Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aşk Köpekliktir
Aşk Köpekliktir

Aşk Köpekliktir

Ahmet Ümit

“Aşk Köpekliktir” Ben de en az aşk kadar saçmayım… Aşkın kaç yüzü, kaç hali vardır? Stefan’la Ayşe’nin aşkı gibi bir çeşit köpeklik midir, yoksa…

“Aşk Köpekliktir”

Ben de en az aşk kadar saçmayım… Aşkın kaç yüzü, kaç hali vardır? Stefan’la Ayşe’nin aşkı gibi bir çeşit köpeklik midir, yoksa ancak rüyalarda rastlanılan bir mucize mi? Profesör Numan’ın inandığı gibi çözümsüz bir problem midir, yoksa Ceren’in sandığı gibi bir yanılsama mı? Belki iki âşığın giriştiği bir düello ya da hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir ütopyadır! Hem hastalık hem direniş, hem av hem de avcı olmaktır aşk…

Aşk rüzgârın söylediği bir şarkıdır Polisiye romanlarıyla tanınan Ahmet Ümit, bu kez “Aşk Köpekliktir”de “katil kim?” yerine, binlerce yıllık “aşk nedir?” sorusuna yanıt arıyor. Kitapta bir araya gelen dokuz öykü, bu eskimeyen soruya kendi cevaplarını ararken, bir yandan da her bir hikâye farklı kurguları, kahramanları, mekânları ve Ahmet Ümit’in bildik “gizem”li üslubuyla okuru peşinden sürüklemeyi başarıyor.

“Zaman insanla oynamayı seven, hem zalim hem de merhametli bir tanrıdır. Ona karşı çıkamazsın, yapman gereken beklemek. Onun, derin bir unutuşla bizi rahatlatacak örtüsünü üzerimize örtmesini beklemek…”

Önsöz Yerine ya da
Aşk Rüzgârı Söylediği Bir Şarkıdır

Rüzgâr, sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. Pencerenin camlarında gezinen titreyiş, kasımpatıların gövdelerini ok- şayan fısıltı, karanlıkta gümüşi yaralar açan çığlık, yağmuru hızlandıran deli ıslık, yüzümüzde patlayan haykırış, denizi ürperten mırıltı, kaç renk, kaç çeşit, kaç ton sesi varsa, rüzgâr sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler.Buna şarkı demek de doğru değildir; çoğu zaman bir ağıt- tır. Güzelin kısacık ömrüne, gidenin çekiciliğine, sevgilinin hayaline yakılmış bir ağıt. Her yıl tekrarlanmasına rağmen yıpranmamış, dipdiri kalmış, hüznünü zerrece yitirmemiş bir ağıt…

Aslında hikâyenin başlangıcı sonbahar değil, bahardır. Bulutlar yükselip güneş cömertleşince, tomurcuklar belir- ginleşip yapraklar seçilince rüzgâr âşık olur. Birden değil, sanki çok eski, çok derin, hep var olan bir şeyi anımsar gibi ağır ağır âşık olur, usulca, sindire sindire. Tanıdık, bildik, hep gözünün önünde olanın kadim güzelliğini yeniden keşfeder gibi. Hayır, rüzgâr hemen şarkıya başlamaz, sadece âşık olur. Belki size şaşırtıcı gelecek, rüzgâr çiçeklere değil, yapraklara âşık olur. Evet, ağaçları güzel kılan, kuru dalları yeşile çevirip güneşte gümüşbalıkları gibi kımıl kımıl kıpırdanan yapraklara… Çiçekler mi? Nedendir bilinmez, rüzgâr,çiçekleri yaşamı boğacak kadar süslü ve züppe bulur.

Biz insanların hayranlıkla baktığımız, kokladığımız, sevdiklerimize en değerli armağanlar olarak götürdüğümüz çiçekler onu çekmez, cezbetmez. Onlara dokunmayı, onlarla sevişmeyi doyurucu bulmaz. Rüzgâr olmanın verdiği bilgelikle kavra- mıştır bunu. Belki de yaprakların engin gönüllülüğü çeker onu… Neyse işte, rüzgâr yaprakları sever. Dünya kurulalı beri bu sevdadan vazgeçmediğine göre de çektikleri ona yetmemiş, bu aşk onu doyurmamıştır. Bu her zaman dile getirilmese de böyle bilinir, böyle kabul edilir.

Gelmiş geçmiş bahar yağmurları, yaz sıcakları bu sevda- nın tanığıdır. Rüzgârın sevgisini göstermesi için yapraklara ihtiyacı vardır… Sadece sevgisini göstermek için mi? Şid- detini, acımasızlığını, öfkesini göstermek için de… Zavallı yapraklar bu delişmen âşığın her halini, hiç seslerini çıkar- madan, vefakâr bir sevgili gibi çeker.

Hayır, rüzgârın dilinde her mevsim aynı şarkı yoktur. Baharda umutlu bir âşık gibi bağıra çağıra dolaşır, yaza doğru uzun sevişmelerin yorgunluğu belirmeye başlar, büyülü bir doygunluk sarar bedenini; tatlı bir sarhoş mırıltısıyla sürüklenir kentlerin sokaklarında, bozkırın ıssızlığında, dağların koyaklarında, denizlerin maviliğinde… Derken bir sabah soğuğu hisseder. Gerçek, sulusepken bir yağmurla büyülü rüyasından uyandırır onu. Birden olacakları anlar; eli ayağı tutulur, ne yapacağını bilemez…

Olan olmuştur işte; güneş çekilmiş, karnı kara bulutlar kötü olayların habercisi gibi çökmüştür toprağın üzerine. Her sonbahar yaşanan yeniden yaşanacaktır. Rüzgâr, belki de farkına varmadan başlar hüzünlü ezgisine. Önce belli be- lirsiz, adeta fısıldar gibi, sonra iç çekerek, sonra öfkelenerek, en son da haykırarak söyler şarkısını.

Yapraklar, rüzgârın ezgisini duymadan dökülmezler; hava ne kadar soğuk olursa olsun, yağmur ne kadar şiddetli ya- ğarsa yağsın, tutundukları dallardan kopmaları için rüzgârın şarkısını duymaları gerekir. Tuhaf bir paradokstur yaşanan. Rüzgâr, yaprakların döküleceğini bildiği için şarkısına başlamıştır. Yapraklarsa döküleceklerinden habersiz, rüzgârın ağıda benzer şarkısını duyunca dayanamayıp bırakmışlardır kendilerini aşağıya.

Rüzgâr elinden gelse, tükürüp atacaktır dilinden bu acı şarkıyı, çekip gidecektir buralardan. Ama bunu, bugüne ka- dar başaramamıştır. Bundan sonra başaracağı da kuşkuludur.

Bir an, sadece bir an umutlanır rüzgâr. Ağıdı bırakır, damarlarında gizlenen çürümeye rağmen güzelliğini koru- yan yerdeki yaprakları canlandırmak ister. Bütün bedeniyle dokunur onlara; bu dokunuş öyle yumuşak, öyle kırık dökük, öyle çaresizdir ki, ağaçlarda kalan yaprakların da aklını çeler, onlar da kaldırıp atarlar kendilerini rüzgârın kollarına. Artık nemli toprağın üzerinde ölümcül bir dans başlamıştır. Tan doğumundan öğle ortasına, ikindiden akşam alacasına, gece karanlığına, son yaprak dökülünceye kadar sürecek bir dans.

Düşen mutlu düşer, ne de olsa son nefesini sevdiğinin kollarında vermiştir. Yaşayana ise çıldırmak kalır. Yaprakla- rını koruyamadıkları için ağaçları kökünden söker, duyarsız sokaklarda naralar atarak dev binalara saldırır. Takati tü- keninceye kadar kendini granit dağlara, buzdan denizlere, sisli ovalara, derin göllere çarpar. Sonra… Sonra birden rüzgârın içi boşalır, soluğu kesilir, gökyüzü ile toprağın arasında öylece durur. Ne yapraklara dokunacak gücü kalır, ne şarkısını sürdürecek inadı. Rüzgâr, tıpkı bir insan gibi aniden ölüverir.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Sis ve Gece 25 Yaşında ~ Ahmet ÜmitSis ve Gece 25 Yaşında

    Sis ve Gece 25 Yaşında

    Ahmet Ümit

    Türkiye’de yazılmış “edebi nitelikteki ilk polisiye roman Sis ve Gece 25 Yaşında Ahmet Ümit’ten sözünü sakınmayan, cesur, hâlâ güncelliğini koruyan, usta işi bir ilk...

  2. Aşk Köpekliktir ~ Ahmet ÜmitAşk Köpekliktir

    Aşk Köpekliktir

    Ahmet Ümit

    Aşkın bütün halleri… Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi… Rezil olmaktan duyduğumuz haz… Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi… Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir. Vicdan...

  3. İnsan Ruhunun Haritası ~ Ahmet Ümitİnsan Ruhunun Haritası

    İnsan Ruhunun Haritası

    Ahmet Ümit

    “İnsan Ruhunun Haritası” birçok farklı açıdan ele alınabilecek zengin bir metin. Kitabın Ahmet Ümit’in kendisini olduğu noktaya getiren yazarlara duyduğu bir minnet borcu olduğunu...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Ateşten Sırlar ~ Nil Ergü MuradoğluAteşten Sırlar

    Ateşten Sırlar

    Nil Ergü Muradoğlu

    Seni seviyorum de Defalarca de Yüzlerce, binlerce kez de Yorulmadan, bıkmadan her gün de Ne olursa olsun, Nerde olursan ol Kimseden korkmadan, Utanmadan, sıkılmadan, Seni seviyorum de.

  2. Şeytankaya Tılsımı ~ Ahmet Mithat EfendiŞeytankaya Tılsımı

    Şeytankaya Tılsımı

    Ahmet Mithat Efendi

    Ahmet Mithat Efendi Şeytankaya Tılsımı’nda gizemli bir aşk hikâyesini anlatırken batıl inançları da sebep olduğu sonuçlardan hareketle ele alır. Olayın Güney İtalya’da geçmiş olması...

  3. Tuhaf hikâyeleri sever misiniz? ~ Ece ErdoğuşTuhaf hikâyeleri sever misiniz?

    Tuhaf hikâyeleri sever misiniz?

    Ece Erdoğuş

    Lapa lapa yağan kar, yaklaşan Yılbaşı'nın telaşı ve bir cinayet ya da birkaç cinayet. Bu kitabı elinize aldığınızda karşılaşacağınız üç öğe bunlar. Bu üç öğe etrafında örülmüş tam yirmi öykü, yirmi farklı hikâye.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur