Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz
Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz

Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz

Raymond Carver

Derken o cumartesi sabahı, durumu yinelediğimiz bir gecenin ardından uyandık. Gözlerimizi açtık ve yatakta dönüp birbirimize iyice baktık. İkimiz de o an anladık. Bir…

Derken o cumartesi sabahı, durumu yinelediğimiz bir gecenin ardından uyandık. Gözlerimizi açtık ve yatakta dönüp birbirimize iyice baktık. İkimiz de o an anladık. Bir şeylerin sonuna gelmiştik ve önemli olan, nereden yeni bir başlangıç yapacağımızı bulmaktı. Kalkıp giyindik, kahve içtik ve bu konuşmayı yapmaya karar verdik. Hiçbir şey sözümüzü kesmeyecekti. Ne Telefon. Ne müşteriler.Yaşamın acı yüzüyle bu kadar erken tanışmasaydı, kuşkusuz yine yazar olurdu ama hiçbir zaman okurları tarafından böyle sahiplenilmezdi Raymond Carver. Gençlerin haytalık yapıp havai aşklar kovaladığı yaşlarda o evli ve iki çocuk babasıydı. Hayatı öğrenmenin yolu, bulduğu her işte çalışmaktı. Benzincide çalıştı, hademelik, garsonluk yaptı. Yaşananlar, kâğıda döküldüğünde bazen Çehov tadındaydı, bazen Kafka… İnsanların yaşamlarında barınan, gizlenen öyküleri, yalın, gerçekçi, acıtan şiirsel bir dille yansıttı. Yenilenler içkiye sığınırken, kısa öykü türünü yeniden var eden Carver, her başarısında içti, çok içti, ölümüne içti…Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz, yazarın külliyatının en önemli halkasını oluşturuyor. Bu kitaptaki öyküler Robert Altman ve Alejandro González Iñárritu gibi önemli yönetmenlere de ilham verdi.

İçindekiler

Neden Dans Etmiyorsunuz? ……………………………………… 13
Vizör …………………………………………………………………….. 21
Kahve Makinesi ile İşinin Ehli …………………………………… 25
Çardak ………………………………………………………………….. 29
En Küçük Şeyleri Bile Görebiliyordum ………………………. 37
Kesekâğıtları …………………………………………………………… 43
Banyo ……………………………………………………………………. 53
Gittiğimizi Kadınlara Söyle ………………………………………. 63
Kot Pantolondan Sonra …………………………………………….. 73
Eve Bu Kadar Yakın Bu Kadar Çok Su ………………………… 85
Babamın Canını Alan Üçüncü Şey …………………………….. 95
Ciddi Bir Konuşma ………………………………………………… 109
Huzur …………………………………………………………………. 117
Bildik İşleyiş …………………………………………………………. 123
Ona Yapışan Her Şey ……………………………………………… 127
Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz ……………………….. 135
Bir Şey Daha ………………………………………………………… 151

NEDEN DANS ETMİYORSUNUZ?

Mutfakta bir içki daha doldurdu ve ön bahçesindeki yatak odası takımına baktı. Renkli çizgili çarşaf şilteden sökülmüş, şifoniyerin üstündeki iki yastığın yanında duruyordu. Bunun dışında, eşyalar çoğunlukla yatak odasındaki gibi görünüyordu; yatağın kendisine ait tarafında komodin ve okuma lambası, kadına ait tarafında komodin ve okuma lambası. Kendi tarafı, onun tarafı. Viskiyi yudumlarken bunu düşündü. Şifoniyer, yatağın ayak ucundan birkaç adım ötedeydi. O sabah çekmeceleri boşaltıp içindekileri karton kutulara doldurmuştu, oturma odasındaydı kutular. Şifoniyerin yanında portatif bir ısıtıcı vardı. Nakışlı bir yastığın bulunduğu hasır bir sandalye yatağın ayak ucunda duruyordu. Parlatılmış alüminyum mutfak seti, garaj yolunun bir kısmını kaplıyordu. Hediye gelmiş olan, fazlasıyla büyük, sarı bir muslin örtü masaya serilmiş, yanlardan sarkıyordu. Masanın üstünde bir saksı aşk merdiveni vardı, yanında da, yine hediye gelmiş olan bir kutu gümüş çatal bıçak takımı ve bir pikap. Konsol modeli büyük bir televizyon, bir sehpanın üstünde duruyordu, ondan birkaç adım ötede de bir kanepe, sandalye ve ayaklı lamba vardı. Çalışma masası garaj kapısına doğru itilmişti.

Bu masanın üstünde bir-iki araç gereç vardı, yanında da bir duvar saati ve çerçeveli iki baskı resim. Garaj yolunda da, içinde fincanlar, bardaklar ve tabakların bulunduğu bir karton kutu vardı, her biri gazete kâğıdına sarılmıştı. O sabah dolapları boşaltmıştı ve oturma odasındaki üç kutunun dışında, bütün eşyalar evin dışına çıkmıştı. Oraya bir uzatma kablosu çekmişti ve her şey elektriğe bağlanmıştı. Cihazlar çalışıyordu, içerideyken olduğundan hiçbir farkı yoktu.

Ara sıra bir araba yavaşlıyor ve insanlar gözlerini dikip bakıyorlardı. Ama kimse durmadı. Kendisinin de durmayacağı geldi aklına. “Kullanılmış eşyalarını satıyorlar herhalde,” dedi kız oğlana. Bu kızla oğlan küçük bir daire döşüyorlardı. “Bakalım, yatak için ne istiyorlar,” dedi kız. “Ve televizyon için,” dedi oğlan. Oğlan arabayı garaj yoluna soktu ve mutfak masasının önünde durdu. Arabadan inip eşyaları incelemeye başladılar, kız muslin örtüye dokundu, oğlan blendırı prize takıp ayar düğmesini DOĞRA’ya getirdi, kız ısıtıcılı servis tabağını aldı, oğlan televizyonu açıp küçük ayarlamalar yaptı. Seyretmek için kanepeye oturdu. Bir sigara yaktı, etrafına baktı, kibriti bir fiskede çimenlere attı. Kız yatağa oturdu. Ayakkabılarını birbirine sürterek çıkarıp uzandı. Bir yıldız görebileceğini düşündü.

“Buraya gel, Jack. Yatağı bir dene. Şu yastıklardan
birini getir,” dedi.
“Nasıl?” dedi oğlan.
“Dene,” dedi kız.
Oğlan etrafına baktı. Ev karanlıktı.
Kendimi tuhaf hissediyorum,” dedi. “Evde kimse
var mı diye baksak iyi olacak.”
Kız yatakta zıpladı.
“Önce dene,” dedi.
Oğlan yatağa uzanıp yastığı başının altına koydu.
“Nasıl buldun?” dedi kız.
“Sert geldi,” dedi oğlan.
Kız yan dönüp elini oğlanın yüzüne koydu.
“Öp beni,” dedi.
“Haydi kalkalım,” dedi oğlan.
“Öp beni,” dedi kız.
Gözlerini kapadı. Ona sarıldı.
Oğlan dedi ki: “Evde kimse var mı diye bakayım.”
Ama sadece doğrulup oturdu ve olduğu yerde kaldı,
televizyon seyrediyormuş gibi yaptı.

Sokağın yukarısı ve aşağısındaki evlerin ışıkları yandı. “Eğlenceli olmaz mıydı…” dedi kız ve sırıttı, sözlerini tamamlamadı. Oğlan güldü, ama sebepsiz yere. Sebepsiz yere okuma lambasını yaktı. Kız bir sivrisineği kovaladı, bunun ardından oğlan ayağa kalkıp gömleğini pantolonunun içine soktu. “Evde kimse var mı diye bakayım,” dedi. “Kimsenin olduğunu sanmıyorum. Ama eğer varsa, eşyaların kaça gittiğine bakarım.” “Ne isterlerse istesinler, on dolar azını teklif et. Her zaman iyi bir fikirdir,” dedi kız. “Hem, ayrıca, çaresiz durumda filan olmalılar.” “Gayet iyi bir televizyon,” dedi oğlan. “Kaça olduğunu sor,” dedi kız.

Adam marketten aldığı bir kesekâğıdıyla kaldırımdan yürüyerek geldi. Sandviç, bira, viski almıştı. Garaj yolundaki arabayı ve yataktaki kızı gördü. Televizyonun çalıştığını ve oğlanın verandada olduğunu gördü. “Merhaba,” dedi adam kıza. “Yatağı bulmuşsunuz. Güzel.” “Merhaba,” dedi kız ve kalktı. “Sadece deniyordum.” Yatağa hafifçe vurdu. “Gayet güzel bir yatak.” “Güzel bir yataktır,” dedi adam, kesekâğıdını yere koydu ve birayla viskiyi çıkardı. “Kimse yok sanıyorduk,” dedi oğlan. “Yatak ilgimizi çekti, belki televizyonla da ilgilenebiliriz. Belki çalışma masasıyla da. Yatak için ne kadar istiyorsunuz?”

“Yatak için elli dolar düşünüyordum,” dedi adam.
“Kırka olur mu?” diye sordu kız.
“Kırka olur,” dedi adam.
Kutudan bir bardak aldı. Bardağın üzerindeki gazete
kâğıdını çıkardı. Viskinin üstündeki mührü kırdı.
“Peki ya televizyon?” dedi oğlan.
“Yirmi beş.”
“On beşe olur mu?” dedi kız.
“Olur. On beşe veririm,” dedi adam.
Kız oğlana baktı.
“Çocuklar, bir içki ister misiniz?” dedi adam. “Bardaklar şu kutuda. Ben oturacağım. Kanepeye oturacağım.”
Adam kanepeye oturdu, arkasına yaslandı ve gözlerini oğlanla kıza dikti.

Oğlan iki bardak bulup viski doldurdu. “Yeterli,” dedi kız. “Ben benimkine su isterim.” Bir sandalye çekip mutfak masasının başına oturdu. “Şuradaki musluklu fıçıda su var,” dedi adam. “Musluğu aç.” Oğlan sulu viskiyle geri geldi. Boğazını temizleyip 17 mutfak masasının başına oturdu. Sırıttı. Ama viskisinden içmedi. Adam televizyona uzun uzun baktı. İçkisini bitirip bir tane daha koydu. Uzanıp ayaklı lambayı yaktı. O sırada sigarası parmaklarının arasından kayıp minderlerin arasına düştü. Kız, onu bulmasına yardım etmek için kalktı. “Evet, neyi istiyorsun?” dedi oğlan kıza. Oğlan çek defterini çıkardı ve düşünür gibi yaparak dudaklarına tuttu. “Çalışma masasını istiyorum,” dedi kız. “Çalışma masası kaç para?” Adam bu manasız soru üzerine elini şöyle bir salladı. “Bir rakam söyleyin,” dedi. Masada otururlarken onlara baktı. Lambanın ışığında, yüzlerinde bir şey vardı. Güzel ya da çirkin. Anlamak mümkün değildi.

“Şu televizyonu kapatıp bir plak koyacağım,” dedi
adam. “Bu pikap da satılık. Ucuz. Bana bir teklif yapın.”
Biraz daha viski doldurup bir bira açtı.
“Her şey satılık,” dedi adam.
Kız bardağını uzattı ve adam doldurdu.
“Teşekkür ederim,” dedi kız. “Çok kibarsınız.”
“İçki başına vurdu,” dedi oğlan. “Benim de vuruyor.”
Bardağını kaldırıp şöyle bir salladı.
Adam içkisini bitirip bir tane daha koydu, sonra da
plakların olduğu kutuyu buldu.
“Seç birini,” dedi kıza ve plakları ona uzattı.
Oğlan çeki yazıyordu.
“İşte,” dedi kız, birini seçerek, herhangi birini seçerek, çünkü üstlerindeki isimleri bilmiyordu. Masadan
kalkıp yine oturdu. Kıpırdamadan oturmak istemiyordu.

“Hamiline yazıyorum,” dedi oğlan.
“Olur tabii,” dedi adam.
İçtiler. Plağı dinlediler. Sonra adam başka bir tane
koydu.
Neden dans etmiyorsunuz, çocuklar? demeye karar
verdi, sonra da söyledi. “Neden dans etmiyorsunuz?”
“Ne münasebet,” dedi oğlan.
“Haydi,” dedi adam. “Burası benim bahçem. İsterseniz dans edebilirsiniz.”

Oğlanla kız, kollarını birbirine dolamış, vücutlarını birbirine bastırmış, garaj yolunda bir aşağı bir yukarı gidip geliyorlardı. Dans ediyorlardı. Plak bittiğinde, yeniden yaptılar, o da bittiğinde, oğlan, “Sarhoşum,” dedi. Kız, “Sarhoş değilsin,” dedi. “Sahiden sarhoşum,” dedi oğlan. Adam plağın öbür yüzünü çevirdi ve oğlan, “Öyleyim,” dedi. “Dans et benimle,” dedi kız oğlana ve sonra adama, adam ayağa kalktığında da, kız kollarını ardına kadar açarak onun yanına geldi.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Katedral ~ Raymond CarverKatedral

    Katedral

    Raymond Carver

    Gazete her gün eve gelirdi. Erkek ilk sayfadan sonuna kadar okurdu. Sandy onun her şeyi okuduğunu görürdü, ölüm ilanlarına varana kadar, belli başlı şehirlerin...

  2. Bilmezsiniz Aşk Nedir ~ Raymond CarverBilmezsiniz Aşk Nedir

    Bilmezsiniz Aşk Nedir

    Raymond Carver

    1970’lerin ortalarında Amerika’da Will You Please Be Quiet, Please (Lütfen Susar mısınız. Lütfen) başlıklı öyküleriyle geniş bir okur kitlesine ulaşan Raymond Carver, daha sonraki...

  3. Fil ~ Raymond CarverFil

    Fil

    Raymond Carver

    Kollarını boynuma dolayıp bana sarılıyor ve başını omzuma yaslıyor. Ama mesele şu: Az önce ona söylediklerim, bütün gün ara ara düşündüklerim, şey, bir tür görünmez çizgiyi aşmışım gibi hissediyorum. Hiç gelmek zorunda kalmayacağımı sandığım bir yere gelmişim gibi hissediyorum. Ve buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. Garip bir yer. Kısa, zararsız bir rüyanın, sonra da sabah erkenden yapılan uykulu bir konuşmanın beni ölüm ve yok oluş düşüncelerine sürüklediği bir yer.

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Robinson’un Mavi Evi ~ Ernst AugustinRobinson’un Mavi Evi

    Robinson’un Mavi Evi

    Ernst Augustin

    Anlatıcımız Robinson rumuzlu tuhaf, gizemli, toplum dışı bir karakterdir. İnternette “Cuma”sını bulup sohbete girişen Robinson ona hayatını, çocukluğunu, gezdiği onlarca şehri, bu şehirlerde inşa...

  2. Küçük Harfli Mutluluklar ~ Haldun TanerKüçük Harfli Mutluluklar

    Küçük Harfli Mutluluklar

    Haldun Taner

    “Böylece yaz geçti, güz geçti, kış geçti. İlkbahar gelip de mayıs güneşi bir genç kızınkine benzeyen ılık nefesini tabiata hohlayınca bademler birden beyazlara büründü....

  3. 19 Numaralı Koltuk ~ Erol Çelik19 Numaralı Koltuk

    19 Numaralı Koltuk

    Erol Çelik

    “Merhaba Volkan Bey, sizinle tanışmak beni onurlandırdı. İnanın karşınızda saygıyla eğilmekten gocunmuyorum.” “Teşekkür ederim delikanlı. Ne güzel bir karşılama. Hayatımın son günlerinde sevildiğimi bilmek...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur