgunluğunu, tontonluğunu muhafaza eder. Koyu sarı ve turunç renkli görünümü ile mükemmel basılmış, cilası üstünde bir coğrafya atlası gibi, insana baktıkça bakma, sıcak iklimli memleketlere yolculuk etme hevesi verir, ılık hülyalara sürükler. İyi pişmiş omleti ağzınıza atınca, her maddenin kokusunu ayrı ayrı ve bir arada, çiçek demetiymişçesine duyarsınız.

Mesela domates pembeliğini, maydanoz yeşilliğini kaybetmemiştir. Peynir ne erimiştir ne de topak topak, kesmik kesmik kalmıştır.” Refik Halid Karay sonra sözü yemek kitabı yazarı Ekrem Muhiddin Yeğen’e getirir. Onun kitabından alıntılar yaparak, omlet pişirmenin inceliklerini anlatır. Ekrem Muhiddin’e göre, omlet pişirmede, yumurtanın sayısıyla tavanın büyüklüğü arasındaki oran çok önemli rol oynarmış. Mesela tava küçük, yumurta çok olursa omletin altı yanarcasına kızarır, üstü ise pişmezmiş. Onun için 3 yumurta için 18-20 santim çapında bir tava gerekirmiş. Karay, sahanda yumurta yapmanın da ustalık istediğini belirtir. Ona göre, yumurta pişerken sarısının üstüne tuz ekilmemeliymiş. Ekilirse, sarılar benekleşir, samyeli yemiş kahverengi lekeli deriye dönermiş. Ayrıca, yağ haddinden fazla kızartılmamalıymış. Tavanın büyüklüğü de lezzette önemli rol oynuyormuş. İki yumurta için 14 santim çapında tava gerekirmiş. İlave edilecek her yumurta için bu çap 3 santim daha büyük olmalıymış. Refik Halid Karay, rafadan yumurtanın en lezzetlisinin sıcak külün içinde piştiğini söyler. Bu, yanık kokusu ile yumurta ızgarasını çağrıştırır. Yazar, yumurtanın ıslatılmadan küle gömülmemesini, aksi takdirde çatlayacağını belirtir. Yumurta, bizim evde de sevilen bir yiyecektir. Hele tıp dünyası onu akladıktan sonra tüketimimiz daha da arttı. Yumurta yemekleri arasında en sevdiğim çılbırdır.

Üstüne sarmısaklı yoğurt dökerek yediğim bu yemek damağımı bir kadife örtü gibi örter. Tabii ki omleti de tereyağında yumurtayı da katısını da rafadanını da kayısısını da pek severim. Bizim eve yumurta, Marmaris, Pendik ve Kasımpaşa’daki İnebolu pazarlarındaki bildik esnaftan alınır. Bıldırcın yumurtasını da sık sık kullanırız. Özellikle piyazın üstünde veya salamura balığın yanında çok iyi eşlikçilik yapar. Sözün özüne gelirsek, yumurtayı kırmak kolaydır da onu pişirmek biraz yetenek ister. Sanırım bu kitabı okuyup bitirdiğinizde, mutfağa ısınacak, değil yumurta, yemek konusunda ukalalıklar yapan bir gurmeye dönüşeceksiniz. Tabii ki kitabın konusu sadece yumurta değil. Mutfaktan içeri giren birçok malzeme de bildik, bilmedik yönleriyle sizlere anlatılacak. Ayrıca yemek tarifleri de yer alıyor. Bu tariflerin birçoğu çok kolay. Yani mutfağa yeni girenlerin elini alıştırmak için seçilmiş tarifler.

Mutfak konusuna dönmeden önce biraz daha yumurtanın çevresinde dolaşalım. Yumurtalı bilgilerimizi biraz daha çeşitleyelim.

Yumurta ve Erotizm

Eyyy sert erkekler! Siz yumurta bile kırmamayı bilmekle övünüyorsunuz ama bakın yumurta nelere kadir. Şilili yazar İsabel Allende’nin Afrodit kitabından okuduğumuza göre, bütün kültürlerde yumurtanın erotik ve besleyici güçleri olduğuna, yaşlılara canlılık kazandırdığına, eşine olan ilgisizliğe iyi geldiğine ve kısır kadınların kupkuru rahimlerini yenilediğine inanılır. Yumurtanın erotizmle ilgisinden en çok Şeyh Umar ibn Muhammed Nefzavi bahsetmiştir. Yazar 15. yüzyılda kaleme aldığı Itırlı Bahçe adlı kitabında yumurtanın seks gücünü nasıl arttırdığını öve öve bitirememiştir. Kitabın kahramanlarından Minun adındaki zenci, yumurta ve ekmekle beslenmesi sayesinde 60 gün boyunca hiç ara vermeden aşk oyunları yaparmış. Şeyh Nefzavi Itırlı Bahçe’de çeşitli önerilerde de bulunur: “Mür, tarçın ve karabiberle pişirilmiş yumurtayla günlerce beslenen kişi, ereksiyon gücünün ve eşleşme yeteneğinin arttığını görecektir. Bütün bir gece boyunca etkin olmayı arzu eden ama daha önce hazırlık yapmayan kişi şu yola başvurabilir: Epeyce sayıda yumurtayı taze tereyağında pişirir, iyice piştikten sonra bunları balla karıştırır. Bir parça ekmekle bunları bolca yerse, tüm gece boyunca okşamalarını sürdürebilir.” Bazı Avrupa halkları cinsel güçleri azalan erkeklere, güçlerini yeniden kazandırmak için çiğ yumurta sarılarıyla çırpılmış konyak içirirlermiş. Ey yumurta bile kırmasını bilmemekle övünenler, yukarıda yumurtanın marifetlerini okudunuz. Bence hemen kolları sıvayıp mutfağa koşar adım dalmanızda yarar var.

Osmanlı Yumurtayı Severdi

Yumurta, Osmanlı mutfağında çok miktarda tüketilen bir gıdaydı. Marianna Yerasimos’un belirttiğine göre çorbalarda, pidelerde, erişte yapımında, helvalarda, sebze mücverlerinde, pirinç lapası ya da şalgamlı, pırasalı pişirilen kuzu etinin terbiyesinde ve böreklerde bolca kullanılırdı. Yerasimos, Osmanlı mutfağının yumurta yemeklerini şöyle sıralıyor: Yumurta kavurması, kaygana, çılbır, yumurtalı lokum, sütböreği, yeşillikli yumurta, taze fasulye mücveri, domatesli yumurta, kıymalı yumurta, sucuklu ve pastırmalı yumurta, soğanlı yumurta, lor köftesi, taze peynirden maydanozlu mücver, omlet, mıhlama.

SOĞANLI YUMURTA 

Araştırmacı Zarif Orgun’un verdiği bilgiye göre, ramazanın on beşinde padişaha sunulan iftar yemekleri arasında soğanlı yumurta da yer alırmış. Padişah soğanlı yumurtayı beğenirse, yemeği pişiren enderun efendisini kendisine kilercibaşı seçermiş.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Yemek Kitapları
  • Kitap AdıYumurta Nasıl Kırılır?
  • Sayfa Sayısı244
  • YazarMehmet Yaşin
  • ISBN9789751419033
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviRemzi Kitabevi / 2019

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur