Senin ve Bütünün yüksek hayrına…
Bilsen ki,
Görünenin ardındaki hakikat tüm yaşam ilmeklerini örer,
Yaptığın ve yapmadığın her eylem başka bir kader dokur,
Ancak bütünün hayrına olan senin de hayrına olur,
Ve yarattığın rüyanın her adımında kendi payın var,
Kendini yaşamayı hatırladığında hayat da seni hatırlar,
Mucize aslında bir nefes kadar yakınında,
Söyle bana, nasıl bir hayat yaşardın?
Bu kitapta, 100 temel yaşam öğretisi bulacaksın. Zamansız zamanlardan gelen kadim bilgelikler ve kutsal metinlerden ilham almış yüz altın anahtar.
Her öğreti, bilincine ve bilinçdışına nüfuz ederek, hayatın sana nasıl yansıdığını gösterecek. Kadim öğretilere, kutsal metinlere, bilimsel araştırmalara, ruhsal, psikolojik ve mistik metinlere ulaşacak ve yeni hayatını nasıl yaratacağını öğreneceksin. Meditasyonlar ve farkındalık çalışmalarıyla öğrendiklerini nasıl kalıcı hale getireceğini anlayacaksın.
Bu yöntemler hayat yolculuğunda sana yoldaş ve şifa olacak. Şifa aynı zamanda senin kadar bütünün de hayrınadır. Bu kadim öğretileri sevgi ve şefkatle hayatına kattığın, mucizenin farkına vardığın, bütünle şifalandığın bir gelecek inşa edeceksin.
Biliyorum, ne zamandır buna hazırdın. Hep bunu içten içe dilemiştin. Şimdi zaman geldi. 100 Öğretiyi oku, özümse, kalpten yaşa ve diğerlerine anlat!
Önsöz
Bu kitapta, kadim bilgelikler ve kutsal metinlerden ilham alan yüz temel yaşam öğretisi bulacaksın. Kitabın amacı hem nitelikli bir farkındalık yaratmak hem de egzersiz, olumlama, meditasyonlarla, bu yüz öğretinin hayata geçmesine katkıda bulunmak. Bu niyetle yola çıkan kitap dilerim ki amacına ulaşır. Modern bilim, ruhsallık, Doğu felsefesi, insan psikolojisi, mistisizme referans veren bu kitabın asıl hedefi; bu öğretileri hayata geçirmek ve içsel mucizelerimizi gerçekleştirmemizin önündeki engelleri kaldırmak. Kitapta, temel öğretilerin yanı sıra genel uygulama yöntemleri de yer alıyor. Her bir öğreti için, “Neden önemli?”, “Nasıl başarabilirim?” gibi soruların yanı sıra farkındalık çalışması, olumlamalar, meditasyonların da yer aldığı “Nasıl kalıcı hale getirebilirim?” bölümleri konuyu daha detaylı olarak işliyor. Her konunun “Neden önemli?” bölümünde bir öğretinin hayata yansıması neden-sonuç ilişkisiyle açıklanıyor.
Kadim öğretilere, kutsal metinlere, bilimsel bilgilere, ruhsal, psikolojik ve mistik metinlere referanslar veriliyor. “Nasıl başarabilirim?” bölümünde konuyla ilgili dış etkiler nelerdir, hangi dirençler ortaya çıkar, bunlar nasıl aşılabilir ve yerlerine neler konulabilir gibi sorulara yanıt aranıyor. Her öğretideki “Nasıl kalıcı hale getirebilirim?” bölümünde, öğretinin hayata geçmesini sağlayan farkındalık çalışmaları ve meditasyonlar var. Bu egzersizlerin an az dört hafta boyunca kesintisiz, düzenli, odaklı ve şifalanmaya niyet edilerek yapılması kalıcılığı sağlar. Meditasyonları sessiz bir ortamda, rahatlatan nefes egzersizleri sonrası ya da uyku öncesi yapabilirsin.
Kitabın amacı sana nasıl davranman gerektiğini söylemek değil. Seninle paylaşacaklarım, yaşam yolculuğunda sıkça yaşadığın, hissettiğin, başkalarına yaşattığın ve hissettirdiklerinle ilgili bir farkındalık yaratmak. Bu yöntemler inanıyorum ki hayat yolculuğunda sana yoldaş ve şifa olacak. Her zaman söylediğim gibi, eksik olduğumuzu ve tamamlanmamız gerektiğini söyleyen arayışlar, uzun vadede rüyamızı daha da derinleştirir. Bu kitapta sana eksik olduğunu söyleyen hiçbir anlayışa denk gelmeyeceksin.
Öğretilerin gerçek amacı, sana sonsuz mucizeni, tam-bütün olduğunu hatırlatmak ve bu yolculukta faydalı olabilecek araçlarla destek, yoldaş olmak. Unutma ki; şifa asla tek yönlü ve bireysel değildir. Bu farkındalık ve uyanış yolculuğunda hep birlikte yürümekteyiz. Şifamız aynı zamanda bütünün de hayrınadır, tersi de geçerlidir. Bu nedenle, yaptığımız her çalışmada ve eylemde kendi hayrımıza olduğu kadar bütünün hayrına da niyet edelim. Bu kadim öğretileri sevgi ve şefkatle hayatımıza kattığımız, mucizemizin farkına vardığımız, hep birlikte şifalandığımız bir yaşam diliyorum. Bunun olacağına yürekten inanıyorum. Bunu birlikte başaracağız.
1. ÖĞRETİ
Sözün Gücünü Öğren
“Sözcüklerin gücünü anlamadan, insanların gücünü
anlayamazsınız.”
Konfüçyüs
Neden önemli?
Düşünebildiğin her şey önce enerji ve frekans alanında varlık gösterir! Sonra da bakışımız, düşüncelerimiz, sözlerimizle katılaşır ve dünya illüzyonunu oluşturur. Dünya dediğimiz bu kuantum rüyada, bilinçaltımızdaki dalgalar katılaşıp düşüncelere, düşünceler katılaşıp sözcüklere, sözcüklerse katılaşıp en sonunda gerçekliğimize dönüşür. Eğer hep birlikte şimdikinden farklı bir bakış açısına sahip olabilseydik, düşüncelerimize ve özellikle sözcüklerimize dikkat etseydik, inanın dünya bambaşka bir yer olurdu. Dünya aslında sonsuz olasılıklarıyla muhteşem bir yer…
Ancak bir yandan da bu olağanüstü güzellikte doğası olan dünyayı, hiç de doğal olmayan bir şekle sokuyoruz. Tüm bu yapılar, modern yaşam ve olumsuz sözcükler, hepsi insanın kendi zihnini yansıtıyor, tıpkı bir projeksiyon makinesi gibi. Japon bilim insanı Masaro Emoto’nun yaptığı sözcüklerin gücüyle ilgili deneyi bilirsiniz. Emoto, deneyinde, su dolu şişelerin her birine değişik sözcükler yazar. Bunların bir kısmı sevgi, mutluluk, neşe gibi olumlu sözcüklerken, diğer kısmı nefret, öfke, kin gibi olumsuz sözcüklerden oluşur. Şişeleri bir süre beklettikten sonra içlerindeki su moleküllerini incelemeye alır.
Olumsuz sözcükler yazılı şişelerdeki moleküller kirli ve çamurumsu bir görüntü verirken, olumlu sözcükler yazılı şişelerdekiler kar taneleri gibi estetik kristallere benzer bir hal alır. Sözcüklerin, vücudunun dörtte üçü sudan oluşan biz insanlara yapabileceği muazzam etkiyi varın tahmin edin. Söz ağızdan çıktığında, varlığını ve etkisini sonsuza dek sürdürmeye devam eder. Sözcükler birer frekans dizisidir ve her frekansın çok güçlü bir etkisi vardır. Bu açıdan sözcükler, kendilerine ait özel girinti ve çıkıntıları olan birer anahtar gibidir ve her sözcük evrende bir başka kilidi açar. Her sözcük, adeta yapıcı ya da yıkıcı birer büyüdür. Sözcüklerin gücüyle ilgili Sigmund Freud şunları der:
“Sözcükler ve sihir başlangıçta tek ve aynı şeydi. Bugün bile kelimeler büyülü güçlerinin çoğunu koruyor.” Yaşamımızı istila eden olumsuz sözcükler evrendeki negatif titreşim alanından enerjileri bize çeker. Tekrarlanan olumsuz sözcükler, kara büyü gibi güçlü bir frekans yayını yapar ve bu frekanstaki gerçeklikleri kuantum alanımıza taşır. Aynı durum sürekli tekrarlanan olumlu sözcükler için de geçerlidir ve onların da yapıcı etkilerini hızla yaşamda görürüz. Hint ve Uzakdoğu düşünürleri yüzyıllar önce sözcüklerin gücünü keşfettiler ve değişik frekanslara uyumlanmış güçlü mantralar geliştirdiler. Sufizmde de doksan dokuz ilahi isim vardır; bunların her biri güçlü bir titreşime denk gelir.
Bunları düzenli tekrar ettiğimizde bir anlamda evrenin o güçlü sözcüğe karşılık gelen kilitlerini açmış oluruz. Kendimizi tanımlarken hangi sözcükleri kullandığımız çok önemli. Kimliğimizi tarif ederken seçtiğimiz sözcüklerin birçoğu çocukluktan, çevremizden ve travmalarımızdan gelir. Bu sözcükleri fark edip, olumlularıyla değiştirmemiz gerekir.
Nasıl başarabilirim?
Yaşamında hükümdarlık kurmuş sayısız olumsuz sözcüğü olumlularıyla değiştirdiğinde neler olabileceğini gözlerinle görebilseydin; inan ki bunu yapmaya hemen başlardın. Sözcükler gerçekten güçlü birer sihirli çubuk ve tüm kilitleri açabilecek anahtar. Güzel haber şu ki; nasıl zihninde sürekli olumsuz şeyleri tekrar ederek, çevrenden tekrar tekrar duyarak zamanla onları gerçekliğin haline dönüştürdüysen, şimdi tekrar ettiğin olumlu sözcük ve düşüncelerle zamanla yeni, olumlu bir titreşim alanı yaratabilirsin. Yaşamımız boyunca duyduğumuz olumsuz sözcüklerin yıkıcı frekans alanlarını fark edip, onları olumlu olanlarıyla değiştirmeye başlamamız gerekir.
Özellikle çocuklarımıza ne söylediğimize dikkat edelim. Çocuklarımızla enerjimiz ve sözcüklerimiz yoluyla kurduğumuz ilişki, onların gelişiminde kilit rol oynar. Bazı aileler vardır; yaşadıkları olumsuz olayları sürekli kısmetsizliklerine bağlar ve hatta bazıları bir adım öteye giderek, durumu zamanında kendilerine yapıldığına inandıkları büyülere yorar.
Oysaki en güçlü büyüyü onlar kendi kendilerine yapmışlardır. Gelmiş geçmiş en yetenekli büyücü bile, sürekli tekrar edilen olumsuz sözcüklerin gücünün ötesine geçemez. Geçmişte bilinçsiz davrandıysan ve bilmeden kendi kapılarını kapatıp kilitlediysen, bu kilitleri yine pozitif, yapıcı enerjiler taşıyan sözcüklerle açman mümkün. İyi haber şu ki; benzer güçlü ve büyülü bir etki, sürekli tekrarlanan olumlu sözcükler için de geçerli.
Titreşim boyutunda her enerjinin bir doğuş ve oturma süresi vardır. Tıpkı bir ay döngüsü gibi, en az üç ya da dört haftalık bir tekrar sürecinde sözcükler bilinçaltında yeni bir dönüşüm ve inanç sistemi yaratmaya başlar. Böylece sen artık o anahtarla, kendi oluşturduğun kilitleri açabilirsin. Ne söylediğinin ve nasıl söylediğinin büyük önemi var ve her bir cümle kendi başına bir anahtar. Ayrıca, karamsarlık, korku ve şiddet dolu olumsuz yayınlardan uzak dur. Bilinçaltı farkında olmadan, bu kanallar aracılığıyla aldığımız titreşimlere uyumlanır, zamanla benzer olayları kendine çeker. Bunun yerine olumlu, yüreklendiren ve bilinçlendiren bir enerjideki yayınları seçip izlemeye başla.
Nasıl kalıcı hale getirebilirim?
Genel Çalışma
Kendinin veya ailenin sürekli tekrarladığı olumsuz sözcükler
var mı?
Bu sözcüklerin yaşamın ve deneyimlerin üzerinde sence nasıl
bir etkisi oldu?
Bu deneyimler sana ne öğretti?
Şimdiki bakış açınla ve sahip olduğun deneyimle bu sözcükleri
hangileriyle değiştirirdin?
Günlük Çalışma
Bugün başkaları ve kendin için ne tür yorumlar yaptın, iletişim
sırasında hangi kalıpları kurdun?
Kendini tarif ederken kimlik sepetinin içine hangi sözcüklerin
yazılı olduğu kartları attın?
Başkaları seni nasıl tanımladı? Bundan nasıl etkilendin? Bunlardan hangileri sende ve çevrende pozitif, hangileri negatif
enerji alanları yarattı?
Neleri sık tekrar ediyorsun, olumlu ya da olumsuz? Bunları nelerle değiştirmek istersin?
2. ÖĞRETİ
Kendine Şefkat Göster
“Kendini sevmek diğerlerini sevmenin bir parçasıdır.”
Erich Fromm
Neden önemli?
Canlıların yaşamını dikkatle gözlemlersek kendine karşı belki de en acımasız olanın insan olduğunu görürüz. Bir olaya, yaşadıklarımıza, bir davranışımıza tekrar tekrar üzülüyor, öfkeleniyor ve cezasını kendimize kesiyoruz. Kendimize karşı acımasızca yargılayıcı olmamızın sonucu olarak da içimizde derin bir öfke oluşuyor. Yaşadığımız olumsuzluklara ve yaptığımız hatalara odaklanmak DNA’larımızdan geliyor. Geçmiş yaşamlarımız boyunca, doğayla zorlu mücadelemizde hataya yer vermeyen, hayati tehlikeyle sonuçlanabilecek bir durumla karşılaştığımızda sürüngen beynimiz “kaç, savaş, don” modeliyle kendini korumak üzere, en kötü ihtimale göre programlanmış.
Bu sinir sistemimizde bizim için neyin güvenli neyin güvensiz olduğuna dair bir kodlama sistemi inşa etmiş. Bu sistem bizi güvende tutmak üzere çalışır ancak bir yandan da bizi hep en kötüsüne karşı programlar ve böylelikle yaptığımız hatalarda yargılayıcı ve keskin olmamıza neden olur. Öz şefkatse, yargılayıcı olmadan kendine koşulsuz sevgi ve şefkat sunmaktır. Kendine şefkat göstermek, acıma ve kurban psikolojisine girmek anlamına gelmediği gibi, narsisizme kadar gidebilen içi boş bir özgüven de değildir.
Öz şefkat sağlıklı bir özdengeye karşılık gelir. Kabullenme, teslimiyet ve rahatlatma dengenin bir tarafını, kendini güçlü bir şekilde destekleme, ihtiyaçlarını karşılama diğer tarafını oluşturur. Araştırmalar kendilerine karşı şefkatli kişilerin, romantik ilişkilerinde daha ilgili ve destekleyici olduklarını, uzlaşmacı davrandıklarını ve aynı zamanda şefkatli ve affedici olduklarını gösteriyor. Genelde öz şefkatle ilgili şöyle bir endişe ortaya çıkabiliyor. “Kendime çok fazla şefkat gösterirsem bu beni bencilleştirir mi?” Aslında gerçekte durum tam tersi. Kendimize şefkat göstermek bizi daha paylaşımcı, dengeli bir insan haline getirir. Böylece başkalarına şefkat ve sevgi sunmak için daha fazla öz kaynağa sahip oluruz, çünkü kaynak kendi içimizden gelir.
Nasıl başarabilirim?
Klinik psikolog ve Mindful Self Compassion kurucusu Chris Germer’in yaptığı araştırmalara göre, öz şefkatin üç bileşeni vardır: Bilinçli farkındalık, öz nezaket ve birliği hissetmek. Bilinçli farkındalık, kendine, olaylara ve nesnelere dışarıdan, nesnel bir şekilde bakabilmekle ilgilidir. Andaki deneyimlerin teslimiyetle fark edilmesidir. Anda kaldığında bu alana dahil olacak ve böylece kendine karşı çok daha şefkatli olman mümkün olacaktır. Öz nezaketse tıpkı evine gelen bir misafire davrandığın gibi, kendine neye ihtiyacın olduğunu sorma, bu ihtiyaçları büyük bir özen, şefkat ve incelikle karşılama sanatıdır. En değerli varlığımız kendimiziz. Bir diğer önemli nokta da yaşadıklarının sadece sana özgü olmadığını fark etmen. Bu yaşam yolculuğunda çoğu deneyimimiz aslında birbirine çok benzer ve seninle aynı şeyleri yaşayan milyonlarca insan var. Birliği hissettiğinde, kendini bu denli hırpalamaktan vazgeçmek de daha kolay.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Kişisel Gelişim
- Kitap Adı100 Kadim Öğreti
- Sayfa Sayısı304
- YazarArda Bafra
- ISBN9786256417458
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Novus / 2023