Her kültürün güzellik ve sanata ilişkin görüşleri elbette olmuş ama her kültür bu görüşü açık bir kuramsal çerçeveye oturtmamıştır. Estetik kavramı XVIII. yüzyılda Avrupa’da doğmuştur. Bu yüzden, estetiğin tarihini ele alan çoğu çalışma, bu tarihten önce geliştirilen güzellik ve sanat kuramlarını göz önünde bulundurmaz. Ortaçağ konusundaki çalışmalar da uzun süre bu anlam kargaşasından zarar görmüştür. Ancak son elli yıldır tarihçilerin tutumu değişmiş, Ortaçağ estetiği üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Umberto Eco’nun Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik çalışması, konunun ilgilileri kadar uzman olmayan okura da, Kilise Babaları döneminden başlayarak Ortaçağ boyunca ve Rönesans’ın doğuşuna kadar süren bir tartışmanın en önemli noktalarını anlatıyor, bu çağın dönüm noktalarını sunuyor; Ortaçağ insanının düşünce yapısını, beğenisini, yönelimlerini daha iyi anlama olanağı sağlıyor.
Eco’nun daha sonra yazdıklarına da ışık tutan bu önemli çalışması, giderek Türkiye’de de ilgi odağı haline gelen Ortaçağ kültürünün anlaşılmasına önemli katkılarda bulunuyor.
İçindekiler
Giriş ……………………………………………………………………… 13
1. ORTAÇAĞ ESTETİK DUYARLILIĞI ……………………. 21
1.1. Ortaçağlıların estetik ilgileri ……………………………. 21
1.2. Mistikler ………………………………………………………. 24
1.3. Koleksiyonculuk ……………………………………………. 35
1.4. Yararlılık ve güzellik ………………………………………. 40
2. AŞKINSAL OLARAK GÜZELLİK ………………………… 43
2.1. Estetik evren kavrayışı ……………………………………. 43
2.2. Aşkınsallar. Philippe le Chancelier ……………………. 47
2.3. Sahte Dionysios üzerine yorumlar ……………………. 49
2.4. Auvergne’li Guillaume ve Robert Grosseteste ……. 51
2.5. “Summa fratris Alexandri” ve Aziz Bonaventura …. 53
2.6. Aziz Albertus Magnus ……………………………………. 55
3. ORAN ESTETİĞİ ……………………………………………….. 61
3.1. Klasik gelenek ………………………………………………. 61
3.2. Müzik estetiği ……………………………………………….. 63
3.3. Chartres Okulu …………………………………………….. 67
3.4. “Homo quadratus” …………………………………………. 71
3.5. Sanatsal düzen olarak oran ……………………………… 74
4. IŞIK ESTETİĞİ …………………………………………………… 81
4.1. Renk ve ışık beğenisi ……………………………………… 81
4.2. Optik ve perspektif ……………………………………….. 87
4.3. Işık metafiziği: Grosseteste ……………………………… 88
4.4. Aziz Bonaventura ………………………………………….. 91
5. SİMGE VE ALEGORİ …………………………………………. 95
5.1. Simgesel evren ………………………………………………. 95
5.2. Simgecilik ile alegorizmin ayırt edilmemesi ……… 101
5.3. Metafizik pansemiosi ……………………………………. 104
5.4. Kutsal Kitap alegorizmi ………………………………… 110
5.5. Ansiklopedi alegorizmi …………………………………. 115
5.6. Evren alegorizmi …………………………………………. 120
5.7. Sanat alegorizmi ………………………………………….. 124
5.8. Aquino’lu Tommaso ve alegorik evrenin ortadan
kalkması …………………………………………………….. 128
6. ESTETİK GÖRME PSİKOLOJİSİ VE
GNOSEOLOJİSİ ………………………………………………. 137
6.1. Özne ile nesne …………………………………………….. 137
6.2. Estetik heyecan …………………………………………… 138
6.3. Görme psikolojisi ………………………………………… 141
6.4. Aziz Tommaso’da estetik görü ……………………….. 144
7. AZİZ TOMMASO VE ORGANİZMA ESTETİĞİ ….. 151
7.1. Biçim ve töz ……………………………………………….. 151
7.2. “Proportio” ve “integritas” ……………………………… 153
7.3. “Claritas” ……………………………………………………. 161
8. ORGANİZMA ESTETİĞİNİN GELİŞMESİ VE
ÇÖKÜŞÜ …………………………………………………………. 165
8.1. Strasbourg’lu Ulrich, Aziz Bonaventura ve Llull .. 165
8.2. Duns Scotus, Ockham ve birey ………………………. 167
8.3. Alman mistikler …………………………………………. 173
9. SANAT KURAMLARI ………………………………………. 175
9.1. “Ars” kuramı ………………………………………………. 175
9.2. Sanatsal biçimin ontolojisi …………………………… 179
9.3. Özgür sanatlar ve köle sanatlar …………………….. 181
9.4. Güzel sanatlar ……………………………………………. 184
9.5. Poetikalar ………………………………………………….. 189
10. SANATSAL YARATI VE SANATÇININ İTİBARI … 193
10.1. “Infima doctrina” ………………………………………. 193
10.2. “Theologus” şair ……………………………………….. 195
10.3. Örnek ide ……………………………………………….. 197
10.4. Sezgi ve duygu …………………………………………. 202
10.5. Sanatçının yeni itibarı ……………………………….. 205
10.6. Dante ve yeni şair kavrayışı ………………………… 208
11. SKOLASTİKTEN SONRA ……………………………….. 217
11.1. Ortaçağ pratik ikiciliği ………………………………. 217
11.2. Ortaçağ düşüncesinin yapıları …………………….. 220
11.3. Nikolaus von Cusa’nın estetiği ……………………. 226
11.4. Yeni-Platoncu hermetizm ………………………….. 232
11.5. Astroloji ve yazgı ……………………………………… 239
11.6. “Proportio”ya karşı sempati ………………………… 241
11.7. Duaya karşı tılsım …………………………………….. 245
11.8. Yaşam normu olarak estetik ……………………….. 247
11.9. Sanatçı ve metinlerle dünyanın yeni yorumu … 250
Sonuç ………………………………………………………………….. 253
Kaynakça ……………………………………………………………… 259
Dizin……………………………………………………………………. 275
Giriş
Bu kitap, VI. yüzyıl ile XV. yüzyıl arasında Ortaçağ Latin uygarlığının geliştirdiği estetik kuramlar tarihinin bir özetidir. Ama, sunduğumuz bu tanım, tanımda geçen terimlerin de tanımlanmasını gerektirmektedir. Özet. Özgünlük iddiası olmayan bu araştırma, aralarında Problema Estetico in Tommaso d’Aquino (Aquino’lu Tommaso’da Estetik Sorun, 1956) araştırmamın da yer aldığı önceki araştırmaların bir özeti ve dizgeleştirilmesi niteliğindedir. Özellikle belirtmeliyim ki, 1946’da iki temel yapıt yayımlanmamış olsaydı bu özeti gerçekleştirmek olanaksız olurdu: Edgar de Bruyne’in Études d’esthétique médiévale (Ortaçağ Estetiği İncelemeleri) adlı çalışması ile D.H. Pouillon’un güzellik metafiziği metinleri derlemesi. Bu iki önemli yapıttan önce yazılmış her şeyin eksik olduğunu; daha sonra yazılanların ise bu iki yapıta dayandığını rahatlıkla söyleyebileceğimiz kanısındayım.
Bir özet olması nedeniyle bu kitabın bir amacı da, Ortaçağ felsefesi ya da estetik tarihi uzmanı olmayan okura seslenebilmektir. Bu amaçla, çok sayıdaki Latince alıntının kısa olanları metin içinde açımlanmış, uzun olanları ise alıntının ardından çevirisiyle birlikte verilmiştir.1 Tarih. Kuramsal bir özet değil, tarihsel bir özet. Sonda da açıklanacağı üzere, bu kitabın amacı, estetiğin, estetik sorunlarının ve bu sorunlara ilişkin çözümlerin çağdaş tanımlamasına felsefi bir katkıda bulunmak değil, bir dönemin imgesini sunmaktır. Bu açıklama kanımca yeterlidir; klasik estetik tarihi veya barok estetik tarihi söz konusu olsaydı da bu açıklama yeterli olurdu.
Bununla birlikte Ortaçağ felsefesi geçen yüzyıldan beri onu philosophia perennis (süregiden felsefe) olarak sunma eğilimi gösteren bir yeniden gündeme getirme konusu oluşturduğundan, onunla ilişkili her söylem sonuçta her zaman kendi felsefi önvarsayımlarını açıklamak zorundadır. Bu konuya açıklık getireyim: Ortaçağ estetiği üzerine bu çalışma tarihsel bir dönemin anlaşılması amacını gütmektedir, tıpkı Yunan estetiği veya barok estetik üzerine bir çalışmanın böyle bir amacı güdebileceği gibi. Doğal olarak, insan ilginç bulduğu ve daha iyi anlama çabasına değeceğini düşündüğü için bir dönemi incelemeye karar verir.
Estetik kuramlar tarihi. Tarihsel bir özet söz konusu olduğu için, günümüzde de kabul edilebilir bir çerçeve içinde estetik kuramın ne olduğunu yeniden tanımlama amacı güdülmemektedir. Terimin, bir kuramın sunulduğu veya estetik olarak görüldüğü tüm durumları göz önünde bulunduran daha geniş bir tanımından yola çıkılmıştır. Öyleyse, sistematik bir amaçla ve felsefi kavramları devreye sokarak güzellik, sanat, sanat yapıtlarının üretim ve değerlendirilme koşulları, sanat ile başka etkinlikler, sanat ile ahlak, sanatçının işlevi, beğeni, süs, üslup kavramları, beğeni yargıları, bu yargıların eleştirisi, sözel ve sözel olmayan metinlerin yorumlanmasına ilişkin kuramlar ve uygulamalar veya yorumbilgisi sorunu (çünkü yorumbilgisi, özellikle Ortaçağ’da, yalnızca estetik denen olgularla ilgilenmemekle birlikte yukarıdaki sorunlarla çakışıyordu) ile ilgili bazı olguları ele alan her söylemi estetik kuram kapsamında görüyoruz.
Sonuçta, çağdaş bir estetik tanımından yola çıkmak ve geçmiş bir dönemde bu tanımın geçerli olup olmadığını kanıtlamaya çalışmak yerine (bu, son derece kötü estetik tarihlerinin yazılmasına yol açmıştır), olabildiğince senkretik ve hoşgörülü bir kuramdan yola çıkıp sonra ne bulduğumuza bakmak daha iyidir. Bu amaçla, bazı araştırmacıların da yapmış olduğu gibi, sözcüğün gerçek anlamıyla kuramsal söylemlerle, sistematik amaçlarla yazılmamış olsalar da (sözgelimi, retorik kural koyucuların gözlemleri, mistiklerin, sanat koleksiyoncularının, eğitimcilerin, ansiklopedistlerin veya Kutsal Kitap yorumcularının yazıları), dönemin felsefi fikirlerini yansıtan veya etkileyen tüm metinler olabildiğince bütünlük içinde verilmeye çalışılmıştır. Benzeri biçimde, olabildiği ölçüde ve her şeyi kapsama amacı güdülmeksizin, günlük yaşamın çeşitli yönlerinden ve sanatsal biçimlerle tekniklerin evriminden, bunların ardında yatan estetik fikirler çıkarılmaya çalışılmıştır.
Latin Ortaçağı. Ortaçağ’da kuramsal, felsefi, teolojik tartışmalar Latince yapılmıştır ve Ortaçağ skolastik felsefesinin dili de Latincedir. Latince dışındaki dillerde bir kuramsal tartışma yürütülmeye başlandığında, tarihten bağımsız olarak, en azından önemli ölçüde, Ortaçağ’ın dışındayız demektir. Bu özette, Latin Ortaçağı’nın dile getirdiği estetik kavrayışlar ele alınmakta ve trubadur şiirinin, dolce stil novo (tatlı yeni üslup) şairlerinin, Dante’nin ve doğal olarak Dante’den sonra gelenlerin fikirleri üzerine ancak marjinal değinmelerde bulunulmaktadır (ancak, özellikle son bölümdeki değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda, Dante yukarıda söylediklerimize önemli bir istisna oluşturmaktadır).
Belirtmek istediğim bir başka nokta da şu: Biz İtalya’da genellikle Dante, Petrarca ve Boccaccio’yu Ortaçağ’a yerleştirir, Rönesans için Kolomb’un Amerika’yı keşfetmesini bekleriz; oysa birçok ülkede bu yazarlardan Rönesans’ın başlangıcı bağlamında söz edilir. Öte yandan, bu tutumu dengelemek üzere, Petrarca’dan Rönesans yazarı olarak söz edenler, Burgonya, Flaman ve Alman on be şinci yüzyılından, yani Pico della Mirandola, Leon Battista Alberti ve Aldo Manuzio’nun çağdaşlarından Ortaçağ’ın günbatımı olarak söz ederler. Öte yandan, “Ortaçağ” kavramının kendisi tanımlanması son derece güç bir kavramdır ve terimin açık etimolojisi bize bu kavramın nasıl kimsenin bir yere yerleştiremediği on yüzyıla yer bulmak üzere icat edildiğini göstermektedir; çünkü bu on yüzyıl, çok gurur duyulan bir dönem ile büyük bir özlem duyulan bir başka dönem arasında, iki “olağanüstü” çağ arasında yer alıyordu.
Bu kimliksiz (“ortada” olma dışında bir kimliği olmayan) çağa yöneltilen birçok suçlama arasında, estetik bir duyarlılığının olmadığı suçlaması da vardı. Bu noktayı şimdi ele almayacağız, çünkü girişi izleyen bölümlerin amacı bu yanlış izlenimi düzeltmektir; sonuç bölümünde de, nasıl XV. yüzyıla doğru estetik duyarlılığın, Ortaçağ estetiği üzerine çekilen perdeyi haklı çıkaracak şekilde değilse de açıklayacak şekilde kökten değişmiş olduğu gösterilecektir. Ama, Ortaçağ kavramı başka nedenlerle de çözülmesi güç bir kavramdır. Birbirinden bunca farklı yüzyıllar aynı etiket altında nasıl bir araya getirilebilir? Bir yandan, Avrupa’nın tüm tarihinin en korkunç siyasal, dinsel, nüfussal, tarımsal, kentsel, dilsel (liste daha da uzatılabilir) bunalımından geçtiği, Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile Karolenj yeniden yapılanma arasındaki yüzyıllar söz konusudur. Öte yandan, bin yılından sonraki yeniden doğuş yüzyılları söz konusudur; modern dillerin ve ulusların, yerel demokrasinin, bankanın, senedin ve muzaaf muhasebe sisteminin doğduğu; yük taşıma, kara ve deniz ulaşımı yöntemlerinin, tarım tekniklerinin, zanaat tekniklerinin büyük bir gelişme gösterdiği; pusula, sivri kemer ve dönemin sonuna doğru barut ve matbaanın icat edildiği bu yüzyıllardan ilk sanayi devrimi yüzyılları olarak söz edilmiştir.
Arapların Aristoteles çevirdikleri ve tıp ile astronomi çalışmaları yaptıkları, İspanya’nın doğusunda ise, “barbar” yüzyıllar aşılmış olmakla birlikte, gene de Avrupa’nın kendi kültüründen gurur duyamayacağı yüzyılları nasıl bir araya getirebiliriz? Ama deyim yerindeyse, on yüzyılın böyle ayırt edilmeksizin bir araya “sıkıştırılması”nın suçu biraz da Ortaçağ’dadır; Ortaçağ Latinceyi ortak dil olarak, Kutsal Kitap metnini temel kitap olarak ve Kilise Babaları geleneğini klasik kültürün yegâne tanığı olarak seçmekle veya seçmek zorunda kalmakla, sanki yeni hiçbir şey söylemiyormuş havası içinde, yorumları yorumlayarak ve yetkeli formülleri alıntılayarak etkinliğini sürdürür. Ortaçağ’ın yeni bir şey söylemediği doğru değildir; Ortaçağ kültürü yenilik duygusuna sahiptir, ama yineleme görüntüsü altında bu yeniliği saklamaya çalışır (yinelediği zaman bile yenilik getirdiği iddiasındaki modern kültürün aksine).
Yeni bir şeyin ne zaman söylenmiş olduğunu –Ortaçağlı bizi yalnızca daha önce söylenmiş olanları yeniden söylediği konusunda ikna etmek için büyük bir çaba gösterirken– anlamak gibi zahmetli deneyime estetik fikirlerle uğraşmak isteyenler de maruz kalırlar. Bu zahmetli deneyimi en azından okur için daha zahmetsiz hale getirmek için, bu özette tek tek yazarlar değil, sorunlar ele alınmaktadır. Tek tek yazarları irdelemek, öncelleriyle aynı terimleri ve aynı formülleri kullandığı için her düşünürün aynı şeyi sürdürdüğüne inanma riskini getirmektedir (bunun böyle olmadığını anlamak için, farklı sistemleri tek tek yeniden kurmak gerekir). Oysa, sorunları ele alarak, neredeyse on yüzyıla yaklaşık iki yüz sayfanın ayrıldığı hızlı bir gezintinin sınırları içinde, belirli formüllerin yolculuğunu izlemek ve bunların çoğu zaman fark edilmeksizin, kimi zaman da oldukça bariz olarak anlam değiştirdiğini keşfetmek öyle ki, sonunda, çok yaygın olarak kullanılan bir ifadenin, sözgelimi forma (biçim) teriminin başlangıçta yüzeyde görülen şeyi göstermek üzere kullanılırken, sonradan derinlerde gizlenen şeyi göstermek üzere kullanıldığı fark edilir– daha kolaydır. Bu yüzden, bazı sorunların ve bazı çözümlerin değişmediğini gördüğümüzde bile; Ortaçağ estetik düşüncesinin “daha iyi”ye doğru gittiğine inanmak şeklindeki tarihyazımı alışkanlığına (sonuç sayfalarında eleştireceğimiz bir alışkanlıktır bu) düşme riskini göze alarak, gelişim, dönüşüm anlarını vurgulamayı yeğledik.
Klasik dönemden dolaylı olarak alınan fikirleri oldukça eleştirellikten uzak bir tutumla aktarma aşamasından XIII. yüzyılın sistematik kesinlik başyapıtları summa’larda bu fikirlerin dizgeleştirilmesi aşamasına geçtiği göz önünde tutulduğunda, Ortaçağ estetiği elbette bir olgunlaşmadan geçmiştir. Ama, Sevilla’lı Aziz Isidorus’un hayal ürünü etimolojileri gülümsememize yol açar, buna karşılık Ockham’lı William bizi günümüz mantıkçılarını bile zorlayan biçimsel inceliklerle yüklü bir düşünceyi yorumlamaya zorlarken; bu, Johannes Duns Scotus’tan yaklaşık sekiz yüzyıl önce yaşamış olsa da, Boethius’un ondan daha az keskin görüşlü olduğu anlamına gelmez. İzlemeye giriştiğimiz tarih karmaşıktır, sürekliliklerden ve kopmalardan oluşmuştur. Büyük bölümüyle bir süreklilikler tarihidir, çünkü Ortaçağ hiç kuşkusuz birbirlerine gönderme yapmaksızın zincirleme olarak birbirlerini kopya eden yazarların çağı olmuştur; bunun bir nedeni de, elyazmaları kültürüne dayalı ve elyazmalarına güçlükle erişilebilen bir çağda, kopya etmenin fikirleri dolaşıma sokmanın tek yolu olmasıdır. Kimse bunun bir suç olduğunu düşünmüyordu; bir kopyadan ötekine çoğu zaman artık kimse belirli bir formülün yaratıcısının gerçekten kim olduğunu bilmiyordu ve sonuçta, eğer bir fikir doğru ise herkese ait olduğu düşünülüyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme Edebiyat
- Kitap AdıOrtaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik
- Sayfa Sayısı288
- YazarUmberto Eco
- ISBN9789750734458
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Hayallerini Yak Evi Isıt ~ Cezmi Ersöz
Hayallerini Yak Evi Isıt
Cezmi Ersöz
Bir tek seni sevdiğim doğruydu… Ve bu doğru yüzünden hayatım yalana battı… Sen beni dışladığından beri, beni sevenlere bir hayalet hediye ettin… Tepeden tırnağa...
- Düştüğün Yerden Kalkacaksın ~ Yusuf Özkan Özburun
Düştüğün Yerden Kalkacaksın
Yusuf Özkan Özburun
Düştüğün yer burası. Cennetin asudeliğinden dünyanın kesafetine, karmaşasına, maddiliğine, perdeliliğine düştün. Kalbin cennetinden kopuk aklın kıskacına sıkıştın. Ruhun cennetinden gövdenin bataklığına saplandın. Düştüğün yer...
- Derviş Hüneri ~ Nuri Pakdil
Derviş Hüneri
Nuri Pakdil
İstanbul’a veda etmenin derin hüznü ‘Derviş Hüneri’. Pakdil trende giderken, el sallıyor gibi Sirkeci, Bostancı, Süleymaniye, Üsküdar… Dile gelmiş perde, kitap kolileri ve apartman...