Jervaulx Dükü keskin zekâlı, yetenekli bir adam olsa da skandal gazetelerinde adı sürekli geçen ahlaksız, cüretkâr, müsrif ve bir o kadar da tehlikeli biridir. Tüm bunlara rağmen kadınların karşı koyamadığı bir çekiciliğe sahiptir, öyle ki iltifatları muhafazakâr Maddy Timms’i bile kendisine hayran bırakır.
“ne yaparsa yapsın o bataktan çıkamıyor, kendini sürekli kınıyordu. Kendine insani bir dokunuşltan zevk almaması gerektiğini hatırlatırken Jervaulx’nun dokunuşlarını hissediyordu. Şehveti küçümsemeye çalışırken Jervaulx’un yüzünü gece mavisi gözlerini… fırtınanın özünü, sessizliği anımsıyordu.
Sakınmaya çalıştığı aslında kendi derinlerindeydi.
ÖNSÖZ
Radikal politikayı severdi ve çikolataya karşı zaafı vardı. Beş yıl önce. saygıdeğer Bayan Lacy Grey’e dans teklifinde bulunduğunda genç kadın baygınlık geçirmişti ve bu. arkadaşlarının durumu eğlenceli bulup insanlar: sıkacak kadar sürekli hatırlatmaya bayıldıkları olaylardan biri olmuştu. Etrafta donen esprili sözlere bakılırsa insanlar bir evlilik teklifinin kızın hayatını felce uğratacağını ve onu öldürecek bir uyuşturucu bağımlılığı gibi olacağını düşünüyorlardı.
Christian genç kadının yumuşak kıvrımlı kalçasına başını dayamış yalarken ve parmaklarını jartiyeriyle teni arasında kalan mavi sarı diz bağının üstünde tembelce gezdirirken arkadaşlarının tahminlerinde yanılmış olduğunu kabul ediyordu. Genç kadın ona mükemmel denebilecek kadar canlı görünüyordu. Ayaklarını çapraz yapmış, çekici bir şekilde ileri geri sallıyordu.
Christian avcuyla kavradığı kalçadaki gamzeyi öptü ve dirseğinden güç alarak doğruldu. “Sutherland ne zaman dönecek’”
“En azından iki hafta daha var.” Bayan Lacy Grey yalakla yuvarlandı ve gülümseyerek büyük göğüslerini teşhir etti. Üç aydır sevgiliydiler Christian kurnazca yapılan bu hareketleri seyretti ve tek kelime etmeden kirpiklerini kaldırdı.
“Umarım bir daha hiç gelmez.” dedi Lacy. ellerini başının üstünde kenetleyerek. “Yaşadıklarımız harikaydı.”
“Çikolatadan bile iyiydi.”
“Gerçekten mi?”
Christian kendi kendine hatırlatır gibi etrafına bakındı. Derin kap bıraktığı yerde duruyordu; ocak ızgarasının üstündeki çaydanlıktan usul usul buhar çıkıyordu. “Özür dilerim.” diyerek yalaktan hızla kalktı.
“Seni iğrenç adam.”
Christian gösterişli bir reverans yaparak göz kırptı ve ocağa doğru giderek çaydanlıktaki kaynar suyu kabın içindeki soğuk sütün içine tam olarak yarı yarıya doktu. El değirmeniyle öğüttüğü çikolata rendelerini de içine ekledi. Halı, çıplak ayaklarına soğuk ve ipeksi bir his veriyordu. Büyük değirmenin kulbunu ellerinin arasında kuvvetle sürttü bunun ateşin üzerinde yapılması gerekiyordu ama çetenin yarısında, hem de başka bir adamın yatak odasında koşullar her zaman ideal olmayabiliyordu ve üstü köpüklü karışımı bir fincana boşalttı.
“Hayal gücüne karşı gelen, bir damla şekerlide içermeyen şu şeyi nasıl içebiliyorsun?”
Christian hemen, “Ama sen benim şekerimsin, tatlım…” diyerek karşılık verdi. Mastının yanında çıplak bir halde durarak karışımdan bir yudum aldı. “Başka nasıl olabilir ki?”
Genç kadın bıkkın bir şekilde surat asmaya çalıştıysa da bu bir gülümsemeye dönüşmüştü. Kollarını yukarı doğru kaldırıp yeniden esnetti, tahrik edici bir şekilde iç geçirerek vücudunu kavislendirip çoraplı ayağını yataktan aşağı doğru kaydırdı. “Alı. evet, umarım Sutherland eve hiç gelmez..”
“En iyisi eve tekliğinde onu hemen yalağına al… Çok geçmeden bu ona yeterli gelecektir.”
Genç kadın ellerine baktı ve onları aşağı indirdi. Dudakları kıvrılarak yeniden o bıkkın ifadeye büründü. “Bunu umursamayacaktır.”
“Haklısın,” dedi Chrıstian alaycı bir ses tonuyla.
Kız avcunu karnının Üstüne koydu ve Chrıstian’a yan yan baktı.
Christian fincanı bırakıp genç kadının karşısına uzandı. Elleri genç kadının saçlarında gezinirken, göğsünü ve boynunu öpüyordu. Kulağına. “Değer mı?” diye mırıldandı.
Genç kadının kollarını kendi omuzlarına doğru kaldırdı ve onu sıkıca sardı. Kadının yumuşacık teni onu yeniden uyandırdı. Yüzünü kadının tenine sürttü, o da sanki boğulurmuş gibi Christian’a sıkıca sarıldı. Christian kadının iyi karakterini bir kez daha lekelemek için o anlık avantajı değerlendirdi. Genç kadın bundan hoşlanıyor gibi görünüyordu. Tanrı biliyor ya… Bu Christian’ın da hoşuna gidiyordu.
Merdiven boşluğunda duran mum, bir demet buğdayın üstünden aşağı doğru duygusal bir ifadeyle bakan Ceres’in mermerden kopyasının sol kolunu aydınlatıyordu. Christian merdivenlerden dikkat çekmemeye çalışarak değil ama tedbirli bir şekilde iniyordu; haftalar önce dışarı çıkabilmek için şamdanın yanına muntazam bir şekilde üç parça altın istifleyerek evin kâhyasıyla barış yapmanın yolunu bulmuştu. Altınları eldivenli eliyle cebinin içinde bu araya getirmeye çalışırken, alt kattan yükselen ayak seslerini duyunca bir an duraksadı.
“Edith?” Bir erkek sesi hol boyunca belli belirsiz yankılandı.
Şeytan onu aldı.
Christian olduğu yerde kıpırdamadan duruyordu. Lesley Sutherland paltosunun düğmelerini açarak merdivenlerden çıkmaya başladı. “Edith?” diye seslendi yemden, yukarı bakarken bir yandan da favorilerini düzeltiyordu.
Holde bir saat sesi duyuluyordu. Christian onu daha önce hiç fark etmemişti ama sessizliğin o anında keskin, değiştirilemez bir hesaptı. Bir.. İki… Üç. Dört.
Dörtle ulan oklu. Sutherland’ın yüzündeki hafif gülümseme soldu. Dudakları ayrıldı. Christıan onun bir şey söylemesini beklemiyordu, söylemedi de: Sadece sessizlik. Sutherland’ın sımsıkı kapanan ağzı ve anbean beyazladın yüzü.
Altı… Yedi… Sekiz…
Christian söyleyebileceği bir sürü şey düşündü; hepsi de esprili ve kendine yönelik şeylerdi tabii sadece “Eve erken döndün, öyle mi?” dışında.
Aklından geçenleri ağzından kaçırmamak için dişlerim sıktı. Sutherland hâlâ şoke olmuş görünüyordu. Christian sağ kolunda tatsız bir uyuşukluk hissedince tırabzanı ne kadar sert kavradığını fark etli. Elini çekti ancak kendim birden, sanki altındaki merdiven hiç hareket etmeden yer değiştirmiş gibi, tuhaf hissetti.
Açıp kapatarak elini esnetti.
Sutherland de bu harekele odaklanmıştı. Bakışlarım Christian …
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıFırtına Çiçekleri
- Sayfa Sayısı424
- YazarLaura Kinsale
- ISBN9944821841
- Boyutlar, Kapak 13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviEpsilon / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Medyum ~ Philippe Sollers
Medyum
Philippe Sollers
“Medyum” Sadece çağdaş Fransız edebiyatında değil, çağdaş dünya edebiyatında da tartışılmaz ve aykırı bir yere sahip olan Philippe Sollers’ten dünyanın vasatlığına karşı tokat gibi...
- Babalar ve Oğullar ~ Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Babalar ve Oğullar
Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Turgenyev’in başyapıtı sayılan Babalar ve Oğullar, dünya edebiyatının en önemli klasik eserlerindendir. Turgenyev, geleneksel değerlerin tümünü karşısına alana, kızgın genç adam, nihilist Bazarov karakteri...
- Dağın Sesi ~ Yasunari Kawabata
Dağın Sesi
Yasunari Kawabata
“Gerçekten, toprağın içine falan gömülüp dinlenemez mi insan? Elli bin yıl sonra kalktığında, kendi dertleri de toplumun sorunları da tümden çözülmüş olabilir, cennete dönüşmüş...